hesabın var mı? giriş yap

  • biri hacettepe tibbi bitirdi, yillarini zorunlu hizmet ile gecirirken evlendi dunya tatlisi bir kizi var.

    biri odtu elektronigi bitirdi, cok ucuk bir insan oldugundan standard bir is bulmayip kendi sirketini kurdu. birkac makine icat etti (evet hakikaten icat etti oyle bir adam), ama sonunda ulkeye dayanamayip isvec'e goctu simdi orada bir sirket kurdu avrupa bilim destek fund'larindan yararlaniyor.

    biri bogazici elektronigi bitirdi, mit'ye doktoraya gitti. yillar yili calisti aldi doktorayi, sonra konusma firsatimiz olmadi.

    biri de mal mal eksisozlukte entry girmekte an itibariyle.

    not: fen lisesi

  • lisedeyim. daha az kira vermek için okuduğum lisenin yakınından 5-6 km ötedeki daha küçük bir daireye taşınmıştık. çoğu zaman bana verecek dolmuş parası olmuyordu, okula yürüyerek gidip geliyordum. giydiğim montun fermuarı bozuktu, kışın kendimi rusya'daki napolyon'un askeri gibi hissederdim.

    evde ödeyebildiğimiz tek fatura elektrik faturası ancak o ay onu da ödeyememişiz. o sabah uyanınca zifiri karanlıkta üstümü giyindikten sonra yiyecek bir şey olmadığı için kahvaltı etmeden evden çıktım. akşam bayağı sağlam kar yağmış, yollar ve kaldırımlar buz tutmuş. tek tesellim yolların her zaman olduğu kadar dolu olmamasıydı çünkü yürürken ayakkabının da dandikliği yüzünden sürekli düşüp kalktım. yol o sabah beni o kadar zorlamıştı ki normalde 30 dakikada gittiğim yolu sanki 2 saatte gitmişim gibi hissetmiştim. okulla aramdaki son engel olan dik yokuşa geldiğimde bacaklarım artık hissizleşmeye başlamıştı, burnum çeşmeye dönmüştü ve ellerim ile dizlerim ise yara bere içindeydi. kaydırak tırmanmaktan pek farkı olmayan o buzlu yokuşu da bir şekilde atlattıktan sonra sonunda okula vardım. ancak bahçe kapısına geldiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim. daha sonra ise okula dikkatimi verdiğimde olağan dışı bir sessizlik ve sakinlik olduğunu fark ettim. bahçede öğretmenlerin arabaları da yoktu.

    tam o sırada arkamdan geçen yaşlı bir adamdan okulların tatil olduğunu, dün akşam haberlerde duyurduklarını öğrendim. tabii televizyonu elektrik olmadığı için izleyememiştim.

    onca yolu boşa gitmiş olmama rağmen okulun tatil olduğunu öğrenince yolda harcadığım gücüm geri geldi, bütün ağrı ve sızılarım geçti. eve geri neşeli bir şekilde yavaş yavaş gittim, düşe kalka gittiğim yolları paten yapar gibi kaya kaya geldim. apartmanın dış kapısına vardığımda ise güneşin sonunda çıktığını fark ettim.

  • bir yerde okumuştum. sanırım aylin balboa'nın hikayesi idi. "yaşlanmak mütemadi bir kaybediş"tir. diye . kendimden biliyorum (80 yaşına geldim artık) hacmen azalıyor insan. ruhen de azalıyor. tanıdıklar azalıyor...tükeniyor en sonunda. hayat bitmiş oluyor.

  • bir aydır çektiğim ve bugün tel taktırdığım sıkıntılı hastalık.

    özel bir ayak bakım merkezinde 15 dakikada taktılar teli. biraz tuzlu oldu lakin çektirmek veya kestirmekten daha iyi olduğu kesin.

    daha önce bir devlet bir özel hastanede antibiyotik tedavisi uyguladılar iltihap geçmedi. hatta doktorlar biraz zaman geçsin öyle müdehale ederiz dedi.

    tel 5 ay kadar kalacakmış. kesinlikle öneririm diyemem lakin olumlu sonucu takıldığı an hissediyorsunuz .

    birkaç ayda bir bu mesajı editleyeceğim.

    edit: 3 gün önce tel çıktı şuan sıkıntı yok gibi emin olunca ikinci edit gelecek.

    edit 2: hiç sorun kalmadı çözüm kesinlikle tel tedavisi.

  • 5. kez aldığım iletişim araştırmaları dersinin finalinde artık isyan ederek, mine şen hocaya hitaben "hocam şu sınavı geçeyim, kızım olursa adınızı vereceğim" notu düşmüştüm. hiç unutmam sınavı geçip mezun olunca; hocam, "geçtin ve kızına daha güzel bir isim koyabilirsin" diye mail atmıştı. dünya döndükçe unutmam...

  • insanı daha mutlu eden bir şey yoktur sanırım. iki haftadır haftada 3-4 kez koşuyorum. hormonlardan mıdır nedir böyle deli sikmiş gibi mutluyum arkadaş. ne bir stres ne bir anksiyete kaldı. güne mis gibi başlıyorum. bir de bu yeme içme işini düzene soksam kimse tutamaz lan beni artık. sigarayı zaten bırakmıştım.

    yıllar sonra gelen edit: hala koşuyorum ve koşmaya da devam edeceğim. şehir değişti, çocuk doğdu bu süre zarflarında bir süre ara muhakkak verildi fakat özlendi. koşmaya devam. yeme içme de düzene girdi. sigaraya da bulaşılmadı. siz bir başlayın gerisi geliyor. huzur ve mutluluk sizinle olsun.

    daha da yıllar sonra gelen edit: ikinci çocuk doğdu, ilki 5 yaşını bitirdi. bir yurt dışına göçüp geri de geldim ama haftada 1 kez de olsa koşmaya devam. şu hayatta değiştirebileceğiniz tek şey kendiniz!

  • italya'da yanlış hatırlamıyorsam 6000-7000 civarı insan öldü. bu ülkede üzülerek söylüyorum her şey bittiğinde virüsten 50.000 kişi ölse o kadar normal karşılanır ki halkımız tarafından. şunu kabul etmek gerekir. insan hayatına hakkettiği değeri veren bir toplum değiliz. burada krizin ekonomik boyutu herkes tarafından kaç insanın hayatını kaybettiğinden daha çok önemseniyor. yeter ki ölen bizim yakınımız olmasın.

  • yaz dizilerindeki yakışıklı, kaslı, ceo gibi bir tip hayal ediyorsunuz ama muhtemelen bi kac apartmanı, malı mülkü olan bi emmidir ya da çok merkezi yerde dükkanları olan bi dayıdır.

  • türk televizyon tarihinde, esas oğlan rölünün mahallenin 2 delikanlısı tarafından dönüşümlü olarak el değiştirdiği tek dizidir. alişan* miadını doldurup başka diziye geçerken senaryo icabı öldürülüp yerine seri üretim delikanlı kadir'e* bırakmıştır. bununla beraber alişan'ın seslendirdiği "aynalı tahirim biükülmez bileğim, doğruluk hastasıyam, kralı gelse döverim lan yine" sözlü jenerik müziği de değişmesine karşın dizinin ismi "aynalı tahir", sloganı da "ölümüne aşkların destanı olarak" kalmıştır. yapımcılar, dizinin alişansız yan çizdiğini, kadir tiplemesi ile devam edemeyeceğini anladıktan sonra aynalı tahir'i resurrect etmişlerdir. "summon of tahir the mirrored" şu şekilde vuku bulmuştur :
    alişan diziden temelli ayrıldığı için aynalı tahir'i yeniden canlandıracak biri ortada henüz yoktur fakat tahir karakteri bir şekilde dizide yer almalıdır. bundan ötürü aynalı tahir, cast ajansı tarafından bir oyuncu bulunana dek, alişan'ı andıran bir dublöre, sadece yüzünden aşağısı, profilden ve perspektiften gösterilmek suretiyle canlandırtılmıştır. müteakip süre içinde aynalı tahir'i oynayacak eleman (of aman nalan'ın acemi balık şarkısının klibinde yer alan, mankenden çakma arkadaş) bulunmuştur ve bir bölüm fragmanında düşmanlarınca verilen "sen hani ölmüştün, hangi yüzle geri döndün lan" tepkisine karşılık olarak; "anamı, babamı, kızkardeşimi, gururumu, cüzdanımı, telefon rehberimi, vesikalığımı, ders notlarımı kaybettim daha kaybedecek neyim kaldı ulann" cevabı verdirilerek uzun bir aradan sonra endamı tamamen gösterilmek suretiyle diziye döndürülmüştür. yapımcılar bu kez de "esas oğlan nasıl olsa diziye döndü, diğer yan sanayi ürününü defedelim gitsin" düşüncesiyle, kadir tiplemesini, senaryo icabı öldürmüşlerdir fakat aynalı tahir'in yokluğunda kadir tiplemesine iyice alıştırılan seyircinin beklenmedik tepkisi ve yeni aynalı tahir'in fizik olarak boyun bölgesi uganda çimi inceliğinde kıllandırılmış alişan'a hiç benzememesi yüzünden, kadir karakteri, yine bir bölüm fragmanında "belki ölen o değildir, belki o kurşun başka birinin kötüne girmiştir" sunumuyla resurrect edilmiştir, summon edilmiştir... überraschen...
    bu esas oğlan dönüşümleri, ölüp gökten zembille dirilmek olmak kaydıyla defalarca sürünce, bokunun çıktığını anlayan yapımcılar iyice azalan reytingleri de bahane edip diziyi bitirmişlerdir.
    dizinin bitirilmesinde, 2 delikanlıyı zibilyon kere resurrect etmek zorunda kalıp aşırı mana kaybından ötürü tansiyonu düşerek komaya giren mahalle elder'ı erdovan'ın "skerim çay ocağını da geçmişini de bana para mı veriysunuz la" serzenişinin büyük payı olduğu rivayet ediliyor.