hesabın var mı? giriş yap

  • kızartma işlemi bitince önceden 200c ye ısıtılmış fırında 10 dakika daha pişirin, sonra mangal üzerinde asma yaprağı içinde közleyin, küllerini rüzgarda savurun, tadına doyamıyacaksınız

  • feribottan inip londra yoluna girildiginde, sag seride girip kaza yapanlar olarak derneklesmemiz gereken oyun.

  • vucut kapasitesini ve yüksek hız dayanıklılıgını gelistirmek icin maraton veya yarı maraton kosucularının sık sık yaptıgı antrenman türü.. maraton/yari-maraton hazırlıgı yapanlar -ama oyle bitirdim diyebilmek icin degil, iyi bir derece icin cabalayanlar-; 800 metre yüksek hız(17-18km/saat) + 200 metre düşük hızda yürüme(5-6km/saat); veya 2000 metre yüksek hız(16-17km/saat) + 200 metre düşük hız yürüme(5-6km/saat) periyotlarında toplam 10-20km seklinde takilirlar siklikla..

  • " ben çocukken beşiktaş ve galatasaray'ın şampiyonlukları toplamı fenerbahçe'den azdı." söylemi doğru olan televizyon sunucusu.

    güntekin, 1971 doğumluymuş.
    1984 yılında 13 yaşında bir çocuktu ve 1984 yılında fenerbahçe’nin 11 beşiktaş’ın 4 galatasaray’ın ise 6 şampiyonluğu vardı. ((11>(6+4))

  • 1970'ler beşiktaş... yıldız teknik üniversitesi'nin iki öğrencisi, annem ile babam, muhtemelen bir eylemde, aynı çevrenin içinde karşılaşırlar. bölümündeki tek kadın öğrenciymiş annem, istanbullu, hırslı bir kadın. babam bildiğiniz köylü çocuğu, odtü'den kaçmış ytü'ye gelmiş.
    bir gün annem vapurda beşiktaş'tan üsküdar'a geçerken bir olay yaşanır: faşistler annemi vapurun pervanesine atarlar, kurtulur, karaya çıkarılır, orada da üstüne saldırırlar. neyse, eve gelir, dedem geç kaldığı için kızmış, "ne olursa olsun bu sofraya 7'de oturulacak" der, annem ertesi gün evden kaçar. rahat hareket edebilmeleri için evlenmişler, arkadaşları öyle dedi. bir de babamın anneme abbasağa parkı'nda evlenme teklif ettiğini biliyorum. günler geçer; çok kısa bir sürede evlenirler. beşiktaş'ta bir sürü hatıraları var, bazı günlerde, bazı duvarlarda görülebilen... "bak biz burdayız" diye kırmızı kırmızı göz kırparlar bana... hep olay, hep debdebe...
    günlerden bir gün annem çalıştığı fabrikaya gider, gece nöbetçi. trafoda bir yangın çıkar, bir işçi içeride kalmış, annem girip, kurtarır adamı, kendisi yanar... 10 gün yaşar, sonra ölür ankara'da... öldüğünde 25 yaşında...
    bana da bu hikâye kaldı; bazen bir insanı kurtarmak devrim yapmaktır... bazen bir insanı kurtarmak dünyayı kurtarmaktır...
    bir insanı, düşüncesi, ırkı, dili, dini fark etmeksizin sevmek, hiç tanımadığı bir insan için canını verebilmek...

  • "doktorların doktoru metin abimiz" dedi acun.
    adam 120 gün kırık çıkık yanık yırtık bulantı grip herşeye su ve buzla müdahale etti.
    gururlu edit :
    bu sene doktor sprey kullanıyor.
    ekşinin gücü :)

  • özellikle karşı cinsten bir arkadaşın annesiyle tanışırken yaşanan muazzam olay.

    normalde koya koya gezen adamlar bir anda "namütenahi"ler, "ziyade olsun"lar, teşekkürler ricalarla doluyor.

    bunun yanında duruşta da değişme oluyor. padişah fermanı dinleyen vezir gibi duruyosun. harika.

  • benim.

    evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.

    30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.

    34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.

    35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.

    derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
    sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
    10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.

    en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.

    daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.

    sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.

    o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.

  • ilgilenmesi dahilinde ufku 10 katına çıkaran bir alandır. birkaç örnekle anlatayım;
    savaşlara olan etkileri:
    -domuzlar körfezi çıkartması:domuzlar körfezi, küba'nın güney kıyılarında denizin toprağa sokulduğu ücra bir nokta. burada sivrisinekler ve timsahların cirit attığı bataklıklardan başka birşey yok. abd ile fidel castro anlaşmazlığı yüzünden çıkan savaşta abd'nin coğrafya'yı dikkate almayarak hezimete uğramıştır. abd savaşa botlarla gider fakat mercan kayalıklarını dikkate almayarak başarısız olur. bunun üzerine abd domuzlar körfezinde çıkarma yapmaya başlar fakat paraşütle atılan ekipmanlar bataklığa düşünce sonuç büyük hezimet olur.

    -sovyet afganistan savaşı(1979-1989): yaklaşık 10 yıl süren bu savaşta afganistan'ın dağlık yapısı oldukça etkili olmuştur. rusya'nın hindikuş dağlarında yenilgiye uğrayıp çekilmesiyle sonuçlanmıştır. rusya hem ekonomik hem de abd'ye karşı prestij kaybına uğramıştır.

    -vietnam savaşı (1955-1975): vietnam'ın kuzey ve güney olarak ikiye ayrıldıktan sonra. abd güney, çin kuzey tarafını destekledi. yaklaşık 2 veya 3 milyona yakın insan ölmüştür. abd askeri, teknik açıdan üstün olsalar da coğrafyasını bilmedikleri bir yerde, alışkın olmadıkları gerilla taktikleri karşısında çok şansları olmuyordu. ayrıca ülkenin dağlık orta bölgelerinde bir kasaba olan buon ma thuot'nın ele geçirilişiyle savaşın kaderi değişmiş ve kuzey vietnam güçleri iyice güçlenmiş ve sonunda savaşı kazanmıştır.

    stalingrad savunması: ikinci dünya savaşının seyrini değiştiren savaştır. almanya'nın rusya'ya saldırması fakat almanya burda bir faktörü çok dikkate almamıştır. iklim, kızıl ordu direnerek ve iklimin soğuk olmasını kendi lehine çevirerek alman askerlerini yıprattı. sonuçta büyük bi hezimete uğrayan hitler savaşı kaybetti ve ikinci dünya savaşının kendi aleyhine sonuçlanmasına sebep oldu.

    - yavuz sultan selim'in mısır fethi de buraya konu olabilir. neredeyse % 90'ı çöl olan mısır'ı o çağda fethetmek gerçekten büyük bir dahilik gerektiriyordu. hava, iklim, karasal yapı açısından fethedilmesi çok zor olan mısır'ı fethetmesi yavuz'un askeri dehası ve ayrıca da savaşlarda coğrafya'ya ne kadar hazırlıklı olduğunu gösterir.

    -topraksızlar hareketi: brezilya'da başlayan, topraksız işçiler ve topraksız bırakılan köylüler için,barınma, okul, sağlık ve kredi gibi öğelerden oluşan bir tarım reformunu gerçekleştirmeye çalışan bir kitle hareketi. 1500'den fazla ölü ile sonuçlanmıştır. fakat sonuçta başarılı olmuş bir harekettir. küçük çiftçilerle kooperatifler kurarak ürünlerini işlediler ve büyük gıda pazarlamacılarına karşı köylü pazarları oluşturdular. bir başka deyişle, bütün yönleriyle yeni bir yaşam örgütlediler yani coğrafya'yı kendi lehine çevirdiler.

    yani bugün ruh halimizden, dinlediğimiz şarkıya, konuştuğumuz kelimelere, giydiğimiz elbiselere kadar her şeyde biraz coğrafya vardır. ibn-i haldun'un dediği gibi ''coğrafya kaderdir''.