ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
radyo kültürünün unutulması
-
best fm'deyken arabayla trafikte olduğumuz sabah ve akşam kuşağında cem arslan dinlerdik. şimdi süper fm'e geçti. biz de geçtik. artık sabahları doğancan özadlı, akşamları cem arslan dinliyoruz. çok da gülüyoruz.
yarın ezici bir çoğunlukla kazanacağız
-
(bkz: işte biz o gün tükeneceğiz)
ygs 2011 şifreli cevap anahtarı
-
yıllardır yazılımlar ve veritabanları ile uğraşan biri olarak şunu söyleyebilirim ki,
eğer yazılımlar ve sistemler üzerinde doğru düzgün bir şeffaf denetleme mekanizması yoksa toplam 1 saat içerisinde bile 8 farklı cevap anahtarında çalışacak 8 farklı şifreleme yöntemi ile şıklar belirlenebilir.
zaten işin içinde olan biri için son kpss skandalındaki olaylar nedeniyle güvenlik artırıldıysa, soruları dışarı çıkartmak yerine belirlenmiş cevap yapısını içeri sokmak daha kolaydır.
bu tip bir durumun gerçekliği durumunda iki ihtimal ortaya çıkıyor.
a) ösym içerisinde bu algoritmayı uygulayan ve yazılımlara doğrudan müdahelesi olan kişiler tarafından daha sonra bu algoritmanın dışarı satılmasını sağlayan "çıkar amaçlı suç örgütü" söz konusudur.
b) bu sınavdan yüksek puan alarak kazanılacak üniversite ve bölümlere bazı "özel" insanların yerleştirilmesini amaçlayan ve bunun sonucunda hakim/avukat/mühendis/doktor lardan oluşan ülkenin her noktasında söz sahibi olacak özel bir nesili amaçlayan bir "terör örgütü" söz konusudur.
her ne kadar hakkında açılacak soruşturmanın bile, körler sağırlar birbirini ağırlar ekseninde olacağını bilsem de,
soruşturmada yer alacak onurlu birileri okur umuduyla yazayım.
bu işin olası sorumluları aşağıdakilerden biridir ama hangisidir?
a) şıkları karıştırma algoritmasını yazan yazılımcılar.
b) şıklar karıştırıldıktan sonra veritabanına erişebilecek veritabanı kullanıcıları.
c) veritabanına ve programa erişim kontrollerini elinde bulunduran sistem yönetimi.
d) hangi öğrenciye hangi kitapçığın geleceğinin bile belli olduğu bir sisteme onay veren idari kadro.
e) hepsi.
şimdi ihtimal dahilinde yukarıdaki şıkların gerçek olması durumunda.
başka neler yapılabilir?
1- hangi öğrencinin hangi okulda, hangi sınıfta sınava gireceği, hangi sırada oturup hangi tür kitapçığın geleceği belirlenebilir.
2- istenilen öğretmen istenilen sınıfta görevlendirilebilir.
3- istenilen öğrenciler bir sınıfa toplanıp, istenilen öğretmenlerle buluşturulabilir.
sınav sonrasında yapılabilecek diğer müdahaleler farkedilebilir ve fiziksel evraklarla karşılaştırılabileceği için bu risk büyük ihtimalle alınmayacaktır.
böyle bir durum söz konusu ise, sorumlu kişiler, onları bu konuma getiren amirler, amirleri atayan bürokratlar dahil olmak üzere dürüst bir soruşturma yapılmalıdır.
ve hükümetimizin halkına birazcık bile saygısı varsa, şu dakikadan itibaren sınav ve seçim sistemlerini denetleyecek, tüm siyasi partiler ve ilgili bilişim dernekleri tarafından belirlenecek uzmanlardan oluşacak bağımsız bir bilişim denetim kurulunun oluşturulması için adım atmalıdır.
yoksa öğrencilerin girecekleri okulu belirleyen bir sınavda bile bunlar olabiliyor ise, bir vatandaş olarak ülke kaderini belirleyen bir seçim sistemine güvenmemiz beklenemez.
reise yaranayım derken ahiretini yakan teyze
-
dindar olduğunu sanan bir cahilin eylemidir
erdoğan'ın istanbul'da 45 günde 39 miting yapması
-
ben en çok havalimanının açılışını kaç kere yapar diye merak ediyorum.
öp
-
şarkının orjinali sanırım japonca ve tarkan şarkının orjinaline gönderme yapıyor nakaratında;
benoşinaynt saçlara
haitonioat kaşlara
osouzebaa dudaklara
öp öp öp öp doyamadım
dövizde atak var nereden geldiğini araştırıyoruz
-
dövizde varmış atak
halbuki bu işin sonu batak
muratcığım yorma kendini
gel biraz cehapeye çatak
boşanmak
-
günlerden duruşma,
sen yoksun,
ben,
çoktandır beynime hapsettiğim yüreğimle,
sessiz kalma hakkımı kullanıyorum.
aşkın, adın, varlığın
her fırsatta yüreğimi yeniden sorguluyor
katip hala adını adımla yazıyor
salon tıkbasa bomboş
şahit vedat,
okuldan kalma ezber yeteneği ile
ifadesini güzel sunuyor.
beni ilk oturumda haklı çıkartan adalet
riya ile flört etmekte
o yüzden o da yok mahkemede
hakim “karar” diyor.....
ve katip,
adını adımla yazmıyor artık!
yaşlı bir insan gibi yaşayan genç
-
dışarıda olan işlerini bitirip kendini bir an önce eve atmak ister. ilişki olayının kasıntısına girmez. heyecanı yoktur, öyle sevinmek, şaşırmak gibi reaksiyonlar vermez. yemek yediği zamanlar en keyifli anlarıdır günün. gezmek, sosyalleşmek, yeni heyecanlar bulmaya aman kim uğraşack diyerek karşı çıkar. veya şartların istediği gibi olmayacağına kanaat getirmiştir.
kısaca üzerine ölü toprağı serilmiş bir gençtir. elini eteğini çekmiştir hayatın getirisinden. nasılsın sorusuna yuvarlanıp gidiyoruz diye cevap verir. kendisiyle ortak yönlerim mevcuttur.
otobüslerde sigaranın içilebildiği yıllar
-
dibine kadar yaşadığım yıllar.
sadece otobüsler değil, hastaneler, resmi daireler, uçaklar, okullar vs aklınıza gelebilecek her yerde içerdik (iyi bok yedik!).
-üniversitede ders aralarında sınıfta içerdik. mız mız edenolursa koridora çıkardık.
-uçaklarda en arkadaki 4-5 sıra sigara içenlere ayrılırdı. check-in sırasında "sigara içilen bölüm lütfen" derdik.
(önce iç hatlarda sonra dış hatlarda kaldırıldı)
-sınıflarda ders sırasında öğretmenlerin sigara yakması normaldi.
-muayene sırasında doktorlar içerdi. ağzında sigara ile muayene eden doktorları hatırlarım.
-üniversitede sınavlar sırasında (vize-final) sigara içmemize izin verilirdi. 2 saatlik sınavda yarım paket sigara bitirirdim!
-şehir içi minübüslerde içerdik.
-devlet dairelerinin her yerinde her odasında içilirdi.
-bankalarda işlem için beklerken sigara içerdik.
-sinemalarda içebiliyorduk.
-otobüslerde kek-meyva suyu ikramı modasından önce tepsi ile sigara ikramları vardı. muavin elde tepsi bütün koltuklara tutardı. hatta yanında ateşi olmayanlar için tepside çakmak da olurdu.
ve daha daha nerelerde içerdik..
her yerde sigara içilmesinin en vahim tarafı ise o yıllarda içilen sigaraların kalitesiydi. her ne kadar kaçak sigaralar olsa da sigara içenler ya maltepe sigarası ya da samsun sigarası içerlerdi. bunların kokuları çok ağır ve kötüydü. hele maltepe'nin kokusu (ki en yaygın içilen sigara maltepe markaydı) adamı bayıltacak kadar ağırdı.
bir de bu sigaralarda kullanılan tütünün yavaş yanmasından dolayı yakılan sigaralar en az 10-15 dakika yanık kalırdı. bunların uzun versiyonlarını ise (uzun samsun gibi) yarım saatten fazla içtiğimiz olurdu lan! iç iç bitmezdi.
***
atatürk'ün yaptığı devrimlerin ardından bu ülkede yapılmış en büyük devrim sigara'nın kapalı alanlarda içilmesinin yasaklanmasıdır.
kaçıngan bağlanma
-
ilişkilerimde hep bir şey eksik olur benim, aşk vardır mesela, samimiyet vardır, sadakat vardır, mutluluk vardır en güzeli, eğlence vardır ama bir şey eksik olur hep, nedir bilmem karşı tarafta bilemez, ya ben giderim en nihayetinde ya o gider. he o gitmeler de gitmek değildir aslında ne ben gidebilirim ne o. arada kurulmuş, bağsız bir bağ gibi kalır öyle. şekillendiremezsin, oturtamazsın, bilemezsin, inanamazsın, inansan da kaçarsın zaten. en temelinde güvenemezsin çünkü gitmen gerektiğine inanırsın. bazen gitmek istemezsin hatta en çok istediğin şey kalmak ve devam etmektir ama bi bakarsın yine olmamış bi yerlerde farkında bile olmadan çekmişsin araya çizgiyi sabote etmişsin yine her şeyi..
tüm bu neden olur bilmiyordum, kendimi eğreti, sorunlu, hep aynı şeyi yaşamaktan bıkmış, pes etmiş, tekrar denemiş, yine yenilmiş halde bulmaktan yorulmuş, karşı tarafı suçlarken aslında içten içe sorunun? problemin? hatanın? kendinde olduğunu bilerek geçirdim hep.
sonunda buldum eksiği. eksik bendeymiş. benim güven alanı ihtiyacım. kendi kendime yetebilirim yetmek zorundayım çünkü ben kendi kendime olursam acı çekmem rahat ederim dürtüm, ızdıraba sokmuş beni. 'kaçınmacı bağlanma' senden nefret ediyorum sevgilim, hayatımda ki bütün güzellikleri farketmeden itmeme neden olan lanetim, senden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum şu aralar. bana ait oluşun bile çekmiyor ufacık bile olsa seni, beni ben yapman bile sempatikleştirmiyor halini, senden nefret ediyorum. algılayamadığım hislerimin sebebi, kendimi ortaya koymaktan korkup vazgeçişlerim, kaybedişlerim, kaybetmeye devam ettiklerim... seni yakaladım artık, and olsun ki gidiceksin bu bedenden bu zihinden.. ve ben mutlu birlikteliklerin güveni içinde kalbimi okyanuslara açıcam...
dolarla bir işiniz var mı
-
cnntürk’te yayınlanan tarafsız bölge programında moderatör ahmet hakan, maliye bakanı berat albayrak’a “dolar yükselince endişeleniyoruz, endişelenmeli miyiz?” dedi.
albayrak’ın cevabı evlere şenlik:
“dolarla mı maaş alıyorsunuz? dolar borcunuz mu var? dolarla bir işiniz var mı?”
abi diyecek laf bulamıyorum.
hayır hiçbir şey yapamıyorsan cevapları ezberle, teknik konuş, araya rakamlar serpiştir, kafa karıştır falan.
ya sen hazineden sorumlu bakansın kahvede okey oynayan amcalarla aynı yorumu yapamazsın.
yemin ederim “ben hep 50 liralık alıyorum beni etkilemiyor” diyecek sandım bir an.
link