hesabın var mı? giriş yap

  • her sipariş için default olarak:
    "zeytin olmasın. soğan olmasın. turşu olmasın."

    bir gün çorba mı ne istemiştim, getiren çocuk "abi çorbada ne arar zeytin, ne arar turşu" demişti.

  • üsküdar belediye başkanı hilmi türkmen’in yeğeni cihat türkmen; ilahiyatçı ama gençlik ve spor müdür yardımcısı. keşke liyakattan , kul hakkından da biraz rahatsız olsaymış. yiyin efendiler yiyin, doyuncaya tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yiyin!

  • stada gelen katar'lı için bölgede yatırım yapacak, helikopterle gezdik demişti zat-ı muhterem!
    umarım çamburnu üstünde değildir.

    dünyada sarıçam ormanının denizle buluştuğu iki noktadan biriymiş çamburnu. son zamanlarda birilerinin yaptığı gibi basit bir yaftalama olarak değil, gerçek anlamıyla vatan hainidir sorumlusu.

  • sanirim izledigim en guzel filmlerden biri.. daha dogrusu filmden ziyade bir masal bu. benim gozumde sinemanin tiyatroya karsi olan en buyuk avantaji, anlatimda izin verdigi kocaman bir serbestliktir ve bu film bu konuda ders olarak gosterilebilir.

    "destiny cannot be denied." tagline'i ile gordugumuz film basindan sona kader unsurunun hakkini veriyor ve cocukluklarindan beri birbirlerine asik olan otto ve ana'yi filmin son karesine kadar kaderin ellerinde bir orayaaa bir burayaa savrulurken goruyoruz.

    aman diyim spoyler.

    filmi saheser yapansa ne tek basina senaryosu, ne de tek basina tarantino vari duzensiz bir ilerleyise sahip olmasi. bu filmi gozumde saheser yapan sey yonetmeni julio medem'in muhtesem anlatisi, siir gibi ilerleyisi ve kusursuz diyaloglari. filmin bu destansi ilerleyisi, rahatsiz etmeyen bir detay manyakligiyla birlesiyor ve bir karakterin cocukken soyledigi bir cumle buyudugundeki halini aciklayabiliyor. bu, hic de zorlama olmamis, cuk oturmus. film yer yer adeta kendisine gonderme yapiyor ama bunlari ilk izleyiste yakalamak imkansiz. bu yuzden tamamen ayni kareler, ayni cumleler ilk izleyiste farkli, ikinci izleyiste farkli bir anlam kazaniyor.

    yonetmeni kadere inandigi icin, ki nacizane fikrimce hepimiz sadece kendi kaderimizi yasamaktayiz, filmde de kader unsuru cok on planda. otto ve ana'nin tanismasi bile "eger adamin ayakkabisi topu dogru yone vursaydi, o zaman alanda kalmis olurdum ve kalede topu tutabilirdim. herkes beni kutlardi, ama isler boyle gitmedi" cumlesi ile verilmis seyirciye. keza buyuduklerinde ana ve otto'nun sirt sirta birbirlerinden habersiz bir sekilde bir kafede otururken, ana'nin eski ogretmeniyle kader hakkinda muhabbet etmesi, cocuklarin biri annesiz, biri babasiz oldugu icin birbirlerini anne ve baba yerine koymalari, otto'nun karisini aldaymaya meyilli babasinin kendine es olarak ana'nin annesini secmesi, ana'nin annesinin bu aldatmaya meyilli babayi yine ayni isimli bir adamla aldatmasi, ana'nin annesinin ihanetini laponia isimli bir dukkanda ortaya cikarmasi, ana'nin yasli otto'yu bulmasi, otto'nun yasli otto gibi pilot olmasi, bunca yil hic gorusmedikten sonra tekrar laponia'da bulusmalari, daha dogrusu bulusamamalari... ve daha nice detayla kadere surekli bir selam cakmakta filmimiz.

    filmde ayrica surekli ucma unsuru gozumuze gozumuze sokuluyor. pilot otto (otto il piloto), otto'nun isim babasi otto'nun pilot olmasi, ayrica kendisinin de pilot olmasi, filmin ucak enkaziyla acilmasi, surekli ucma fikirleri, otto'nun ana icin okul bahcesine yuzlerce kagit ucak atmasi, ana'nin ogretmenliginde sinifinda kagit ucak yakalayip heyecanla icinde not aramasi vs. bence cok tatli bir detay kumesi olusturmus.

    filmin kendi kendine pas atmasi da ilginc. baslarda otto ve babasi konusurken "ornegin benzinin biterse yolda kalirsin" diyor, daha sonra (aslinda daha once) uzun yolda benzinleri bittiginde yolda kaliyorlar, baba baska bir kadinla benzin almaya gidiyor, daha da (aslinda daha da once) sonra baba anneyi terkediyor ve otto annesine sarilip o yolda benzinlerinin bitmesine ithafen "seni daima sevecegim, ve eger benim benzinim biterse olecegim" diyor. daha daha da sonra otto pilot olmus ucarken benzini bitiyor ve malesef cakiliyor. lakin bu cakilma sonucu olen otto olmuyor.

    'cesur ol, cesur ol!', 'geceler boyu gunesi izleyip seni bekleyecegim', 'yasamin devreler halinde surmesi guzel. ama benimki tek devreli, o bile tam degil. en onemli kismi eksik..', 'ben neden olmedim?' gibi akillarda yer eden replikleriyle, guzel senaryosuyla, onun muhtesem islenisiyle, sahane anlatimiyla, hazin ve sert, ama beklenen sonuyla, otto'suyla, ana'siyla destansi bir film.

  • lisede aşık olduğum kız biraz şımarık ve dobraydı. bir gün sınıfta bunun yanında bi arkadaşım sadece kibarlık olsun diye sen de yakisiklisin ha dedi. bu kız bunu duyunca ahahaha bu mu yakışıklı ahahaha falan dedi . o an biraz üzülmüştüm açıkçası.

    üzerinden yıllar geçti . büyüdüm, yüz hatlarım daha erkeksi bir hal aldı . epey yakışıklı , görenin dönüp bir daha baktığı erkek oldum . ınstagram hesabim da herkese açık, bu kız bir kaç hafta önce beni takip etmiş. sürekli storylere alev atıyor, mesaj atıp flört etmeye çalışıyor falan. demeyi çok isterdim ama liseden beri tipim pek değişmedi ,yine çirkinim sanırım. sadece biraz serpildim o kadar . geçen bu kıza denk gelince takip isteği attım, hemen engeli basmış . yani bence doğru bir önerme

  • kayıp yazar olduğum günlerde, tuvalette oturmuş çamaşır makinesinin üzerindeki orkid paketinin üzerindeki yazıları okurken aklıma geldi.

    prehistorik dönem kadınlarının regl çilesi, insanları hayatlarından soğutan çok beter bir şey olmalı. isa'nın çilesinden eski, kanlı, sancılı ve zorlu bir süreç... bu çile, doğal seleksiyonun insan ırkını mükemmelleştirmesi için de bir adımdır bence.

    düşünsene, mağaralarda yaşıyorsun... hijyenik ped diye bir olay yok. onu geçtim hijyenik hiçbişey yok zaten. mikrop kapmaya müsaitsin. kan kokuyorsun, vahşi hayvanları bulunduğun bölgeye çekiyorsun...

    hadi hepsini geçtim... majezik yok lan!!! majezik olmadan olur mu? olmaz! çikolata yok, sıcak su torbası yok...

    iyi ki bu dönemde doğmuşum.

  • eski sevgilim sayesinde şahit olduğum insan tipi. yeni sevgilisi ile ortak takıldığımız barda kavga ettiler ve çocuk bunu yerden yere sürükledikten sonra kafasını mermere sürtmek suretiyle saçının bir kısmının yerinden kalkmasına, kafa derisinin görünmesine sebep oldu. kıza herkes o çocuğu bırakması için yalvardı ancak bu arkadaş ben onu seviyorum diyip vazgeçmedi. sonunda çocuk bunu 5.000 lira dolandırıp kaçtı. duyduğuma göre belki ulaşır diye hala çocuğun eski hattına sevgi mesajları atıyormuş.
    not: kendisi 3 senedir sözlükte yazar ve kadın hakları, feminizm, türk erkeği konularında öyle yazılar yazıyor ki kendimden şüpheye düşüyorum.
    not 2 : bu entrynin debe'ye girmesinin yanında yüzlerce benzer şeyleri yaşamış erkekten mesaj aldım. nikini ifşa et diyenlere şunu demek isterim ki ifşa doğru bir şey değil. hepimiz biraz iyi biraz kötüyüz bu hayatta. ancak bu durumun kişiye özel bir şey olmaktan öte türk kadınının zihniyetinin bir yansıması olduğu açık. kendisi bana mesaj attı. "neden senin yerine onu tercih ettiğimi anlayamayacaksın çünkü sevgiyi bilmiyorsun" demiş. biraz inceledim. nikinin ifşa olma tehlikesine karşı tüm feminizm, kadın hakları, tacize uğrayan türk kızı soslu entrylerini silmiş. türk erkeği ile ilgili her başlığın altına programlı şekilde "milyonlarca tecavüzcünün yaşadığı ülke" "türk erkeğinin tek bildiği tecavüz etmek" "koyuna tecavüz eden türk erkeği kadına neler yapmaz" konulu entrylerinin hepsini çöpe göndermiş.

  • arefe günü mezarlık ziyareti yaptık. aynı soyadını da taşıdığım akrabamın başında türk bayrağı vardı, mezar taşında da şehit yazıyordu. orada yalnız başına yatıyor. yaş 21. sizin kobaninize de, özgür kürdistanınıza da, barışçıl siyasetinize de üç nokta koyarım...