hesabın var mı? giriş yap

  • benim evliliğimde çocuklardır.

    biri sekiz, diğeri altı yaşında iki vahşi erkek besliyoruz. eşim için hiçbir problem yok, çocuklar mükemmel. özellikle büyük çok zeki. fakat benim için boşanmanın eşiği. iki çocuk da o sevimli hallerinden bu noktaya nasıl geldi çözemiyorum. eve girmek istemiyorum artık.

    en son büyük olanı, küçüğe kedi maması yedirirken yakaladım. önlüğünü de taktırmış, itinayla mamaları kaşığa tek tek koyup besliyor. vurmadım. kaç tane yedirdiğini sordum, güldü; ama yine vurmadım. yemeğini aldım diye küçük ağlamaya başladı bu sefer.

    arkadaşlarım özgür eğitim, özgür okul, ekolojik pedagoji muhabbetleriyle başımın etini yedi. iyi dedim, okudum hepsini. güzel tamam da sanmıyorum dedim. büyüğü müfredat dışı, bahsi geçen referanslara dair eğitim veren özel bir okula gönderiyorum. ağaçlar altında ders, doğa gezileri, atölyeler falan. ikinci ayında okula çağırdılar. bir sıkıntısı mı varmış evde? anlatmak ister miyiz? var. kardeşine kedi maması yedirip mobilyaları kırıyor. ağaç falan yaramamış. bahçeye bağlasalar sesimi çıkarmam. çocuk da iki ay çıkarmaz, sever. hoşuna gidiyor böyle acayip şeyler. bi ara eğitim videoları izlerken önüme köpek eğitim videoları çıktı. eline ödül maması koyup burnuna tutuyor köpeğin, o da oturuyor. aldım çikolatayı gittim yanına, burnuna doğrultup otur, dedim. kaçtı gitti.

    keşke şimdi hiç değilse büyük olanı alıp otuz iki yaşında falan geri getirseler eve.

  • bir akademisyenle birlikte olduğum dönemde bu mailden bana da gelmiştir.

    işi komik kısmı, "dosya ektedir..." yazıyordu.

    ekte de 3 sayfalik bir word dosyası vardı. 5 satırlık bir cevap atmıştım. neden 5 satır yazıp saygısızlık ettiğime dair 1 sayfalık daha word dosyası yollamisti...

  • platformlardaki az sayıdaki orijinal işten biridir.

    özellikle dördüncü duvarın sadece bir bakışla yıkılmasını çok beğendim.

    --- spoiler ---

    fleabag, çeşitli anlarda kameraya konuşarak dördüncü duvarı yıkıyor.
    bu anlar, bazen o sırada gördüğümüz ama hatırlamadığımız bir karakteri hatırlatmak oluyor.
    bazen de durumla ilgili kendi hislerini paylaşmak oluyor.
    ara sıra da -ki bu favorim olur- sadece bir bakışla tepkisini göstermek oluyor.
    bunları yapmasının nedeni ise anlatacak bir hikayesi olması ve bunu biz izleyiciye kendi bakış açısından anlatmak istemesi.

    iyi de neden diğer herkes bu anları görmezken peder görebiliyor?

    1.
    çünkü fleabag kameraya dönüp konuşurken aslında orada olmayan bir şeye konuşuyor. orada izleyici varmış, onu dinleyenler varmış gibi düşünüyor.

    peder de öyle sayılır. çünkü peder de sürekli tanrı'yla, yani orada olmayan birisiyle konuşuyor.

    diziye göre, aynı dertten muzdarip iki insan ancak birbirini anlayabilir.
    bu yüzden her gün dua ederek tanrı'yla konuşarak dördüncü duvarı yıkan bir peder ancak dördüncü duvarı yıkan bir başkasını anlayabilir.

    finalde fleabag, kameraya bakarak "gelme" gibi bir şey diyor. çünkü hikaye burada bitiyor. daha doğrusu bizimle paylaşmak istediği hikayesi...

    2.
    bir yorumum daha var bu konuyla ilgili.
    fleabag'in tüm ilişkileri fiziksel. hiçbirisine karşı bir duygu beslemiyor.
    ama pederden gerçekten de hoşlanıyor. peder de ondan hoşlanıyor.
    bu, bize anlatılan kadarıyla daha önce olmayan bir şey.
    bu aşk, ikisinin de duvarlarını yıkmasını sağlıyor. ikisi de birbirlerini o duvarlar olmadan görüyor.
    fleabag'in kameraya bakarak dördüncü duvarı yıkmasını peder'in görmesi de aslında fleabag'in ördüğü bir duvarın yıkılması.
    peder'in fleabag'le birlikte olması da onun inancını ve kiliseye olan bağlığının yıkılması.
    dizi -belki de- aşk duvarları yıkmaktır diyor.

    --- spoiler ---

  • bulşit

    papa bile "bilim, evrim falan bunlar güzel şeyler." derken senin ders müfredatlarında evrimin yeri küçülüyor.

    papa diğer ruhban sınıfı üyelerinin aksine "gösterişten uzak olayım" derken sen 1000 odalı saray yaptırıyorsun.

    papa bir dinin en yüksek konumundaki insan olarak "iyi ateistler de var. belki cennete bile gidebilirler." derken senin ateistlerle ilgili yorumların "bunlar ateist"ten öteye gidemiyor.

    papa vatikan'ın tabusu sayılan çocuk taciz/tecavüzleri konusunda yüksek sesle konuşurken sizin yaklaşımınız "tecavüze uğrayan doğursun" şeklinde oluyor.

    daha sayayım mı, bence saymayayım. kendini halife ilan eden o terörist pezevenk bile papaya daha çok benziyordur.

  • bir yıla yakın zamandır kullandığım cihaz. gs1000.

    daha önce başka bir tane vardı, memnun kalmamıştım.

    alacaklara faydam olsun:

    - full hd dışında bir cihaz almanın anlamı yok.
    - çift yönlü (hem camdan dışarı hem arabanın içini çeken) cihazlar saçma, çünkü iki kayıt yapmıyor, hd ekranı yarıdan bölüp tek kayıt yapıyorlar. iki tarafın da ya yatay çözünürlüğü ya görüş açısı düşüyor tabii.
    - kameralar o kadar geniş açı ki, sonuç hafif balık gözü. ortaya yakın olaylar çok daha detaylı görülebiliyor, yanlar biraz bulanık. plaka okunurluğu görüş alanının ortasında en çok 3-5 araba boyu.
    - gps'lisini almıyoruz. oldu ki aldık, hız göstergesini kapatıyoruz. görüntüleri polis ya da sigorta şirketine iddianı kanıtlamak için vermeye kalkarsan kaçla gittiğini bilmelerini istemeyebilirsin.
    - en önemli özellik: bu aletler 2-5-10-15 dakikalık video klipler halinde kayıt yapıyor. bir klipten diğerine geçerken atlama olmaması en iyisi. 1-2 saniyeye kadar da eh işte. daha uzun süreler kötü. (gs1000 class 10 microsd ile atlamasız. öncekinden şikayetim 5-6 saniye atlamasıydı.) olayı araya denk getirirsen cihaz bir işe yaramaz.
    - g-sensor ve hareket algılama cihazın davranışını etkiliyor. hareketsizken kayıt duruyor. yeniden hareketin algılanması ve kaydın başlaması bir saniye kadar sürüyor. buradaki sıkıntı: dururken bir şey olursa kaydı yok. bellekte yer kalmadığında video klipleri eskiden başlayarak silen bir cihaz almak ve kayıt işlemini kontak açmadan kontak kapatmaya kadar kesintisiz ayarlamak en güzeli.
    - kontak olayına gelirsek: cihazla uğraşmamak için, kapalı unutmaya karşı kontak ile çalışmaya başlaması önemli. çoğu model gücünü çakmaktan alıyor. aracın elektrik sistemi garip bir şey değilse, kontak çevrildiğinde çakmağa elektrik verildiğinde kamera otomatik kayda başlıyor. kontak kapatıldığında da ayarlanabilir bir süre içinde kayıt durdurulup cihaz kapanıyor.
    - ses kaydı genelde boktan ama çoğu cihaz sinyal sesi duyulabilecek kadar kaydedebiliyor.
    - anladığım kadarıyla rusyada kasko için şart koşuyorlar, en büyük pazar orası. cihazların çoğu "by default" rusça kurulu geliyor. aldığın yerde çevirtmezsen rusça menüden deneye deneye ingilizceye çevirebiliyorsun. kalite cihazlarda türkçe desteği daha görmedim.
    - çin malından korkma. yalnız vantuz ve bağlantı aparatlarını kontrol etmek lazım alırken, parçalarda boşluk, sallantı ve arıza olmasın.

  • bazı serseri ruhlu futbolcular vardır ki iyi oynarlar, yetenekleri yüksektir, değişik kabiliyetleri vardır, stardırlar, piçlik yaparlar, taraftar bu adamları çok sever ama böyle adamlar genelde sorunlu olurlar, kırmızı kart görürler, hocaya posta koyarlar, rakiple dalaşırlar, takım arkadaşlarıyla kavga ederler, özel hayatları yüzünden formlarında iniş çıkışları çok olur, iki güldürür, bir ağlatırlar taraftarı. her şeyin güzel gittiği bir maçta gider kırmızı kart görürler. günün sonunda kârda mıyız zararda mıyız anlamazsın. misal quaresma böyle bir adamdı.
    drogba'yı hatırlayın. büyüklüğü ve katkısı tartışılmaz bir figürdü. ama ucl de chelsea maçlarında frikikte 45 metreden kaleye şut atacak kadar kendine oynardı. egosunu tatmin ederdi.

    icardi, pic mi, evet pic. ırz düşmanı mı, ırz düşmanı.

    ama adama bakıyorsun adam tepeden tırnağa safi efendi takım oyuncusu. sanırsın ergün penbe amk. takım arkadaşlarına çok saygılı, rakibe ve hakemlere karşı zarif, ince. takım şampiyon olmuş, bu gitmiş ankaragucu oyuncularını tek tek tebrik ediyor. okan'ı, okan'ın oğlunu sırtlıyor. bunun çeyreği kadar kariyeri olmayan adamların havasından yanına yaklaşılmaz. en küçük bir kibrini görmedim, sıfır efo, adam dogru dürüst sarı kart bile görmedi. kral top oynadı, örnek sporcu gibi davrandı. güzel izler bıraktı. büyük yetenek, devasa bir karaktermiş hakikaten, üstelik bu adam kiralık olarak bizde, sanırsın metin oktay. öylesine bir aidiyet. dünkü kutlamalara bakın, koca koca adamlar "aşkın olayıım" diye bağırıyor.

    açın maç videolarını durdura durdura futbol uzmanlarına izletin, adam her pozisyonda en doğru kararı veriyor. yüzdeye vursan, 100 pozisyonun 98 inde doğru olanı yapmıştır, o derece rasyonel. pas verilecekse pas verir, şut cekilecekse şut çeker, doğru tercihi hep yapabilen birisi. bu kadar efektif oynayan adam görmedim ben. her hareketi buram buram kalite kokuyor. adamı karısı seviyor, çocukları seviyor, sevgilileri seviyor, milyonlarca taraftar seviyor, rakipler bile seviyor. bir messi sevmiyor. o da karısını kapar diyor korkuyor zahir. neyse dağıtmayalım. buralara gelir, iki gol atar, 3 maç sakatlanır, 5 maç kırmızı görür, rakiple dalaşır, arkadaşlarıyla kavga eder sonra çeker gider diye düşünüyordum, adam korkunç disiplinli ve tutarlı oynadı. bir penaltıda laubalilik yaptı diye hemen yanlışını anladı ve sonraki penaltılarda ağları yırttı.

    neticeten 120 yıllık kulüpte, kusursuz bir performans sergileyip, güzel hatıralar bırakan ender futbolculardan biri oldu.

    abartmıyorum, bugün bile takımdan ayrılsa kendisinin ismini gs tarihinin ilk 10 ismi arasına tereddütsüz yazarım.

    edit: aa debe olmuş aşk adam.
    her şeyin yeterince kötü olduğu ülkede yüz güldüren ender kişi ya da şeylerden biri.
    tekrar edeyim;

    "aşk adam"

  • anlattığı şey o kadar ilginç, skandal, şaşırtıcı ki ben ağzım açık okudum ama bizim magazin meraklıları hala dalga peşinde. bu kadar gerizekalı bir dönem daha olmamıştı. adam ülkenin başbakanının kasedi sayesinde başbakanla pazarlık yapıp hapisten çıkıp 5 milyon dolar da para aldığını söylüyor, böyle birşey dünyanın hiçbir yerinde yok, kolombiya, meksika, afrika hiçbiryerde yok, olmadı.

  • eger fotografci fotograf çekmez, kuafor gelin başı yapmaz ise, düğün salonu sahibi gelinin yaşına bakıp küçük ise salonu vermez ise, bu düzeni degiştirebiliriz. yasalar istedigi kadar yaşı kücültsün toplum ne derse o olur tebrik ederim

  • "cem yılmaz'ın kar-zarar hesabı yaparak film çektiğini zannetmiyorum"

    doğru cem yılmaz filmleri kar için çekmez. sevenleri kavuşturmak için film yapar. o yüzden 400 tane ayrı programa konuk oldu. cinemaximumla falan izleyiciler için kavga etti, kar için film çekseydi bunu yapar mıydı hiç? cem yılmaz bir sinema şövalyesidir. akıllı olun.

    kafanizda çok ideallestirmeyin hiçbir kişi ya da olguyu. herkes cebine bakar, kalan şeyler talidir.

    not: filmler bence başarılı.

  • beşiktaşımın 5-1 kazanarak ,
    10 maç yapsalar 10 galibiyet alacaklarını düşünen kasımpaşalı yöneticiye ,
    spora ya da rakibe saygısı olmayan donk isimli ahlaksıza ,
    tayyip diye inleyip duran kudurmuş kasımpaşa taraftarcıklarına ve bu siyasi söylemi kısmayan lig tv ye ,
    emenike daha çok üzülmesin diye kart göstermeyen hakeme ve bunu destekleyen mhk ile federasyona ,
    sözlükte öten galatasaraylı efendilikten nasibini almamış ergen trollere
    koyup geçtiği bir maç olmuştur.

    şampiyon oluruz olamayız bilemem ama bu maçın anlamı budur.

  • adam yardır yardır gelen sorulardan sonra demiş ki: ''uçakta türk var mı bilgimiz yok. arkadaşlarımız araştırıyor. olumlu ya da olumsuz bir şey şu anda söyleyemiyorum. umarım yoktur"

    lan gerçekten mal mısınız amk ? adama türk yolcularla ilgili sorulmuş. o da temennisini bildirmiş. umarım hepsi türk yolculardır mı deseydi yani ?

    hayır akp ' den zerre hazzetmem ama haberi daha doğru düzgün okumadan adamın lafını cımbızla çekip linç etmeyin.

    siz olsaydınız ne açıklama yapardınız hakikaten merak ediyorum. nerenizle okuyorsunuz haberleri gerçekten bilmiyorum.

    edit: şunu eklemeyi unutmuşum eksik kalmasın. adamlar öncelikle merak içerisinde olabilecek türk yolcu yakınlarını düşünerek yapmıştır muhtemelen bu açıklamayı.

    sizin bir yakınınızın o uçakta olma ihtimalini düşünün ! hele de fransa cumhurbaşkanı tarafından türk yolcuların olabileceği yönünde bir beyanat verilmiş. tedirginlik yaşayan binlerce insan var türkiye'de belki de. ve adamdan alelacele birşeyler söylenmesi istenmiş muhtemelen. şu şartları göz önünde tutunca bunun yerine ne söylenmeliydi anlayamıyorum.

    nefes almadan yapılan muhalefet anlayışına yuh diyorum.

    ya benim yazım debe'ye girmesin. öyle bir derdim yok. ama bu başlığın ilk entry'si debeye girecekse daha da yazmayayım ben bu sözlükte