hesabın var mı? giriş yap

  • benim konyaydi
    selçuk universitesini kazandım neyse dedim 4 sene dayanayim
    derken memleketimde iş bulamadım yine konyaya döndüm.
    bide üstüne evlendim tamamen yerleşmek zorunda kaldım.
    konya karadelik gibi içine girdinmi çıkamiyorsun

  • arada böyle boş bomboş entrylere denk geliyorum. hani vardır ya uyku öncesi ne var ne yok.

    iki dakika boş vaktim var; iki sorum var cevaplarsanız sevineceğim;
    1) bu varoş kadın kim?
    2) siz bu varoşları neden takip edip, her söylediklerini ve her yaptıklarını sanki önemli bir insan yapmış gibi sözlüğe taşıyorsunuz?

    (forum mode off).

    bir adet varoş kadın sözü. herkes ister sen alırsın. alırsııınnnnnn evet evet alırsınnnnn.

  • kelime kökeni olarak “epi” latincede “üstünde” demektir. epigenetik için genlerin üstünde olarak tanımlayabiliriz. epigenetik, dna dizisinde herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen, kromatin yapıdaki kalıtsal değişiklikler ile gen ekspresyonunun düzenlenmesi olarak tanımlanır. genlerin ne zaman, nerede ve ne kadar çalışacağını belirleyen bu mekanizmaya, bir diğer deyişle dna’ nın yapısında veya diziliminde herhangi bir değişiklik olmaksızın dna’ da kodlu olan genetik bilginin açığa çıkmasında meydana gelen değişikliklere “genler üstü genetik” anlamına gelen “epigenetik” denir.

    yaşam stili, beslenme alışkanlığı, spor gibi çevresel faktörlerin genlerin aktivitesini düşürmesi veya yükseltmesi ile ortaya çıkan rahatsızlıkları inceler. dna dizisinde hiçbir değişiklik gerçekleşmeden genlerin fazla ya da yeterli çalışmamasından kaynaklanan durumlardır.

    epigenetik fıkrası
    darwin ile freud’u birlikte gören dertli bir anne kızından yakınmış, “ey yeryüzünün en büyük dâhileri, kızımın bir derdi var, bu derdin nedenini ancak siz bilebilirsiniz.”

    darwin ve freud merakla sormuşlar “kızınızın neyi var?”

    “kızım çok mutsuz, kötümser, kavgacı, beni deli ediyor”.

    darwin hiç düşünmeden yanıtlamış, “kızınızın sorunu “genetik”

    freud ise “hayır” demiş, “sorun anneden kaynaklanıyor.”

    anne şaşırmış, çaresizce sormuş, “hanginiz doğru söylüyor?”

    tam o sırada yoldan geçen conradwaddington soruyu yanıtlamış, “ikisi de doğru söylüyor hanımefendi, sorun epigenetik”

  • "beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorunuza basvurun" ne lan doktor mu uretti lan ilaci yavsak. malının arkasında duracaksn. seni tanırım"

  • evet ben bugün avm'ye gittim ve yine hayattan soğudum.

    allahım bu kadar sıkıcı, iç daraltıcı yerler olabilir mi? yemin ederim eve döndüğümde üstümden tır geçmiş gibi oluyor. fakat gözlemimi de yaptım, döndüm. kimdir bu avm'lerin özellikle haftasonları vazgeçilmez karakterleri? ne yer ne içerler? nerede yaşarlar? hepsi fely farkıyla sizinle;

    yüzü boyalı aptal çocuklar; avmler özellikle haftasonları onlarsız olmaz. avm'lerin gürültü yükünü çeken çilekeş tipler. avm'lerdeki fiks uğultuda onların payı büyük. kendilerine teşekkür ediyor, alkışlarla uğurluyoruz.

    oyun alanındaki asosyal çocuklar: bunlar da tam site-apartman, konut projesi çocukları. çocuk hayatında bakıcısından başka insan görmüyor ve avm'de oyun alanında başka insanların da olduğunu görünce tribe giriyor. annesinin yanından ayrılamıyor ve asosyalliğini vurguluyor. annesi de çocuğunu sosyalleştirmek derdinde.

    bakışmaya gelen ikili kız grupları: evet tek amaçları bakışmak. ne sevgili olmak ne birisiyle birlikte olmak. bakışmak. tek amaç bu. ne kadar bakışıldı o kadar kar. ikili olunca güvende hissederler. ayrıca yeni kıyafetlerini giyecekleri en uygun mekan. en fazla 30 tl harcarlar. 6 saat avm'de takılırlar.

    marco reus saçlı 3-4 kişilik erkek grupları: evet bunlar da olmazsa olmaz. avmye girmeden önce mutlaka sigara yakarlar. favori bölümleri defacto, lc waikiki, coton ve media markt tarzı teknoloji mağazaları. bunlar olmadan avm kepenk açmaz.

    direkt yemek katına çıkan beyaz yakalı: arabayı park etmiş garaja. tchibo'ya uğrar belki. ordan bi şeyler alır. ordan starbucks'a ya da gloria jeans'e geçip kahve içer. bambaşkadır bizim beyaz yakalı. hey yabancı buralar asıl benim triplerindedir.

    ilişkilerini avm'de yaşayan tipler: bunlar da olmazsa olmaz. sevgililik daha avm'nin dışına çıkmamış. ilişki daha dış havada oksijen görmemiş. burada sinemaya gidilmiş, burada kahve içilmiş. burda birbirinden sıkılıp cepten nete girilmiş, burda çekilen fotolar paylaşılmış.

    kendini mila kunis sanan kozmetikçi ablalar: bunlar da ayrı bir tür. lan yüzündeki o makyajı atsan bildiğin yıldız tilbe'sin ama hava mila kunis. bir gerine gerine yürüme. bir odaklanarak, karşıya bakarak yürüme. dandirik kozmetik mağazasında 1300 tl'ye çalışmıyor da, new york borsası'nda çalışıyor sanki. sizi de eledim.

    avm'ye gidip gözlemini ekşi'de yazan tipler: bu da ben oluyorum. kendimi de kategorize edeyim :) herkese b.k attık kendimize de atalım. bunlar da sanki toplumdaki genel kitleden çok farklıymış gibi gelir ekşi'de entry yazarlar. sanane millet istediği gibi takılsın. öyle mutluysa öyle devam etsin işte.

    lan cidden benim ne işim vardı avm'de? :)

  • halkın zopasını yeyince yazılı açıklama yapmış kişi beyanatı. düne kadar meydanlarda esip gürlüyordu.

  • beyaz yakalının, orta sınıfın mesken tuttuğu beach club'lar artık ultra zenginlerin tekelinde.

    orta sınıfın alım gücü, çomar (aile) ve zombi çomardan (kalabalık, yerli ve milli veya çok uluslu erkek grupları) izole yaşamaya / eğlenmeye yetmiyor.

    beyaz yakalı artık çomarla aynı ortamlarda bulunmak, aynı denize girmek, anı yerde yemek içmek zorunda.

    ülkede iki sosyo ekonomik sınıf kaldı: ultra zenginler ve diğerleri.

    denize donla giren, avazı çıktığı kadar bağıran 6 bebesi olan tiplerle aynı ortamlarda bulunmaya alışsanız iyi olur.