hesabın var mı? giriş yap

  • benim için anlamı şudur,

    ps4 pro için amerikadan skyrim special edition getirtmiştim. günde 9-10 saat oynuyordum. * sonra zevk vermemeye başladı, birkaç yıldır hiç açmamıştım.

    şimdi xbox 360'ta en baştan başladım. 4k olmadan, special edition olmadan oynuyorum. ve tekrar bağımlısı oldum, başından kalkamıyorum. ps4 pro'da da aynı şeyi hissedecek miyim diye gene onda açıp oynamayı denedim, yarım saat dayanamadım, kapattım.

    xbox 360 enteresan bir alet.

  • benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

    birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

    benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

    benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

    benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

    benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

    benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

    benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

    bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

    ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

    en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

    itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

    ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

    boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

    kabullendim, bitti.

  • eşin babası.

    benim gibi şanslıysanız eğer, bazısı sizi tanıdığı günden itibaren artık sizin de babanızdır, eşinizden boşansanız da babanızdır, sizi evladı beller.

    dün gece kadıköy'de çok uzun süre taksi beklediğim için eve epey geç geldiğimi duyunca kızdı bana. "telefon ne işe yarıyor, kapıda araba var o ne işe yarıyor, ben evde ne işe yarıyorum seni gece iki adım yerden gelip almayacaksam, sokaklarda taksi bekliyorsun" diye surat astı bana. oğlunun dört sene önce boşandığı, 40 yaşında, kazık kadar kadınım ben. ama benim medeni halimin ve yaşımın önemi yok. o sağ olduğu sürece ben onun kol kanat gereceği, müşkül durumdan kurtaracağı evladıyım. ha ben gece ikide 70 yaşında adamı arayıp "baba beni gelip al" demem elbet, ama arasam alacak olduğunu bilmek yeter de artar zaten.

    babacanlık başka bir şey, kan bağıyla filan da zerre alakası yok.

  • ortaokuldayken beden dersinden sonra bodrum kattaki spor salonuna kilitlenmiş ve sesini kimseye duyuramadan teneffüs boyunca bekletilmiş, boş derslerde yaka paça sınıftan dışarı atılmış, din derslerinde sürekli yetim ilahileri söylenerek babasının ölmüş olması üzerinden canı yakılmaya çalışılmış biri olarak asla katılmadığım önerme

  • yaklaşık olarak 60 bin üyesi olduğu iddia edilen oluşum.

    bu iletiyi saat 00:00'dan sonra girme amacım ise okunma oranını artırmak. siz de bu işe bulaşan arkadaşlarınıza bu mantıkla anlatırsanız belki anlarlar.

    bu işe bulaşan yaklaşık 60 bin kişinin %87.5'i en iyi olasıkta verdiği paranın sadece yarısını alabilmektedir. %75'i sadece 120 dolar %50'si ise 0 lira kazanmaktadır.

    linkteki excel capsine capsi yeni sekmede açalım yazıyla birlikte takip edelim.

    ön bilgi: sisteme dahil olan kişi 750 dolar verip internet sitesi alır. daha sonra altına iki kişi bulur. bu iki kişi için 120 dolar para alır. sonra o 2 kişi altlarına ikişerden 4 kişi bulur. buldukarı çift başına 120 dolar kendileri 120şer dolar ise üstlerindeki alır. bu şekilde piramit aşağı doğru devam eder.

    dengeli dağılan ideal bir piramit 15 katlı olduğu zaman (2 üssü 15) toplam 65 535 kişiden oluşuyor. dengeli dağılması zor bir ihtimal ama varsayalım.

    15.kattaki 32768 kişi hiç para alamaz sadece site alır. çünkü altlarında ikili yok. bu sayı bu işe bulaşanların yarısıdır.
    14.kattaki 16384 kişi altlarına ikişer adam buldukları için sadece 120 dolar alır.
    13. kattaki 8192 kişi altlarındaki ikili ve onların altlarındaki dörtlü sayesinde 360 dolar alır.

    12.kattaki 4096 kişi ise 840 dolar alarak 90 dolar kara geçer. 90 dolar kara geçmek için 14 kişiyi ikili sistemde altınıza almak gerekir.

    dananın kuyruğu da burada kopuyor. ben çok çalışır piramitte 14 kişinin üstünde olurum sonra da katlanarak paralar gelir fikri oluşuyor.

    ancak pek öyle değil.

    11.katta 2048 kişi - 1,800 dolar
    10.katta 1024 kişi - 3720 dolar
    9.katta 512 kişi - 7,560 dolar
    8.kat 256 kişi - 15,240 dolar
    7.kat 128 kişi 30,600 dolar
    6. katta 64 kişi - 61,320 dolar

    piramidin bir kat daha yükselmesi için piramitteki kişi sayısı kadar yeni üyenin alttan katılması gerekir. 11.kattan elinizde 1800 dolarınızı 6.kata gelip 61320 dolar yapabilmek için sistemin toplam üye sayısını 5 kere ikiye katlaması gerekir. kaç sene alacağı meçhul ve bu arada 61320 doları simit saraylarında yemiş olma ihtimaliniz yüksek :)

    devam edelim.

    5.katta 32 kişi - 122,760 dolar
    4.katta 16 kişi - 245,640 dolar
    3.katta 8 kişi - 491,400 dolar
    2.katta 4 kişi - 982,920 dolar
    1.katta 2 kişi - 1,904,520 dolar
    0.katta 1 kişi - 3,747,720 dolar

    içinde 65 bin kişi olan sistemde fotoğraflardaki bmw otomobili alabilen kaç kişi var: 32,16,8,4,2,1=63 kişi
    içinde 65 bin kişi olan sistemde fotoğraflardaki evi alabilen kaç kişi var: 16,8,4,2,1: 31 kişi
    içinde 65 bin kişi olan sistemde ömür boyu emeklilik yapabilecek kaç kişi var: 8,4,2,1: 15 kişi

    `milyon dolara yakın ve katları kazananlar ise toplam 7 kişi`. bunlarda zaten sistemi kuran kişiler.

    asıl mesele geliyor. 65 bin kişiden toplamda yaklaşık 50 milyon dolar toplanıyor ve yaklaşık 10 milyonu sistemde yukarıda bahsettiğim şekilde dağıtılıyor. net rakamlara tablodan bakınız.

    ve geriye yaklaşık 41 milyon dolar yine şirkete kalıyor. kim bu şirket? muhtemelen sistemde ilk katta olan kişilerin kurduğu bir şirket.

    65 bin kişilik piramitte sizin bir kat yukarı çıkmanız için 65 bin kişi daha bulunması gerekir. bu demektir ki 130 bin kişi 0 tl kazanacak ve siz bir kat yukarı çıkacaksınız piramitte.
    bu nereye kadar gidebilir. hadi bir kat daha çıksın ve 260 bin kişi olsun. ondan sonra sistem tıkanacaktır. zira türkiye de kişisel web sitesine 750 dolar verecek yarım milyon insan olduğunu sanmıyorum.

    dolayısıyla şu an piramide giren bir arkadaş verdiği parayı ya kurtarır yada kurtaramaz. fakat üsttekiler (5.kat ve üstü) parasına para katar.

    65 bin kişi içinde vaat edilen şeyi 63 kişi alıyor. işte size matematiksel açıklaması.

  • son derece akıcı anlatıma sahip kitap. yazar, okuyucunun ilgisini ilk sayfadan çekiyor ve hikaye soluksuz devam ediyor. lakin yazarın aşırı mesaj kaygısı zaman zaman rahatsız ediyor.
    özellikle, önemli kararların arifesinde olanlar için okunması şiddetle tavsiye edilir. kitabı bitirdiğinizde huzur ve dinginlik kaplıyor içinizi. sanki ne arzu ederseniz başarabileceğinize, başaramazsanız bile dünyanın sonu olmayacağı düşüncesi yer ediyor beyninizde.

  • patiswiss piyasayı sürklase mi ediyormuş? allah belamı versin ilk kez duydum ismini. ayrıca başlık sahibinin yazdığı şeyin "tayyip iyi ama ah o dış mihraklar" laflarından hiçbir farkı yok.

    ulan kadında öyle bir kibir ve kendine inanmışlık var ki öss'de 45'te 45 türkçe yaptığını yazarken bile imla hatalarıyla göz kanatıyor.

    neyse, çikolata zaten pek sevmem, küflüsünü hiç yemem.

  • + anne iyi ki biz sakat olmamışız
    - neden sakat olacaktınız ki?
    + akrabalar evlenince çocukları sakat oluyomuş
    - biz babanla akraba değiliz ki?..
    + değil misiniz?
    - hayır değiliz.
    + sen utanmıyo musun yabancı adamla aynı yatakta yatmaya?