hesabın var mı? giriş yap

  • kıymeti, para kazanmaya başladıktan bir-iki sene sonra anlaşılan şey.

    para kazanmaya ilk başladığında, acayip bi havaya giriyor insan. "param var benim!" hissi geliyor, saçma sapan harcıyor, bir sürü şeye heves ediyor. eğer kirasını filan da verebiliyorsa, yani kendine az buçuk bir şeyler kalıyorsa, oh, sanki hep 24 yaşında kalacak eşşek sıpası...

    sonra bakıyorsun, 27 yaşına gelmişsin, hala bi cacık olamamışsın ve olacak gibi de durmuyorsun.
    ve paran yok.
    tamam çok güzel yemiş içmişsin, iyi gezmişsin, tek başına eve de çıkmışsın, aferim. ama işten çıkarılırsan eğer, anında açsın.
    kendine ofis açmak istesen, bok açarsın.
    "öğrenci evinde gibi olmak istemiyorum artık" diye eşya yenilemek istesen, hemen vazgeçersin.
    evlenecek olsan, birkaç sene safi bulgurla beslenmen gerekir.

    seni ancak bim paklar güzelim.
    hadi canım in o taksiden, o elindeki akbil süs değil.

    *
    bu entry'den tam 8 gün sonra, 17/08/2011'de işten çıkarılmıştım.
    şom mu ağızlıymışım ne?

  • 1,5 metre sosyal mesafemizi koruyalım kararının alınacağı toplantı olacaktır.

    edit: toplantı notları.
    --- spoiler ---
    3 saat süren toplantıda oturup hesap yaptılar sanırım. ülke ve illerin istatistikleri açıklandı sadece. sayılarımız artıyor vurgusu yapıldı bolca. toplantı öncesinde gündem olan konulara dair cevaplar ancak soru sorularak alınabildi.
    *her il için maske zorunluluğu şu anda gündemde değil. bilim kurulu istanbul, ankara ve bursa'da maske zorunluluğu için il hıfzıssıhha kurullarına önerilerde bulundu.
    *sokağa çıkma kısıtı/yasağı şu anda düşünülmüyor, toplantıda gündeme gelmedi.
    *yks ve lgs için, sınavın olabildiğince güvenilir yapılması için bilim kurulu rehber yayınladı ve birimlere tedbirler hatırlatıldı. özellikle sınava giriş/çıkış işlemlerinin daha güvenli yapılması için gerekirse o saatler için sokağa çıkma yasağı önerisi cumhurbaşkanı ile paylaşıldı, böyle bir ihtimal var. öğrenci sınava giderken yanında en fazla 2 kişi olacak şekilde bir uygulama da ihtimal dahilinde. kısacası adaylar allah'a emanet.
    *65 yaş üstü kısıtının tekrarı gündemde değil, dışarı çıkmasınlar zorunda kalmadıkça.
    *153.000 örneklemlik antikor testi çalışmaları yarıya yaklaştı. bağışıklık anlamında yeterli düzeyde değiliz. %1 civarında bağışıklık durumu söz konusu şu anda. %40 civarı bir seviyeye ulaşmadan toplumsal bağışıklık kazanıldı denemez. 1 hafta içerisinde sonuçlar daha da netleşecek.
    *aşı çalışmaları başladı. moda sahili ve taraftar kutlamaları benzeri olaylarda top yine il hıfzıssıhha kurullarına atıldı. onların yetkisi var gerektiğinde onlar önlem alacak açıklaması yapıldı.
    --- spoiler ---

    bir çaylak arkadaş sesinin duyulmasını istedi mesajını aynen paylaşıyorum.
    --- spoiler ---
    bu ülkenin her vatandaşı kıymetlidir, yaş önemli değil. önlemi ne ise alacaksın arkadaş. önümüzdeki hafta ve sonraki hafta sınav var, milyonlarca çocuk girecek bu sınava. turizm kan kaybetmesin diye yasaklar kalktı, hiç mi halk düşünülmez şaşıyorum. yaşım 48, kanser tedavisi görüyorum, o veya bu şekilde bu virüs bana veya benim gibi kronik hastalara bulaşırsa yazın ölüm günlüğüne onlarca kişi.
    8 ay akıllı kanser hapı kullandım, bugün radyoterapinin ikinci seansını aldım karmaşık duygular içindeyim.
    iki çocuğum var ve bu saçma sebeplerden dışarıda olacaklar ve virüsü bana taşıyacaklar. korkuyorum, evet korkuyorum ama kendi hayatım için değil. geride bırakacaklarım için...
    --- spoiler ---

  • hoşt ulan !!! 16 senedir yaptıkları için hakkımı helal etmiyorum. bu ülkede güvenilir tek kamu kurumu bırakmamış, gelmiş geçmiş en büyük borç yükünü koymuş daha hala ne vefa borçluymuş sayın ak troll.

  • + beyler bulaşık sırası kimdeydi??
    - oldukça anlamsız bir soru...
    + lan çöpü de dökmemişsiniz??!
    - çöpün özü aslında biziz...
    + yapacağınız işi sikiim ben gidiyom!!12

  • görüyor ve arttırıyorum:

    onun estetiksiz haliyle girip derece aldığı yarışmada ben 1. olurdum.

    not: hem çirkinim, hem erkeğim ama yukarıdaki cümlemde %100 ciddiyim.

  • insanın doğaya aykırı bir canlı gibi görünmesi, aslında hatalı bir bakış açısından kaynaklanır. zira insanı doğadan ayrı bir yere koymak, doğanın ve insanın anlamını daraltarak büyük resmi görmeyi engellemekten başka bir işe yaramıyor. doğa, milyonlarca yıldır değişen halleriyle, birbirinin kuyusunu kazan milyarlarca canlısıyla, soyu tükenen ve yeni türeyen türleriyle, düzenli işleyen bir sistemden ziyade böyle bir tarifin içine sokulamayacak ölçüde kaotik bir dinamik üzerinde hareket ediyor. o yüzden doğayı düzenli bir sistem ve onun belirli niteliklere sahip canlıları gibi dar kapsamlı bir tarifle ele alarak, insanı bu sistemin dışına koymak birçok şeyi ıskalamaya sebep olacaktır. ama yine de, insan denen canlının doğanın diğer evlatlarından farklı özelliklerle donatılmış olduğunu reddetmek mümkün değil.

    iki ayak üstünde yürümekle mi başladı acaba her şey? iki ayaklı duruştan kaynaklanan kalça daralması sebebiyle erken doğuma zorlanan insan, henüz gelişimini tamamlamamış yavrusuna bakabilmek için tek başına yaşayamazdı. irili ufaklı sosyal gruplarda işbölümünün kurulması zorunluydu. hayatla tek başına mücadele etmek yerine güvenli bir kalkan oluşturan yetişkinler arasında büyüme şansı bulan insan yavruları, hazır reflekslerle ve kıskaç, zehir, ağ gibi doğal silahlarla doğmak yerine, bunları zamanla edinme şansı buldu. silahlarını kendi bedeninin dışında kurabilme, yani alet yapma yeteneği sayesinde edindiği esneklikle diğer düşmanlarıyla mücadelede büyük avantajlar kazandı ve soyunu genişletti. hazır verili silahlarla hayata atılmak yerine bunları dış çevrede imal edebilmek için, yapı malzemeleri ve enerji bedenin diğer bölümlerinden ziyade büyük bir beynin kurulmasına harcandı. bu da akılla hareket etme yetisini daha da artırdı. akıl, sebep sonuç ilişkilerini çözdü, simgeleri kullanma yeteneğini yani dili doğurdu, dil yeni bir bilgi aktarım alanı olan kültürü kurdu, kültür nesillerin birbirine bilgi aktarmasını sağladı; öyle ki, neden sonuç zincirleri kurduğunda zorunlu olarak ölüm gerçeğiyle karşılaşan, kendisinin de ölümlü olduğunu farkeden insanoğlu, bu kaçınılmaz sonu ruh gibi bir kavramla, insanın ölümsüz bileşeni ile aşmaya çalıştı. cenaze törenlerinin ne kadar eski tarihlere uzandığı bunun göstergesidir.

    şu anda beyne bu kadar yatırım yapan başka bir canlı yok bildiğim kadarıyla, yani o bizim en büyük silahımız. ama bir zamanlar, buna benzer bir gelişim gösteren bir canlı türü daha vardı: neandertaller. ölülerine tören yaptıkları, alet edevat geliştirdikleri biliniyor. demek ki bir zamanlar şu koca dünyada "taşı elimden bırakırsam düşer" gibi basit olgulardan yola çıkıp ölümlülük gibi inanılmaz gerçeklere ulaşan, neden sonuç ilişkisi kurma yeteneğine sahip olan tek tür biz değildik. inanılmaz...

    o kadar yalnızız ki... kendi aramızda konuşuyor, tartışıyor, ama bulduğumuz sonuçları bizden farklı olan hiçbir canlı ile mütala edemiyoruz. verdiğimiz her karar, nereye varacağını bilemeyeceğimiz yollara sokuyor bizi. deneme-yanılma üzerine bir dünya inşa etmişiz, çünkü başka şansımız yok. bu yüzden elfleri, hatta orkları icat ediyoruz. bizden olmayan, ama yine de ölüm gerçeğiyle yüzleşebilecek kadar akıl sahibi olan, bildiklerimizi karşılaştırabileceğimiz sanal türler yaratıyoruz. uzaylıları arıyoruz belki bir şeyler biliyorlardır diye. ama, yalnızlığımızdan kurtulamıyoruz.

    şimdi bu pencereden baktığım zaman, bir zamanlar dünya üzerinde ölümlülükle yüzleşmiş tek tür olmadığımızı, bizler gibi varoluşunu anlamlandırmaya çalışan bir türle aynı dünyayı paylaştığımızı görüyor ve irkiliyorum. dünyayı anlayan, ama bana benzemeyen bir canlı ile yüzyüze gelmek... ürpertici!

    ama dünya sohbet odası değil ki oturup varoluşumuzun ve evrenin anlamları üzerine istişare edelim? büyük bir yaşam mücadelesinin içinde, sana bana çok benzeyen, düşünen, alet yapan, ama özünde farklı bir canlı ile karşılaşıyorsun. iç dünyasında ne olduğunu bilme şansın yok, ama eylemleri senin için ölümcül olabilir. zira, en büyük silahın olarak inşa ettiğin beynin bir benzerine o da sahip. seni günlerce gözleyerek davranışını çözümleyebilir, tuzak kurabilir, kabileni yok edebilir. diğer canlılarla mücadelende eşsiz bir fark getiren akıl, karşında olduğu zaman başına gelebilecek en büyük beladır, bunu seziyor, biliyorsun.

    o halde, ne yapacağını da biliyorsun insanoğlu: "o saldırmadan önce sen ona saldır. habil'i öldür!"