ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
her olayda mizahını da gösteren halk
-
vedat milor taksim gezi parkı'ndaymış. biber gazı atmışlar, “aslında bunu akaretler'de yiyeceksin” demiş.
ninja kaplumbağa pizzası
-
eve gelip aç olduğunuzu farkedersiniz ulan ne yesem diye düşünürken pizza söylemek aklınıza gelir. annenize fikri sunduğunuzda aaa oğlum ne gerek var para harcamaya ben yaparım diye cevap verir . iyi dersiniz sonrasında ninja kaplumbağaların yediği cinsten bir pizza hayal ederken acı gerçeğin yüzünüze tokat gibi vurmasıyla uyanırsınız.
(bkz: acımasız gerçekler)
http://www.facebook.com/….145118.17900841455&type=1
26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı
-
bakın müptezeller,
bizim için stres yükü çok yüksek bir maç olmasına rağmen,
ilk 15 dakikada ads'nin kaptanı 2 defa ve totalde 5-6 dk yattı. hiçbir oyuncumuz gidip kuduz köpek gibi saldırmadı, tam aksine gidip cocukla ilgilendiler, geçmiş olsun dediler.
ikinci yarı gs kontraya çıkarken balotelli kendini topsuz alanda yere bıraktı diye kaan aldı topu taca attı. oyuncularımız gidip balotelli'yle ilgilendiler.
hiçbir oyuncumuz adana tribünlerine el kol etmedi, yerde yatan rakip oyuncuyu gidip sarsmadı.
kimse bizi sevmiyor, diyorsunuz ya, iste biraz sebeplerini bilin, anlayın, idrak edin diye yazıyorum bunları.
fay hattını betonla doldurmak
-
ciddiye alıp, örnekleyerek açıklama yapmak isterim.
deprem haritalarını fayları boş ver. anlatacağım örneği dinle. türkiye haritasını düşün, bu türkiye 1000 km derinliğinde bir toprak parçası ve sola doğru gidiyor. benzer şekilde suriye de sağa gidiyor. yılda 3 cm gibi bir değer. rahat rahat giderken suriye ile birbirlerine takılıyorlar. bu takılma neticesinde 3 cm gidişler iptal ama gitme isteği gücü devam ediyor. çünkü arkasındaki kara parçaları ya da levhalar da onları itmeye devam ediyor. 5-10-50 yıl geçiyor arkadan uygulanan güç çok fazla. bu durumda 2 seçenek var. 1 türkiye ilerleyemediği için o kısımda yükselmeler görülür. enerji yatay gidemeyince karaları dikine yükseltir bu sayede dağlar oluşur. ya da biriken enerjiye daha fazla dayanamayan hat 50 yıldır ilerlenemeyen 150 cm lik mesafeyi tek seferde aşar. deprem böyle bir şey işte. yani aralarında beton doldurabileceğin bir boşluk yok. sıkış tepiş, aşırı sıkışık olduklarından zaten ilerleyemiyorlar. ülkelerin hareket etmesini durdurabilirsen depreme de çare olursun karşim. ama kim tutabilir türkiye yi.
ekmek almaya gittiğine dair belgen var mı
-
ekmek almaya gitmenin belgesi yok doğru; hırsızlığın, yolsuzluğun, vatan hainliğinin belgeleri vardı da ne oldu?
inci sözlük'ün bitmesinin sebebi
-
abaza taklidi yapıp ama aslında oldukça ince espriler yapan kitlenin yerini gerçekten abaza tiplerin alması.
ramazanda tbmm kürsüsünde su içen milletvekili
-
ramazan mamazan dinlemeden dazır dazır hak yiyenlere allah diye tapanlar, su içene tepki göstermiş.
nasıl bir tarikatsınız amk?
türkçe siri ile girilen komik diyaloglar
-
epicfail: adam levine'den nefret ediyorum. behati'yi elimden aldı.
siri: hangi elinden, sağ elinden mi sol elinden mi?
lost
-
bayağı bayağı iyi bir bölümle devam eden dizi.
--- spoiler s06e13 ---
sanırım "the candidate"in kim olduğu konusunda kimsenin kafasında bir soru işareti kalmamıştır bu bölüm itibariyle. tabi yine de lost'un ters köşe yapma potansiyelini de akılda bulundurup çok emin olmamakta fayda var.
yalnız eminim, sun ve jin'in kavuşma sahnesinde herkesin yüreği ağzına gelmiştir. birbirlerine sarılmak için manyetik zımbırtıların arasından geçerlerken, "cozzztttt" efekti eşliğinde kızaracaklarını düşünmeyen var mı aranızda?
--- spoiler s06e13 ---
yaran diyaloglar
-
- umut bey'le görüşebilir miyim?
+ umut bey yurt dışında
- pasaportu bende vize işlemleri için aramıştım
+ :/
şaşıfelek çıkmazı
-
ortaokul ve lise yıllarımda, tekrar bölümlerini izlediğim dizi.
dizi olmadık zamanlarda karşıma çıktığından dolayı, diziyi büyük bir stres içinde izlediğimi dün gibi hatırlıyorum. dizinin okul zamanında ekrana çıkmaması ve dizi ekrandayken evde kimsenin olmaması için dua ederdim. çünkü dizi, babamın sevmediği türden ilişkilere ve diyaloglara sahipti. babam zaten, okuduğum kitaplara karşı da büyük bir önyargı ile yaklaşır, yoldan çıkıp da aysel gibi bi kadına dönüşmemem için çaba gösterirdi. ben ise cesur’un benim sevgilim olması için, bursa’dan istanbul’a koşup, tüm varlığımı onun varlığına armağan edecek hislerle dolup taşardım.
dizi o kadar içten, o kadar bizdendi ki; şaşıfelek çıkmazı’na gidiversem, inci çayı ocağa koyup, sebahat çekirdekle koşuverecek gibiydi. cesur denilen maymunu, tırnaklarımı kemirerek izler, “allam nolur bu çocuğu kimse sevmesin de, bana kalsın” diye, okuyup üfledikten sonra, 3 kez öperek, yüreğimin en tenha yerine kaldırırdım.
yıllar sonra, başkalarının da bu diziden haberdar olduğunu öğrenince, çok şaşırmıştım. daha sonra, öss stresiydi, üniversitesiydi derken ben hayattan koptum. dizi noldu, feru kimlere vuruldu, cesur kaç kez aşık oldu, inci’nin bacakları gerçekten güzel miydi öğrenemedim. şimdi almanca’dan, işten, çocuktan, hayat telaşından fırsat buldukça, internetten diziyi açar, gözlerim dolu dolu çocukluğumun, gençliğimin arka sokaklarında aysel ile çekirdek çitler, eşime dönerek, “biliyor musun schatz, eski türkiye, siz almanlar’ın düşündüğü gibi bir yer değildi” derim.