ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tamam onunla yattım ama sana geri dönmedim mi alp
-
gururlu alp'i gavatlandıracak söz.
shameless
-
bir odada hitler, stalin ve debbie olsaydı ve benim de iki kurşunum olsaydı; debbie'yi iki kez vururdum.
billur kalkavan'ın çocuk yapmakla ilgili yorumu
-
ikinci bir aysun kayacı vakası olmadan, şimdiden sonuna kadar hak verdiğim yorum, tespit.
uçakta güzel bir kızın yanına oturmak
-
senesini hatırlamıyorum da deniz ülke arıboğan hanımefendiydi benim yanıma oturan.
"bismillahirrahmanirrahim" deyince ben duymuş olacak ki;
- uçak korkusu mu?
diye sormuştu. diyemedim sizin güzelliğiniz için verilen bir ünlemdi aslında diye.
___________________________________________________________________________
bir diğerinde yıldız tilbe.
"ben bilmem koltuk numarası falan şu arkadaşın yanına oturcam ben" deyip en arkada tek başıma oturduğum koltuğa geldi. altında renkli bir şalvar vardı, kurdu bağdaşını oturdu ve anlattırdı bana, dinledi 45 dakika boyunca. kahve söyledi bana türk kahvesi. vakit olsa falıma da bakarmış...
uçaktan inerken koluma girdi, kolumda yürüdü ardından. bir araca bindi ve "nereye gidiyorsun bırakalım" dedi. arkadaş geleceği için reddettim.
uzun lafın kısası, gönlü güzeldi yıldız'ın da. kendisine hayran olmamak elde değil.
cem yılmaz'ın türkçeye kazandırdıkları
-
(bkz: orayı yıkarlar)
sevgiliyi duş alırken izlemek
-
önce sevgili edinmeyi gerektiren eylem.
aslında gün boyu elimizi yıkayıp duruyoruz, saylanmaz mı?
küçük prens'teki türk diktatör atatürk mü
-
bu sorun sanıldığı kadar yeni değildir. belirli aralıklarla ısıtılıp ısıtılıp gündeme düşürülür. geçen yıllarda da küçük prens'in, tavsiye edilen kitapların arasından çıkartılmasına neden olan ve arkasından gelen büyük medya eleştirileri (ki hürriyet de sert bir şekilde eleştiren taraftaydı, çok net hatırlıyorum) eşliğinde yeniden tavsiye edilen kitaplar listesine alınması hadisesine sahne olan da yine bu ibare idi.
aynı ibare, kitabın türkçe çevirileri açısından da sorun yaratmaktadır. benim okuduğum ilk türkçe çeviride, "büyük bir türk önderi" lafı geçmekteydi. sonrasında anladım ki, çevirmen yine baskı altında kalmamak içi bir cinliğe başvurmuş. aynı cinliğin başka türlüsüne bu son çeviride de rastlıyoruz. bu kez "ölüm cezası" ibaresi, kullanılan iki anlamlı fransızca ifadenin de yardımıyla, okuyucuyu konudan uzaklaştırabilecek "ölüm döşeğinde" ibaresi ile değiştirilmiş. bu yüzden, ilgili pasajın fransızca aslı üzerinden incelenmesinde fayda var:
önce bakalım saint-exupery ne demiş:
"heureusement pour la réputation de l'astéroïde b 612 un dictateur turc imposa à son peuple, sous peine de mort, de s'habiller à l'européenne. l'astronome refit sa démonstration en 1920, dans un habit très élégant. et cette fois-ci tout le monde fut de son avis."
yani:
asteroid b 612'nin ünü açısından* mutluluk verici bir şekilde*, bir türk diktatörü*, halkına*, avrupalı gibi giyinmeyi* emrederek, aksine davrananlara ölüm cezası verileceğini* duyurdu. astronom, 1920 yılında keşfini bu kez çok şık bir kıyafet içinde* yeniden sergiledi. ve bu kez bütün dünya onu dinledi.
(çeviri bana aittir).
şimdi gelelim çıkarımlara:
- exupery'nin bu pasajda asıl eleştirdiği konu, insanların içerikten çok dış görünüme önem vermesidir. nitekim avrupalılar, kendilerine şaklaban gibi görünen bir kıyafetin içindeki bilim adamını dinlememişler, fakat kendileri gibi giyindiğinde dinlemişlerdir. lafı dar kafalı, önyargılı insanlaradır yani
bonus (bkz: ye kürküm ye)
- öbür taraftan, biz de saint-exupery'nin tuzağına düşüyoruz ufaktan. neymiş? atatürk'e "diktatör" demiş ve kıyafet devrimini "ölüm cezası karşılığında" zorla getirdiğni ima etmiş. belki de saint-exupery'nin görüşü sahiden buydu, bilemeyiz. fakat bütün bunlar bizim bilincimizde, küçük prens'in asıl demek istediğinin önüne geçtiği ölçüde, biz asıl küçük prens'teki "avrupalılar" gibi, dış görünüşü içeriğin önüne koymuş olmuyor muyuz? yaa, yaa...
not: saint-exupery'nin kendisi de, konuyu komik ve eğlenceli göstermeye çalışmaktadır. "türk astronom"un eski ve yeni kıyafetlerini kendi çizgileri ile "önce" ve "sonra" benzeri bir şekilde çizmiştir. kaftanlı ve fesli kıyafeti de özel olarak gerçekten şaklaban gibi göstermiştir.
not2: şimdi yeniden okudum da yazdıklarımı, boş yere polemik konusu etmişim bu konuyu, tartışma gibi görmüşüm, gereksiz bir sürü şey yazmışım. küçük prens küçük prens'tir halbuki. kimin ne dediğinin ne önemi var? (silmeye de kıyamadım o kadar çeviriyi, böyle oldu şimdi)
emil michel cioran
-
sanki friedrich nietzsche'nin söylemeyi unuttuklarını söylemiş olan edebiyatçı-felsefeci yazar.
"(...) shakespeare ve dostoyevski sizin içinize bir aziz ya da cani olamayışın pişmanlığını yerleştirdi. iki farklı öz yıkım tavrı... (...)"
des larmes et des saints (gözyaşları ve azizler), çeviren: ismail yerguz.
edit: (bkz: emil michel cioran/@invulnerable).
türgev'in 400 bin kişilik üniversite projesi
erkek arkadaşımla temizlikçi kadın problemimiz
-
valla bu sefer hepsini okudum galiba. hiçbirşey değişmedi hayatımda keşke okumasaydım. dedirtendir...
(bkz: formata saygı)
anne replikleri
-
eve kız arkadaş getirilir.anneyle tanıştırılır.anne evden giderken bombayı patlatır;
-kızım bak oğlumu üzme,ne isterse ver.
+...?!
nöbetçi eczane arayan emre belözoğlu'ndan kaçmak
-
neden bilmiyorum kahkahalar atarak okuduğum olay. gerçekse hakikaten komik lan.