hesabın var mı? giriş yap

  • biraz önce 5n1k'da cüneyt özdemir'den ayar üstüne ayar almaktaydı kendisi.

    okuyorduk, duyuyorduk ancak ben sayın kazaz'ın beyninin bu derece yanmış olduğunun farkında değildim. hiç bir konuda net bir fikri, tam anlamıyla bilgisi olduğunu sanmıyorum. laf çeviriyor. baronlar, atatürk, ak parti, baş örtülü kardeşlerimiz, islamın altın çağı...

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanın nefis bir örneği. tam yeni türkiye işi. bu seçimde olmaz ama bir sonrakinde neden bir milletvekilliği olmasın diyorum kendisine. 10 yıl sonrasını düşünsenize tuğçe kazaz, arda turanlı bir meclis. halleluya beybi.

  • uzaktan eğitim okuyup diplomada örgün yazıyorsa saçma olan durum budur. biz acı çeke çeke okuduk. gerektiğinde derslerimiz uzadı, geceleri gündüzlere katıp çalıştık. bunun uzaktan eğitimle bir tutulacağını beklemek cidden örgünler açısından da can sıkan bi durum olurdu.

    doğru bir karar.

    edit : bana abuk subuk kuru bahanelerden mesajlar atmayın. bu kazanılmış hak felan da değil. sen buna başvururken zaten bir haksızlığa başvurmuşsun. göz göre göre devlet eliyle bütün o okuyanların hakkına girmişsin. burda hak felan yok. şimdi kalkar da bu konuda geriye dönük dava açılırsa ben kalkar örgünlerin mağduriyeti adına dava açsam ne olcak o zaman. biri yazmış 2-3 üniversite dışında örgün öğretim dezaten bi bok yok. ulan tırrık o kadar kolaysa git örgün oku o zaman. bende istanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde okudum. hocalar dahil kimse sevmezdi uzaktan öğretimi kimi kandırıyorsunuz.

  • kesinlikle insanı duvara çarpan fransız filmi.

    iyi film yapmanın ilk ve en büyük kuralının senaryo olduğunu kabul eden bir zihniyetin ürünü. senaryo çok sağlam olduktan sonra ortaya kötü bir film koymak zordur. bu film bunu gösteriyor.

    ayrıca soundtrack olarak çok sevdiğim bir müziği barındırıyor.

    http://www.youtube.com/…usfra50rwpi&feature=related

  • bir olayı uzun uzadıya açıklamak, üzerine her konuşulduğunda bir belirsizlik içinde kalmak yerine ona bir kelime atfederek somutlaştırmaya çalışmak kimi zaman yaşantılanan deneyimi daha iyi anlamamıza vesile olabilir. weltschmerz'de bu hususa uygun bir kavram, bizi bir anlam kalabalığından kurtararak dünyada bulunmaktan duyulan acıyı tarif etmemize yarayan bir kelime. kelimeyi ilk kez ortaya atan alman yazar jean paul arzulanan dünya ile gerçeklik arasındaki uyumsuzluktan doğan acıyı tarif etmeye çalışsa da aslında bu hissin kökenlerinin yalnızca dünyanın acımasızlığına ilişkin olmadığı da söylenebilir. zira dünyada olmak yalnızca idealler ve gerçekler arasında uyuşmazlıklar yaşamak değil, nereden geldiğimizi, sonunda nereye gideceğimizi bilmediğimiz bir zaman ve mekânda istem dışı bulunan varlıklar olmaktır. benliğinin bilincine varan insan yaşamayı istekle seçip olumlayabilir. ancak yine de dünyada bulunmaktan duyulan hoşnutsuzluk duygusunu yaşar, sonsuz bilinçsizliği ve huzuru arzulamaktan geri kalmaz. belki de uyku sırf insana bu bilinçsiz diyarı hatırlatması için verilmiş bir hediyedir.

    bu anlamda weltschmerz biraz kabz kavramanı anımsatır. çünkü basta ulaşmak, bir vecd halinden keyif alabilmek adına gereklidir. insan yaşamdan keyif aldığı kadar acı da duyar. dolayısı ile bilinçsizliğe özlem duyduğu vakitler olur. yaşam ile ölüm istemsizce sevinç ve üzüntüler yaratır. lakin yine de varlığın üzerinde doğa dışı yapay bir etki bırakmazlar. haliyle weltschmerz oldukça insanca bir duygu olarak bünyemizde yerini alır. ruhun dehlizlerinde yatan hakikati evreni deveran ettiren antik kuvvetleri çağrıştırır insana.

    "dünya uzaklarda,
    indirilmiş gibi derin bir mezara
    ne kadar da çorak ve yapayalnız
    bulunduğu yer şimdi!
    derin bir hüzün yankılanmakta
    göğsünün tellerinden
    anıların uzaklığı
    gençliğin arzuları
    çocukluktaki düşler
    bütün bir uzun yaşamın
    kısacık sevinçleri
    ve nafile umutları
    kurşuni giysilerle gelmekteler
    günbatımından sonraki
    akşam sisleri gibi,
    batış.
    dünya uzaklarda
    rengârenk hazlarıyla.
    başka yerlerde
    kurmuş ışık
    neşeli çadırlarını.
    bir daha asla dönmeyecek mi
    sadık çocuklarına
    bahçesine
    görkemli evine?" *

    (bkz: uyku/@allanmandragoran)

  • cm 4'de takımdaki 3 adet emre takımı sırtlayıp şampiyon yapması, bende emreler futboldan çakıyor hissiyatı yaratmıştı. ertesi sezon kadroda revizyon yaptım herkesi sattım ne kadar emre varsa doldurdum takıma. bu muhteşem proje emrelerin aslında o kadar da emre olmamasıyla hüsrana uğradı. ligi dokuzuncu bitirdim. iki isimli emrelerin performansı tek isimli emrelerden kötü olması gibi değerli bi veriyi kafaya attım. içim rahat.
    edit: aynı sistemi ibrahimlerle uygulamaya çalışan bir yazarla yaptığımız mutabakat sonucu, emrelerin iyi futbolcular olduğu fakat aralarından kaleci çıkmadığı konusunda hemfikir olduk.