hesabın var mı? giriş yap

  • annem, babam uzun yıllar babaannemle yaşadılar. ben ilkokul 1'deyken dedemin sayesinde yapılan kendi evimize taşınmıştık. babam çok iyi bi işte çalışmadığı için mahalle bakkalına borcumuz baya birikmiş. babam bi gün işten geldi, banyo yapacak ama evde sabun kalmamış. evin en küçüğü olduğumdan bizimkiler beni bakkala yollayıp git bi kalıp hacı şakir al da gel dediler. neyse gittim bakkala, veresiye bi kalıp sabun alacağım dedim. bakkal da akrabamız, zaten mahallede herkes birbirinin bi şeyi, tipik karadeniz köyü işte. adam yok veresiye sabun mabun, önce borcunuzu ödeyin deyip yolladı beni. pislik herif. çocuk halimle nasıl utanıp bozardim. kafam yerde çıktım bakkaldan. ben içerideyken birisi sandalyede oturuyordu, ama o mahcubiyetle kimsenin yüzüne bakamadım tabi. meğer babamın amcasıymış. ben çıktıktan sonra kötü bakkala sormuş bu kimin kızı diye. babamın ismini duyunca bi kalıp sabunu kendisi alıp bi çocukla peşimden eve göndermişti.
    daha dün gibi, ama üstünden yıllar geçti. bayram için memlekete gittigimde onun da mezarını ziyaret edip yine bu olayı yad ederek rahmetle anmıştım kendisini. huzur içinde uyuyordur umarım. geride böyle güzel anılar bırakmak, kalp kırmadan, ah almadan yaşamak ne güzel olmalı.
    baki'nin de dediği gibi "baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş ", bizlere de hoş bir sada birakmak nasip olur umarım.

  • ankara ve istanbul'da ulaştırma bakanlığı tarafından yapılan metrolarına harcanan paranın belediye ödeneklerinden kesilmesine karar verilmesi şeklinde olan karardır.

    daha önceki düzenlemeye göre, ulaştırma bakanlığı metroları yapıyor ve metroların karlarından %15 ödeme alıyordu. akp'nin en büyük metropolleri kaybetmesinin ardından alınan bu kararla, daha önceki yıllarda 5 katına mal edilen metroların maliyetleri de yeni yönetimlerin sırtına bindirildi. kaynak

    akp milli irade ile kavga ediyor. akp'ye oy vermeyen büyükşehirleri cezalandırma politikasını bu millet görmeyecek sanıyorlar.

    bu tip politikalar taşrada etkili olabilir, insanlar "aman hizmet azalmasın" diye güçlüden yana olabilir. ama büyükşehirlerde tam tersi bir etki yaratıyor. zira büyükşehir insanı daha bilinçli oluyor, vergisiyle yapılan hizmeti almak için oy tercihlerine karışılamayacağını biliyor. büyükşehirlerin iradesiyle inatlaşmamak lazım.

    edit: kaynak eklendi.

    edit2: aklıma gelen bir husus da şu; ankara ve istanbul'da merkezi yönetim tarafından yapımı devam eden, hatta yapımına ileride başlanacak hatlar da var. bu durumda merkezi yönetim aslında diyor ki; ihaleyi ben yapayım, müteahhiti ben seçeyim, kendi yandaşıma ihaleyi istediğim fiyattan ben vereyim, belediye de bunu ödesin. madem öyle, bundan sonra yapılan metroların paralarını belediyeler ödeyecek o zaman devlet bu inşaatları ve projeleri derhal belediyelere devretsin. bundan sonra da beş kuruş harcamasın. yoksa bu karar, yandaş müteahhitleri, chp'li belediyelerin kasasından doyurma amacını taşıyor demektir.

  • --- spoiler olabilir ---

    ted mosby -> kesinlikle ross geller, adam ross geller'ın on sene sonra doğmuş hali. evlenme takıntısı olsun, geleceğini santim santim planlama olsun, uyuzlukları olsun, kadınlarla olan ilişkilerindeki başarısızlıkları olsun, birinin paleontolojiye, diğerinin mimarlığa deli gibi meraklı oluşu olsun, hatta her ikisinin de bir dönem bu alanlarda profesörlük yapabilecek kadar uzmanlaşmış oluşu olsun, her ikisinin de zamanında profesörü oldukları okulda gizli gizli bir öğrenciyle ilişki yaşamaları olsun, her ikisinin de aşık oldukları asıl kadını bir ara en iyi arkadaşına kaptırmaları olsun, her ikisinin de düğün günlerinin hayal kırıklığı olması olsun... say say bitmez. senaristler, baş karakter dediğin biraz yaratıcı bir şekilde çizilir, değil mi? ross geller'ı biraz kırp al sana ted mosby olsun oldu mu olmadı tabii.

    marshall eriksen -> chandler bing + ross geller = biraz ross'un romantizminden, biraz chandler'ın başarısızlıklarından, ezikliklerinden, işini sevmemesinden, karısına deli gibi aşık olmasından, karısının üst chandler'ın alt olmasından eklemişler, ortaya marshall karakteri çıkmış. marshall ve ted'in üniversiteden bu yana gelen arkadaşlıklarının aynısını friends'te ross ve chandler arasında görürsünüz. tek fark marshall'ın aksine chandler bing bu kadar silik bir karakter değildir, marshall adeta bakanda oyuncak ayı izlenimi yaratırken chandler dikenli kaktüs gibidir, zamanla seversiniz. ayrıca marshall chandler kadar esprili de değildir. ancak her ikisi de işinden nefret eder, her ikisi de karısını deli gibi sever, her ikisi de arkadaşları için canlarını verebilirler.

    robin scherbatsky -> rachel green + phoebe buffay = robin aslında dizide rachel görevini üstlenmektedir. sürekli her istediği olsun isteyen, kararsız, dengesiz, bir ona bir buna giden sürtük rolünü üstlenmektedir. robin'in rachel'dan tek farkı rachel kadar şımarık, yumuşak başlı, sevimli olmayışıdır. robin erkeksidir, kolay kolay ağlamaz, serttir, gerekirse kavga eder. rachel ise istediklerini göz yaşlarıyla, şımarıklıklarıyla yaptırır. bu farka sebep olan şey robin'in oluşturulurken içine biraz phoebe buffay katılmış olmasıdır. phoebe de yalnızdır, biraz delidir, serttir, kavgacıdır, robin'de olduğu gibi babasıyla sorunları vardır, ailesiyle problemleri vardır, hatta robin'den de öte çocukken sokaklarda yaşamıştır. biraz rachel'dan biraz phoebe'den katılmış ortaya robin çıkmıştır. robin de rachel gibi önce kariyerim diyen bir iş kadınıdır.

    lily aldrin -> monica geller + phoebe buffay = lily dizide monica'ya benzer bir anne tavuk rolü üstlenmektedir. herkesin arkasını toplayan, herkese destek olan, herkesi yöneten karakterdir. monica gibi kazanma hırsı vardır, istediğini almak için yapmayacağı şey yoktur. her ikisinin de kısacık boyu vardır, türlü türlü de huyu vardır. ancak lily monica kadar sert ve keskin hatları olan, takıntılara sahip bir karakter değildir. bu da phoebe'nin naifliğiyle dengelenmiştir. ancak phoebe'deki kafasına eseni yapma huyu lily'de de çokça görülür. hem lily'nin gençliğiyle phoebe'nin gençliği büyük benzerlikler göstermektedir. ikisinin de babasıyla sorunları vardır, ikisi de serseri bir hayat sürmüştür, ikisi de sokaklarda mücadele etmiştir, ikisi de zamanında zorbalık yapmıştır. ancak lily de monica gibi tek eşlidir, kocasına çok bağlıdır. hatta tam aynı olmasa bile hem chandler ve monica hem marshall ve lily çiftlerindeki bireylerden her ikisi de birbirlerine evlenme teklifi etmişlerdir.

    barney stinson -> joey tribbiani + chandler bing = barney dizide joey'e benzer çapkın, umursamaz, bencil, hayalperest, çocuksu, kadın avcısı, uzun ilişki yürütemeyen erkek rolünü üstlenmektedir. joey gibi o da zamanında en iyi arkadaşının en büyük aşkına karşı hisler beslemiştir. tek fark barney ve robin şu an evlilik yolundayken joey ve rachel arkadaş kalma kararı almıştır. barney'nin joey'den tek farkı adamakıllı bir işinin olması ve yemeğe o kadar düşkün olmamasıdır. bu özelliklerini de chandler'dan almıştır. chandler gibi barney'nin de ne iş yaptığı kimse tarafından bilinmez, tek fark friends'te kimse chandler'ın işinin ne olduğunu iplemezken ve chandler işinin ne olduğunu birkaç bölümde dile getirmişken how i met your mother'daki dört arkadaşın dördü de barney'nin ne iş yaptığını merak etmekte ve barney ısrarla ne iş yaptığını gizlemektedir. ayrıca barney joey kadar saf da değildir, akıllı ve zekidir. joey kadınları avlarken sempatikliğinden yararlanırken barney türlü alavere dalavere çevirir. chandler'la olan bir diğer benzerliği ise barney'nin ailesinin de chandler'ın ailesi gibi dağılmış ve tuhaf bir aile tablosu çizmesidir. her ikisinin de annesi yolludur, her ikisinin de anne babası ayrıdır. tek fark chandler'ın travesti bir babası varken barney'nin siyahi bir abisi vardır.

    --- spoiler olabilir ---

    how i met your mother'ın friends çakması olduğu aşikarken yapılması saçma olan kıyaslamadır.

  • dünyanın sekizinci harikası olarak anılan amber odası, 18. yüzyılda prusya'da yapılmış, kehribar paneller, altın varak ve aynalarla süslenmiş bir yapıydı.

    barok sanatının bir şaheseri olarak kabul edilen ve st. petersburg yakınlarındaki tsarskoye selo'daki catherine sarayı'nın bir parçasını oluşturan oda, 1716 yılında prusya kralı ı. frederick william tarafından rusya'nın deli petro'suna hediye edildi.

    amber odası, ıı. dünya savaşı'na kadar kültürel bir hazine olarak kalırken, 22 haziran 1941'de adolf hitler, üç milyon alman askerini sovyetler birliği'ne gönderen barbarossa harekatı'nı başlattı. catherine sarayı'nın yetkilileri amber odası'nı söküp saklamaya çalıştı, ancak savaş sırasında oda yağmalandı ve içindekiler yok oldu.

    amber odası'nın kaderi bu andan sonra sanat dünyasının en büyük gizemlerinden biri haline geldi ve hakkında birçok farklı teori ortaya atıldı. kimisi almanya'nın odayı sökerek königsberg kentine (bugünkü kaliningrad) yerleştirildiğine, kimisi kehribarın bir gemiye yüklenip baltık denizi'nin dibinde bulunabileceğine, kimisi çoktan yok olduğuna ya da aslında ikinci bir amber odasının var olup saklandığını iddia ediyor. kapsamlı arama ve soruşturmalara rağmen bugün hala amber odası'nın nerede olduğu bilinmemektedir.

    ek olarak, olayın başka tuhaf yanı da amber odası'nın lanetli olduğu iddialarıdır; çünkü odaya ilgisi olan birçok kişi trajik sonlarla karşılaşmıştır. örneğin, almanya'nın odayı sökerek königsberg kentindeki müzeye taşıdığı iddiasıyla müze müdürü olduğu söylenen rohde ve karısı tifüsten yaşamını kaybetmiştir. rus istihbarat görevlisi general gusev bir gazeteciyle amber odası hakkında konuştuktan kısa süre sonra araba kazasında, eski alman askeri ve hazine avcısı georg stein ise 1987'de amber room'u bulmaya çalışırken bavyera ormanında katledilerek hayatını kaybetmiştir.