hesabın var mı? giriş yap

  • uzun suredir ara$tirdigim ve daha saglikli olabilmek adina 2.5 haftadir uygulamaya ba$ladigim yeme bicimi.
    benim oncelikli amacim hormonsuz, katiksiz gidalarla beslenmek oldugu icin bu yolu sectim. uzun vadede saglik icin cok iyi taze besin tuketmek. hastaliklara *, kilo sorunlarina da care.
    oncelikle $unu soyleyeyim. halen kitaplar okuyorum ve henuz uzman degilim. ancak daha fazla enerjim oldugunu hissediyorum.

    raw foodistler cok siki olmadikca cig yiyecekleri 75 %'e sinirlayabiliyorlar. yani ba$ka gidalar da tuketilebiliyor. bu ne demektir. arada caniniz biftek mi istedi, tavuk mu yiyebilirsiniz. pizza mi o da ok. ama normal kiloda $yeti$kin bir insan icin gerekli olan 2000 kalorinin 1500 kadari meyve, sebzeden gelecek. ozellikle ilk aylarda.
    et tuketecekseniz carpaccio, deniz urunlerinde ise sashimi onaylanir. tuz ise kesinlikle yasaktir. kaya tuzu tercih edilir.

    en cok yaprakli ye$illeri tuketirler. nedir bunlar, marul , maydonoz , ispanak . her sebze raw foodism'de tercih edilmez. mesela, karnabahar, brokoli, lahana sindirmesi zor oldugundan bu gruba girmez. bunlar da tuketilir ama ilk firsatta tercih edilmez.

    raw foodist icin ilk $art iyi bir blender edinmektir. degi$ik meyve ve sebzeleri bu $ekilde saglikli bir icecege donu$turulebilir.
    bu yeme bicimine ali$irsaniz bir de dehydrator edinmek lazim. * meyveleri bu $ekilde kurutabiliyorsunuz. katki maddesi olmadan.

    ilgilenenler icin $u linkleri verebilirim. yenebilecek gidalari listelerler.

    http://www.raw-food-health.net/…stofvegetables.html

    http://www.raw-food-health.net/listoffruits.html

    http://www.raw-food-health.net/listofnuts.html

  • ingilizce iktisat okudum. herkesin benden beklentisi süslü süslü giyinip plazalarda çalışmamdı. oysa benim hayallerimin mesleği çobanlık*. şu an 33 yaşındayım, iki yıllık açıköğretim laborant ve veteriner sağlık bölümünde okuyorum. yem bilgisi dersine çalışırken ineklerimin, atlarımın olduğunu ve onlara böyle nam num yiyecekleri güzel yemler hazırladığımı hayal ederek mutlu oluyorum.

    edit: anaam debe olmuşum, var olun siz. diplomamı alayım, paylaşacağım burada*.

    ayrıca istek üzerine paylaşıyorum:

    (bkz: larende anadolu lisesine kitap topluyoruz)

    (bkz: antalya'daki yoksul aileye yardım kampanyası)

    yıllar sonra gelen edit : hayallerim gerçek oldu a dostlar. çobanlık yapıyorum ama insan çobanlığı. işim bütün gün insanları dürtüp yapması gereken şeyleri hatırlatmak. şahsen ben inek veya koyun tercih ederim aslında ama ne yaparsın?

  • genelde yazarlar unlu rom markasindan bahsetmis ama bu markaya adini veren unlu korsan captain henry morgan'dan hic bahsedilmemis. captain morgan gallerin fakir bir koyun'de dogduktan sonra bir sekilde gemici olur ve yolu karayip adalari ve civarina duser. korsanlik yapar yillarca o donemin en gelismis 2 deniz gucunden biri olan ingiliz armadasina zor gunler gecirtir bolgedeki ticari gemi ve sehirleri yagmalar . donemin britanya krali kendisi ile bas edemeyip anlasma yolunu secer ve captain morgan britanya donanmasin'da amiral ve sir unvani alir. isminin unlu bir rom markasina verilmesi hakkinda ise gercekligi bilinemeyen soyle bir rivayet anlatilir. savasta hayatini kaybeden morgan , onemli bir sahsiyet oldugu icin ulkesinde gomulmek ister o donemde gemi yolculuklari aylar surdugu icin cesedin bozulmamasi icin bedeni karayip adalarin'da yaygin olan rom ficisinda saklanir .gemi ingiltere topraklarina gelince'ye kadarda basindaki nobetci gemiciler ficidaki rom'u bitirir ve cesedi bozulur.

  • dün ustream'den yayın yapan birini izliyorum. semt nişantaşıydı sanırım. insanlar maskeli, gözlüklü, gazdan göz gözü görmüyor. bir yanda yaralılar var, polis sürekli saldırıyor, ortam gergin.

    birden sokağın başından maskeli, baretli, elinde poşetle bir genç belirdi ve çok samimi bir sesle

    "arkadaşlar kola isteyen var mı?" diye bağırdı.

    belki orada olsam lan şimdi ne kolası zaten ortalık karışık diye düşünebilirdim ama, öyle içten sordu ki ben ekran başında gülümsedim. olm ne tatlı insanlarsınız ya.

  • celal şengör'ü şu rezil durumda bile savunabilenler var ya nasıl bu kadar mal olunabilir merak ediyorum gerçekten.

  • en zor kisimlarindan biri, tum yaptigin yatirimlarin bir anda yok olmasi. (yatirim derken paradan puldan bahsettigimi dusunenler hemen terk etsinler bu entryi rica edicem).

    senelerce bikmadan kendini anlatirsin, yuregini acarsin. seni en cok uzmus, en mutlu etmis, en icine dokunmus olaylari havadan sudan muhabbetlerin icinde anlatirsin. aileni, arkadaslarini, kulturunu, gecmisini, kafanin icindekileri.. her seyini dokersin ortaya zamanla. anadilde kelimeler ogretirsin, sevdigin filmleri izletirsin, ulkeni ve tarihini anlatirsin. sende iz birakan kitaplardan bahsedersin, en sevdigin sehirlere, en guzel koselere goturursun. bir de bunun karsiligi vardir elbette, sevdigi her seyde ondan izler arasin. dilini ogrenmeye calisirsin, acilarini anlamaya ugrasirsin. yapacagi sakayi soylemeden bilirsin artik, goz goze gelip gulersin.

    iliski kac senelikse, o yasta bir cocugun vardir sanki. kucukken daha cok ilgi ve sabir gerektiren, buyudukce bagimsizlasip olgunlasan, laftan anlayan... kendine ait alani, oyuncaklari, fotograflari, anilari, dersleri ve notlari olan.

    her sey bittigi an, hayali cocugunu yitirirsin. (gercek hayatta evladini kaybeden insanlar aci bir gulumsemeyle okuyordur bu satirlari. asla bir karsilastirma yapmak mumkun degil elbette ama tesbihte hata olmaz...) onca senedir ustune titredigin, emek verdigin olgu bir anda yok olunca geride buyuk bir bosluk kalir. esyalarina dokunursun, anilarini dusunursun, fotograflarina bakarsin. sevgiliden cok, iliskini ozlersin. cunku iliski, sadece sevgili degildir, iki kisinin harmanlanmasiyla ortaya cikar. kendinin "o" halini ozlersin.

  • sultanahmet meydanı'nda bir bankta oturmuş vakit öldürmeye çalışırken hemen yanımdaki banka, ellerinde kap dondurmaları ile iki adet bıçkın tipli genç * oturur ve başıma geçen güneş sebebiyle ben uydurmadıysam şu diyalog gelişir:

    x: naptın lan kızı? oldu mu bir şeyler?
    y: fena yazıyorum oğlum, öyle böyle değil.
    x: yatmadınız yani?
    y: sana bir şey diyim mi?
    x: de
    y: zerafetten uzaklaşıyorsun şu an.

    * *