ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
halayı icat eden siyah elbiseli kız
sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
kız kardeşin eşiyle sorun yaşadığını öğrenmek
-
siddet varsa eger, sokakta herkesin ortasinda o eniste denen adami tekme tokat dovmeyi gerektirir. hatta cop bidonlariyla tahta sopalarla. sonra da bi iki arkadasa bunu alin hastaneye goturun diyebilirsiniz. sonny reyis bize oyle ogretti. siddet yoksa kesik at kafasi yollanabilir enisteye. biz boyle gorduk babamizdan.
hayata dair iç burkan detaylar
-
adam otuzsekiz yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce utanarak yanına yaklaşır ve "hocam beni tanıdınız mı?" der. ihtiyar adam, ''hayır tanımadım'' der.
bunun üzerine adam:
''hocam beni nasıl tanımazsınız? ben ilkokul öğrenciniz mustafa. sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu, ben almıştım. siz de 'herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım' demiştiniz. ben utanmış ve çok korkmuştum. sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum. sizden bir komut daha geldi, 'şimdi herkes gözlerini kapatsın.' ortalarda bir yerdeydim. aranma sırası bana gelmişti. saati cebimden sessizce almış, devamında aynı sessizik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı. hocam ben şimdi elli yaşındayım. düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi o gün sizden almışım. her aklıma gelişinde sarsıldım ve her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.
çünkü 'utancı bilerek yaşamak korkunç, daha da korkuncu bilerek yaşatmaktır.'
der edip cansever. hocam işte siz bana o utancı yaşatmadınız. yaşasaydım unutur muydum doğrusu bilmiyorum ama beni utandırmamanızı hiç unutmadım hocam.
şimdi hatırladınız mı beni?''
ihtiyar öğretmen yanyana oturdukları banktaki öğrencisine yaklaşarak:
''o olayı ertesi gün ben de unutmuştum. şimdi sen anlatınca hatırladım. sizlere 'gözlerinizi kapatın' dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki
her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı
oluşsun istememiştim. o sen miydin? bilmiyordum nasılsın?''
çamaşır asan cam silen ütü yapan evi süpüren erkek
-
annesi hasta olabilir. oturduğu yerden 'ılık' diyen yaratıkları siklemez.
aşk
-
gecen gun metrodan ciktiktan sonra gordum. bi' kiz, bi' oglan. sarmas dolas olmuslar. elleri de kenetli. baslari arasindan nefes gececek mesafe yok. saclari birbirine karismis, gozleri birbirine dolanmis. ara ara durup, birbirlerine bakiyorlar. caktirmadan ben de onlara.. ara ara durup, birbirlerini opuyorlar. sanki, bi' guc onlari ele gecirmis gibi, zamandan, hayattan, karanliktan ayri bir dunyada gibi. oyle keyifle izledim ki, gorulmeye degerdi, degerdim.
o an geldi aklima. ask sahip oldugunuz bir sey degildir, ask size, bize, o kiza, o oglana sahip olan bir seydir. sahip cikan bir seydir ask. bir sure istila eder, bazen talan da eder, hatta virân eder...
ceker gider ask...
jadav payeng
-
bugün okuduğum bir haber ile varlığından haberdar olduğum güzel insan. doğanın gücünü insanoğluna bir kez daha hatırlattığı için binlerce kez teşekkür edilmesi gereken eli öpülesi adam. hakkında yapılan ödüllü kısa filmi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
forest man
forest man (2013) - ımdb
dünyayı biz yoruyoruz, biz üzüyoruz, biz bozuyoruz. fakat buradaki hikaye, doğanın kendi kendine düzeltemediğini bir tek adamın bile ufak bir dokunuşla nasıl düzeltebileceğinin hikayesi. okurken, izlerken günüme neşe geldi...
hala koronavirüs kapmayanların meslek sırları
-
is makinesi operatoruyum santiyede. yanima yaklasani 9 metre derine gomerim dedim. o gunden beri yaklasan yok... yemegimi cayimi termosta evden getiriyorum. ama tabiiki yusuf yusuf halindeyim.
hayata dair gülümseten detaylar
-
bizim oğlanla bir oyun icad ettik, bir süredir oynuyoruz. hayal gücü gelişsin diye evin içinde sözde çadır kurup kamp yapıyoruz. battaniyeyi üstümüze çekip güya gece oluyor, uyuyoruz. sonra oğlum beni uyandırıyor odanın lambasını gösterip " sabah olmuş " diyor. ben de " aa ne kadar güzel, güneşli bir gün " falan deyip karşıki dağlarda ne gördüğünü soruyorum falan. başlarda " inekleri görüyor musun? " dediğimde anlamıyordu olayı. artık kendisi neler gördüğünü söyleyebiliyor.
dün akşam yine aynı oyunu oynarken sordum,
-oğlum karşıki dağlarda ne görüyorsun?
+inekler var orda.
- başka?
+ köpek var?
- peki başka?
+ koyunlar var.
- ee oğlum ağaç yok mu?
+ yok.
- neden? dağda biraz da ağaç olmaz mı?
+ o zaman koyunları göremezdim ki!
apışıp kaldım yemin ederim. ben hiç öyle düşünmemiştim. 3 yaşında çocuğa hayal kurmasını öğretelim derken ayar yedik. korkarım inanmasam,
+ dümdüz duvarda ineği, köpeği gördüğüme inandın da ağaç göremediğime mi inanmadın? diyecek.
maşallah deyin oğluma. (bkz: swh)
debe: şöyle bir kampanya varmış, el atalım (bkz: #60102536)