hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • şöyle bir örnekle açıklayalım:
    1-0 yenseniz düşme potasından çıkacağınız ligin son maçında, hiçbir iddiası bulunmayan rakibinizden 5 gol yemişken hakemin 18 dakika uzatma işaret etmesidir majör depresyon.
    maç 5-0dır ve önünüzde daha 18 dakika vardır. top çevirseniz zaman geçmez, takımınız 9 kişi kalmıştır ve şeref golü atmanız veya 3 gol daha yemeniz arasında da bir fark yoktur. “bitse de gitsek” diildir yani majör depresyon “lütfen bitsin artık”tır. sahada öylece dolanırsınız ve hakem son düdüğünü çalmak bilmez. çaldığında artık 2. ligde olacaksınızdır. sahadan çekilmenizi engelleyen abuk kuralların içinde öylece son düdüğünü beklersiniz. bazen rakip takım 6.ya 7.ye gider, bazen tenezzül etmezler santraya gitmeye..
    taraftarlarınız ise 3. golde çoktan stadınızı yakmış ve çıkıp gitmiştir.

  • gurur sandığı aslında ümitsizliğidir.
    uzaktan uzağa sever, iyi olup olmadığını kontrol eder sosyal ağlardan ama aramaz. kırılmaktan, üzülmekten ve yine aynı şeyleri yaşamaktan korkar içten içe.
    ne yeniden aşık olmak ister ne de yeni biriyle vakit geçirmek..
    ölene dek yalnız kalma fikrine de alıştırmıştır kendisini.
    onu sevmek, hem de çok sevmekten mutludur.
    aşkın, aşık olduğun insanı elde etme hırsından çok daha fazlası olduğunu anlayacak kadar büyümüştür.
    içten içe merak eder durur;
    ''o da beni düşünüyor mu, ara sıra da olsa özlüyor mu acaba'' diye..

    korkaklıkla suçlanan ama o korkaklığının ardında çoook uzun bir hikayesi olan insandır. muhtemelen on milyon kere korkmamış, her defasında ağır yaralar almış daha fazlasına cesareti kalmamıştır. belki de karşısındakinden bekliyordur radikal bir adım. belki mecali kalmamıştır?.. tek ihtiyacı olan ''bundan sonra elimden geleni yapacağım'' demesidir. belki o günü bekliyordur.
    özlemesini, geleceği varsa kendi isteğiyle gelmesini istiyordur.
    her şey keşke burada yazılanlar kadar ''türk filmi tadında'' olsa..

  • bu malikanenin her tuğlasında ,değerli halkımızın survivor sevdası ve gönderdiği sms'ler vardır.

    her metre karesinde bir ödül oyunu ,bir "ikisi de çok hızlı" vardır.

    türkiye manzaralı bir ev burası ,siz onu izledikce o da sizi izliyor ,siz izledikce manzarası güzelleşiyor, değeri artıyor.

  • yillar once eskisehir'de okurken, bir yandan da anadolu universitesi'nde iibf'de lab gorevlisi olarak calisiyordum. oturdugum ev visnelik'teydi. bu evin, ev sahibi de odunpazari'nda bir emlakci. hayatimda cok emlakci ile tanistim, iyisine denk geldigim pek soylenemez ama bu herif kotulerin arasinda bir numaraydi. paragoz olmasinin yanisira terbiyesizdi de.

    bir gun, kira vakti geldiginde beni arayip kampuste isi oldugunu, o yuzden o ay bana ugrayip kirayi elden alacagini soyledi. tamam, iyi dedim. saat geldiginde bu yanima geldi konusuyoruz filan, o sirada disardan guvenlik gorevlisi geldi bu herifin plakasini soyleyip "bu aracin sahibi burada mi?" dedi, bu da "benim" diye disari cikti. birazdan soylenerek geri geldi ve soyledigi sey su oldu:

    "neymis, dekanin yerine birakmisiz. ne olacak ? kac para kazaniyo lan bu dekan? benim kadar kazaniyor mu?"

    yani; adamin kafasinda insanlarin degeri kazandigi paraya gore siralanmis durumda. kendisinden az kazanan herkes son derece degersizken, kendisinden daha cok kazanan birinin kopegi olabilir.

    bu hikayenin i. melih gokcek ile dogrudan hic ilgisi yok. dolayli ilgisi ise, turkiye'nin bu tiynetteki adamlari dislamak yerine, onemli mevkilere getiren bir yapiya sahip olmasi. bu sayede bu adamlar, bu tiynetle milletin tepesine binip, kanunsuz, hukuksuz sekilde yagma yapabiliyor. ve yine, israrla, yillardir bu yagmaya devam etmelerine ragmen el ustunde tutulabiliyorlar. tam da bu yuzden, bu secmenler layik olduklari sekilde yonetiliyor, somuruluyorlar. olan da arada yanan yaslara oluyor.

    i. melih gokcek'in odtu arazisinden agaclari kesip, sonra da uzerine "parasi neyse veririz" diye siritarak "al bu da basimizin gozumuzun sadakasi olsun" diyerek, kendisine ait olmayan halkin parasini kafasina gore odtu'ye diyet olarak gonderebilmesini saglayan da tam olarak bu rahatlik.

    kahrolsun bagzi seyler.

  • getirdiği özellik snapchat çakması olsa da snapchatten daha fazla kişiye ulaşacaktır. snapchatin aylık kullanıcı sayısı 100 milyon iken instagramın 500 milyon zira. bunca zaman snapchat nedir anlam verememiş insanların, ben dahil, gözüne soktu şimdi bu işi.

  • işçilerin haklarını almasıyla beraber, projenin imajına leke gelmesin diye medyadan gizlenen işçi ölümleri de gün yüzüne çıkması için duacıyız.

  • et pişirme çok da ustalık gerektirmeyen tava. yaklaşın açıklıyorum, döküm tavada et ve et ürünleri pişirme:
    öncelikle döküm tava diğer tavalara göre farklı davranış sergiliyor. üstü kaygan bir yüzey değiş teflon gibi bir kaplaması yok. bizim türkiye'de satılan döküm tavalarda paslanmaması için üzerine emaye toz kapalam yapılıyor. bu sayede döküm tencere ve tavaları biz seasoning işlemi yapmadan kullanabiliyoruz ve bulaşık makinesinde de rahatça yıkayabiliyoruz. emaye kapalam olmasaydı demir paslanırdı, bunu önlemek için de seasoning yapıyor ecnebiler. neyse şimdi döküm tava halinden de belli olduğu gibi çalışma mantığı büyük kütleye eşit sıcaklık dağılımı yapmak. bu nedenle bu büyük kütlenin önce belli bir sıcaklığa erişmesi gerekiyor. evde sizin ocağı bilmiyorum ama ikili wok gözü oluyor. eğer onda yapılacak ise minimumdan bir tık fazlası açılacak, diğer ocak gözlerinde ise ( gazlı ocak, indüksiyon veya elektrikli değil) full açacaksın. bu ocağa açtığın miktar hiçbir zaman değişmeyecek. hiç ateşi kısmayacaksın veya arttırmayacaksın. yemeğin pişip üstündekileri aldıktan sonraya kadar hep aynı ateş miktarında ısınıp, pişip bitecek. şimdi bu tavanın ön ısınması için belirttiğim ocak derecesinde en az 10 dakika boş halde beklemesi lazım. 9 veya 9.5 bile değil en az 10 dakika. 10 dakikadan sonra pişireceğin malzemeyi direkt tavaya koyuyorsun. eğer koyduğun malzeme yamuk kondu, ters bir yerine istediğin gibi olmadı ise ilk koyar koymaz elleme. biraz sonra düzeltirsin ama koyunca belli süre oynatma. tava 10 dakika ısındığı için üstüne koyacağın köfte yapışmayacak. 10 dakikadan az olsaydı çok fena yapışır. kazıyarak falan zor çıkıyor. ama nedense 10 dakika sonra hiç gram yapışmıyor.
    şimdi köfte koyduğumuzu farz edelim. köfteyi koydun ısıtılmış tavaya. ne koyarsan koy döküm tavada çok fazla duman çıkacak. etin veya köftenin yağı belli süre sonra duman yapıyor. o yüzden davlumbazın veya aspiratörün en yüksek derecesinde köfteyi koyar koymaz hemen aç . varsa mutfaktaki pencereleri de aç. şimdi köfteleri koydun ve llemeden bekle . yaklaşık 5-7 dakika sonra tahta veya plastik ( plastik dediğim silikon veya polikarbonat ) spatula ile köftenin altına bak. istediğin gibi olduysa hepsini çevir. alttan hafif itince zaten yapışmadığı için kalkacak köfteler. öteki taraf çevirmen bitince 3-5 dakika sonra kontrol et. bu yüzey daha çabuk pişiyor. daha tam pişmedi ise biraz daha bekle ve en son istediğin gibi olunca köfteleri al tavadan ve ocağı kapat.

    köfteleri afiyetle yedin ve geldi bu tavayı nasıl temizleyeceğine. iki seçenek var. ya elde ya da bulaşık makinesi yapacaksın. elde bir işlem yapman lazım çünkü bulaşık makinesi bu kalan şeylerin hepsini çıkaramaz. tava hala sıcak ve içinde biriken yağlar sıvı ise ve dökülebiliyorsa lavaboya dök. donmuş ise ocağı yak ve çok az ısıt sıvılaşıncaya kadar. sıvı olunca yağı dök ve tavanın içine su doldur çeşmeden . tüm yüzeyi kapla ve az biraz yarım santimetre kadar falan su doldur tavaya. şimdi bu tavada su kaynatacağız. bu su koyduğun tavayı yine ocağa koy ve ocağı sonuna kadar aç. bu sefer wok tava kısmını kullanıyorsan onu da açabilirsin sonuna kadar çünkü artık amaç bir an önce suyu kaynatmak. su kaynadıkça köpürecek ve tavaya yapışmış yağlar birer birer suyun üstüne çıkacak. 4-5 dakika falan kaynasın. sonra tavayı ocaktan alıp bu kaynamış suyu lavaboya dök. çeşmenin altında tavayı tut ve tavayı iyice soğut. bir bezin üstüne soğuttuğun tavayı koy ve tavanın içine sıvı bulaşık deterjanından biraz dök. kağıt havlu kopar 2 parça ve biraz ıslatıp döküm tavanın içini deterjanı da yayarak iyice sil , bastır ve döküm tavanın kanallarının arasına falan gir. kağıt havlu dedim çünkü bulaşık süngeri ile yaparsan sünger sisiyah olur, bir de onu temizlemekle uğraşırsın. tavayı sildin şimdi suya tut içindekileri dök. şimdi tava epey temizlendi. ama %100 değil. bu halde bulaşık makinesine koyabilirsin veya elde yıkayacaksan bu sefer bulaşık süngeri ile arkasındaki yeşik sert yüzeyi ile bulaşık deterjanını damlatıp iyice köpürttükten sonra bastıta bastıra tavayı iyice temizle ve durula. elde temizlik böyle. makineye attıysan zaten gerek yok makine yıkar.
    bir de en önemli şeyi unutmuşum tavanın sapı en az ortası kadar sıcak oluyor. sakın tava sıcakken sapından direkt tutma!!!. kalın mutfak eldiveni veya kalın bir bezle tutarsın. o sap öyle bir sıcak ki anında elini yakar fena.

  • en çok onunla eğlenilir, en gerçek onunla hüzünlenilir, kırk yılda bir ciddi konulara girersiniz onunla ama böyle durumlarda sizi gerçekten önemseyen tek insan odur. dalga geçmeyeceği yeri bilir. çünkü onu bu hale getiren, dünyanın iğrenç bir yer olmasıdır. bunun farkına varmıştır ve artık hiçbir şeyi takmayacaktır. ama ruhunu gören insanı tanır, ve onun için dünyayı daha güzel bir yer haline getirir. bu ısırılası insanı daha sonra yeniden doğru düzgün anlatacağım, acelem var şu an sözlük.

  • vay be, yıllar önce recep ivedik serisi başladığında, recep ivedik figürü; kaba sabalığın, cahilliğin, barbarlığın temsilcisiydi.

    aradan geçen 20 yılda toplum o kadar geriye gitti ki, şimdi recep ivedik figürü, toplumdaki kültürel ortalamanın ilerisinde kaldı, doğa için mücadele eden, rantı ve ekonomiyi eleştiren, aktivist biri oldu.

    debe editi: sonbaharın güzelim yağmurları, güzel ve yalnız ülkemin onurlu insanlarına umut olsun.