hesabın var mı? giriş yap

  • sabah yediğim yulaflı kahvaltılık. paketinde lifalif yazıyor.
    ince ince rendelenmiş çiğ yulaf taneleri sanırım. sütle karıştırıyorsun yine küspe; içine şeker, bal vs. koyuyorsun biraz daha tatlı ama yine küspe.

    hanım sağolsun sağlıklı yaşıyoruz, at gibi...

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!

  • ezbere gerek olmadan, şöyle açıklanabilecek teori;

    motivasyonel faktörler - olması durumunda motivasyona pozitif etki yapan, olmaması durumunda ise negatif etkiye dönüşmeyen faktörler,

    hijyen faktörler - olması durumunda motivasyona pozitif etki yapmayan, olmaması durumunda ise negatif etkiye dönüşen faktörler,

    olarak tanımlanabilir. insan doğası gereği değişken psikolojiye sahip olduğundan, her bireyin motivasyonal ve hijyen faktörleri birbirinden farklı olabilir. ya da aralarında geçişmeler yaşanabilir. populasyonun tamamına bakıldığında istatistiksel olarak kesin sınırlarla ayrılamaz.

    örnek:

    belli bir iş pozisyonunda çalışan iki farklı birey, aynı pozisyonda "sorumluluk verilmesi, inisiyatif kullanma özgürlüğü" değerlerini farklı yorumlayabilir. kendi işini kendi görmeyi seven çalışan, bunu pozisyonun bir gereği olarak yorumlayıp hijyen faktör olarak tanımlar ve dolayısıyla sorumluluk alması ve inisiyatif kullanması bu kişinin üzerinde motivasyonel bir etki yaratmaz. diğer taraftan bunu işin bir gereği olarak tanımlamayan ikinci çalışan (yapacağı her işin birileri tarafından sınırlandırılması gerektiğini, sınırlarını bilmesi gerektiğini düşünüyor olabilir) bu noktada kendisine sorumluluk verilmesi durumunda bunu pozitif motivasyona dönüştürebilir ve bu durumda da değer, motivasyonel faktör sınıfına girmiş olur.

    ancak burada ikinci çalışanın aynı durumun diğer tarafını (yani görevinin kesin çizgilerle tanımlanmış, sınırlandırılmış olması) kendisine bir hijyen faktörü olarak belirlemiş olma ihtimali vardır. işin doğasında bu sınırları tanımlı beklediğinden, sınırları kendisinin çizmesi istendiğinde (yani sorumluluk ve inisiyatif verildiğinde) hijyen faktörünün ihlal edildiği ya da ortadan kalktığı şeklinde yorum yapıp demotive olması da olasıdır. bu da, herzberg'in tanımladığı motivasyonel ve hijyen faktörlerin kişinin çevresini anlama, psikolojik durumu ve olguya yaklaşımı ile doğrudan ilintili olduğunu ve kişiden kişiye algının ve dolayısıyla faktör tanımlarının nasıl değişebileceğini gösterir.

  • anneannemin köydeki evinin bahçesinde yıllardır bakmakta olduğu bir kedi vardı. bir gün anneannem, (o dönem 85 yaşında) kediye mama vermek için dışarı çıkarken düşüp ayağını kırdıktan sonra artık kimse bakamayacağı için dayım bu kediyi alıp 80 km uzaklıkta, bakılacağından emin olduğu bir yere bırakmış.
    aradan beş yıl geçmişti, anneannemi kaybetmiştik.cenaze namazına çok kısa bir zaman vardı, o kedi tam beş yıl sonra taziyeye gelir gibi kapıdan içeri girdi. anneannemin yatağının üzerine oturdu. dayım şimdi gözü gibi bakıyor ona.