hesabın var mı? giriş yap

  • şu an 2. bölümünü izlediğim dizi. aman allah'ım!

    başroldeki merve boluğur'un satranç turnuvasındaki o halleri... turnuvalara katılanlar iyi bilirler ki bu satranç zıkkımı kazandıkça zehirler insanı. tam bir ego yükselticidir. kaybedince de hele hele ezilerek kaybedince de tam bir gurur kırıcı.

    gözümü ekrandan alamıyorum oyun sahnelerinde.
    ilerleyen bölümlerde keyiften öleceğim herhâlde. atmosferi çok güzel dizinin ve görüyoruz ki rakibi küçümseme mevzuları hep varmış!

    katıldığım bir öğretmenler arası satranç turnuvasında ilk rakibim gelmemiş, ikinci rakibim de öylesine gelmişti.
    üçüncüsü beden eğitimi öğretmeni idi ve vallahi turnuvadaki tek hâtundu o da. yanında da erkek arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir zibidi. oyun başladı, baktım hocamız o kadar basite alınacak gibi değil dikkat kesildim oyuna. derken tek bir hatasıyla oyunu kaybetme yoluna girdi.
    zibidi başladı, " hocam bu maç berabere bitsin yenisine başlayın " falan demeye. ben maalesef falan dedikçe bu oyuna müdahale etmeye başladı ve ağzından şu sözler döküldü:

    " hayatım atı çapraz sür, atın gidecek " *

    lan bir kahkaha atmaya başladım az kalsın diskalifiye edilecektim.

    o ana kadar erkekine ses çıkarmayan hocamız da " ya saçmalama ozan çık dışarıda bekle beni allah'ını seversen " falan diye isyan etti.

    çocukluğumdan beri yüzlerce belki de binlerce karşılaşmaya çıkmış; rakibin atını, filini, kalesini, vezirini vs. oyun dışına itmişimdir, o vakit ilk defa bir satranç karşılaşmasında rakibin eşeğini saf dışı bırakmıştım.

    bu da böyle bir anımdır.

  • diş hekimi olarak sarıkamış'a giden bir zat, askeri hastanenin yanındaki askeri fırına pide yaptırmak için gider.
    - oğlum bi kıymalı yapın bana
    - emredersiniz komtanım.bu arada biz kısa dönemiz komutanım kimya öğretmeniyim ben (hamurcu asker)
    - allah allah, öğretmenin ne işi var fırında ya
    - komutanım o ne ki, şu çaycı hakim, yamağı da savcı
    - ben de maden mühendisiyim komutanım (kürekçi)

  • yine de yalnız yaşadığı halde 3 çeşit yemek yapan insan değildir. porsiyonları küçük yapıyorum tabi. ama bazen kendi kendime 'pff kabak mı bu, istemiyorum ya, soteden yerim sadece' dediğim oluyor, ulan sen yaptın kabağı amk niye yemiyosun. harbiden. bazen hem kola hem ayran hem bira alıp dolaba koyuyorum mesela, yemek vakti gelince de 'hmm hangisini içsem acaba lan çok kararsız kaldım fanta yok mu amk' diye düşünüyorum. ben reçeli hiç sevmem, yemem de. 40 yıl reçelsiz yaşayabilirim, o derece. ama geçen gün reçel aldım iki kavanoz, dolaba koydum arada bir gözüme çarpsın da 'bu reçellerin ne işi var burda' diye sinirleneyim. hehe.

  • sabah evde cm ( championship manager ) oynarken bırakılan arkadasın , ertesi gün eve gelindiğinde aynı sandalye de cm oynarken bulunması , arkadasın "oğlum bak ronaldinho yu figo yu aldım diye sevinmesi" ancak sınavını kaçırdıgını öğrenmesi ile üzülmesi ,yine de " zaten calışmadıydım stavridis i alıyorum hacı" söylemiyle oyununa devam etmesi.

    (ps: söz konusu arkadas 48 saat ara vermeden cm oynamış kendi çapında bir rekora imza atmıştır)

  • ben de bu durumda dünya'dan çeşitli örnekler paylaşayım:

    ortalama bir okul günü finlandiya'da 5, sinagapur ve almanya'da 5.5, kanada ve japonya'da 6, avustralya ve yeni zelanda'da 6.5, abd'de 6.8, çin ve hollanda'da 7, güney kore'de 8 ve tayvan'da 8.5 saat. bu süre türkiye'de ise 8-9 saat arasında (ikili öğretim düzeni hariç).

    öğrencilerin okulda bulundukları süre estonya 175, abd 180, finlandiya, hong kong, yeni zelanda ve bizi kıskanan almanya'da 190, singapur ve kanada 193, hollanda 200, japonya 210, güney kore 220 gün. bu süre türkiye'de ortalama 180 gün.

    demek ki, okul saatlerini veya okula gidilen gün sayısını arttırmak çok da işe yaramıyor. dünyanın en iyi eğitimlerinin verildiği finlandiya, abd- almanya, kanada vs gibi ülkelerde okul süreleri bizdekinden çok daha kısa olmasına rağmen pisa gibi uluslararası sınavlarda sağımızdan atıp solumuzdan geçiyorlar. kendi yazdığını okuyamayan, anlayamayan öğrenciler mevcut.

    okul gün sayısının ise genellikle daha sıcak memleketlerde daha kısa olması yönünde bir eğilim var. daha soğuk ülkeler ise biraz daha uzatabiliyor. ancak bu konuda dünya ortalamasından çok geride olmadığımız gibi bizden kat be kat daha iyi eğitim veren ülkelerle yaklaşık gün değerlerine sahibiz.

    özet olarak, istersen okulu tüm sene boyunca açık tut, istersen okulu sabah sekiz akşam sekiz yap, eğitim zihniyetini modern düzeye çıkartmadıkça malesef hiç bir yere varamazsın.

  • "o kız farklı".

    değil abi. o kız farklı değil. sadece, öyle düşünmek senin hoşuna gidiyor o kadar.

  • simdiden yuzbinlerce olacagini tahmin ettigimiz bug silsilesi. bug raporlarinda tarayici markasi ve surumu onemli.

    - daha once yazilmis bug'lari yazmayiniz.
    - bug olmayan entry'ler "bug degil" gerekcesiyle silinir.
    - verilen para geri alinmaz
    - ie, chrome, firefox, safari ve opera'nin son stabil surumleri disindaki egzantirik surumlerdeki hatalar kabul edilmez
    - bir entry'ye bir hata
    - ve unutmayin: eger bu ilk bug'inizsa, bu gece dovusmek zorundasiniz!

  • hepimiz suyun altındayız. âşık olduğumuz anlarda, güldüğümüz ya da bir sanat eserine baktığımız anlarda suyun üstüne çıkıp ciğerlerimizi hava ile dolduruyoruz. sonra tekrar suyun altına giriyoruz. her an boğuluyoruz ama ölmüyoruz...

    (bkz: sen kaç ben onları oyalarım)

    (bkz: bülent usta)