hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: otobüsle memlekete gidiyorum.

    entry: otobüste wi-fi yokmuş ben de telefonu modem olarak açtım adına arabanın plakasını yazdım. millet sürekli muavine wi-fi şifresini soruyor adam delirecek az kaldı aq.

  • son günlerin popüler yatırım aracı. ciddi prim yapmasına rağmen hakkettiği gibi manşette yer bulmuyor daha önemlisi gümüşü yukarıya taşıyan ana dinamik basit bir emtia primlenmesinden daha fazlası hakkında işaretler veriyor ki bu finansal piyasalarla ilgilenen veya ilgilenmeyen herkesi ilgilendiriyor yine ilginç bir şekilde bu hikayeden gümüşle ilgilenenler dahil kimse pek bahsetmiyor.

    son günlerde kıymetli madenler şova kalkmış durumda; altın nominal olarak tarihi rekorunu kırarken gümüş aslında altına göre çok daha güçlü primleniyor; gümüşün değeri 4 ayda ikiye katlandı ve bu büyük primin çok önemli bir kısmı son iki haftada gerçekleşti. bugüne çift haneli karla başlayan gümüşte 26 seviyelerinde kar satışı geldi ve emtia eksiye geçti fakat son iki hafta %25 civarında prim yapmış bir emtiadan bahsediyoruz.

    geçmişe gidersek altının primlenmesi 2018'in sonlarında başladı ve altın ile beraber hareket etmesi beklenen gümüş 2018'den beri teknik olarak çok daha fazla potansiyel taşıyor olmasına rağmen yatırımcısına sürekli olarak altına oranla daha az prim getirdi; yaklaşık 2 senedir gümüş onlarca defa önemli teknik seviyelere geldi ve her defasında yatırımcısının heyecanını boşa çıkardı bu sebeple de yatırımcısını kendinden soğuttu diyebiliriz.

    geçtiğimiz haftalarda gümüşteki büyük potansiyel dikkat çekiyordu ama ''öğrenilmiş çaresizliğin'' de etkisiyle takipçileri bile artık buradan uçacak demeye çekiniyordu fakat avrupa'dan gelen 750 milyar avroluk destek paketi haberi gümüşü çok güçlü şekilde destekledi ve yıllardır birikmiş olan potansiyelin hızla gerçekleştiğini gördük.

    avrupa'dan gelen haber kıymetli madenleri neden ilgilendiriyor ve daha büyük potansiyeli anladığım kadarıyla şurada ayrıntılı şekilde yazmıştım; okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim (bkz: #110560667)

    avrupa'dan gelen haberde hak ettiği değeri görmeyen ama devrimsel bir yenilik olan ''yeşil ekonomi'' nüansı gümüşü yukarı taşıdı; haberlerde yeterince ilgi görmedi ama avrupa birliği ülkeleri aldıkları kararla yeni destek paketinin en az 1/3'nün yeşil ekonomi projelerinde kullanılmasını şart koştu. bahsettiğim projelerde kullanımı yüksek olan gümüşe talebin artacak olması gümüşteki rallinin ana hikayesi oldu. (temel hikayesi diyelim.) şunu da eklemek gerekiyor, yeşil ekonomi anlayışında bu güçlü değişim sadece bir emtianın spekülatif olarak değerlenmesinden çok daha fazla yenilikleri de işaret ediyor olabilir. (yeşil ekonomi nedir)

    gümüşe dönersek dünyanın diğer büyük ekonomik bölgesinde de ''yeşil ekonomi'' kaynaklı önemli bir gelişme olabilir; abd'de seçimlere üç ay kaldı ve anketler trump'ın şimdilik gidici olduğunu gösteriyor. (abd seçimleri son durum) trump'ın yeşil ekonomiye yaklaşımı komplo, yalan düzeyinde... abd'i paris iklim anlaşmasından çekmiş bir yöneticiden söz ediyoruz, diğer tarafta ise güçlü bir yeşil ekonomi ajandası olan demokratlar var. abd seçim sonuçları (yeni başkan ve en az başkan kadar önemli olan senato dağılımı) gümüş üzerinde önemli düzeyde etkili olabilir.

  • kullanılan 80x120 euro palet 20 tl civarında, tekerlek takılmış, tahta araları sıklaştırılarak ve altı doldurularak modifiye edilmiş. zımpara ve cila da cabası. maliyeti 40-50 tl olmuştur. işçilik, lojistik, depolama hariç.

    10 lira maliyetli tişörtü 100 tl'ye satanlara göre bence fiyatı uygun. tarz duruyor.
    almam ama alana da avanak demem.

  • vay be, yıllar önce recep ivedik serisi başladığında, recep ivedik figürü; kaba sabalığın, cahilliğin, barbarlığın temsilcisiydi.

    aradan geçen 20 yılda toplum o kadar geriye gitti ki, şimdi recep ivedik figürü, toplumdaki kültürel ortalamanın ilerisinde kaldı, doğa için mücadele eden, rantı ve ekonomiyi eleştiren, aktivist biri oldu.

    debe editi: sonbaharın güzelim yağmurları, güzel ve yalnız ülkemin onurlu insanlarına umut olsun.

  • amerikalı antropolog edward t. hall'n etimolojiye kazandırdığı bir kelimedir.vücudumuzun etrafında çevrelediğimiz görünmez bir halkadır. nasıl bir ülkenin sınırları varsa, devlet o sınırlarından içeri izinsiz girilmesini bir şekilde engelliyorsa, insanlarda da böyledir.
    15-45 cm ----------mahrem
    46-1.22 cm--------yakın
    1.22-3.6 m---------uzak
    3.6 ve üzeri------- kalabalık

    cm oranlarından da anlaşıldığı gibi, mahrem olarak adlandırılan bölgeye sevgilimiz, ya da çok yakın dostlarımızla paylaşırız. tabi bir de bize zarar vermek isteyenlerle. gelip de gırtlağımızı sıkmak isteyen insan da bu bölgeye girecektir. tanımadığımız insanlar bu bölgeye girdiğinde vücudumuz fizyolojik tepkiler verir.
    yakın mesafe, eş-dost kısmıyla paylaştığımız bölgemizdir. kişisel bölgemizdir.
    uzak, sosyal bölgemizdir. iş yerine gelen müşteriler, bakkal vb. insanlarla paylaşmak zorunda olduğumuz alandır.
    kalabalık diye adlandırılan da ortak alanımızdır. insanın kendini en güvende hissettiği alanlardan biridir.

  • “bir politikacı ‘evet’ diyorsa, aslında ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, ‘hayır' demek istiyordur. ‘hayır’ diyorsa da, gerçek bir politikacı değildir. bir hanımefendi ‘hayır’ diyorsa, ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, aslında ‘evet’ demek istiyordur. bir hanımefendi ‘evet’ diyorsa, o gerçek bir hanımefendi değildir."

    sebastián pinera *

  • flaşbakınla bi 15 yıl öncesine dönelim. sene 1997 civarı. her mahallede kesif bok kokulu atari salonları ve içinde cıvıl cıvıl bir nesil. gözleri dönmüş bir şekilde adukent, apargat çekenler, mustafa'yla kadillağa binip kendini miami'de sananlar, mortal kombat, tekken önünde bekleşen zayıf, çelimsiz bir elde ekmek arası domates peynir bebeler... işte bu nesil.

    bizim buralarda ne hikmetse atari salonlarındaki aletlerin jeton giriş yeri köşeli değildi. bildiğin düz, yuvarlak bir delik anlayacağın. adam jetona 100 kuruş istiyor o zamanlar. lan it, 100 kuruşu bulsam gidip max, panda stix neyim alıp yerim, içinden beleş çıkar bir daha yerim. para mı basıyoruz biz? hah tam bu soruya müteakip benim jeton düştü. köşeli değildi tabi. ablamın para koleksiyonu kutusu richie richin gözlerindeki dolarlar gibi parladı bende. içinde yıllarca biriktirilmiş madeni para koleksiyonunu çekmeceden bulmamla birlikte soluğu atari salonunda alıp hunharca katletmem, ablamda yıllardır "bu benim koleksiyonlarım nerde gören var mı?" sorusuna dönüşmüştü tabi. ama günler haftaları haftalar ayları kovaladıktan sonra iktisadın en mühim konusu kıt kaynaklara yenik düşmüş, sadece domates peynirli ekmeğimle "bi el versene bak ben geçerim senin için" gibi dravdan laflar etmeye başlamıştım.

    11 yaşlarındaki bu veletler için çareler bitmezdi yine de. bisikletlerin fren telini delikten sokup çıkarmak suretiyle sınırsız hak elde edebileceklerini anlamaları çok da zor olmamıştı. matematikte ilk defa x görüp saatlerce bu x ne lan diyen bu gençler bisiklet teliyle saatlerce atari oynuyordu.

    taa ki baba atari salonunun kapısında eller cepte dikilip, o dayaktan beter bakışlarıyla seni süzene kadar... kafa yere çevrilir ve salya sümük eve gidilirdi. hakkını helal et amca. her akşam o kasayı açtığında gördüğün suudi dinarları, avusturya şilinleri için beni affet.

    zorunlu edit: bazı arkadaşlar suudi dinarı olmaz demiş. arkadaş 12 yaşındaydım aklımda öyle kalmış. 15 yıldır ne suudi arabistan parası gördüm ne gazetelerin ekonomi sayfasını açıp suudi parasını merak ettim. sikimde de değil zaten :) . dinara sokim mustapha'ya bişey olmasın.