hesabın var mı? giriş yap

  • sıcakta terlediğimizde terinizi alır tişörtünüz leş gibi görünmez. soğukta sırtınıza rüzgar yediğinizde çarpmaz hasta olmazsınız. yani giymeyenin çok kafası çalışmıyordur artisttir

  • işini yapmaktadır. müşterisi 15 yaşındadır. sorun 15 yaşındaki çocuğun 55 yaşındaki adama ayakkabılarını boyatması değil, 55 yaşında ayakkabı boyayan bir adamı çilekeş gören beyindir. ekmeğini kazanıyor, helal yiyor, işinide söverek değil severek yapıyorsa kimseye bok yemek düşmez.

  • sibiryada bulunan tuva cumhuriyeti kaynakli bir vokal teknigi. bogazdan soyleme diye cevrilebilir turkce'ye. bu tarz vokalde, bogaz ve ses telleri manipule edilerek ayni anda 2-3 degisik ses cikarmak mumkun oluyor. soguk iklimlerde yasayan diger topluluklar [eskimolar, finlandiya'daki samiler vs.] arasinda da benzer vokal tarzlari mevcut.
    ilk defa duyan insana bogurme dinliyormus etkisi yapsa da, ozellikle yat kha grubunun calismalari, bu tarza yabanci olanlar icin baslangic acisindan iyi. diger onemli temsilcileri arasinda huun hur tu grubu ve unlu ondar gosterilebilir.
    yakin zamanda abd'de bu tarz muzigi merkezinde bulunduran, ve kor bir blues gitaristi olan paul pena'nin bu vokali ogrenmek uzere tuva ya gitmesini konu alan genghis blues adli belgesel sayesinde, gundeme geldi.

  • gelismis ülkelerdeki akranlari gibi, ailesinden destek almadan hayatini idame ettirebilecegi miktarda para ve yasam standardidir.

    artik bilginin bu kadar erisilebilir oldugu su cagda, "yeni mezuna xyz'yi sordum bilemedi" (xyz = sadece sektörde calisanlarin bildigi, gereksiz, icsel bir terim) seklinde ego kasan, ici gecmis departman dinazorlarindan da artik fenalik geldi.

    sanki hic görmedik türkiye'deki özel sektörün halini, dogru dürüst dil bilmeyen, yaptigi isi dünya standardinda yapmak gibi bir amaci ucundan dahi olsa olmayan insanlar, gelmis burda kolpa yapiyor sanki bana ferrari'de formula 1 takim patronu amk.

    ikinci sinirimi bozan nokta da, insanlari "deneyim kazanma" adi altinda sifir ya da komik maaslarla yasamaya tesvik eden, staj, trainee gibi cv doldurma aktivitelerine zorlamanin normal karsilanmasi. bu sacmalik, sadece ailesinin maddi durumu iyi olan ve büyük sehirde para kazanmasa da yasayabilecek insanlari, ik filtresinden gecirmektedir.

    baba parasiyla ülke ülke gezen, pahali hobilere sahip, 6-12 ay para almadan da istanbul'da staj yapan* insanlara "bu aday cok görmüs gecirmis" kisvesi altinda pozitif ayrimcilik uygulayan firmalar, farkinda olmadan kast sistemi yaratiyorlar haberleri yok.

    büyük sehirlerin plaza semtlerinde, iyi firmalarda cok sembolik ücretler almasina ragmen pahali mekanlarda takilan, iyi arabalara binen, ha bire avrupa'dan amerika'dan story atan insanlara bakarsaniz ne dedigimi anlarsiniz zaten.

    "beyaz yakalilik" denilen hayat, artik fakir aileden gelen cocugun kendini yoktan var ederek sifirdan hayat kurmasina olanak saglayan bir kavram degil ne yazik ki. sirketlerin cogu, bazi istisnalar disinda kendini yoktan var eden insanlar degil, 3000 tl maas almasina ragmen pahali takimlar giyen ve "londra'da en iyi fish&chips nerede yenir" tarzinda muhabbeti müsteri/üst yönetim ile cevirebilecek insanlar ariyor.

  • beklemek.

    insanoğlunun en aciz hallerinden birisi bu, beklemek. hep bekliyoruz, her şeyi bekliyoruz.

    insan bekliyoruz.
    iş bekliyoruz.
    para bekliyoruz.

    hiçbir şey yapmadan bekliyoruz olduğumuz yerde durduğumuz yerde, durarak. bekledikçe hiçbir şey yapasın gelmiyor. çünkü beklemeyi tek çıkar yol olarak görüyorsun ve bir adım dahi atmıyorsun, olduğun yerdesin. odalara hapsetmişsin kendini, yatağa bağlamışsın bedenini, boşluğa dikmişsin gözlerini. ne beklediğini bilmez bir haldesin.

    gelmeyecek ki.

    hareket etmek aklına gelmiyor. istediğin her neyse ona gitmek aklının ucundan geçmiyor. onun, onların sana geleceğini düşünmekten 'gelmeyeceği' ihtimali aklına gelmiyor artık.

    bekleme, bekledikçe geçen tek şey ömrün.

    gelecek olan mutluluk değil.

  • * üstüne iki satır sabahattin ali tümcesi paylaşmadan geçemez.
    * video veya fotoğraf çekmeden spor yapamaz.
    * yediğini içtiğini, before-after'ını paylaşmadan; başımıza endokrin profesörü kesilmeden diyet yapamaz.
    * sofra/tabak fotoğrafı çekmeden yemeğe başlayamaz.
    * mağaza kabinlerinde giysi deneme fotoğrafları çekmeden bir şeycik alamaz.
    * arkadaşlarıyla dil çıkarmalı, zafer işareti yapmalı, birbiri üstüne yıkılmalı, ağlamalı gülmeli fotoğraflar çektirmeden sosyalleşemez, tatil yapamaz, yurtta veya öğrenci/bekar evinde kalamaz.
    * albümü yeni çıkmış popçu gibi çeşit çeşit pozlar vermeden mezun olamaz.
    * monaco prensine gelin gidiyormuş havasında pozlar yayınlamadan evlenemez.
    * başında doğum fotoğrafçısı olmadan doğuramaz.
    * şikayet ediyormuş maskesi altında övünmeden çalışamaz, istanbul'da yaşayamaz, trafiğe takılamaz.
    * hastaneden birkaç kare yayınlamadan refakatçi veya hasta olamaz.

    özet geçmek gerekirse "hiçbir zaman 'kendi halinde' olamaz".

  • sanırım 2002. dünya kupasında 3.lük gelmişti , bütün ülke psikopat gibi rosalinda, vahşi güzel falan izliyordu, çocuklar "ben pikaçuyum" diye camlardan atlıyordu falan.. güzel, sayko senelerdi.

    tabi kasım ayına kadar.*

  • instagram hesabına namaz ibadetin direğidir diye not düşen, bu nottan birkaç gün sonra da direk dansı yaparken fotoğraf paylaşan, direk konusunda istikrarlı kişi