hesabın var mı? giriş yap

  • ofiste sabah sabah poğaçamı kemirirken, yüzümde tatlı bir tebessüm oluşturan batman özlem adlı otobüs firmasının muavin ve şoförlerini alkışlıyorum. ülkemizde daha çok görmek istediğimiz güzel hareketler bunlar.

  • istanbul'da bir fabrikada çalışmaktayım burada yaklaşık 10 beyaz yakalı olarak çalışıyoruz. ben işe gireli 8 ay oldu ve ben yeni mezun bir mühendisim. 19 mayıs günü resmi tatil olduğu için bu hakkımı kullandım ve işe gelmedim. işverenimin bu konuyla ilgili bir şikayeti olmadı bana karşı fakat başka beyaz yakalı bir arkadaş kendi işini yetiştiremediği için 19 mayıs günüde işe gelmiş. şimdi bu arkadaş güya benden rütbeliymiş 5 yıldır çalıştığı için ve o geliyorken ben niye gelmemişim diye beni şikayet etmiş.

    işte tam olarak sorun bu. işverenine ben niye geliyorum diye şikayet edemeyip başkasını o niye gelmiyor diye şikayet ediyor. bütün beyaz yakalılar birbirinden içten içe nefret ediyor fakat kimse yüzlerine karşı söyleyemiyor bunu. iki yüzlüler.

  • camileri ahira cevirdiler

    bu sozun gunun birinde gercek olacagini soyleseler inanmazdim.

    300'lu yillarda kilise olarak insaa edilen, 1453'te istanbul fethi sonrasi camiye cevrilen, cumhuriyet doneminde inanclara saygi sebebiyle muzeye donusturulen, ak parti iktidarinda siyasal islamcilarin ruhunu gidiklamak icin tekrar camiye donusturulen dunya harikasini sigirlarin basmasi sonucu ortaya cikan goruntu.

    kapiyi yemekle basladilar, yavas yavas tuketiyorlar.

    edit : basliga trolleri saldiklarina gore acilen savunulmasi gereken seyler var, yani durum sandigimizdan ve gordugumuzden vahim.

    ilk 10 entry akboylari;

    (bkz: makami g)
    (bkz: trakyali muhazafazakar)
    (bkz: vettini vezzeytuni)
    (bkz: z44)

    debe editi : bu entrynin debe’ye girmesi, benimle birlikte ici aciyan insanlarin coklugunu gosteriyor. son bir sene daha sabredecegimiz gercegi en buyuk motivasyonumuz olsun.

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...

  • -ciddi kol ve bacak yaralanmalarında kanamayı azaltmak ve durdurmak için yara üzerinde baskı sağlamanızı sağlar (yaranın konumuna göre, yukarısından bağlamayı ve arada gevşetmeyi unutmayın. (bkz: turnike))
    -saldıran sokak köpeklerine karşı kendinizi korumanızı sağlar (parlak metal tokalısı x2 point alır ki, onları korkutmak için hayvanlara vurmak zorunda değilsiniz)
    -her hangi bir kırılma durumunda kemiğinizi desteğe sabitlemenizi sağlar.
    -koli ambalajlamada ve taşımada kullanılabilir (aşti'ye bırakırken kız arkadaşınıza hava yapabilirsiniz)
    -kemer tokası, saat ve rozetten sonra en dikkat çekici erkek aksesuarıdır.
    -yakın dövüş silahı olarak kullanılabilir (sadece silahsız ve/veya bıçaklı saldırganlara karşı işe yarar)
    -saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra plastik kelepçe yerine kullanabilirsiniz (sentetik materyal deri olandan daha avantajlıdır)
    -saldırganın nefesini kesmek için kullanabilirsiniz (nefsi müdafaada, saldırganı boğarak öldürmek pek tavsiye/tercih edilen bir durum değildir)
    -tasması koparsa köpeğinizi kontrol etmek için tasma olarak kullanabilir, uygun cinslerde ağzını havlamaması veya ısırmaması için bağlayabilirsiniz.

    kürdanla adam öldürme tekniklerinin geliştirilmiş olduğu bir dünyada yaşadığınızı düşünürseniz; kemer taşımak, isviçre çakısı taşımak gibidir.

    edit: tümünü olmasa da, kemerle yapabildiğiniz çoğu şeyi sentetik ham maddeden yapılmış kravatla da yapabilirsiniz; tabi ki hiçbir kravatın bir kemer kadar dayanıklı olamayacağını unutmadan.

  • batı'da üç gelişim insanların davranış, bireyi ve bireyin gündelik yaşamdaki rollerini değiştirmek açısından önemlidir.
    birincisi 15. yy. sonrasında devletin rolünün ve adalet sisteminin sürekli olarak değişimi; ikinci olarak tek başına okuyabilmek ve fikir üretebilmek, ampirik bilgi edinebilmek bağlamında okuryazarlığın ve kitap yayınının artışı; üçüncüsü ise, içe dönük dindarlığın ama daha kolektif cematler, bireyleriyle başbaşa kalma anlamında 16 ve 17. yüzyıllardaki dinsel reformların etkisi
    bu gelişmeler ışığında kişisel bakımının yukardakilerle ilk bakışta alakası yokmuş gibi dursa da başlangıç olarak ortaçağ şövalyece geleneklerin yerini etiket ve saraylı davranışa bırakması, insanların 15 ve 19 yüzyıllar arasında vücutlarıyla ilgilenmesi sürecini tetiklemiş yine aynı insanların oturma, kalkma, yemek yeme gibi vücut hareketlerinin değişmesi de gittikçe düşünüş ve hissedişlerinde değişimi getirmiş bunun sonucunda da hatırat, mektuplar,itiraflar, otobiyografiler kaleme alınmaya başlanmıştır.
    cansıkıntısı ile eşitlenen yalnızlık ilk zamanlarda istenilmeyen hatta insan oluşa karşıt bir durum iken 17. yy. sonunda aranılır bir durum olmuş; hemen ardından da yalnızlık bir dost, arkadaş, hoca, hizmetkar ile paylaşılmak istenmiştir.
    bu yeni kavrayış gündelik hayatın yeniden düzenlenmesine yol açmış; örneğin yemek yapmak bir sanata, evleri süslemek ciddi bir hobiye, mekan düzenlemeleri ise işlevsel bir işe dönüşmüştür.

    sonra dokunmadan daha ziyade bakışa değer yükleyen modernlikle beraber insan derisi dahil yüzey bakımı ve bilgisi önem kazanmış; herşey seyirlik hale gelmeye, vitrin malzemesi olmaya başlayınca, iç ile dışın hatta psişeyle beden arasındaki arayüz olarak bakılan, seyredilen tenin, derinin, yüzeyin önemi artmış, bu yüzden tenin, derinin kırılganlığını hatırlatan yaşlılık kozmetik sektörünün yardımıyla olabildiğince kontrol altına alınmaya başlanmıştır.
    20 yy. başlarında da eğer yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak cilt bakımı kremini nivea üretmiş, sonra ilk prototip olarak tarzan` : johnny weismüller` vasıtasıyla erkek bedenini ince, sportif, kılsız olması makbuldür anlayışı yerleşmeye başlamış ve en nihayetinde yüzyıl sonunda ince bedenin gençliği ve bedeni ölümsüz kılmayı` : roland barthes` imlediğini belirtilmiştir.
    bütün bunlar olurken oluşturulmuş bilinçdışımızın` : jung` bir oyunu veya başka başlangıç cümleleri yokmuşcasına uzun süre karşılaşmadığımız insanları beden olarak alımlamaya şartlandırıldığımızdan ya "kilo almışsın" ya da "zayıflamışsın" diyoruz.

    oysa ki herşeyin herşeyle ilgisi vardır; tenimizdeki her türlü iz ve kırışıklıklar ile bir kaç kilo fazlası bizim kişisel biyografimizin bir parçasıdırlar.

  • hayatimda bazi ritueller var. mesela her sabah kahvemi alip gazetemi okudugum bank da bunlardan biri. biraz amerikanvari evet, ama olsun.

    son iki aydir, tahminimce 60 yaslarinda, dislerinin yarisini kaybetmis, agir adimlarla yuruyen, inceden beli egilmis, basindan sapkasi hic eksik olmayan, sevimli bir amca geliyor her sabah yanima. alman disiplini iste, her sabah 7:40-45'te yanimda oluyor. tanimiyorum. iki aydir hic konusmadik; ama her sabah yanima gelip oturuyor. yaptigi tek sey, oturduktan on saniye sonra basini hafifce gazeteme cevirip goz ucuyla tarihe bakiyor olusu. kisik bir sesle dienstag(sali) diyor ve gidiyor. samstag(cumartesi) diyor ve gidiyor. haftanin yedi gunu boyle. gune bakmaya geliyor. ben de arkasindan gulumsuyorum sadece.

    ne olduysa dun oldu. saat 7:55 olmustu. hala gelmemisti. iki aydir ilk defa boyle bir sey oluyordu. ne okudugum gazeteye odaklanabiliyordum, ne de kahveden tat alabiliyordum. gozum sadece o'nu ariyordu. niye gelmemisti? endise ediyordum. basina bir sey mi gelmisti? gun boyunca aklimdan cikmadi. "montag" demesi gerekiyordu o gun. o kadar kafama takmistim ki, ruyama bile girdi gece.

    bugun sabah oldu. ben yine gazetemi ve kahvemi alip banka oturdum. sadece gelmesini bekledim, adini bile bilmedigim o adamin. kahve iciyordum; ama gazete okumuyordum. saat tam 7:43'te belirdi kendisi. uzun zamandir boyle mutlu oldugumu hatirlamiyorum. oyle bi heyecanla actim ki gazeteyi. bu defa o basini cevirmeye zahmet etmesin diye epey sag tarafa dogru okuyordum. oturdu, on saniye gecti, yine basini cevirdi, bakti, "dienstag" dedi ve kalkip gitti.

    bu defa tedbirliydim. arkasindan fotografini cektim. olur ya bir gun gercekten hic gelmez. anisi kalsin bende.

    http://i.imgur.com/k3q5dyo.jpg
    - http://i.hizliresim.com/oeyeqx.jpg

    bir daha boyle yapma amca.
    gelmeyeceksen bile haber ver.

  • rezalet mi? bu ülkenin şartlarında nezakettir olsa olsa! ama bizim içi kokuşmuş insanlarımız nezaketi rezalet olarak algılar, yorumlar. o kadar da kötü niyetliyizdir zira.