hesabın var mı? giriş yap

  • burada çin ekibi çalışıyor, buraya gelmenize gerek yok demek istemişler.

    adamlar enkaz altından insanları çıkarmak için yardıma gelmişler bu adamları bile eleştirecek, karalayacak bir şeyler buluyoruz. şaka gibi.

  • yahu corba olmus bu.

    simdi teslanin uzaktan ampul yakma deneyinde kullanilan teknikle haarpin bir alakasi yok. bambaska teknolojiler bunlar. tesla'nin bir de "deprem makinesi" vardi, ama o da bidigin matkabi yere vurup, binanin resonant frekansina uydurmaktan ibaretti. yani buradaki mantik su herhalde: ionosferden seken dalgalar, fay hatlarinin rezonant frekansina uyarlarsa, orayi yeterince sallarlar, hatta kirilma yasanir yani deprem olur..

    millet de diyor ki, haarp'in yolladigi dalgalarin frekansi ve enerji seviyesi oyle ki bu imkansiz. bunu birak, stratosferi bile dogru duzgun etkileyemediginden hava kosullarinda da degisiklik yaratamaz. zaten ionosfer dogal olarak surekli degisiyor gece ve gunduz arasinda, o degisimlerin de hava kosullarina bir etkisi yok, kaldi ki haarpin etkisi bu dogal degisimlere kiyasla cok daha dusuk.

    diyelim isin bilim kismindan anlamiyoruz. hepimizin elektromanyetik dalga uzmani olacak hali yok. o zaman mantigimizi calistiralim:

    haarp gizli bir proje mi? hayir. ilgili butun raporlar, finansman bilgileri, deney sonuclari halka acik. sadece raporlar degil, tesisin kendisi de halka acik bazi gunlerde. bolgedeki liselerle programlari var, gidip orada calisiyor ogrenciler. abd vatandasi bile olmayan bir suru yabanci tesiste calisiyor arastirma gorevlisi olarak. projenin spesifikasyonlari gizli askeriye birimlerince veya savunma sanayince degil, universitelerce belirlenmis. oyle bir tane universitenin bir tane adami da degil bu isten sorumlu olan: university of alaska, the leland stanford university, penn state university (arl), boston college, dartmouth university, cornell university, virginia tech, university of maryland, university of massachusetts, mit, polytechnic university, ucla, clemson university and the university of florida. yani dunya kadar insan -bircogu yabanci- bu ise bulasmislar.

    ulan bizim dandik sirketteki musterilerin yarisiyla konusabilmek satis elemanlarindan secret veya top secret clearance isteniyor, alt tarafi network kurulacak, burada herifler deprem yaratacak silah bulmuslar, elin cinlisi rus'u gelip ehliyetini gostererek tesiste takilacak aylarca. beyler, agalar, cilgin misiniz?

    ve japonya gibi bu depremlerden zarar goren onca ulkenin askeriyesi, gizli servisleri salak, girenin cikanin belli olmadigi, dingonun ahirina donmus bu tesisi sabote etmiyorlar. yahu koordinatlarini web sayfasina koymus adamlar, birileri icbm atacaksa veya sinsi sinsi denizaltidan fuze sallayacaksa kolaylik olsun diye herhalde.

    dahasi onca yildir hepi topu 250-300 milyon dolara mal olmus ve bilimsel yonu acikca bilinen sistemi baska kimse de kurmuyor; milyarlarca dolari tanka topa yatiran ulkeler parayi denklestiremiyorlar, mal mal bakiyorlar abd 22 senedir bununla ugrasirken.

    komplocu arkadaslarin bazen sabirlari tasiyor ya hani, sebep gostermeden kendileriyle dalga gecenlere diyorlar "bi siz akillisiniz zaten" diye. ben de putin olsam, chavez olsam, kuzey koredeki dumbuk cuce olsam aynisini onlara soylerdim, "bi size malum oldu, bizimkilerin aklina hic gelmemisti bunlar, hemen basliyoruz calismalara.. cuk kafali japon askerlere de soyledik, alaskayi istila edeceklermis" (tabii once eksi sozlukte bir hesap acar, oyle soylerdim. ra ra ras putin nickini alirdim. kimyongiller. hugo boss. bosta degillerse sahibinden alirdim, hayir diye bir cevap tanimazdim)

  • büyük düşünür, yüce filozof sinan engin'in; "tokyo ne kardeşim! ne başarısı var. ne yapmış biri bana anlatsın yani, ne yapmış.." şeklinde inanılmaz temellere dayanan açıklaması..

    bir tarafta 2012 olimpiyatlarında 7 altın, 14 gümüş, 17 bronz toplamda 38 madalya alan japonya, bir tarafta 2 altın, 2 gümüş, 1 bronz toplamda 5 madalya alan türkiye.

    kısaca; başkaları adına utanmak

    edit; efes darth uyardı. bizim 1908 den beri katıldığımız olimpiyatlarda toplam madalyamız 88 adamlar geçen sene 39 tane toplamış toplamda 139 altın 435 madalyaları varmış.

  • buna göz yuman diğer polise de tutuklama kararı gerekirken, adli kontrol şartı ile serbest bırakılması ayrı bir rezalettir. insanların güvenliği için maaş alan polis, bir insan tecavüze uğrarken utandığını ve telefonuyla oynadığını söylüyor. başka diyecek hiçbir şey yok.

  • bunlara cevap vermeye bile degmez. daha yasal goc ile yasadisi gocun ayrimini yapamiyor ben ne anlatayim bu canliya.

  • kırktan fazla aşının geliştirilmesine katkıda bulunan mikrobiyolog. 1957 asya gribi salgınında, bir toplumun kurtarıcısı, kahramanı olmuştur.

    17 nisan 1957'de maurice hilleman, bir salgının abd'ye doğru geldiğini fark etti. o gün, new york times, hong kong'da büyük bir influenza salgını olduğunu duyurmuştu. özellikle bir detay, doktorun gözünden kaçmıyordu: rapor, klinik önündeki uzun bekleme kuyruklarında,''kadınlar, camsı gözlü çocukları sırtlarında taşıdılar'' diyordu. doktor, hızlı bir şekilde çalışmalara başladı ve 'bir pandeminin geldiğini ve sonbaharda okullar açılana kadar aşı geliştirmek gerektiğini' ortaya koydu.

    salgının ilk vakası, 1 şubat 1957'de güneydoğu çin'in guizhou bölgesinde görüldü. hilleman, nisan 1957'de raporu okuyana kadar, times, hong kong'da yaklaşık 250.000 kişinin veya bölge nüfusunun %10'unun tedavi gördüğünü rapor etmişti. hilleman, 'aşı yapım projesini' hatırlayana kadar 'hepimiz bunu gözden kaçırdık' diyecekti. sonra düzeltti; 'askerler bunu kaçırdı, dünya sağlık örgütü bunu(salgını) gözden kaçırdı.'

    raporu okuduktan bir gün sonra hilleman, japonya'nın zama şehrindeki 'ordu tıp genel laboratuvarı'na bir telgraf gönderdi ve personelden hong kong'da neler olup bittiğinin araştırılmasını istedi. bir sağlık personeli, birleşik devletler donanmasının bir üyesinin hong kong'da enfekte olduğunu tespit etti ve personelin tükürüğünden aldığı bir örneği hilleman'a incelemesi için gönderdi.

    philadelphia çocuk hastanesi'nde aşı eğitim merkezi'nin direktörü olarak çalışan ve 'aşı: bir adamın, dünyanın en ölümcül hastalıklarını yenmek için yaptığı araştırma' adlı eserin yazarı olan çocuk doktoru paul a. offit, washington dc'deki walter reed ordu araştırma enstitüsü'nde solunum hastalıkları şefi olan hilleman için 'önceki yıllar ve on yıllar boyunca çeşitli yaşlardaki insanlardan elde edilen çok sayıda serum elde etti' demiştir.

    hilleman, walter reed'deki çalışmasında, kritik bir gözlem yaptı ve 'grip virüsünde, mevsimler arası geçişlerde ufak değişikliklere uğrayan 'hemagglutinin ve neuraminidase' adlı iki anahtar protein' olduğunu fark etti. bu gözlem, ona yıllık grip aşısı ihtiyacını tahmin etmesinde yardımcı oldu.

    donanma personelinin sahip olduğu virüs ile daha önceki grip virüsle karşılaştırıldığında offit ''hilleman'ın bulduğu şey virüste büyük bir değişim olduğuydu'' demişti. ''iki protein de daha önce incelediğimiz proteinlerden tamamen farklıydı'' bu yeni virüs, grip türlerinden tamamen farklılık gösteriyordu.

    hilleman, popülasyonun bu yeni virüs türüne karşı bağışıklığı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadı. bunun üzerine, bulduklarını onaylamaları için virüsü, diğer sağlık örgütlerine gönderdi. bu organizasyonlardan çok önemli bir bilgi gelecekti. uzmanlar, bu virüse karşı antikora sahip olan insanların, yalnızca 1889-1890 yılları arasında gerçekleşen 'rus gribi' pandemisinde hayatta kalan 70-80 yaşlarındaki hastalar olduğunu tespit ettiler.

    bu bilgi üzerine hilleman, basına yaptığı bir takım açıklamalar ile yeni grip virüsü salgınının yayıldığını ve 1957 eylül ayında bireşik devletler'e ulaşacağını söyledi. bir takım direnişle karşılaşsa da hilleman, 1957 eylül ayına kadar aşının hazır olması için, şirketleri aşı üzerinde çalışmaya ikna etti. döllenmiş tavuk yumurtaları bu üretim için gerekli olacaktı, bu sebeple şirketlerden, çiftçilerin kuluçka döneminin sonunda horozlarını öldürmemelerini hatırlatmalarını istedi.

    yeni bir grip türü için aşı üretmek, covid-19 gibi tamamen yeni bir şey için aşı üretmekten çok farklıdır. doktorlar ve bilim insanları geçerli grip aşısını ilk olarak 1940'lı yıllarda geliştirmişti. yani 1957 grip aşısı çalışmaları bir başlangıç çizgisinden değil, bu temelden devam etmişti. yine de hilleman, aşı çalışmalarını ilerletmek için düzenleyici kurumları atladı. bu kurumların aşı sürecini yavaşlatacağından endişe ediyordu.

    grip amerika'yı vurduğunda, aşı hazırdı:

    yeni virüs türü, hilleman'ın tam da tahmin ettiği gibi eylül ayında birleşik devletleri vurduğu zaman, ülke aşı ile salgına hazırdı. virüse, 'asya gribi' adı takıldı ve yaklaşık 70.000 amerikan vatandaşını, dünya genelinde ise 1-4 milyon kişiyi öldürdü. uzmanlar, eğer aşı olmasaydı bu sayının çok daha fazla olacağını söylemişlerdir. hilleman'ın doğduğu zamanlarda, ispanyol gribi(detaylı bir entry) 1918-1919 yılları arasında yaklaşık 675.000 amerikalının ve dünya genelinde yaklaşık 50 milyon insanın canına mal olmuştu.

    washington, d.c. smithsonian ulusal amerikan tarihi müzesi tıp ve bilim bölümü başkanı alexandra lord, hilleman için; ''işler iyi, çok iyi gittiği zaman, 'bir çok hayat kurtarıldı' demek çok zordur.'' çünkü onsuz neler olacağını bilmiyorduk. kaç tane insanın kesin olarak kurtarıldığıyla alakalı kesin bir şey söylemek imkansız olsa da hilleman, salgını dramatik bir şekilde tersine çevirdi'' demiştir.

    2005'deki ölümünden önce, hilleman, 40'dan fazla aşının geliştirilmesine yardım etti. bu aşıların çoğu çocuk hastalıklarıyla alakalı aşılardı. bu çalışmalarından dolayı uzmanlar, onun milyonlarca hayatı kurtardığını söylediler ve kendisine 1988 yılında halk sağlığına katkısından dolayı 'ulusal bilim madalyası' verildi.

    kaynak : how the 1957 flu pandemic was stopped early in its path.

  • mesela 21. dogumgununde onsuz gecirilen her dogumgunu icin toplam 20 ayri hediye almak. bir kac ornek vermek gerekirse 1. yasa emzik, 7. yasa abakus, 12. yasa cicili bicili tokalar gibi. aradaki tutkulu bir asksa, yapiliyor boyle seyler.

  • öğretmen, öğrencisine;

    -fatih senin yaşındayken istanbul'u fethetti. peki sen ne yapıyorsun ? hala çocuk gibi şımarıp, oyun oynuyorsun.
    öğrenci: ama hocam, onun da hocası akşemseddin'di, der.

    bu kısa ve özlü hikayeden bihaber olan insan beyanatıdır.

  • kolombiya medyasına sızan pilot/kule konuşmalarından, uçağın yakıtının bittiği ve elektrik donanımını kaybettiği anlaşılıyor. bu bilgi, kazadan yaralı olarak kurtulan hostesin "yakıtımız bitti" ifadesiyle de örtüşüyor.

    pilotun, "total electrical failure" ifadesini kullanması bana acaba yakıtın bitmesinden bağımsız olarak başka bir sorun mu yaşandı diye düşündürttü ama büyük ihtimal elektrik aksamının kaybının sebebi de uçağın yakıtının bitmiş olması. bildiğiniz gibi, uçaklarda yakıt/batarya kaynaklı elektrik arızası yaşanması halinde devreye giren, ram air turbine adı verilen ufak rüzgar jeneratörleri bulunur. uçağın dışında bulunan bu pervanenin ürettiği elektrik ise, uçağın çok temel işlevlerini sürdürmesine yeterlidir. (mesela, sully filmine konu olan, hudson nehrine acil iniş yapmayı başaran us airways uçağı, bu jeneratör tarafından üretilen elektrik sayesinde son ana kadar kontrol edilebilir kalmıştır.) çok büyük bir ihtimalle , oldukça dağlık bir bölgeden geçen la mia havayolları uçağının, minimum kaynakları kullanarak süzülme olayını gerçekleştirmesine imkan olmadı.

    engin air crash investigation tecrübeme dayanarak söylemeliyim ki, uçakların yakıtının bittiği kazalarda en çok rastlanan sebepler, gösterge arızası ve yakın sızıntısıdır. uçaklara, acil durumlarda kullanmaları için gerektiğinden daha fazla yakıt konur ve başka hiç bir sebep olmadan bir uçağın yakıtının bitmesi pek görülmüş bir şey değildir. (air canada'nın 1983'te, kg yerine pound cinsinden yakıt ikmali yapılması nedeniyle yakıtı biten uçağı geliyor aklıma. o uçak gimli havaalanına süzülmeyi başarmıştır mesela).

    yakıt ikmalinde yapılan bir hata, gösterge arızası ve yakıt sızıntısı bu olayın en olası sebepleri gibi gözükse de, bazı uzmanlar uçağın menzilini de dikkat çektiler. lamia havayollarının websitesinde 2965km olarak verilen menzil, medellin ve santa cruz arasındaki mesafeden kısa. bu bilgi sonradan siteden kaldırılmış olsa da, uzmanlar uçağın en iyi ihtimalle maksimum menzilini uçtuğunu söylüyorlar. yani ortada, british aerospace 146 modeli uçağın kapasitesinden daha uzun bir mesafeye uçurulmaya çalışıldığı bir durum da olabilir.

    şu an eldeki bilgilere dayanarak felaketin, zaten maksimum menzilini uçmaya çalışan uçağın, bir sebepten dolayı yakıt ikmalinin doğru yapılmaması ya da havada yakıt kaybetmesini takiben bütün elektrik aksamını kaybetmesi dolayısıyla düştüğünü söyleyebiliriz. oldukça dağlık olan bölgede, rüzgar jeneratörü kullanarak en yakın havaalanın süzülmek de büyük ihtimal mümkün olmadı.