hesabın var mı? giriş yap

  • halka hizmet etmek için o anki sorunları konuşmak için gittiğin yerde nutuk çekmeye çalışırsan ideolojin ne olursa olsun sesin kesilir böyle. görevinizi yapın tetikçilik değil.

  • uzun yıllardır yurt dışında yaşadığımdan türk televizyonlarini takip etmiyorum. zaten televizyon da seyretmiyorum. türkiye’deki arkadaşlar çok övdüler, ben de internetten bir kaç kısa bölümünü seyrettim. oraya gelen konuklara ‘sen ne iş yapıyon lan’ şeklinde konuşan varosun teki. millet kendine hakaret ettirmeye ve kendini televizyona çıkarmaya gelmiş. hep beraber öyle varos varos takılıyorlar.

  • anadolu yiğidi bir arkadaşımın taksim'de yanağından travestinin teki makas aldığında kaskatı kesilmişti çocuk, inme indi sanmıştık 10 dakika kendine gelememişti.

    o yüzden kızın bayılması, ayılması, delirmesi normaldir.

    kızı eleştirenleri, erkek ya da kadın, taciz edilirken görmek lazım.

  • yaptığım araştırmalar sonucu tam listesi ve detayları aşağıdaki gibi olan oyunlardır:

    - hepsi benim: monopoly kopyası emlak ticareti oyunu. amaç belli renkteki tapuları toplayıp tekel olarak ev ve otel dikmek, kira alarak rakipleri batırmak. en son 10'lu yıllarda üretilmiş. kare ve dikdörtgen olarak 2 versiyonu var. şans 3/5, strateji 2/5.

    - milyoner: iş ve hayat oyunu. amaç iş ve cemiyet hayatında yükselip risk alarak milyoner olmak. en son 10'lu yıllarda üretilmiş. şans 4/5, strateji 1/5.

    - gırgır: mad kopyası mizah ve para oyunu. amaç çeşitli şaklabanlıklar yapıp eldeki parayı bitirmek. en son 10'lu yıllarda üretilmiş. şans 5/5, strateji 0/5.

    - holding: ticaret oyunu. amaç hammadde tekeli oluşturup rakipleri iflas ettirmek. en son 10'lu yıllarda üretilmiş. şans 3/5, strateji 2/5.

    - gizli hedef: risk kopyası savaş oyunu. amaç dünya hakimiyeti sağlamak ya da gizli görevi tamamlamak. son 2000'li yıllarda üretilmiş. şans 2/5, strateji 3/5.

    - gökdelen: emlak ticareti oyunu. en son 90'lı yıllarda üretilmiş. şans 3/5, strateji 2/5.

    - titanik batıyor: the sinking of the titanic kopyası macera oyunu. amaç batmadan önce gemiden insanları ve kaynakları toplayıp bir adaya varmak. en son 90'larda üretilmiş. şans 3/5, strateji 2/5.

    - bermuda şeytan üçgeni: bermuda triangle kopyası ticaret oyunu. amaç bermuda şeytanına yakalanmadan gemileri ilerletip ticaret yapmak. en son 90'larda üretilmiş. şans 3/5, strateji 2/5.

    - uzay 1999: space 1999 kopyası yarış oyunu. en son 90'larda üretilmiş. şans 3/5, strateji 2/5.

    - ipucu: cluedo kopyası. amaç cinayeti çözmek. en son 90'larda üretilmiş. şans 2/5, strateji 3/5

    - goool: futbol oyunu. amaç stratejik hamlelerle gol atıp maçı kazanmak. en son 90'larda üretilmiş. şans 1/5, strateji 4/5.

    - şampiyon: formula 1 kopyası yarış oyunu. amaç stratejik hamlelerle yarışı kazanmak. en son 90'larda üretilmiş. şans 1/5, strateji 4/5

    bunların dışında solo test, tombala ve amiral battı da üretmişler.

    yuma aile oyunları'ndan bahsederken ezeli rakibi şan zeka oyunları'ndan da bahsetmemek olmaz. adı geçen milyarder, banker kaçtı gibi oyunlar mesela yuma'ya değil şan'a ait.

  • charlie'nin öldüğü sahnedir. bari desmond'ı kurtarayım diyip kapıyı kapatır, kalem bulur bir yerlerden, penny'den aldığı kritik bilgiyi desmond'a verdikten sonra hafifçe gülümser ve suya karışır...

    (bkz: not penny's boat)

  • sene 2019...askerden geleli neredeyse bir sene olmuş. net bir şekilde hayatımın en kötü gününü yaşıyorum.
    neredeyse 1 senedir işsizim, önceki akşam 6 senelik kız arkadaşımdan ayrılmışım, yalnız yaşıyorum zaten memlekete dönsem babam kapıdan içeri koymaz, gidecek yerim yok, kiralar faturalar birikmiş, o da yetmezmiş gibi aynı günün sabahı kyk borcum dolayısıyla hesabıma e-bloke konmuş 3-5 gün yetecek az buz bir param da bankada kalmış.
    doktora bittikten sonra askere gittim geldiğimde iş bulamayınca bir arkadaşın çalıştığı otoparkta fiş kesip sonrasında bir maketin el broşürlerini dağıtıyorum ama nasıl bir talihse bu işler bile çok görülmüş olacak ki bana birkaç gün öncesinde bu iki işten de "gelme" diye haber almışım. babam bana küsmüş "madem işsiz kalacaktın ne diye senelerce yüksek lisansıdır doktorasıdır koşturdun durdun" diyip duruyor. annem "utandığımdan konu komşu seni sorunca kendi işini yapıyor diyorum" demiş. girdiğim bir iki tane iş görüşmesinden haber yok kaç aydır, cepte para yok, gittiğim tüm kapılar yüzüme kapanmış, ortamlarda dalga konusu olmuşum resmen. üstüne gelen ayrılık, haciz şoku falan derken mental olarak çökmüş değil resmen enkaz altında kalmışım.
    öyle bir psikolojide bilen bilir duvarlar insanın üstüne üstüne gelir. çıktım evden haliyle, evinsiz evinsiz gezerken bir esnaf bir arkadaşın dükkana girdim. biraz sohbet muhabbet tabi çocuk biliyor halimi yakın arkadaşım (hoş o da batık işleri çok kötü ama) yalandan rencide olmayayım diye "hatırlar mısın fi tarihinde sana şu kadar borcum vardı" diyerek cebindeki 400 liranın 200 lirasını bana veriyor zorla.
    alıp çıkıyorum o parayı, yol üstünde bir banka oturup muhtemelen bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm çok sevdiğim caddenin manzarasını, geleni geçeni izliyorum. neyse bank çift taraflı bankın arkasına üniversite öğrencisi olduğunu anladığım gençten bir çocuk telefonla konuşa konuşa gelip oturdu. istemeden kulak misafiri oldum haliyle. arıyor sürekli birilerini "abi elektriğimiz kesik, babamın maaş 3-4 güne yatacak varsa 150-200 lira gönderebilir misin?" diyor her aradığına. anladığım kadarıyla kimse yardım etmiyor. sesi giderek çatallaşıyor 3. 4. aramadan sonra sanırım ev arkadaşını arıyor "ben de bulamadım ya valla kaldık öyle nap'caz şimdi?" diyor.
    "ulan" diyorum kendi kendime "zaten batmışsın, muhtemelen bu kahırla geceyi çıkaramazsın, kahırdan gitmesen kendine kıyacaksın hem kıymasan ne 200 lira ile mi bitecek tüm dertlerin?" diyorum.
    sonra gencin yanına gidip rencide olmasın diye "kusura bakma istemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına, benim bir ahdim vardı bir iş kovalıyordum dünya bankası projesinde, olursa 3 tane öğrenciye yemek ısmarlayacağım diye, az önce telefon geldi o bahsettiğim işe kabul edilmişim, sen de sanırım zor durumdasın al şu 200 lirayı borcunu öde açtır elektriğini" diyorum. çocuk "abi olmaz falan" diye ısrar etse de ahdim var gibisinden bir şeyler sallayıp zorla veriyorum parayı çocuğa. gözlerinin içi parlıyor tabi garibin, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hesabı bilirim o çaresizliği ve sonrasında hiç beklemediğin anda gelen umudu.
    neyse biraz daha oturayım derken aradan yarım saat geçmeden bir telefon geliyor. dünya bankasının türkiye'de ortak iş yaptığı aracı kurumdan arayan bir kadın "görüştüğümüz danışmanlar arasında sizi tercih ettik gelin sözleşme imzalayalım" diyor.
    tabi o günden sonra hayatım bambaşka bir yöne evriliyor bu proje sayesinde birçok fırsat geliyor önüme.
    o sıra içime mi doğdu, olmasını istediğim için az da olsa kendimi mutlu edeyim diye mi dedim dünya bankası projesine kabul edildim yoksa tamamen tesaddüf müydü anlamadım ama bu anım aklıma geldikçe hep tebessüm ettirir bu hoş tesadüf içeren anı.
    edit: yazım

  • çok net bir şekilde vatandaştır. bu seçimi yaptıysan, bunu da hak ediyorsundur.

    edit: hala mesaj atıp erdoğan vs. diyenler var. seçimlerde tek vaadi, ''kahvelerde bedava kek'' olan adama oy verdi bu millet. daha ne anlatıyorsunuz yahu? gerçi o kek işi ne oldu lan harbi hahaah

  • olay bölüm başına üç beş kız düşen elektrik bölümünde geçer,
    hoca dersini güzel güzel anlatırken kapı açılır güzel mi güzel dört tane hatun içeri girerler. arka sıralara yerleşirler. aradan üç beş dakika geçer, kızlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlarlar, bu ders kimya değil miydi diye, sonra hoca birden tahtaya dönüp periyodik cetvele benzer birşey çizer ve kimya anlatmaya başlar..