hesabın var mı? giriş yap

  • tabi siz gelinlikle gittin kefenle dönersin diyen baba istersiniz.hayatınıza bi eş değil köle alınca babasının kızına her daim sahip çıktığını görmek rahatsız edici olabilir.

  • chill olucam diye bastım peaceful listelerinin play’ine. sonuç: listemi gören huzur timsaliyim sanar. oysa dümdüz duruyorum evde.

  • entry'lerin altına şükela favori butonlarının ayrı ayrı gözükmesine sebep olmuştur.
    (bkz: neden acaba)

    edit: bunun en beğenilen entrylerimden biri olmasıyla ne kadar sikimsonik yazılar yazdığımı öğrenmiş oldum. bu gerçekle yaşayamam.

  • boşanmak isteyen bir ablanın bahane araması gibi geldi bana daha çok. sürekli boşayacağım diye tekrar ediyor. bakın, bu bir yardım çığlığıdır. *

  • 10 gün önce 5300 tl fiyatlı bir bilgisayar sipariş ettim buradan. normal fiyatı 6500-7000 arası. araya hafta sonu da girince 3 gün içinde elime ulaştı. akşam verdiğim sipariş akşam kargolandı zaten. o derece hızlılar maşaallah. ürün geldikten 2 gün sonra açtım ve kurdum. hem kutunun altındaki deformasyon hem de ürünün markasının resmi sitesindeki garanti süresi ( garantisi 3 ay önce başlamış ) bu bilgisayarın daha önce kullanılmış olduğunu düşündürttü bana ama bilgisayar canavar gibi.

    hemen e mail ile iletişime geçtim ve bana iade alacaklarını belirterek bir kod gönderdiler. yani eveleme geveleme yok, efenim servise gönderelim yok, siz açıp kurmuşsunuz iade alamayız yok. adamlar koşulsuz iadeyi kabul ettiler. ama burada benim mağduriyetim var tabii. bilgisayar indirimleri bitmiş ve malın fiyatı 7200 tl olmuş. diğer sitelerde en ucuz olanı 6800 tl. yani en az 1500 tl zararım var.

    sabah olunca telefon ile iletişime geçtim. durumu anlattım müşteri temsilcisine. iadeniz kabul edildi dedi. ben de iade etmek istemediğimi, indirimleri kaçırdığımı ve benim açımdan bir mağduriyet oluştuğunu belirttim. ''yetkililerle görüşüp sizinle bir saat içinde iletişime geçeceğim mutlaka'' dedi.

    yaklaşık bir saat sonra benimle aynı hanımefendi irtibata geçti. talebimin olumlu karşılandığını ve istersem ürünü iade ederek fiyat eşitlemesi ile aynı ürünü aynı fiyattan tekrar satın alabileceğimi belirtti. istersem ürünü göndermeyip kredi kartıma ürünün fiyatının yüzde 20'sini iade edebileceklerini belirtti.

    yani adamların açılmış ve kurulmuş bir bilgisayarı iade alması bile benim için çok iyiyken, yaşadığım ülkedeki alışveriş şartlarını unuttururcasına tüm mağduriyetimi farklı seçeneklerle gidermek için ellerinden geleni yaptılar.

    başka bir e ticaret sitesinden alsaydım bu ürünü, muhtemelen başıma ağrılar girene kadar sıkıntı yaşayacaktım ve çok çok büyük ihtimalle benim adıma olumsuz sonuçlanacaktı. en iyi şartlar altında hakem heyeti falan uğraşıp iade edebilecektim. geçenlerde başka ve büyük bir türk e ticaret sitesinde indirimden aldığım ürün iptal edildi ve bana tedarik sebebiyle göndermedikleri ürünü yüksek fiyattan satmaya devam ettiler . ( adı lazım değil hepsiburada )

    amazon, bana resmen müşteri memnuniyetinin zirvesini yaşattı. ben şimdiye kadar (internet alışverişini çok sık yapan birisiyim) genelde diğer sitelerden yapıyordum alışverişi. ama bu olay ve diğer sitelerdeki ufak tefek olumsuzlukları düşününce kesinlikle ilk tercihim amazon olacak. hatta ürünün fiyatı daha pahalı olsa bile ( çok ciddi fiyat farklar olmadığı müddetçe ) tercihim mutlaka amazon olacaktır.

  • çomarların hav havlamasına sebep olmuştur.

    ayrıca; devlet ticarethane mi lan, bana kimlik vermesi gerekirken satıyor?

  • yıldızları süpürürsün , farkında olmadan
    güneş kucağındadır, bilemezsin
    bir çocuk gözlerine bakar arkan dönüktür
    ciğerinde kuruludur orkestra , duymazsın
    koca bir sevdadır yaşamakta olduğun ,
    anlamazsın uçar gider , koşsan da tutamazsın

    w shakespeare

  • son derece normaldir.

    başlık sahibi veya araştırma sahibi sağolsun matematiği dikkat çekmek için güzel kullanmış.

    bugunkü toplam ölüm sayısı kaç ? 98. toplamda 1296.

    peki bugünkü ölü sayısı yüzde 40-45 daha fazla olup 140 civarı olsaydı nolurdu? hepimiz endişelenirdik noluyor derdik. 1338 ölü sayısına ulaşırdık ne yazıkki toplamda. peki o zaman oran ne olurdu?

    1338 / 61049 = 0.021

    aaa aynı çıktı.

    virgülden sonra 3 rakamı yazıp karşılaştırma yazacaksak ve binde 1 fark istiyorsak 60000 kişide son gün 60 kişi fazla yada az ölmesi lazım ki çok büyük farklar.

    böyle çıkmasının nedeni ise hem vaka sayısında hem ölü sayısında günlerdir grafiklerin yatay seyretmesi. artık vaka sayısı ( bölen ) iyice arttığı için yarın 4500 vaka açıklandığını varsayarsak, ölü sayısı 1376 ile 1442 arasında çıkarsa yine 0,021 çıkacak. yani yarınki değerler için;

    vaka sayısı / vefat sayısı

    3500 / 60-124
    4000 / 70 - 135
    4500 / 80 - 146
    5000 / 91 - 157
    5500 / 101 - 168 arasında aynı oran çıkacak.

    son bir haftadaki ölü sayıları ve vaka sayıları göz önünde bulundurunca aynı oranın olması muhtemeldir.

    kaldı ki bu oran bir şeyi ifade etmemektedir bence. iyileşme oranı 10 gün önceki vaka sayısıyla, ölüm oranı ortalama ölüm süresi ne kadarsa o kadar gün önceki rakamla kıyaslanmalıdır.

  • pek muhterem kadın arkadaşlarım.
    malumunuz olduğu üzere yaz mevsimi hızla yaklaşıyor. bu cihetle pek çoğunuzun evlilik planları olduğunun, yeni bir yuva kurmak üzere haldır haldır planlar yaptığının farkındayım. sizlerle gelinlikleriniz hakkında biraz konuşmak istiyorum. tane tane yazayım ki akılda kalsın.
    • biz erkekler gelinlikten anlamayız, ben şahsen birkaç bin düğünde yer almama rağmen tek bir gelinlik hatırlamıyorum. o binlerce model arasından beğendiğiniz, yakası düz mü olsun, dantelli mi olsun diye kamuoyu araştırması yaptığınız gelinlikleri düğün başladıktan 15 dakika sonra çoktan unutmuş oluyoruz. ha bu demek değildir ki gelinlik hakkında bir fikrimiz olmayacak. devamı aşağıda:

    • evvela yabancı moda dergilerinde, internette gördüğünüz uzun boylu, solaryumla karartılmış kızların üzerlerindeki gelinlikler ekseriyetle “yabanci” tasarımcılar tarafından “yabanci” gelinler için tasarlanır. o gelinliklerin şıklığına aldanmayınız. zira yabancının düğünü bizimki gibi değildir. yabancının gelini kuğu gibi süzülür. babasının kolunda kiliseye girer, damatla 5 dakika ayakta durur, söz veriyorum, gelini öpebilirsin, buketi salla, bitti gitti... gerisi kokteylvari bir şeyler (filmlerden gördüğüm kadarıyla). peki bizim gelinler öyle mi? bizim gelin masa masa gezecek, eltiyi kaynı öpecek, halaya duracak, ankara havası oynayacak, kasap oynayacak, dolanacak da dolanacak. peki düğünde toplam 300 kalori yakacak cenifır için tasarlanan gelinliği güzide anadolu’mun güzeller güzeli gelini giyince ne olacak. düğünde yakılan 5000 kalori, öpülen 2000 akraba, takılan yarım küp altından sonra o gelinlik ne hale gelecek? hesaplayın bunları...

    • hanginizle konuşsam istisnasız “çok abartı sevmiyorum, sade bir şeyler olacak ama çok da düz değil” diyorsunuz, sonra da taşıyla danteliyle tülüyle çiçeğiyle çelenk gibi geliyorsunuz. ne çok damat gelinlik görünce 10 kasım’ı, atatürk büstünün önüne bırakılan çelenkleri hatırlıyor bir bilseniz, aklınız şaşar. biz erkekler olarak danteli, çiçeği, tülü, ve parlak taşları sadece evin salonunda görmek istiyoruz. (aslında o da tartışılır da neyse işte) bu cihetle evin salonunu üzerinize giyip gelmeniz cidden yorucu olabiliyor. kabarık, taşlı, dantelli, çiçekli bir elbise sade değildir, olamaz. rica ederim kendimizi kandırmayalım.

    • tarlatan, tarlatan tarlatan... anlamını bilmeyen erkekler için izah edeyim, gelinliğin alt tarafında yer alan, giderek genişleyen, gelinliğin –ve gelinin- kocaman görünmesini sağlayan çemberli yapıya tarlatan diyoruz. gelinlerin görkemli ve göz alıcı görünmelerini sağlayan bu yapı pek çok damatta “lan galiba bir firkateyn ile evleniyorum” hissi yaratıyor. adam sizi gelinlik ile gördüğü ilk anda, birkaç saniye sessiz kalıp gözleri dalıyorsa biliniz ki bu durum göz alıcılığınız yüzünden değil, “bu şey tanıdık geliyor ama tam çıkaramıyorum” diye düşündüğü içindir.

    • “hayatımda bir kez giyiyorum, biraz da gösterişli olsun canım, kalabalığın arasında fark edilsin” diyorsunuz. hakkınızdır, hatta benzer bir deneyimi biz erkekler de sünnet esnasında tecrübe ediyoruz. bizi de tüylü şapkalar, pelerinler ve ucu topuzlu asalar ile oyalıyorlar. fakat o salona gelen insanların hâlihazırda sizin düğününüzü izlemeye gelmiş, insanlar olduğunu, eşiniz, dostunuz, akrabanız, komşunuz olduğunu, o düğünün öznesinin gelin ile damat olduğunu rica ederim gözden kaçırmayınız. siz kot pantolon da giyseniz o düğünün başrolünde olacaksınız. bu cihetle uzaydan görünmenize gerek yok, sizi kutlayacak, sizin için mutlu olacak herkes zaten gözünüz ile seçebileceğiniz mesafede olacak.

    • son olarak mutluluklar dilerim.

  • bakın tekrar ediyorum. ülkenin bir numaralı sorunu budur)!!! link

    "kaçaklar tekneyle gelmeye başladı! mersin erdemli kızkalesi sahiline tekneyle gelen onlarca kaçak şehre böyle giriş yaptı."

    ülke elden gidiyor. iktidar eliyle; foncu sivil toplum örgütü ve gazetecilerin, cılız tepkisiyle muhalefetin eliyle savaşlarla elde ettiğimiz bu topraklar kaybediliyor. ülkenin demografik yapısı değiştirilerek istikrarsızlaştırılıyor ve bu sayede kurtuluş savaşının da intikamı alınmış oluyor.

    yarın bir gün azınlığa düştüğümüzde, asayiş tamamen elimizden gittiğinde anlayacaksınız ama iş işten geçmiş olacak!

    sessiz işgal bu! işgal ediliyoruz. topsuz tüfeksiz.

  • şu ekşicilerin dünyanın gaz ve toz bulutu olduğu zamandan beri her şeye şahit olup çok iyi biliyor olmasına da ayarım.adam gelmiş howard daha iyidir demiş evet öyle düşünebilir bunda bir problem yok.sonuçta ikisini de izleyebiliyoruz.aynı dönemin kalecileri olduğu için değerlendirebiliyoruz falan.

    sonra pezevengin biri çıkıyor 1950'li yıllardan bir kaleciyi yazıyor millete cahil diyor falan.50'li yıllar lan hayvan herif 90'lar romantizmi falan yapsan bir nebze anlarız.bak 50'li yıllar diyorum.inönü hala hayatta mesela ikinci dünya savaşı biteli 10 sene olmamış.adama sorarlar sen daha babanın taşağında bile değildin adamı canlı izlemeyi geç tekrar maçlarını trt arşivinden 3 dakikalık görüntüler halinde zor buluyorsun ne halt etmeye adamın adını yazıp show yapmaya kasıyorsun dümbük.bir de subjektif bir konuda en iyisi bu demiş ölür müsün öldürür müsün?

    o dönemin futbol kalitesi falan gibi teknik mevzulara hiç girmiyorum bile.sigara içen futbolcuların göbekli kalecilerin falan dönemi.

    allah rızası için şu adamlara biraz ilgi gösterin,sevabına iki bira için karşılıklı falan da burada saçma sapan ilgi çekmeye çalışmasınlar.vardır öyle iyi ekşiciler değil mi?başını falan okşayın şu arkadaşların arada aferin sen en mükemmelsin falan deyin.

    umarım ironi falan yapmıştır da ben anlamamışımdır.

    tanım:milyonlarca euro kazanan zengin bir alman kaleci.