hesabın var mı? giriş yap

  • daha önce belirtildi mi bilmiyorum.

    bir alamancı olarak ufak bir tüyo vereyim. yüzde yüz işe yaramasa da yüksek tutarlılık oranı var.

    başına hangi artikelin geleceğini bilmediğiniz yeni bir kelime ile karşılaştığınızda, çaresizlikten 3'ünden birini (der,die,das) illa ki kullanmak zorundaysanız (yani kafadan sallayacaksanız) ve eğer kelimenin son harfi "e" ile bitmekteyse "die" deneyiniz. diğer "der, das"dan çok daha yüksek tutturma şansınız olur.

    bu arada, bunun kaynağı ben değilim. almanya'da ilkokuldayken öğretmenim söylediydi yardımcı olur diye, sizinle paylaşmak istedim sol frame'de başlığa rastlayınca. artikelleri ile birlikte yer alan 400-500 kelimelik örnek bir liste bulursanız oradan da "e" harfi ile bitenlerin başında en çok hangi artikel var diye istatistik çıkarabilirsiniz.

    iyi çalışmalar hepinize.

    edit - örnek...

    die katze
    die tanne
    die buche
    die rose
    die tulpe
    die pflaume
    die eiche
    die nelke
    die birne
    die kirsche
    die melodie
    die sonne
    die straße
    die stunde

    edit 2 -

    arkadaşlar grammer'i halletikten sonra "almanca-almanca" sözlük edinin ve oradan öğrenin kelimelerin anlamlarını.
    peki nasıl işliyor bu yöntem?
    örneğin "elma / apfel" kelimesini "almanca-almanca" sözlükten baktınız.
    orada size almanca olarak "ağaçta yetişir, yeşil veya kırmızı renkte olur, suludur" gibi veya benzeri bir tanımlama yapar.
    bu tanımlamayı almanca olarak okurken diyelim ki cümlenin içinde geçen "ağaç" kelimesini bilmiyorsunuz, ve bundan ötürü de cümleyi tam olarak anlayamadınız.
    "elma" kelimesini öğrenmeyi yarıda bırakıyorsunuz ve "ağaç" kelimesine atlıyorsunuz.
    "ağaç" kelimesinin tanımlamasında da diyelim ki "toprakta yetişir, kahverengi tonda gövdesi olur, yeşil yaprakları olur" benzeri bir cümle var.
    1- bu cümlenin tamamını eksiksiz şekilde anladıysanız ve "ağac"ın ne olduğunu öğrendiyseniz, elma kelimesine geri dönüp tanımlamasını tekrar okuyarak %100 şeklinde anlayarak sonlandırıyorsunuz.
    2- bu ağaç tanımlamasını okurken cümle içerisinde yine bilmediğiniz bir kelime varsa, bu sefer ağaç kelimesini yarıda bırakıp o bilmediğiniz kelimeye zaplıyorsunuz.
    bu yöntem ile sadece 1 kelimeyi öğrenmek için çıktığınız yolculukta ister istemez 4-5 kelime daha öğrenmiş oluyorsunuz ve bu şekilde tanımlamalar yoluyla öğrendiğiniz için de aklınızda daha kalıcı olacaktır. çünkü tanımlamayı okurken gözünüzde detayları ile birlikte canlandırmanızı sağlıyor. bu tıpkı roman okuduğunuzda senaryonun aklınızda kalması gibi etki yaratıyor, çünkü roman okurken aynı yöntemle hayal gücünü kullanıyorsunuz, gözünüzde canlandırıyorsunuz. ama bir teknik makale okusanız, detaylı şekilde bu kadar aklınızda kalmıyor.

    edit 3 -
    lütfen almanca ile ilgili yeşillendirip soru sormayın, türkçe dil bilgim hiç yok. yani almanca'da bildiğimi size sizin anlayacağınız dilde ve teknik dil terimlerinizle aktaramam.

  • mülteciler şehrin göbeğinde dilencilik yapıyor.
    kırmızı ışıklarda arabanın camını silmelerini engelleyemediğin gibi sildikten sonra para vermezsen tamponuna tekme atıyorlar.

    önce izmirli'nin gündelik hayatını kolaylaştır tunç bey.

  • normal bir şirkete bu tarz bir özgeçmişle gittiğimi düşünüyorum da... (düşünemedi)

    döverek kapı dışarı ederler herhalde. hemen gidip 5/b sınıf başkanlığımı, 6/a kızılay kolu başkan yardımcılığımı özgeçmişime ekleyeyim.

  • evde makarna yapılır. bol salçalı.
    eh yoğurt yok.

    anne lavabo altındaki boşluktan coca cola 1 litrelik şişelerini aldırır bakkala gönderir. şişeleri satar yoğurt alırsınız.

    bir tencere makarna ve yanında yoğurt ile doyarsınız. babanız akşam "aaa eve para bırakmamış mıyım" der. (o da biliyordur bırakmadığını) maaşı ilk aldığı gün eve saralle gelir ve 2-3 gün olmadan su bardağı sayınız bir adet artar.

    edit: imla.

  • bu adam ya da kadın;

    ortak bir hobinin paydasında buluşup, yıllardır kurduğun hayallerine baş rol olmayabilir.

    senin yerken mutluluktan gözünü yaşartan balığı, ağzına sürmeyebilir.

    tuttuğun takımı tutmayabilir.

    en sevdiğin filmi hiç izlememiş, en sevdiğin kitabı hiç koklamamış, en sevdiğin şarkıda hiç göz yaşı dökmemiş olabilir.

    aynı dili bile konuşmuyor olabilir.

    senin ak dediğine o kara bile diyebilir.

    ama günün sonunda, sana sarıldığında içinde yılların kırdığı ne varsa iyileştiriyor ise , dünyanın en güzel ipeğini onun teninde, en güzel kokusunu onun boynunda buluyorsan, evlenmek için geçerli ve güzel nedenin var gibi.

    " senin bir yönün var, orada durur yaşarım"
    (bkz: turgut uyar)

  • odanın tek bir düzende olmasıdır. dolabı 3 cm yana mı kaydırsam? yok olmadı. 1cm? ya da yatağı sağa çevirip masayı mı atsam!? ya da yatağı atmalıyım masa daha rahat bence!?

  • - at kaç para biliyon mu yiğenim...

    yıl 2008 eskişehir

    vakti zamanında öğrenciyiz, şimdi adını vermeyim ama bilen bilir ucuz yemek için gidilen yerlerden birindeyiz. arkadaşlar ve ben toplamda dört kişi oturmuş önce çorbalarımızı içmişiz. sonra ben ve bi arkadaşım ciğer tava ve pilav, birimiz ıspanak, birimiz ise az tas kebabı ve pilav siparişi verdik.

    tas kebabı yiyecek olan arkadaş çömez. hem şehre hem okula hem mekana yeni yeni alışan bir genç. neyse siparişler geldi yemeğimizi yedik. kasaya gittik sıra sıra herkes yediğini öderken en son çömez arkadaş tas kebabının fiyatını öğrenince (3.5 tl) şaşırdı.
    çömezliğini belli edecek ya illa "eheuhuee amca ya tas kebabını at etinden mi yapıyonuz ehuhee" dedi.

    kasada duran yaşlı bey amca gözünü çömeze dikip "at kaç para biliyon mu yiğenim" diyince çömez arkadaş liyakatını alıp çömezlikten eskişehirliliğe yükseldi.

    gel zaman git zaman o masada yemek yiyenlerden birisi belediyede işe girdi.
    o lokantanın aracının eskişehir girişinde paketlenmiş halde bir ton köpek eti ile yakalandığını haber aldı.

    ve o gün biz de anladık ki at eti köpek etinden pahalı.

  • bir ankaralı olarak şunu söyleyebilirim ki; ankara'nın en meşhur yemeğinin simit olmasından daha az içler acısı bir durum. en azından onlar ekmeği kesmişler araya protein falan koymuşlar hacı. biz direkt nişastayı dayıyoruz.

  • istediğiniz kadar emare yazın hatta buna aldatma, aldatılma da dahil bir çiftin boşanacağını göstermiyor. kimse konfor alanından kolay kolay vazgeçmiyor. çevremde duyduğum o kadar hikaye var ki. insanlar gelip gelip dert yanıyor eee boşan o zaman diyorum. sen bekarsın anlamazsın diyorlar.

    boşanma konuşması yapılırken hüngür hüngür ağlayıp kadına yalvarıp kararından vazgeçiren erkek duydum, her gün ağlayıp zırlayıp kafeste yaşıyorum kırıp çıkmak istiyorum diye dert yanan kadınların iki gün sonra kocisiyle mutlu mesut yaşadığını gördüm.

    binlerce emare yazılabilir belki buraya hiçbirisi boşanmak için yeterli değil. kimse konfor alanından kolay kolay vazgeçmiyor. geçebilenlere, cesur olup hayatına devam edebilme kararlılığı gösterenlere selam olsun.

  • yanlış soru. çekiyor.

    bak şimdi, troll falan demeden anlatıyorum. kütle çekim kuvvetini f = g.m1.m2 / d^2 ile hesaplıyoruz. yani etkileşimde bulunan iki cismin kütlelerini evrensel çekim sabitiyle çarptıktan sonra, iki cisim arasındaki uzaklığın karesine bölüyoruz.

    evrensel çekim sabitinin değeri, mks sisteminde 6.67 × 10^(-11)

    google'dan ortalama ağırlıklara şöyle bir baktım. bir karpuzu uç değer sayılabilecek şekilde ortalama 7 kilo alalım ki çekim gücü en yüksek olsun. elmayı da büyük boy seçip ortalama 150 gram alalım. bu da kilogram olarak 0.15'e eşit.
    şimdi formülde, pay kısmında bulunanların hepsini çarparsak yaklaşık 7 x 10^(-11) çıkar. aradaki mesafeyi de küçük alalım ki sayının tamamı en büyük olabilsin. mesela aralarında 1 cm olsun. mks sistemi gereği metreye çevirirsek 0.01 eder. karesini alırsak ve ilk bulduğumuz değere bölersek elde edeceğimiz son sayı 7 x 10^(-7) olur. yani 0.0000007 newton. karpuzun elma üzerindeki kuvveti bu kadar. elma da karpuza buna eşit ama bununla zıt yönlü bir kuvvet uyguluyor. yalnız bu esnada ikisi de yeryüzü tarafından aşağıya doğru, daha büyük bir kuvvetle çekiliyorlar. dolayısıyla elmanın, dünyanın çekim kuvvetini yenerek karpuza doğru gitmesinin imkânı yok.

    evet, huzura erdin mi bunu öğrenerek sayın yazar?

    edit: bir arkadaş entry'de ciddi bir hata olduğunu ve kütle çekimini bir mıknatısın kolayca yendiğini söylemiş. aslında söylediği "kütle çekim en zayıf kuvvet" gerçeği, benim söylediğimi çürütmez, destekler. elektromanyetik kuvvet, kütle çekim kuvvetinden güçlüdür ama karpuz ve elma manyetik özellik göstermez. dolayısıyla kütle çekiminden daha ağır basan bir etkileşimleri yok. muhatap oldukları ve yenmeleri gereken makro boyutlu tek temel kuvvet kütle çekimi. bu durumda bileşke kuvvete bakarız. o da yer çekimi lehine olur.

    sürtünme zaten her türlü harekette hesaba katılması gereken bir şey ama başlığın konusu bu iki cismin birbirine çekim kuvveti uygulamadığı iddiası olduğuna göre daha derin hesaplar yapmaya gerek yok bence.