hesabın var mı? giriş yap

  • 5 dakikalık mesafeye bile laf etmeden gelen, her seferinde kalite ortalamasını yukarıda tutmayı başarabilmiş bir girişim tabi ki hödük taksicileri sinirlendirecektir. keşke her şehirde olsa. keşke mezraya kadar girebilse.

  • kendisi new york'ta, kardeşi pensilvanya'da okumuş olan abd patentli haluk'un çıldırması durumudur.

    mağdurum da mağdurum...

  • türkçesi zafer için kaz manasına gelen winston churchill hükümeti tarafından türetilen bir motto. herkesin aklına bugs bunny gibi bir delik açmak ya da bir çukur kazmak gibi gelebilir fakat 1941 yılında söylenmiş bir söz olarak karşımıza çıktığında işin aslının çokta komik olduğunu görmemekteyiz.

    bu sözün sebebine gelecek olursak; kabaca üçüncü reich'ın atlantik savaşı'nda müttefik tedarik konvoylarını yok etmek için u-botları nasıl kullandığını anlamamız gerekir. versay antlaşması(bizdeki serv(hizmet etmek) antlaşması bence aynı kefeye konabilir) antlaşmasından sonra almanya büyük bir buhrana girmişti. tabii ki ilk öncelikle kurtarıcı olarak hitler seçilmişti, bu anlaşmanın şartlarında kaçamaklar yaparak karl dönitz'in geliştirdiği kurt kapanı taktiği ile alman denizaltılar özellikle atlantik okyanusu üzerinde bir baskı kurarak ada ülkesi ingilterenin tedarik zinciri üzerinde bir baskı yaratacaktı.

    nitekim ilk aşamada ingilizler üzerinde büyük bir baskı uyguladılar. o zaman için karl dönitz 300 denizaltı istemesine karşın hitler ve çevresinin isteği doğrultusunda üretilen 57 deniz altıyla bunu başarmışlardı. yılda yaklaşık 55 milyon ton gıda ithal edilen ingiltere'de tarihler 1941'yi gösterdiğinde u-boatlar*sayesinde bir kıtlığa gömülmüşlerdi(salatalık 35, patlıcan 40 ibresini gösteriyordu fakat onlar savaştaydı) her şey karneyle dağıtılmaya başlanmıştı ve haftalık beslenme takvimi çıkartıyordu. bir kişi için verilecek malzeme: * bir taze yumurta, 2 oz tereyağı, 2 oz çay, 2 oz peynir, 8 oz şeker, 4 oz domuz pastırması ve jambon, 4 oz margarin, et 1 şilin, süt 3 pint, 2 ayda bir 1 libre konserve, 12 oz tatlılar her 4 haftada bir şeklindeydi. ve güneş batmayan imparatorluk bir kıtlığın pençesinde dolanıyordu.

    birinci dünya savaşı sırasında 1917'de kanada ve abd tarafından uygulanan "her eve bir sebze bahçesi" kampanyası winston churchill ve ekibi tarafından ingiltere'de dig for victory(zafer için kaz) adı altında uygulanmaya başladı. ardından broşürler *dağıtıldı radyolarda propagandalar yapıldı. bunun üzerine; meydanlar, demiryolu kenarları, yol kenarları, süs bahçeleri ve çimenler, arka bahçeler gibi birçok araziyi kullanırlarken, spor sahaları ve golf sahaları çiftçilik gibi yerlerde sebze yetiştirmek için kullanılmaya başlandı.video

    sonuç olarak propaganda kampanyası başarılı oldu ve 1.400.000'den fazla kişinin tahsisi olduğu tahmin ediliyor. yetiştirilen ürünler ise patates, lahana ve bezelye, ravent, kereviz, marul, kuru fasulye, siyah kuş üzümü ile birlikte temel bir ürünlerdi. en sonunda halk başarılı oldu tabii ki zorluklar çekildi ama hep yüzler gülmeye devam etti

    sonunda yaşananlarla ilgili bir kaç örnek verelim.
    --- spoiler ---

    “14 yıllık karnemiz vardı. savaşın bitmesinden 9 yıl sonra 1954'te bitti. yiyecekler raflarda olmadığı için kimse yiyecek stoklayamazdı. insanlar farklı ürünler için farklı dükkanlarda sıraya girmek zorunda kalırlardı ve karnelerini almak için kuponları teslim etmek zorunda kalırlardı. çoğu insanın evinde buzdolabı yoktu. evin en havalı yeri olan mahzende 'et kasası' vardı. havanın dolaşabilmesi için kapısında ızgara bulunan metal bir kutuydu. 50'lerin başında babam, para biriktirmek için tuvalet kağıdı olarak kullanmak üzere gazete karelerini keserdi. büyükbabamın broadmeadow'da bir payı vardı ve bir sürü evde yetiştirilmiş meyve ve sebzemiz vardı. komşuların tavukları ve inekleri vardı ve biz de ondan süt alırdık. bir litre şişeyle kulübesine gider ve doldururduk. üstündeki kremayı alırdık ve onu da satardık. annem ve büyükannem bir sürü ev yemeği yaparlardı. hiç yoksun hissetmedim. babam 60'ların başına kadar bunu yapmaya devam ederken şikayet ettiğim tek şey gazete tuvalet kağıdıydı."barbara whitton
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    "savaş sırasında doğdum, karnenin sonunda bittiği günü hatırlıyorum ve annemin bana verdiği bir bozuk parayla şekerci dükkânına kadar koştum ve bir şerbet dab aldım ”. richard norris
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    "ıdeford'da yaşadım, tuvalet bahçenin dibindeydi, bütün cadde için bir musluk vardı, elektrik yoktu, haftada bir banyo yapmak için odun toplamak amacıyla haldon'a kadar yürürdüm. erkekler hafta sonları tavşan avlamaya gider, yumurta için tavuk besler, tüm sebzeleri yetiştirir, çiftliğe süt almak için giderlerdi .brenda creber
    --- spoiler ---

  • ertem: rasim seyircimiz demiş ki "rasim öyle esnedi ki, o esneyince cama baktım. camdan bir şey geldi sanıp korktum."
    rasim: öyle miiiii? (telefonunu kurcalıyor, ertem'in ne dediğini duymuyor bile)
    ertem: evet öyle yazmış.
    rasim: saağ olsunlaaar. (hiç anlamadı, dinlemedi bile...)

  • iyi bilmezdik. defne joy foster ı unutmayacağız. bir zamanlar fethullah taşağı yalamak modayken, ölümünün ardından su testisi su yolunda kırıldı diye yazdığı defne, o yavşaktan feto diye bahsedip linç yiyordu.

  • fiba'nin 2012'de kuala lumpur'da yaptigi toplantida aldigi kararlarin kitalar sampiyonalari icin olan kismi bu turnuvadan itibaren uygulanmaya baslayacak. 3-5 tirt karardan bahsetmiyorum adamlar sessiz sedasiz basketbolla ilgili epey ciddi kararlar aldilar. bu kararlarin eurobasketi ilgilendiren kisimlarini ve 2017'deki bu turnuvanin nasil olacagini suradaki ek makalenin de yardimiyla kisaca bir anlatalim.

    imdi evvela, 2017'den itibaren eurobasket artik 2 senede bir degil de 4 sene de bir duzenlenmeye baslayacak. yani bir sonraki eurobasket 2019'da degil 2021 yilinda olacak ve 2025 diye devam edecek.

    bunun sebebi; futbol dunya kupasiyla ayni senede cakisan dunya basketbol sampiyonasinin, her sene futboldaki turnuvanin golgesinde kalmasinin onune gecmek icin artik futbolla ayni sene degil de bir sonraki sene - 2018'deki dunya basketbol sampiyonasi 2019'da olacak - duzenlenip daha sonra 2023 seklinde devam edecek olmasi sonucu, bu senelerde herhangi bir kita basketbol turnuvasi duzenlemin zaten imkansiz olmasi.

    dahasi, basketbolda her sene bir buyuk turnuva olmasi ve oyuncularin artik yavas yavas bu turnuvalardan bazilarini sallamiyor olmasi da kita basketbol turnuvalarinin duzenlenme araliginin 2 seneden 4 seneye cikarilmasindaki baska bir etken. bununla beraber fiba birazdan bahsedecegimiz eleme gruplarini olusturarak daha uzun vadeli ve daha genis zamana yayilmis sadece yaz aylarinda degil normal sezonda da milli takim maclarinin olacagi bir basketbol seyrettirebilmek icin bu turnuvalarin duzenlenmesini 4 senede bir olarak belirledi.

    peki yeni format nasil olacak

    senelerdir sure gelen fiba formati geregi; basketbolda, futboldaki gibi tum avrupa takimlarinin katildigi avrupa sampiyonasi eleme gruplari duzenlenmez, daha dogrusu duzenlenir de turnuvaya katilan takimlarin %80'i bir onceki senedeki turnuvada elde ettikler derecelerle dogrudan bir sonraki senenin turnuvasina katilir, kontenjanda geri kalan %20'lik bos kisim icin ise dogrudan katilma hakkini elde edemeyen turkiye, italya gibi takimlar hollanda, arnavutluk gibi takimlarla gazozuna maclar yapip oyle turnuvaya gelirdi.

    fiba'nin yeni formati geregi artik hic bir takim dogrudan avrupa basketbol sampiyonasina katilamayacak. isterse son dunya kupasi sampiyonu olsun isterse son olimpiyat sampiyonu, ev sahibi haric herkes bu eleme maclarina katilacak. ayni futbolda oldugu gibi tum avrupa takimlarinin katilacagi eleme gruplari olup ic saha-deplasman usulune gore yapilacak olan maclar sonrasinda takimlar bu turnuvaya katilmaya hak kazanacak.

    peki bu durumda akla gelen ilk sorulardan biri, uzun bir periyotta oynanacak olan bu eleme maclarinda nba oyunculari ne olacak kismina gelirsek.

    eleme maclari 1,5 sene icindeki 6 periyotluk bir zaman da duzenlenecek. bu periyotlar kasim, subat, haziran, eylul, oteki kasim ve oteki subat. bu durumda ulke takimlari sadece haziran ve eylul doneminde nba oyuncularindan yararlanabilecek.(diger donemler icin nba'in bu oyunculara izin vereceginin tamamen hayal oldugu ortada)

    futbolda andorra'siyla fln toplam 53 takim var avrupa sampiyonasi elemelerine katilan. basketboldaki kayitli federasyon sayisi ise 49.

    futbolda eleme gruplarinda yapilan maclarda 53 takim arasindan avrupa sampiyonasina katilacak olan 16 takimi belirlemek keyifli oluyor da, basketbolda 49 takim arasindan 24'u belirleyecegim dedigin de o eleme turlarinin ne heyecani kalacak. yani elemelere katilan takimlarin yarisi avrupa sampiyonasina katilmaya hak kazanacak. simdi 2013'deki turnuvaya bakalim; israil, ingiltere, bosna, polonya, isvec gibi bu duzey bir turnuvayla uzaktan yakindan alakasi olmayan takimlar geliyor. eleme gruplarinda su takimlari kim zorlayacak, danimarka basketbolu mu yoksa portekiz basketbolu mu? bunlar daha beter haldeler zaten. futbolda belki 10'la sinirli olan dandirik takim kontenjani, basketbolda nereden baksan 30'u buluyor. hadi bu takimlarin kendi aralarindaki maclarini gectim, ust duzey avrupa takimlarina karsi ne yapacaklar. buradaki tek dengeleyici unsur, bu eleme maclarinin cogunda nba oyunculari olmayacagi icin, ust seviyedeki bu oyuncular yerine milli takimlar yerel liglerinde yer alan oyuncularindan takim kurmak zorunda kalacaklar. fiba'nin cizdigi pembe tabloda bu sekilde genc oyuncularin daha fazla sans bulup oynayacagi seklinde.

    elemelerden sonra, avrupa basketbol sampiyonasinin formati ayni kalacak yine 24 takimin katilip 4 grupta yer aldigi, bugunku formatin aynisiyla sampiyona duzenlenecek.

    bu arada 2012'de alinan kararlara ilgili olacak fiba'nin sitesinde yazanlar bunlar. adamlar dogru durust bir ayrinti fln bile vermemisler, tek sayfalik bir word dosyasini yeterli gormus pasalar. 2017'nin hangi ulkede olacaginin belli olmasiyla cikip adam akilli bir aciklama yaparlar herhalde.

    gelelim turnuvayi duzenlemesi muhtemel ulkelere

    turnuvayi duzenlemek icin potansiyel aday kentler arasinda 3'lu bir baltik dayanismasi (litvanya-letonya-estonya), diger bir 3'lu ama bu sefer balkanlardan (sirbistan-makedonya-bulgaristan), ingiltere, israil ve almanya'nin adi geciyor ama hatirlatalim su an icin 2017 icin yapilmis resmi bir basvuru yok.

    litvanya ve sirbistanin yakin zamanda zaten eurobasket duzenlemesi, ingilizlerin zerre basketi siklememesi ve orta dogu'nun her daim kaotik ortamindaki israil'i cikarirsak geriye almanya kaliyor.* en son 1993'te almanya'nin ev sahibi oldugu dusunulurse makul sayilir, hem de o zamn 38 yasinda olacak avrupa'nin harika cocugu nowitzki icin evinde oynayacagi efsane bir veda olur.

    biz ne mi yapariz?

    turgay'in gorev suresi 2016 eylulde doluyor, ama son 24 senenin istatistikleri kendisinin 2016-2020 arasinda tekrar federasyon baskani olacagi yonunde. mevcut federasyon-kenar yonetim-oyuncu-basin-taraftar kafasinin devam edecegini varsayarsak bu da demektir ki, 2017'de basari fln yok milli takim yine yalan.

  • facebook'un, twitter'ın falan türkiye'deki kullanıcı verilerini türkiye'de tutmak gibi bir çaba içine gireceğini zannetmiyorum. bant genişlikleri %95 azaltılırsa zaten bizim de artık onlara girebileceğimizi sanmıyorum. sosyal medyanın sonuna geliyoruz galiba ülkecek.

    gelen mesajlara göre biraz daha açıklama:

    - verileri türkiye'de tutmak demek, türkiye'de bir veri merkezi kurulması demek. bunun güvenliği, standartları, geliştirmeleri vs. zaten aylar sürecek bir süreç. üstelik herhangi bir sosyal ağ şirketi bunu kabul ederse; hemen her ülke bunu istemeye başlar. dayanak olarak da "türkiye istedi, yaptınız" derler. kimse böyle bir topa girmez. hele hele tek kanunla, sunucularına ve verilerine el konubilecek bir ülkeye değil veri merkezi, internet kafe açmaz bu adamlar.

    - türkiye temsilcisi maddesi başta masum görünüyor ama değil. yasal bir temsilci olacak. yani 72 saatte "bu hesabı sil" dediğinde silmeli, yoksa para cezası almayı kabul edecekler. reklam gelirlerini düşününce buna yanaşabilirler de, yanaşmayabilirler de.

    - %95 konusu da resmen: engelleyemiyorum, kullanılamayacak hale getireyim maddesi.

    sonuç olarak; bu kanunun geçmesi demek sosyal medyayı yok etmek demek. çünkü onların kabul etmeyeceğine emin olunan maddeler konmuş ve kullanılmayacak hale getirecek yaptırımlar var.

  • ludwig göransson'ın oppenheimer için bestelediği en nadide parça. abartısız söylüyorum dinlediğim en güzel soundtracklerden biri.
    bir fizikçinin zihnindeki merakı, endişeyi, tutkuyu ve korkuyu çok çok iyi yansıtıyor.

    can you hear the music; oppenheimer'ın öğrenci olarak geçirdiği zamanı temsil ediyor. öğrenmenin getirdiği heyecanı, neşeyi, zorluğu gösterirken filmin diğer önemli parçalarına da ilham kaynağı oluyor.

    quantum mechanics parçası ise can you hear the music'in sadece yavaşlatılmış bir versiyonu. çünkü öğrenciyken yaşadığı heyecanla birlikte her şey hızlıca akıp giderken kuantum mekaniği öğrencilerine anlatması ağır çekimdeydi, zamanını alıyordu.

    can you hear the music'i duyduğumuz filmin ilk kısmında oppenheimer'ın asıl amacının bilimin insanlara nasıl yardımcı olabileceğiyle ilgili olduğunu görüyoruz. müzik de ilerleme, umut ve parlak bir gelecek fikri canlandırıyor aklımızda.

    ancak filmin ikinci yarısında oppenheimer'ın icadının nasıl dünyanın tamamen yok olmasına yol açabileceğini gösterirken müzik farklı bir hale bürünüyor, hızlanıyor ve rahatsız edici hale geliyor. filmin sonunda çalan destroyer of the worlds bu parçanın tam tersi.

    ben dahil herkes hans zimmer & christopher nolan işbirliği görmek istiyor ama hakkını vermek lazım ludwig göransson da çok çok iyi iş çıkarıyor. sinema salonundan çıktığım andan itibaren dinlemeye doyamadım albümü.

    filmden görüntülerle güzel bi video yapılmış.

  • tam da bu yüzden cumhuriyet çok güzeldir, çünkü duvarlarda altın rengi, iğrenç, eğreti, arabesk, çirkin arapça tuğralar, sakil ve kıro altın varaklı koltuklar, etrafa yayılan korkunç, zeka seviyesi düşürücü bayık bir tasavvuf müziği çakmasıyla, haremlik selamlık akpli cahil kodaman düğünü gibi zavallıca değil, valsle, zarafetle, güzel yemek ve güzel içkiyle kutlanması gerekir. cumhuriyet medeniyettir, ince zevktir, her zaman da öyle kalacaktır.

    edit: entriyi kesip biçip mağduriyet çıkaran, sen evinde istediğin gibi kutla, kimse sokaktaki adama içki iç, illa vals yap demiyor (zaten sen de bunu biliyorsun ama mağduriyet fırsatı, ah o mağduriyetler) ama devlet erkanı bu günü olabilecek en şık şekilde kutlamak zorunda. bugün yine beni güldürerek sevaba girdiniz, aptal sizin sülalenizdir ve evet medeniyet içki içene, istediği gibi giyinene, dans edene kudurmuş gibi bakan terliksi hayvanlar olmadan bunları yapabilmektir.

    debe editi: (bkz: umut örüyoruz insiyatifi)

    ayrıca: (bkz: sultan abdülaziz'in valsa davet bestesi)*