hesabın var mı? giriş yap

  • büyük çoğunluğu şoför koltuğu ile ön yolcu koltuğu ortasında konumlandırılan ve aşağı yukarı hareket edebilen kol şeklinde olan,otomobili park halinde sabitlemeye yarayan mekanizmalara verilen addır. ilgili mekanizmada, el freni mafsalından başlayıp arka tekerleklere kadar uzanan yaylı, çelik tel sistemi bulunmaktadır. görece olarak basit bir kullanım mantığına sahiptir. el frenini çektiğinizde, aradaki bu el freni telini gerdirmiş olursunuz. gerilen tel, arka tekerleklerde (kampana veya disk fren sistemi) balatalarda sıkıştırma etkisi yaparak aracın park halinde hareket etmesini engeller. el freni kolunu yukarı çektiğinizde, bu sıkıştırmayı korumak adına mafsalın içinde dişli bir mekanizma bulunur. el frenini indirirken koldaki düğmeye basıp hafif yukarı kaldırmanın mantığı tam olarak budur. mekanizmadaki dişliden kurtarmaktır. arka tekerlekleri disk fren olan araçlarda el freninin daha sağlam ve sıkı tuttuğu tecrübe edilmiştir. aynı zamanda arka disk fren sistemlerinde ekstra bir el freni ayarına gerek olmaması büyük bir kolaylıktır. arka tekerlekleri kampana fren sistemi olan araçlarda ise belirli periyotlarla el freni ayarına ihtiyaç duyulur. kampanalı fren sistemine sahip araçlarda kullanıma bağlı olarak el freni daha ustlerde tutmaya başlar. bu nedenle el freni ayarı önem arz eder. aşırı sıkı yapılan el freni ayarı neticesinde arka tekerlekler sıkma yapar ve farkına varılmaması halinde kampana balatalarının aşırı ısınması sonucunda yanmasına ve seyir halinde iken arka frenlerin tutmamasına sebebiyet verir. bu nedenle özellikle kampanalı fren sistemi bulunan araçlarda el freni ayarı hayati önem arz eden bir konudur. el freni ile alakalı bir diğer konu ise özellikle dik yokuşlarda el freninin hayat kurtarıcı özelliğidir. siz siz olun el freni ile yokuşta kalkış yapan acemidir söylemlerini dikkate almayın. el freni acemilik değil akıllıca hareket etmektir. dik bir yokuşta dur kalk yapma durumunda kalırsanız mutlaka el frenini, tabancasındaki düğmesine basılı tutarak çekin ve o pozisyonda bekleyin. kalkış esnasında debriyaj-gaz ayarını yapıp araç harekete hazırken, el frenini yine düğmesine basılı vaziyette indirin. bu şekilde yokuşta kalkış yapmak, aracın tüm ağırlığını el freni teline bindirerek daha güvenli ve daha ucuza kalkış yapmak demektir. öte yandan usta! şoförlerin gurur meselesi yaptığı gibi sadece debriyaj pedalı ile kalkış yapmak, debriyaj ömründen yemekle beraber aracın ön-arka çekiş durumuna göre kaymalara, geri kaçırmalara ve bu nedenle şahsınızın panik olarak bir kaza yapmasına sebep olabilir.
    el freni teli ile alakalı bir diğer önemli konu ise kullanıma bağlı olarak bu telin değiştirilmesi hususudur. bahsettiğim şekilde sürekli el freni ile yapılan seyahatlerde, araç muayenesi öncesinde el frenini mutlaka frenciye ayarlattırın. muayene sonrasında el freni sapma değerlerini frenciye göstererek ikinci bir ayarla işinizi sağlama alın. zaten bu sapma değerleri sonrasında ayarlarda düzelme sağlanamıyorsa frenciniz size el freni değişimini önerecektir. el freni ayarı(kampana fren sistemi araçlar için) , arka kampanalardan ve araç içinde el freni tabancasının bulunduğu bölümden olmak üzere iki yerden yapılır. öncelikle kampana kısmından yapılan ayarın esas ayar olduğunu belirtmeliyim. el freni tabancasının altından yapılan ayar ise daha çok el fren teli gerginliğini ayarlamak, tabiri caizse el freni sertliğini ayarlamak için yapılan bir nevi konfor ayarıdır. genelde el freni teli değişiminde yapılır. el freni kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de kışın soğuk ve yağışlı havalarda mümkünse el freninin çekilmemesi, bunun yerine aracın uygun viteste takılarak sabitlenmesi ve tercihen oto lastik takozu kullanılarak işin garantiye alınmasıdır. kış şartlarında el freni çekildiğinde(el freni telinin ıslanması ve ayarına bağlı olarak) donma gerçekleşebilir. bu durum arka tekerleklerin kilitli kalmasına ve trafikte zor durumlar yaşamanıza neden olabilir. buraya kadar bahsedilenler çoğunlukla manuel el frenleri için geçerlidir. elektrikli veya elektronik kontrollü el frenklerinin temel mantığı manuel el frenleri ile aynı olmakla beraber bazı konularda tüm kontrolü minik bir düğmenin insafına bırakmak şahsıma mantıklı gelmemektedir. kazasız, belasız güvenli sürüşler dilerim.

  • çok üzücü bir durumdur. neden kullanıyorsunuz? diye sorulmuş.

    insanlar maalesef genç yaşlarda bu illete başlıyor. bu tozun tüccarları, bodi salonlarındaki gençlere yaklaşıp çat diye portein hapı iğnesi basıyor ve illet sürekli yayılıyor. geçen hafta maalesef bir arkadaş daha bu sebepten dolayı hayatını kaybetti.

    olay samsun'da gerçekleşiyor. akşam 21.00 sularında bodicilik salonunundan eve gelen r.s, annesinden acilen para istiyor. parayı alamayan genç önce annesinin bacağını ısırıp kandaki tozları çekmeye çalışıyor.

    yaralı annesinin bağırışlarını dinlemeyip toz tüccarlarını eve çağıran genç, televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyaları değerinin çok altında satarak karşılığında portein tozlarından alıyor. komşuların iddiasına göre tüccarlar evden çıkarken ''yarasın koçuma, sütle iç tamam mı?'' gibi ifadeler kullanıyorlar. fakat toz bağımlısı genç kendisinden geçiyor ve porteinleri burundan çekince maalesef hayatını kaybediyor.

    tedavisinin ardından yerel basına konuşan anne e.s ise zehir tüccarlarının bir an önce yakalanmasını istedi. oğlu r.s'nin protein tozuna karşı verilen amansız mücadelede unutulmamasını temenni etti.

  • az sonra yapacağım insani eylem.

    üç adet kamyonet tuttum.

    gördüğüm her dana,boğa,buffalo vs. büyükbaş hayvanı kamyonetlere dolduruyorum.

    ve hindistan konsolosluğu'nun bahçesine bırakıyorum.

    konsolosluklar başka ülke toprağı sayıldığından, birçok müminho da avcunu yalamış oluyor.

    bana şans dileyin erenler...

  • 1- 200 değil 20 milyona restore edilmiştir.
    2- ailesi için değil, kültür sanat faaliyetleri kapsamında kullanılacaktır ve bu durum da açıklanmıştır. biraz edep.

    edit: düzeltme.

  • mail yoluyla bana ulaşan, sahibinin belirtilmemiş olduğu bir anı:

    ben askerligimi ankara etimesgutta pek kisa donem olarak (6 ay) yaparken ve cuma gununden evci cikarken bile mutlu degildim.

    ama allahin sopasi yok ki...

    bir gun bize kurtulus dizisinde rol alacagimiz soylendi. konu memleket meselesi olunca tabii, sahsi cikarlarimizi bir yana birakip senaryoyu okumadan kabul ettik teklifi.

    sahnelerin polatlida cekilecegini soylediklerinde icime biraz kurt dusmedi degil.

    polatli topcu okuluna bir geldik ki belene kampindan farksiz bir yer. 2000 kisiyi cole saldilar ve cadirlarinizi kurun dediler.

    ertesi gun bir kismimiza kuvva-i milliye, bir kismimiza yunan, ve diger gavur askeri kiyafetlerini dagittilar. tabii bizim kuvva-i milliye kiyafetleri yirtik pirtik. ayni kiyafetle cekim yapip, yatip kalkip yasiyoruz. sabah bir matara su veriyorlar ve bir matara suyla her turlu ihtiyacimizi karsiliyoruz.

    saat 08:00 de otobuslerle sete gidiyoruz. set dediysem yanlis anlasilmasin yildiz tepe. sakarya meydan muharebesinin gectigi yer.
    rivayete gore (resmi tarihte boyle bir bilgi yok) tepe daha once bizimmis. bizimkiler yeterince stratejik gormeyip birakmislar ve yunanlilar aldiktan sonra da aymislar ve tepeyi geri almak icin taarruza gecmisler. (bu konuda tarih bilgisi olan varsa ve beni aydinlatirsa cok sevinirim).

    neyse, cekimler baslamadan once trt nin citir kizlari 2000 kisiye makyaj yapiyorlar ve tabii ki 1999 abaza makyajlarini silip yeniden yaptirmak icin siraya giriyor.

    makyozlerden biri tanidik cikti ve kizcagiza bizimkilere ulasmasini ve bana temiz camasir vs. gondermelerini soyledim.

    savasmak pis bir is. insanin ustu basi batiyor. tepenin basinda bir komutan. asagidan pire gibi gorunuyor ve asagida biz yani 2000 asker.

    komutan megafonla hucum diye bagirgyor ve biz allah allah nidalarıyla gavurun ustune yildirimlar gibi cakiyoruz. tabii bu sirada birilerinin olmesi gerekiyor ve herkes daha az kosmak icin olmek istiyor.

    olume talep cok olunca komutan (cakmak cakmak bir teğmen-enteresan
    birisi) bu isi siraya soktu. bu sefer kim olecek diyince herkes elini kaldiriyor. ama bizim bir kisa donem var, her defasinda siyatik, dalak sismesi, koroner kalp yetmezligi gibi hastaliklar bahane ederek olmek istiyor ve adamin tum saydigim ve sayamadigim hastaliklari icin raporu var. komutan kim olecek diyince herif her defasinda bir rapor ibraz ediyor ve olme hakki kazaniyor. e n sonunda komutan "lan ne bicim herifisin be, sen zaten olusun olum"
    diyerek ona her cekimde olme hakki tanidi.

    bir keresinde de ben olmeye hak kazandim ve olme yerim de yunan siperine 5 metre kala. yaklaşık 300 metre tirmanmamiz gerekiyor yani. neyse hucum emirini aldik ve allah allah allah... tirmanmaya basladik, tabii ben savasmayali yillar olmus biraz hamlamisiz.
    nefes kesiliyor. buffaloda top kosturmaya benzemiyor.

    benim olme mekanima daha cok var ve benim gozum karardi ve artik bacagim cekmedi.

    ben de erken olmeye karar verdim.

    ve yandim allah diyerek goge yukseldim, silahimla havada bir yay gibi gerildim ve koca bir dag gibi devrildim ve en yuce kata erme serefine nail oldum.

    buraya kadar olayin butun hamasi yonu bir anda traji-komik bir hal aldi. tabii olduk ve devrildik ama; yildiz tepe, dik bir tepe hafiften.

    olduk ama basladik yuvarlanmaya. her taraf tas, kaya, cakil. oramiz buramiz yirtiliyor. zaten elbise dedigin caput parcasi.

    yirtiklardan filan don paca geziyoruz. ben bir taraftan yuvarlanirken bir taraftan tutunmaya calisiyorum . tufek bir tarafa, matara ve diger techizatlarim bir tarafa, ben bir tarafa yuvarlanip duruyoruz.

    durmak mumkun degil. guya olduk rol icabi; ama can tatli tabii.
    velhasil olsen bir turlu olmesen bir turlu.

    ertesi gun biz yunanli olduk ve temmuz sicaginda bize kase elbiseleri giydirdiler. uzun donemlerden biri tutturdu ben yunanli olmam diye.
    "abi ben yunanli olursam koye donemem, anamin babamin yuzune nasil bakarim" diyor. olum ulan rol icabi bir sey olmaz dedikse de dinletemedik ve herif ictimaya cikmadi.

    tabii bizim bolukten biri yunan olmayi kabul etmeyip cekimlere katilmadigi icin ceza yedik. bu ara tuvaletleri cukur acip bez paravanlarla insa ettik.

    gece bir ruzgar cikiyor, colun ortasinda comelmis yuzlerce ay parcasi ortaligi aydinlatiyor.

    yunanli oldugumuz gun yine yayilmisiz ortaya hucum emri bekliyoruz. hucum emri geldi ve basladik taarruza. bu sefer gavur olarak.

    ve bizim boluk salak gibi yine allah allah nidalariyla saldiriyor.
    tepeden yakin cekim de yaptiklari icin son derece dikkatli olmak gerekiyor aksi taktirde cekim tekrar ediliyor ve bir cekimin hazirligi 3 saat filan suruyor.

    ulan dedim "manyak misiniz olum biz yunanliyiz ne allah allahi".
    demez olaydim. cekim devam ederken bizim boluk durdu. oradan biri peki ne diyecegiz diye ortaya son derece kritik bir soru atti. boluk konuyu tartismaya basladi.

    bu arada yuzlerce at yanimizdan gok gurultusu halinde geciyor.
    ortalikta bombalar patliyor. gurultuyu ve arbedeyi anlatamam.

    diger yunan bolukleri yanimizdan allah allah diye geciyorlar ve gecerken bizim boluge bakip ulan bunlar ne yapiyor savasin ortasinda diye anlamsiz anlamsiz bakiyorlar.

    olum birakin tartismayi hicbir sey demenize gerek yok kosun yeter diyorum ama bomba sesleri ve at kisnemelerinin arasinda beni pek sallayan yok. dallamanin teki bir dakika diye kukredi, beb buldum "makarios" diye bagiralim dedi. bu olaganustu fikir de bir sure tartisilmaya deger goruldu ve sonuc tahmin ettiginiz gibi sahne yeniden cekildi.

    cunku yukaridaki kameralar bizi ayna gibi cekmisler. savasin ortasinda bir grup yunanl hararetli bir sekilde tartisiyor.

    bu arada mayinlarin daha iyi patlamasi icin icine at pisligi koyuyorlarmis ve bunu kimseye soylemediler.

    daha ilk cekimde basladik kosmaya ve yanimizda, sagimizda solumuzda bombalar patliyor. ortalik bir anda bok gibi kokmaya basladi ve gokten basimiza at boku yagiyor. ensemizden at boku oldugu gibi iceri. herkes durdu ve uyuz gibi elini sirtina sokup basladi kasinmaya.

    sonuc yine tahmin ettiginiz gibi. cekim sil bastan.

  • bir süredir takip ettiğim tattoo sanatçısı. uygun koşullar sağlandığında muhtemelen kendimi dövdüreceğim sanatçı. berlin'de ikamet ediyor ve önümüzdeki iki yıl dolu. işin tuhafı sadece 2-3 senedir dövme işi ile uğraşıyor ve sanırım akademi vs mezunu da değil. ama motifleri, vücuda konumlaması... olağanüstü

    websitesi;

    http://www.dotstolines.com/

  • abicim biz aylık 169 lirayı sana gönderelim “gibi”yi youtube’a taşı, ya da netflix’e ver ne bileyim. sörvayvırcı tiplerle bizi muhatap etme gözünü seveyim yaa..