hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: ya şimdi bir şey derdim de neyse)

    ulan ne diyeceğini daha kendisi bilmiyor, bir de biliyormuş tavırlarıyla karşısındakine gönderme yapmaya çalışıyor. güzel bir sıyrılma cümlesi ama. hani ortaya bir laf atarsın da devamı gelmez ya, bir konu hakkında bir şey bildiğini düşünülmesini isteyen ama sebebini asla söylemeyen insan modeli gibi.

  • bana basketbolu sevdirmiş olan maçtır.

    ortaokulun bittiği yaz, henüz 14 yaşındayken basketbol mevzusuna yeni yeni uyanıyordum ve tamamen izlediğim 2006 japonya basketbol şampiyonası içimde o ateşi tetiklemişti, başlıca sebebi de bu maçtı işte. ender arslan'ın kaçırdığı serbest atıştan sonra topu yakalayıp üçlüğe gidip o atışı soktuğunda yaşadıklarımı hala hatırlıyorum. 37 ekran eski televizyonun başında kendimi yerlere atıp haykırmış, apartmanı ayağa kaldırmıştım. ve o günden sonra da basketbol oynamayı, izlemeyi hiç bırakmadım.

    işte bu duyguları her zaman tertemiz, başka bir şey düşünmeden, sadece spor sevgisi ve heyecanıyla hissettirebildiği için basketbol gözümde hep insanlığın icat ettiği en güzel oyun olarak kalacak. teşekkürler ender arslan, ermal ve ersan ilyasova.

  • algımızın sınırlarını tam olarak bilmemiz mümkün olmayabilir lakin onun bildiğimiz sınırlarından sözedebiliriz sanıyorum.

    temel sınırlar şunlar:
    - zaman sınırı.
    evren 14 milyar yaşında lakin bizler sadece 100 yıl kadar yaşayabiliyoruz. demek ki toplam zamanın sadece %0.00000007'sinden haberdarız.

    - mekan sınırı.
    kainat bugünki hesaplara göre kabaca 25 milyar ışık yılı genişliğinde, oysa bizler dünya üzerinde kabaca 13 bin metre çapında bir küre üzerinde yaşıyoruz. dandik bir modellemeyle evren'i de küre kabul etsek mekan sınırımız yüzde işaretinden sonra elli altı 0 ve bir tane de 1.

    - duyu sınırı.
    görme duyumuz tüm elektromanyetik spektrumun, atıyorum, on milyonda birini algılayabiliyor herhalde. kulağımız sadece 20-20000 hertz arasını duyuyor ki bu da hava moleküllerinin boyurları ile sınırlı ses dalgaları içerisinde, bunu da atacağım, on binde bir falandır. koku ile ilgili yorum yapamayacağım, her kokuyu algıladığımızı farzedelim. dokunmak da çok karışık onu da geçtik. o halde duyularımızla algıladıklarımız toplam uyaranların yüz milyarda biri, %0.0000000001 oldu.

    demek ki tüm evren'in 10^58'de birini, tüm zamanların 10^9'da biri bir süre boyunca tüm uyaranların 10^11'de biri ile algılayabiliyoruz. her şeyin 10^78'de birini yani.

    tüm samanyolunda bir proton.

    tabi tabi, şüphesiz ki askın dili evrenseldir.

  • tarih bilgisi, belge diye sunduğu fotoğraftaki hayatını kaybeden anzak askerlerini şehit türk askeri sanacak kadar olan birinin hezeyanı. aynı kişi, anzak koyu ismine karşılık avustralya hükümetinin benzer bir kararla canberra yakınlarındaki bir sahile gelibolu ismini verdiğini de bilmez. savaşın kazanılmasında kilit rol oynayan komutanın savaştan sonra ölenleri düşman değil kendi evladı gibi gören zihniyetini de sevmez ama ona da iki çift laf söylemeyi arkası yemez. çünkü bunlar ne insanlıktan, ne centilmenlikten ne de hatalardan ders çıkarmaktan nasibini almışlardır. bunlar için ölen yalnızca müslüman, kutsal olan sadece kendi adamı, toprağıdır* . saygıdan, güzellikten mahrumdurlar. ee vermeyince mabud neylesin mahmut.

  • mikrofonun karşısına kendini atıp dakikalarca propoganda yapıyorsan sonuçlarına da katlanacaksın. dede mede fark etmez.

    neden bizim dedemize ninemize böyle şeyler yapan olmuyor acaba bir düşünelim bakalım. belki parti örgütünden fırlamış gibi konuşmalar yaparak insanları dellendirmedikleri içindir.

    ek: bu entry'i düşünce ve ifade özgürlüğü açısından eleştirenler olmuş. ben dede fikrini açıklayamaz demiyorum, açıklar. ama onun fikrine katılmayanlar da bunun karşılığında dedenin eline verm- protesto hakkını saklı tutar. sonuçta burada akp'lilerin diğer partililere yaptığı gibi sözlü ya da silahlı bir saldırı yok. basit bir tepki gösterme var. demokrasi böyle bir şeydir. öğreneceksiniz zamanla.