hesabın var mı? giriş yap

  • bu şehirde dedeleriniz veya onların babaları akıllıca iş yapıp onlardan size, sizi diğer insanların önüne geçirtebilecek kadar bir taşınmaz miras bıraktıysa işte o zaman istanbul dünyanın en güzel şehri oluyor. ama siz dımdızlak kendi çabalarınızla bir şeyler yapmaya çalışıyorsanız da işte o zaman da bu şehrin kaosunda kaybolup gidiyorsunuz.

  • bence zordur ya. vallahi bak. var benim böyle bi tanıdığım. evlendi sonra bir de aşık olmadığıyla. aşık olduğu ona yar olmamıştı çünkü. sanırım o da "benim sevdiğim beni sevmiyorsa ben de beni sevenle beraber olurum"* diye düşündü.

    mesela hayal kuracaksın. insan kendiyle ilgili hayaller de kuruyor elbet ama 2 kişilik hayaller daha bi tadından yenmiyo. sevdiğin biriyle olursa tabi. ama aşık değilsin işte. ne zevk alıcaksın ki o hayalden? insan kurmaya üşenir.

    mesela bişeyine sinirlendin diyelim ki. seven insan görmezden gelir, kabullenir, geçiştirir falan. sen hem sinir olmuşsun hem de aşık değilsin, napcan? insan sevdiği kişiye daha fazla tolerans gösterir. peki ya sevmediğine?

    ailesiyle oturup kalkman lazım. ben sevmediğim adamın annesine "annem" babasına "babam" gözüyle bakamam heralde. kendi annem-babamla aynı evde yaşadığım halde gün içinde illa ki ararım naptınız ne ettiniz diye, onları aramak istemem ki? ailesini benimseyebilmek için adamı sevip benimsemek lazım önce.

    arkadaşları var bir de. arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanmıyosam sırf onun hatrı için katlanabilirim. ama işte sevmediğim bi insan için hatır gönül falan bana biraz yalan geliyo.

    zaten bir defa geliyoruz bu dünyaya. bu eziyeti çekmeye değmez. ömür boyu yalandan mutluluk sahneleri pozlamanın manası yok. feysbuka boy boy gelin-damat fotoğrafı koyunca mutlu olunmuyo. -muş gibi oluyo.

  • bir psiko-cerrahi türü. geliştiren, insanlar üzerinde ilk uygulayan ve hatta bu çalışmaları için 1949 nobel ödülü kazanan antonio egas moniz'dir. beyindeki bir takım bağların kesilmesi işleminin köpek ve maymunlar üzerinde uygulandığını duyan moniz, portekiz'de çalıştığı akıl hastanesinde bu işe girişmeye karar vermiştir. ilk hastası 63 yaşında, yoğun depresyon ve anksiyete yaşayan bir bayandır. ameliyatın hastanın şikayetlerinde kesinlikle iyileşme sağladığını kaydetmiş, ne ki hastayı takip etmek ya aklına ya da işine gelmemiştir. moniz'e yöneltilen eleştirilerden biri de, kayıt kuyut tutmaması dolasıyla da lobotominin uzun vadeli etkilerinin en çok uygulandığı yıllarda karanlıkta kalmasıdır.
    günümüzde ancak diğer tüm tedavi yollarından bir sonuç alınamazsa uygulanmaktadır.
    daha ayrıntılı bilgi için okuyunuz: opening skinner's box

  • william wallace hakkındaki ilk hikayeyi, yaşayıp ölümünden 169 yıl sonra, kör harry diye bir ozan yazmış. ancak bu hikayede pek tabii ki tarihi yanlışlıklar varmış.

    william wallace, alan wallace adlı bir soylunun oğluymuş ve babası zenginmiş hacılar. zamanına göre eğitimli bir savaşçıymış. filmdeki gibi fakir bir çiftçi değilmiş yani. yalnız kendisinin şanssızlığı second son olması, yani bir abisi varmış ve ünvan ve toprak pek tabii ki abisine gidiyormuş. bu çocukçağız da hayatını kazanmak zorundaymış yani. tarihi belgelerde adına ilk olarak bir criminal raporda rastlanıyormuş. şarap çalan birinin yanında görülmüş. hırsızmış ya.

    kör harry'nin şiirine göre, wallace karısının ingiliz şerifince öldürmesi üzerine başkaldırıyor. ancak bu şiirin ilk baskılarında karısından hiç bahsedilmiyor. hatta wallace'ın evli olduğuna dair hiç kanıt yok ve hiç çocuğu da yok. zamanında bi aile, para verip şiiri tahrip ettirerek kendisini onun soyundan göstertmek istemiş. ortaçağ yazmalarına göre, 1297 yılında, richard diye bir şövalye ve william wallace, ingiliz şerifini öldürmüş. wallace, lider değilmiş. şövalye richard'dan emir alıyormuş.

    iskoç erkekleri, o zamanlar kilt giymezlermiş. onlar daha sonra icat edilmiş. aslında ingilizlerden farklı bir giyim tarzları yokmuş. yüzlerini maviye de boyamazlarmış. stirling savaşında da filmdeki gibi kıyafetler yokmuş. ve stirling'de de komuta aslında onda değil, andrew diye başka bir şövalyedeymiş. nehirde kıstırmışlar adamları. pusuya düşürmüşler. stirling kalesindeki kazılarda, dokuz savaşçı çıkarmışlar, beşi iskoçmuş. nehirleri geçerken, hançerli adamların atların altına girip atları öldürdüğü, üstündeki savaşçıyı aşağı çekip hançerleyip boğduğunu ortaya çıkarmışlar. çoğu iskelette, günümüzde ancak bir araba kazasında olabilecek kırıklar varmış. bu da savaşın şiddetini açıklıyordur herhalde. kıyım olmuş resmen. bu başarıdaki aslan payı andrew abimizin olmasına rağmen, kendisi savaşta ölümcül bir yara alıp ölmüş.

    wallace bu zaferden sonra, şövalyelik nişanı ve iskoçyanın koruyucusu ünvanı almış. sonrasında ingilizlerin kasabalarına vs saldırmış. ancak öyle york'a morka girmemiş yani. ayrıca prenses isabelle ile ilişkisi falan da olmamış. o yıllarda prenses fransada ufak bi kızmış.

    neyse, 1298 yılında uzun bacaklı edward kocaman bir ordu toplayıp falkirk denen yerde iskoç ordusunu savaşa zorlamış. savaşta 150-200 iskoç süvarisi, 2000 kişilik ingiliz süvarilerinin önünden kaçınca, ingilizler iskoçların ebesinin amını tersten göstermiş. savaşta sadece 2 ingiliz atlısı ölmüş ama iskoçlar perişan. wallace kıyımdan önce kaçmış. falkirk savaşını kaybedince, wallace'dan koruyucu ünvanını almışlar.

    savaştan sonra wallace, fransa kralına elçi olarak gitmiş. 1302'de edward fransızlarla, iskoçlara yardım etmeyeceklerine ilişkin bir anlaşma imzalamış. 1304'te de tüm iskoçlar boyun eğmişler. william wallace hariç. kralın diğer soylularla buluşmasına gitmeyi istemiş ama, öldürüleceğinden korktuğundan gitmemiş. sonra iskoç soyluları bunu kumpasa getirip yakalamış. edward tarafından ihanetten yargılanıp suçlu bulunmuş. londrada asılarak öldürülmüş, cesedi dört parçaya ayrılarak çeşitli yerlerde sergilenmiş.

    kör harry, wallace'ın hikayesini, iskoç-ingiliz savaşını körüklemek için yazmış. çünkü kral 3. james'in barış yapmasını istemiyorlarmış. zamanın iskoç soyluları, sınır ötesi bir savaştan çok kar ediyorlarmış. böylece savaş propagandası olarak wallace'ı kullanmışlar.

    diğer bir şey, wallace'ın dev kılıcı olayı. sergilenen kılıç onun kılıcı değilmiş. üç farklı kılıcı birbirine ekleyip millete wallace'ın kılıcı diye yutturmuşlar.