ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
üniversite mezunlarının işsiz kalma sebebi
-
mezun olunan universite, bitirilen bolum-fakulteyle pek ilgisi oldugunu dusunmuyorum. ben mesela bir fen edebiyat fakultesi mezunu olarak 6 aylik is tecrubemle evde kuveti dolarlarla doldurdum oyle boyle degil.
universite mezunlarinin issiz kalma sebebi sahsi kanaatim rekabetin giderek artmasidir. bundan 30 yil once universite mezunu insan sayisi cok azken, bundan 15 sene once yuksek lisans yapmis insan sayisi azdi. bugunse herkes masallah fabrika cikisi yuksek lisansiyla geliyor.
halk tarafından linç edilen tofaşçılar
ateistleri köşeye sıkıştıracak sorular
-
-sen allah'a inanıyon mu?
- ben ateistim.
- onu sormuyom lan, allah'a inanıyon mu, inanmıyon mu?
dağ evi + hatun + internet + 1000 kitap + ps4
-
hayatlar ise beylikdüzü + elizabeth + adil kullanım kotası + 3-5 liseden kalan kitap + 5 yıllık laptop
cemre demirel
-
ben bu adamı 10 yıldır tanıyorum, eskiden tanıyan herkes de bilir; bu herif hep manyaktı. bloguna girin 2011'deki yazılarına bakın katy perry'nin kliplerinde masonik işaret arıyordu aq.
kendisini delirten ne siyaset ne türkiye ne hastalık ne bok püsür. adam uyumsuz tip. iyi okullarda okumuş olmasına rağmen bir işte tutunamamış, muhtemelen arkadaşı olmayan, zayıflıklarını manevi uyuşturucuyla kapatmaya çalışan zor biri. arada timeline'a düşüyordu twitter'da, kadınlara düşman, hayvanlara düşman, liberal, komplo teorisyeni, modern islamcı, incel… bu kasadan sağlıklı psikolojiye sahip düzgün biri çıkma ihtimali yok ya da aklı başında birinin kendini böyle konumlandırma ihtimali yok.
siyasi ve iktisadi her şey bahane, bazı insanlar ortama giremiyor. dışarıdan bakıp hep kusur görüyor ve tatminsizlik içinde delirdikçe deliriyor. herkesten zeki olduğunu düşünüyor ama kenarda kalıyor, muazzam bir ego biriktiriyor ama altı boş… hayatla gerçekçi bir bağ kuramıyor, kendini yiyor. böyle çok insan var. sikkofield da onlardan biri. abd'de doğsa keleşle okul basardı. tc'de sikini sallamakla yetinmiş.
kanser olayından yeni haberim oldu, umarım bir an evvel iyileşir ama kafa olarak iyileceğini sanmıyorum. emin olun suçlusu da hiç kimse değil. sikko ve saz arkadaşlarını takip eden gençlere ders olsun; bu adamların kendine faydası yok, size hiç olmaz.
erzurum şeker fab işçilerinin işten çıkarılması
-
bir erzurumlu olarak daha beter olmalarını en içten dileklerimle belirtir emeği geçen herkesi tebrik ederim.
25 haziran 2015 edirne'de vurulan bekçi köpeği
-
ya hakikaten bir $ey diyemiyorum, demek de istemiyorum. yoldan gecen iki tane geberene kadar dovmek istedigim serserinin ozel bir firmanin bahcesinde duran kopegi motordan inip pompali tufekle vurmasidir.
hala mi cezasi yok simdi bunun $imdi ?
eger hassas bir yapiniz varsa izlemeyin;
https://www.facebook.com/…4/videos/902166213172394/
entry'mi editliyorum, ve lutfen icinizde bu canlilara karsi biraz sevgi varsa (hayvan demeye dilim varmiyor) haklarinin savunulabilmesi, onlarin esya kategorisinden cikarilip , hakettikleri degerin verilmesi icin
asagidaki dilekceyi destekleyin.
https://www.change.org/…ition-no_msg&fb_ref=default
bir daha affiniza siginarak editliyorum;
bu igrencligi yapan ki$ilerin e$gali $urada mevcut; eger suc duyurusunda vs. bir sekilde yardimi olabilmesi acisindan bunu da ekliyorum. desmond david hume a te$ekkurler.
https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/…54027_o.jpg
palu ailesi
-
“kutsal kitaplarda çokça adı geçen ‘şeytan’, gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir.” friedrich nietzsche
21 ocak 2016 ekşi sözlük reklam rezaleti
-
2004 yılından beri bu sözlükte yazıyorum. "sözlüğün kalitesi düştü" yorumları zaman zaman yapılsa da, şimdiye kadar, 12 yıllık süreçte, her dönemde sözlükte kaliteli ve değer katan yazarlar oluğu için bu serzenişlere çok katılmamıştım ve ekşi sözlük'ün kalitesi bozuluyor minvalinde hiç entry girmemiştim. buna gerek görmemiştim.
yapılan yönetim değişikliğinden sonra sözlükte bir yaklaşım değişimi olduğunu çok rahat hissedebiliyorum. milliyet.com.tr gazeteciliği kafası, yani, daha çok tıklanma, daha çok reklam, daha çok para, para, para, anlayışı çok net şekilde kendini hissettiriyor artık. mesela bu sabah gördüğüm şu şekilde bir sayfayı eski anlayışta sözlükte göremezdiniz:
http://s12.postimg.org/sgnn5pc0d/21_1.jpg
eşşek kadar reklam banner'ını oraya koymaya utanırdı eskiden sözlük yönetimi. içeriğin öne çıktığı, para kazanmanın ikinci planda olduğu nispeten iyi günlerdi.
ya da ne bileyim, 59 saniyelik kıçı kırık bir video için önce anket doldurtulup, sonra da 15 sn'lik reklam izletmezdi kimse size. (videoların asıl kaynaklarından (ç)alıntı olması ayrı bir konu.) eskiden mobileden siteye girdiğinizde tüm ekranı kaplayan banner'larla karşılaşmazdınız mesela. mobil olmayan sitede bile şimdiki mobil siteden daha rahat gezinirdiniz reklam olmadığı için.
bu da mobilin şu anki hali. s1lth0uette almış ekran görüntüsünü sağ olsun:
http://i.hizliresim.com/yodjp0.png
gerçekten anlamıyorum bu davranışı. sözlük sayesinde para kazanmanın binlerce yolu varken neden eşşek kadar banner'ı sayfaya koymuş olabilirler diye düşünüyorum. en kolayı, en az zeka ve emek gerektireni bu olduğu için olabilir mi? yani, mesela ted benzeri ücretli seminerler düzenlenmesi ve sözlükteki ünlü yazarların konuşturulması gibi şeyler. ama tabii düşünmek ve sıkı çalışmak lazım bunun gibi fikirlerin olgunlaşıp uygulanabilmesi için.
bir örnek daha... eskiden sağ üst tarafta "araştır" diye bir buton vardı. başlıkta geçen ifadeyi google, wikipedia vs. gibi sitelerde kolayca aramanızı sağlardı. çünkü, önemli olan bilgiye hızlı ulaşmaktı değil mi? önce araştır özelliği sadece google'da aramayı sağlayan basit bir buton haline getirildi. 2015 sonlarında ise o google'da arayan buton da pat diye kaldırıldı. maksat: "kullanıcı sözlükten hiç ayrılmasın. google'a, wikipedia'ya falan kaçmasın. kaçacağı varsa da bunu biz kolaylaştırmayalım. hit sayımız artsın. gelsin reklamlar, paracıklar."
sözlükte yer alan ve değeri paha biçilemeyecek içeriğin kullanıcıları irrite etmeden maddi değere çevrilmesi için binlerce yol varken en kolayını, en az zeka isteyenini seçip eşşek kadar banner'ı oraya koyma eşşekliği de ancak bizim şark kurnazı ortadoğu kafamıza yakışırdı zaten.
neyse, özetle, dürüm bu.
edit: adblock'u tabii ki biliyorum. silahının olması ve soyguncudan kendini koruyabiliyor olman önemli değil. soyguncunun var olması problem. (bkz: teşbihte hata olmaz)
edit 2: adblock ve türevlerinin mobilde kullanımının kastırdığını söyleyen arkadaşlar oldu. ben hiç denemedim bile.
bir minibüste yaşanabilecek en dumur olaylar
-
2006 yılbaşı günü, küçük esat dolmuşunu kullanan şöförün hali. buyrun bakın:
http://i.hizliresim.com/r00pp7.jpg
vatandaş bütün bir saat bu şekilde kullandı aracı, kimse ne gülebildi, ne bir şey diyebildi.
edit: linki yeniledim.
hiç gelmeyecek birisini beklemek
-
belki de gelir la bi gün.
benimki geldi mesela. gitti bi gün, gelebilecek durumdaydı ama gelmedi çok uzun süre. ben de hiç gitmedim. o da gelmedi. çok zaman geçti, 8 yıldan biraz fazla.
sonra bir şey oldu, ne olduğunu anlamadım. o da anlamamış.
geliverdi. geldi değil, tam olarak geliverdi.
o kadar yıllık susamışlık, o kadar zamanlık eksiklik. eve dönmüş gibi olduk, çook uzun bir seyahatten sonra kendi koltuğumuza uzanmış gibi. hani kendi evinin kaloriferi bile başka ısıtır ya, öyle.
şimdi neden gelmedi diye sorgulayıp bok etmek de var her şeyi, koltuğa uzanıp o muhteşem sıcaklıkta ısınmak da.
uzandık ısınıyoruz. dönüp baktığında gördüğün şey şaka gibi geliyor, inanamıyorsun, inanamadığına sevinip tekrar bakıyorsun.
belki de gelir, mevzu, gelmiyorken zamanını nasıl geçirdiğinle ilgili. ya gelirse, ne anlatacaksın?
beklerken öyle yaşa ki, dönüp geldiğinde gurur duysun seninle, anlatacak bir şeylerin olsun.
armutlu'da 1977'den beri aynı yerde duran araba
-
doğru olan hikayedir.
93 yılından beri o yoldan geçerim, bahsedilen araba yol üstünde duruyor, zaman zaman yeri de değişebiliyor. anlatılan hikaye de burada anlatılanla aşağı yukarı aynı. ancak şu versiyonunu duymuştum: çocuğa onsekizinci yaş gününde ilgili araba babası tarafından hediye olarak alınıyor. çocuk arabayı alıp tura çıkıyor ve arabayı bugünkü yeri civarında bir yere bırakıyor, anahtarı da üzerinde. ancak çocuktan bir daha haber alınamıyor, babası da yıllar yılı çocuğu geri dönecek ve arabasını tekrar kullanacak diye arabayı her daim hazır, temiz ve bakımlı tutuyor ve oğlunu bekliyor.