hesabın var mı? giriş yap

  • az once cnn turkte bir muhabir ve bir koylu (ya da olay yerine yasayan bir kisi bilemiyorum) olay yerine dogru yurumekteydi. bu koylu arkadas dediki; "eskiden bu raylari kontrol eden kisiler vardi. metre metre yuruyup bunlari kontrol ederlerdi. simdi bu is taseronlasti. yol yaptik, kopru yaptik demekle..." dedigi anda cnn turk muhabiri adamin sozunu kesti ve " bu raylar yenilenmis" dedi. ustune "devlet butun imkanlarini seferber etti helikopter goruyorum" dedi. muhabirin ismi fulya ozturk'mus. sana lafim yok sayin ozturk, emekcisin sen ama yaptigin is dalkavukluk degil gazetecilik umarim farkina varirsin.

  • hayvanın hayattan bezmişliği, çaresizliği suratından okunuyor aslanlığı bile kalmamış. arapların ne kadar boş, görgüsüz ve cahil bir toplum olduğunun kanıtı gibi video.

  • le corbusier'in marsilya'daki konut birimi ve chandigarh'daki eserlerinin tarzi ve daha sonradan bu tarza yakin insa edilen yapilar icin 1954 yılında ingiltere'de ortaya atılan terim.

  • pekçok şirkette, pekçok olay ile gerçekliği kanıtlanmıştır.

    zira varolan müdürlerin, yöneticilerin yerine de kendilerinden daha yırtık, daha çalışkan, kafası çalışan alt kademe personeller geçecek kural bu. bunu istemeyen yöneticiler de potansiyele sahip personelleri şutluyor.

    kendi biriminde sırf sonradan şirkete girdi diye birim yöneticisi olmayan ama uzun vadede sağlam bir aday olan personeli saçma sapan bir şekilde işten çıkartmışlardı. sonrasında 3 kişi aldılar, meğerse adam 3 birimin işini yapıyormuş ciddi anlamda. tabi bu olayar genelde dedikodu ile dönen, yöneticilerin personeli sadece gelen dedikodular ile değerlendirdği şirketlerde yaşanıyordur.

    yönetici herşeyi bilir, yönetici bilmiyorsa senin bilmen mümkün değildir. biliyorsan da yanlış biliyorsundur. malesef bizdeki mantık bu.

  • sevan nişanyan'ın bir yazısından şirince şaraplarının öyküsü. karakterler gerçek olmakla beraber isimleri değiştirilmiş.

    1960'lı yıllarda bir gün şirince köylülerinden posta ibrahim üzümden şarap yapmayı öğrenir. posta'nın bedavadan kafa çekmenin yolunu bulduğunu gören komşuları onu kıskanırlar. o tarihten sonra şirince'de üç-beş dönüm bağı olan herkes şarap imal etmeye başlar.

    o devirde köye tek tük gelen yabancılar, evlerde dantel satan teyzelerin kendilerine kadehle şarap ikram etmesine şaşırırlar. türkiye'de misafire ayran, bulgur, çay vb. yerine şarap ikram eden başka köy yoktur. şirince'nin ünü dalga dalga yayılır.

    1990'ların başında köyün tek lokantasını işleten piç ahmet, eşten dosttan aldığı ev şaraplarını lokantasında müşteriye vermeye başlar. ancak piç ahmet köyün yarısıyla kavgalıdır. bir gün piç ahmet'e şarap veren öbür gün vermez. ya da köşede kalmış kötü bidonu kakalamaya kalkar. bunun üzerine piç ahmet işi kökten çözmeye karar verir. izmir'de yazgan şirketiyle anlaşır. yazgan'ın en ucuz malını şişelettirip "şirince köy şarabı" etiketiyle müşterisine sunar. müşteri bu köy şarabını çok beğenir. insanlar akın akın şirince'ye gelip köy şarabı içmeye başlarlar. köyün ününe ün katılır.

    piç ahmet'in yengeoğlu ve baş düşmanı olan topal recep bu duruma dayanamaz. o da izmir'e gidip sevilen şirketiyle anlaşır. sevilen'in jenerik şarabını "şirince" markasıyla satmaya başlar. ahmet'le recep marka meselesinden kapışırlar. sertleşen mücadele 1996'da tarafların köy meydanında birbirini doğramasıyla epik bir boyuta ulaşır.

    1997 yılına gelindiğinde köyde yılda 3-4 ton şarap üretilmekte, buna karşılık en az 10 ton tüketilmektedir. şirince'de kırmızı üzüm yetişmediğinden, kırmızı şarap isteyen turistleri memnun etmek için köylü teyzelerin şaraba kırmızı şalgam suyu kattıkları işitilir. köye gelen bir fransız heyetinin "fransa'da böyle şarap yok" dediği, kahve muhabbetlerinde kulaktan kulağa yayılır. şirince şarabı kendini kanıtlamıştır. artık dünya liglerindedir.

    derken hans çıkagelir. hans almandır. şirince'de organik şarap üretecek, alman pazarlarına satacaktır. köyün tek zeytinyağhanesi alelacele yıkılıp şarap fabrikasına çevirilir. hans'ın türkiye koşullarına intibak süreci başlar. önce makinalarına gümrükte el konur. türk ortağı uçan kuşa borç takıp ortadan kaybolur. jandarma gelip fabrikanın suyunu keser. sonuçta hans zor bela hisselerini satıp bu işten kurtulur. fabrika bir-iki sene düzgün şarap yapmayı dener. sonra şarabı dışarıdan getirip burada şişelemenin daha kârlı olduğunu farkeder. sonunda işi alkollü suya meyve esansı katıp "meyve şarabı" yapmaya döker.

    2004'e doğru şirince'nin yıllık ev şarabı üretimi bir tonun altındadır. üzüm suyunun plastik bidonlarda güneş altında dinlendirilmesiyle elde edilen ev şarabı, keskin aseton kokusuyla emsallerinden ayrılmakta, özel meraklıları tarafından içilmektedir. köye akın eden büyük kitleler ise, onbeş farklı etiket altında satılan değişik şirince şarapları arasında seçim yapmak şansına sahiptir. (2004)