hesabın var mı? giriş yap

  • tam bir issiz, kari kiza hos gorunme hikayesi. anladik, turkiye'de abaza ve kezban dolu, surekli birbirine kopya mal mal yazilari bloglamaya ne gerek var.

  • ölen bizden olunca sesiniz hiç çıkmaz ama. kafası taşla ezilen gençlerimizin katillerini, tecavüze uğrayan çocuklarımızın faillerini polis konvoylarıyla koruyanlar ve bunların destekçilerine sesleniyorum.

    gidicisiniz.

  • -follow uplarımız ne durumda. hala feedback alamıyorsak biraz daha push edelim. deadline yaklaşıyor. schedule'un çok gerisinde kaldık. updateler ile ilgili bi meeting set edip finalize edelim artık.

  • "ama hdp tümüyle emanet oylarla buradadır, şeklinde bir yaklaşım doğru olmaz" demiş. sıfırdan gelmedik zaten bir tabanımız vardı, onun üstünde emanet oylar tabi ki var ve bizim için bunlar da çok değerli zaten diyor geri zekalı arkadaşım. ne desek de hdp'ye oy verenleri pişman etsek diye yırtınıyosunuz da, geçmiş olsun o işi geçeceksiniz. herkes verdiği oyun arkasında.

    gelen mesajlar üzerine edit: hiç mesaj gelmedi ya lan.

    bu arada ben hdp'ye de vermedim. niye bu kadar atarlanıyom belli değil.

  • bir aydınlanma halidir ve bu hal başta kısa süreli bir yıkım getirse de sonradan yerini ‘’olsun lan, ben böyle iyiyim’’ demeye bırakıyor. en azından benim hayatımda böyle tezahür etti.

    bir arkadaşımla konuşuyoruz, diyor ki ‘’hatırlıyor musun hani erdal vardı, o da seninle aynı dönem mezun oldu. işte o sonra mimarlığın üstüne antropoloji okudu şu anda meksikada’da zapatistalarla ilgili araştırma yapıyor’’ mideme bir yumruk iniyor ama hala nefes alıyorum.

    başka gün okuldan birine rastlıyorum, ne var ne yok rutininden sonra, nerde çalışıyorsun soruları başlıyor. ben nihayet mesai saatleri insani, maaşı iyi bir işe girmişim, yıllarımı nasıl beş paraya ziyan ettiğimi anlatıyorum, o ‘’evet haklısın, ben de sonunda kendime geldim ve gelecek ay kanada’da sinema okumak için yola çıkıyorum’’diyor. ben buldumcuk olmuşken o bıkmış bile. yolunu çizmiş, hedefe nişan almış. ben hala aybaşına kaç gün kaldığını hesaplıyorum. o an sırtıma bir bıçak saplandı. zar zor çektim, yaşamaya devam ettim.

    en son da bir arkadaşın amerika’da bir üniversitede ders vermeye başladığını öğrendim. benden iki yaş küçük bu adam şu an orda ben de burada onun yazdığı makaleyi okuyorum. bir an kendimden geçmişim.

    ilk şoku atlattıktan sonra, durdum düşündüm. ne ki bu şimdi? tamam, onlar özel ama ben de harika punch yaparım mesela. içen cennete gider gelir. birkaç kişiyi gülmekten işetmişliğim vardır, hep anlatırlar. ne işe elimi atsam öyle veya böyle tamamlamışımdır. belki çok sıradan şeyler bunlar, belki benim gibi milyonlar var ama huzurluyum olduğum yerde.(sanırım hala prozacların etkisindeyim) canım istese ben de giderim*ama ben burada olmayı seçtim. sıradan insanlar ordusunun yıkılmaz bir neferiyim artık. mutfakta punch yapıyorum.

  • elde edildiği bitkinin çeşitli isimleri vardır. sifin, ağu, orman gülü, komar. literatürde ericaceae familyası üyeleridir. rhododendron luteum, flawum gibi türleri vardır. hepsinin zehir oranı ve zehir türü farklıdır. andromedotoksin veya daha kullanışlı adıyla grayanotoksin aralarında çok küçük farkları olan ve temelde aynı işlevi görerek voltaj bağımlı sodyum kanallarını işlevsiz hale getiren bir( bir diyorum ama 60 çeşiti var molekülleride birbirlerine çok benzerler) zehir içerir. zehir bal sağımına takip eden bir kaç gün içerisinde uçarak balı zararsız hale getirir. tazesini çok yerseniz hipotansiyondan komaya girip 24 saat sonra çıkarsınız. hakkında okulda bayağı araştırma yapmış hatta lise hocama yollatmıştım bir örneği geçen sene.üniversitede hocamda sağolsun kargoyu yeni gördü bir sene sonra. sorun yok yiyebilirsiniz dememe rağmen yiyemedi gidip yemesi bana kaldı artık.

  • allah kimseyi kendi inandığı değerlerin temsilcilerinden kendini ve ailesini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.

    dedik bunu;
    bu ateş bir gün sizi de yakar, yapmayın

    şimdi mahkeme i kübra diye zırla işte.