hesabın var mı? giriş yap

  • 29 yaşındaki oğlunu faciada kaybetmiş, kendisi de madenden emekli bir babanın konuşmasıyla başladı. kurtarma çalışmalarına deniz gezmiş tişörtüyle katılmasına izin verilmeyen bir başkasıyla devam etti.

    kınık'tan canlı yapılan ve izlenmesi gereken yayındır.

    önemli noktalar:

    -"o 283 kişi yalan, oradan ancak 100 kişi sağ çıkar. ben yalnızca bir saat durabildim ve 9 ceset çıkardık. 283 değil 683'tür o."

    -internette dolaşan haberlere bir doğrulama daha: "mesai saati bittikten sonra ölmüş gibi gösteriliyor herkes. tazminattan kaçınmak için işçilerin ölüm saati 16.30 gösterilmiş."

    -"sendika işçinin değil patronun sendikası."

    -"hepsi ölüydü, çıkarırken yüzlerine maske takıp battaniye örttüler ve sağ dediler."

    -"muhalefet istemiyoruz burada diyerek elimize zarf verip bunları atın dediler." (seçimlerden söz ediyor)

    -"çıkmak için 2-2.5 km yol yürümem gerektiğini bildiğim için hiç hareket etmeden beklemeye çalıştım, yanımdaki herkes bayıldı."

    -"ailemden 11 kişiyi kaybettim. 2'si kardeşim."

    kaçıranlar için:

    1.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=aoipzabywem
    2.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=n8icmmg_cje
    3.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=5mncj1gwl6u

  • meryem yengem, meryem yengemin oğulları oğuzhan, malik, metin enişte, mithat, ali, orhan yenge (adını orhan koymuşlar bi yanlışlık yok yani öyle benimsenmiş), talat amcamlar, talat amcamların dört tane çocuğu var birinin adı tümer'di diğerlerini unuttum ama, zekai baba (zekai biz ona zekai baba deriz ama bi kanbağı yok aramızda zamanında tahir dayılara evlatlık verilmiş), ondan sonra bülent, serdar, ceren, safiye halam, onun ablası bahriye halam, ondan sonra deniz, ekrem, ekrem'in mahalleden üç arkadaşı var mustafa, samet, engin, jibi dede (jibi dede zaten şengül teyzenin eski kocası), ziynet abla, ziynet ablanın sevgilisi varol bey, metin (bu metin başka metin ama metin enişteyle karıştırma ayrıca bi metin o), süleyman abinin kiracısı ali, ekrem dayılar, ekrem dayımın ortakları hüseyin, faruk, bi de niyazi abimler, anayasal düzeni bozmak ve suç amaçlı çete kurmak suçlamasıyla göz altına alınmışlar.

  • bizimkinin çoraplara karşı özel bir ilgisi var. temiz, pis farketmeden alır oynar. suyuna atar, çıkarır, yine oynar.
    çamaşırlıkta asılı duranları da kapar, suyuna atar. sonra tekrardan yıkarım ben de :/

    geçen gün kullanmadıklarımdan verdim oynasın diye. artık nasıl mutlu olduysa suyuna bile atmıyor. gece bizime yatıyor, oyuncak ayısıymış gibi çorabını da getirip, sarılıp öyle uyuyor.

    nasıl bir sevgidir bu.

  • gemi başı süsleridir.
    genellikle gemilerin baş* tarafında veya nadiren kıç* tarafında bulunan bir büst ya da tam boy heykellerdir. geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan bu heykeller geminin gövdesine sonradan monte edilmiş veya doğrudan oyulmuştur. başta kadın olmak üzere insan figürü, tanrı/tanrıçalar, hayvan figürleri, mitolojik canlılar gemi başı süsü olarak kullanılmıştır. peki amaçları neydi ki? erken dönemlerde denizciler ilk olarak güvenli bir yolculuk sağlamak için deniz tanrılarına kurban edilen bir hayvanın başını kullandılar. tabii insanlara illallah ettiren doymak bilmeyen tanrılara kurban yetiştiremeyen zavallı denizciler ‘sinek yapıyor’ bahanesiyle gerçeği yerine ahşaptan yaptıkları sembolik bir kafa koyarak tanrıları atlatmayı başardılar. sonra baktılar ki bu durum zaten bir ruhu olduğuna inandıkları gemilerine karakter ve zerafet kazandırdı, abarta abarta farklı malzemeler kullanarak heykel yapımına devam ettiler. aslında figürün seçimi geminin adı veya amacı ile ilgili olsa da estetik kaygı başta olmak üzere yapılan tüm heykellerde bir geminin kendi yolunu bulması gerektiği ve bunu ancak gözleri varsa yapabileceği inancı vardı. bunun yanı sıra düşmana korku salmak ve düşmanlarının koruyucu ruhlarını korkutmak, okuma- yazma bilmeyen denizciler için bir tanımlama aracı, hızlılığı, zerafeti, savaş kabiliyetini, gücü temsil eden bir sembol, fırtına ve vahşi dalgalara karşı bir tılsım olarak 19. yüzyıla kadar yapılmaya devam etse de bazı figürlerin boyutlarından dolayı yarattığı ağırlık problemleri ve gemilerin teknolojik gelişimi gemi başı süslerinin kademeli olarak sona ermesine yol açtı.
    deniz sanatları, en romantik sanatsal süslemelerin ve pratik el becerilerinin büyüleyici bir kombinasyonudur. gemi başı süslerinin birbirinden güzel örneklerini deniz müzelerinde görebilirsiniz.

    istanbul deniz müzesi komutanlığı - gemi baş figürleri
    the figurehead of the black pearl

  • --- spoiler ---

    bu bölümün sonunda ben şunu anladım arkadaş. ne kadar game of thrones izlesem, spn sevsem, himym takip etsem de türk dizileriyle büyümüşüm. mal mal jaime ile brienne'in beraber olması gerektiğini düşünürken buldum kendimi.

    "ay bak etini kesmesine de yardım etti zaten, yalan söyledi etti kızı da tecavüzcülerin elinden kurtardı. oooh geçen bölümde de beraber aynı küvetteydiler."

    benden adam olmaz lan dağılın. öyle bir geçer zaman ki izlemeye gidiyom ben.
    --- spoiler ---

  • lost'u altyazısız izleyen türk gençliğinin kendini kanıtlamak için uzun zamandır beklediği fırsattır.

  • çocukları fuhuşa sürükleyen bir çete var; bu çeteye, devlet kurumunda yer aldığı pozisyonu kullanarak öksüz, yetim ya da sahipsiz kalmış kız çocuklarını yem eden anne "the kevaşe" var; kızlarını öldürdükleri aileye iğrenç iftiralar atan, olay yeri incelemeden tutun da otopsi raporuna kadar onlarca yere müdahale edip delil kararttırmış, tez elden kuduz aşısı vurulması gereken balici kılıklı baba "pezevenk i" var; kızların ağızlarına silah sokup, darp edip, şantaj yapıp, kızların ellerine geçen parayı gasp eden, the kevaşenin ve pezevenk i'ün türetip ülkenin başına bela ettiği "pezevenk jr." var; program esnasında bile aleyna'nın abisinin evini ve atv stüdyolarını silahla basmaya çalışan, bu çetenin yancılığını yapan, harem ağası kılıklı onlarca kımıl zararlısı var; öte tarafta bu çeteye gücü yetmeyen, adalete ulaşamayan, arkalarında kimsenin durmadığı, devlette çaldıkları her kapı yüzlerine kapanmış, öldürülen kızları için adalet arayışlarıyla iki haftadır aynı kıyafetlerle stüdyoda perişan olan fakir fukara bir aile var. bizim 500 iq sözlükçü gelmiş buraya çarpık ahlaklı diyerek programa sallıyor, pezevenk i'e ve pezevenk jr'a da "sarhoşlar ama bence acıdandır" diyor.

    sizin ben tıynetinize, cibilliyetinize tüküreyim. en kibar bu kadar söyleyebiliyorum. fakir fukaranın savcı kapılarında sürünüp de bulamadıkları adaleti çaresizlikten ötürü televizyon programlarında arayışlarına dil uzatıp da katil pezevenklere sempati duyan, üzülen, savunmaya geçen tıynetinize, varlığınıza, vahdet-i mevcudunuza tüküreyim.

  • 23 şubat 1942 sabahı, rua gonçalves dias 34, petrópolis, rio de janeiro adresindeki yatak odasının kapısı, öğleye kadar açılmadı. bu durumdan şüphelenen hizmetçiler polise haber verdiler. yatak odasına giren polisler sırtüstü yatan stefan ile elini onun göğsüne koymuş olan sevgilisi lotte'yi buldular. "veronal" adındaki ilaçtan almışlardı. titizce düzenlenmiş masanın üstünde pulları bile yapıştırılmış olan veda mektupları duruyordu. ayrıca petrópolis valisi'ne hitaben yazılmış "deklarasyon" başlıklı bir mektup vardı:

    "kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum. bana ve çalışmalarıma böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim. benim lisanımın konuşulduğu dünya bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum avrupa'nın kendi kendisini yoketmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.

    ama hayata 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyaç var. benim gücüm ise uzun yıllar süren yurtsuzluğum sırasında tükendi. böylece ruhsal çalışması her zaman en büyük sevinci ve bireysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.

    bütün dostlarımı selamlarım! umarım uzun gecenin ardından gelecek olan sabah kızıllığını görebilirler! ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum."

  • pek hoş degil galiba. bi hocamız var, şöyle demişti bi derste:

    - hiçbir mühendis bi başka mühendisle arkadaş, sevgili, eş olmamalı. hepiniz aynı boksunuz.

    ve bu 5 yıllık üniversite hayatımın bana öğrettiği en anlamli bilgi oldu.

    8 yil sonra gelen edit: tabii ki bu anlamli bilgiyi dikkate almadim ve tam bir muhendisle evlendim. hayat cok guzel.