ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yurt dışında yaşanılan küçük şoklar
-
avrupa ülkeleri için konuşuyorum, pasaport dahi göstermeksizin başka ülkeye uçtum
size yemin ederim italya-fransa yolculuğum, zincirlikuyu-avcılar'dan daha kolaydı
norveç hapishaneleri
-
ozellikle 'halden' inanilmaz bir hapishane. 3-4 yildizli otel konforunda.
tek kisilik hucrelerde (hucre demeye bin sahit ister) lcd televizyon, ozel banyo vb var, camlarda da hapishane parmakliklari yok. klima bile var be. insaf diyorum.
ornek bir oda (buna hucre demeye dilimiz varmiyor tabi ki)
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid2.jpg
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid1.jpg
odanin banyosu:
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid3.jpg
mahkumlarin sikildiginda oturup muhabbet ettigi lounge'lardan biri:
http://2.bp.blogspot.com/…qt-5f75e1hc/s400/hal.jpeg
muzik yapmak isteyen mahkumlar icin muzik studyosu!:
http://static.guim.co.uk/…rison-music-class-011.jpg
burasi kutuphanelerinden biri:
http://3.bp.blogspot.com/…7drds7s-uu/s1600/hal.jpeg
uzatmayacagim.. bu da revirdeki disci bölümü:
http://2.bp.blogspot.com/…bq9p8drlcm/s1600/hal.jpeg
son olarak.. mahkumlarin ziyaretcileri isterlerse gece hapishanede kalabiliyorlar mahkum ile.. mahkum da ziyaretci de 2 kisilik odada kaliyor o gece..
ve norvec kanunlarina gore ne yaparsaniz yapin en fazla alabileceginiz ceza 21 yil, bunu da ekleyelim. 80 kisiyi öldüren pasam 21 yila mahkum oldu bugun.. iyi halden 10 sene indirim de yapilabiliyor.
sözlükçülerin karayolundaki hız rekorları
-
100 km.
acelemiz yok, kenardan kenardan gidiyorum.
1 şubat 2015 mimarsinan köprüsünün göçmesi
-
köprünün adını mimar sinan koy ve o köprü göçsün. öbür tarafta yakanıza yapışır ismimi lekelediniz diye.
kışı güzel kılan detaylar
-
masaldır, kardır, kızarmış sobadır, kestanedir, kuzinede közlenen patatestir, evden aşırdığın havuç ve zeytin tanelerini cebine koyup, eline geçirdiğin çoraplarla kardan adam yapmaktır.
annenin demlediği sıcacık çaya eti bisküvi batırıp yemektir. çok kar yağınca okula gitmeyip arkadaşlarınla, kardeşlerinle karda kaymaktır. leğene kar doldurup gizlice eve sokarak soğuk bir odada anneme yakalanıncaya kadar oynamaktır...
yetmez mi?
severus snape
-
yüreğimi en çok yakan diyalogu;
snape: madem ölmek umrunda değil, neden bunu draco'nun yapmasına izin vermiyorsun?
dumbledore: o çocuğun ruhu henüz o kadar zedelenmiş değil, benim yüzümden paramparça olmasını istemem.
snape: ya benim ruhum dumbledore? ya benimki?
sağlık bakanlığı'nın ankara suyu raporu
-
şöyle bir rapor.
diyor ki;
"demir, nitrat, aluminyum, arsenik, perfringens, enterokok, eschericis coli ve koliform bakteri parametreleri yönünden insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelikte belirtilen sınır değerlere göre uygunsuz ve serbest klor düzeyinin yetersiz olduğu saptanmıştır."
görüldüğü üzere içinde bir biz yokuz.
melih? yaşıyor musun?
şeyma subaşı
-
instagram'ında acun'un bir barda arkasında durduğu veya kendisine aldığı gülleri paylaşan 24 yaşındaki, bir dönem modacı olma hevesiyle mankenlik yarışmasına katılan tc vatandaşı insan.
ben kendisinin niniseymasubasi adlı instagram hesabını takip ediyorum ve orada koyduğu fotoğrafların altındaki yorumlara bakarak türkiye halkının iki yüzlülüğünden ve şekilciliğinden emin oluyorum.
normalde kendi kocası gidip başka bir kadınla imam nikahı kıysa bir de üzerine çocuk yapsa kapıyı camı indirecek teyzeler, ablalar ve kardeşler bu sosyal platformda bu hanım kızımızın koyduğu neredeyse her fotoğrafın altına " rabbim sizi nazarlardan korusun, şeyma abla acun abiyle de fotoğraf koysana, doğal güzellik, rabbim sizi kem gözlerden korusun ben biliyorum siz allah katında evlisiniz, maşallah maşallah tü tü tü tü, melisa çok şeker bebek, siz muazzam bir kadınsınız, size bayılıyorum, şeyma abla harikasın seni kıskananlar çatlasın." gibi gibi cümleler yazmaktadırlar.
ben bu cümlelere katlandığım kadarıyla bakarak esra erol'u izlerkenki gibi sosyolojik tespitler yapıyor, çoğu zaman gülüyorum.
aynı zamanda zeynep ılıcalı hanımefendiyi de takip ediyorum. onun her fotoğrafının altına da onu tutan bir başka güruh var onlar yazmakta. aslında bu iki grubu karşı karşıya getirsek yeni bir mohaç meydan savaşı çıkabilir yani o derece.
neyse özetle beni ilgilendirmez zaten kendisi, fotoğrafları veya yaşadığı hayat amma ve lakin cümbür cemaatin diline düşmesi çok garibime geliyor. hoş ben de buraya yazarak çenesini yoran züğürt kategorisine giriyor olabilirim ama benim çenemi yormamdaki amaç türkiye halkının kalitesiz ve iki yüzlülüğünü bu hanım kızımıza yapılan muamele yoluyla anlatmak.
sözlerime hanım kızımıza yapılan bir kaç comment ile son vermek isterim:
"sonuna kadar inancına ve yüreğine sağlık şeyma."
"arkanda duran dağ gibi bir eşin var şeyma sen denizleri seyret dalgalarla işin olmasın."
"ah nasıl zor göğüslemek zorunda kaldıkların, nasıl bir kutsallıktır bu sana bahşedilen. sadece allah'a emanet ol."
"arada babadan (acun'dan bahsetmekte) işaret ver bize şeyma, korkuyoruz."
millet yeminle sıyırmış ya, yorumlara gel hele.
hanım kızımızın yaptığı bir fotoğraf yorumu ise şu şekildedir. bebeğini kucaklamış haliyle "gene babadan daha erken kalktık." burada verilen mesaj "acun bende kaldı bu gece, melisa da ondan erken kalktı, n'aberr zeynep ılıcalı?" sanırım.
neyse tespit yapma durumumu burada bitiriyor, hayırlı cumalar diliyorum. bu arada hanım kızımızın evladı melisa ile hiçbir alıp veremediğim yok o masum bir bebek, bir melek, arada kendisine verdiğim referanslar yanlış anlaşılmasın (kime neyi açıklıyorsam?) neyse öyle işte.
boğaziçi üniversitesi
-
kapalı havuzunun haftaiçi sabah ve bazı akşam seansları kadın erkek şeklinde ayrıldıktan sonra tamamen cam olan bir duvarı buzlu camla kapatılarak kasvetli bir yere dönüştürülmüş okulum.
üstelik ısınma sorunu var ve haftada 3’er kez dışardan görünmeden yüzecekler diye tüm hafta havuzu kullananları karanlığa mahkum etmişler.
yüzerken güneş, ağaç, ışık görenler şimdi tabut gibi bir hapishanede yüzüyorlar.
kadın erkek seansları için geçici paravan/ perde olsa yine anlaşılır ama camları tamamen ve sürekli kapatmak nasıl bir bencilliktir?
üstelik kadınlara ayrılan sabah saatlerinde daha önce karma gelenler dışında hiç kimseyi görmedim bile.
siyasal islam nedir? tam olarak budur. kendi inancı için herkesi karanlığa mahkum etmek.
önce herkesin kullandığı saatleri almak, sonra herkesin gördüğü güneşi ve manzarayı kesmek.
bıktık.
procrastination
-
yapilmasi gereken is haricinde herseyle ugrasma durumu. mesela odev/tez/proje hazirlama zamanlarinda sozlukte asiri vakit gecirilmesi.
futbolcuların tahmini oy verdiği partiler
-
sabri sarıoğlu: geçersiz oy
kurumlarda kahvaltı ve sigara yasağı uygulaması
-
memur mesaisi (taslak)
8:30-10:00 kahvaltı ve dedikodu (geç gelinirse başlama saati değişebilir)
10:00-10:30 gazete- internet
10:30-11:00 günlük evraklarla ilgilenme
11:00-11:30 mola
11:30-12:00 öğle yemeği değerlendirmesi
12:00-14:00 öğle yemeği (normal ara 12:30-13:30)
14:00-15:00 ayşe hanımla ahmet beyi çekiştirme, duruma göre diziler de olabilir
15:00-15:30 günlük evraklar
15:30-16:00 kahve-fal
16:00-17:00 akşam ne yemek yesek, çocukların okulu
17:00 çıkış (mesai 17:30)
hangi birini yasaklayacaksın dediğim durum. sorun sanki başka bir şey.
mecburi edit: özel sektörde de durum faklı değil demişler. sanmıyorum aynı olsun büro çalışanları için belki biraz benziyordur.
17:30 da biten mesai için 17:15 de servis kaldıran kurumlar gördüm ben. 8:45 de gittiğimde daha memurlar gelmedi diye içeri alınmadığım kurumlar, ki ben de aynı kurumun başka bir biriminde yöneticiydim.
edit2: kendi mesaisini gönderen var. arkadaşlar size aşina değilim.
edit3: bir şey işte @simgeselkedi