ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tahta kaşığı bulaşık makinesinde yıkamak
-
istanbul`da yasiyorum;
- her gun istanbul`un pis havasini kokluyorum
- stresini cekiyorum
- sigara ve alkol kullaniyorum
dusunecegim son sey tahta kasigi elde yikamak olur, tesekkurler. elimden gelse halilari da bulasik makinasina sokar yikarim.
debe editi: (bkz: #56975655)
26 mart 2087 hala yaşayan yazarlar zirvesi
-
umarım akp döneminde gerçekleşmez.
ahmet çakar
-
gecenin bombasını patlatmıştır. bir pozisyonun ilgisizliğini, ortamla uyuşmazlığını şu örnekle açıklamıştır.
"beyler düşünün.. biz dördümüz bir dağ evindeyiz.. köyde.. etrafta köylüler var filan... kapı çalınıyor.. açıyoruz bi bakıyoruz sharon stone!.. aradan vakit geçiyor...bi daha kapı... zekeriya beyaz!.. ne alaka di mi. işte bu pozisyonda öyle"
ersin kardeşimiz de boş durmamış bu lafın üzerine:
"zekeriya hoca gelip sharon stone burda mı diye soruyor mesela?!".. demiştir.
ama ahmet hoca durmak bilmez..
.."hatta kazım abi sharon senden buz kıracağı ister.sen olayı idrak edemeyip -o yok,keser vereyim mi dersin."
öğretmen maaşından kar tatili kesintisi yapılması
-
sömestr tatilinden önce kızımın okuluna gittim. öğretmenin de fotokopi işi var, çocuklara dağıtacak. bizim veletleri göndermeye kıyamıyor, kendi uğraşıyor. beni görünce "akck hanım, siz biraz ilgilenin. ben fotokopileri çektirip geliyorum." dedi. "hadi devam edelim okumaya, eren sen başla." dedim. "nereden başlamamı istersin canım?" dedi. ilk darbeyi yedikten sonra ben toparlayana kadar sınıf savaş alanına döndü. arkadaş birine sus dersin, öteki konuşur, biri susar, diğerinin çişi gelir. o minnak çocuklardan çıkan sesin desibeli mevcut modern ölçme cihazları ile ölçülemez bile.
durum bu iken, bu insanlar sizin evde dizginleyemediğiniz çocuklara günlerini adıyorlar. evet bu onların işi, evet bilerek seçtiler ancak seçerken maaşlarını ve şartlarını da gözettiler. kaldı ki bu devirde ayda 2.500 tl maaş almak komik bir rakam. insan gibi yaşayayım desen yaşamazsın, gidip bir yerde bir yemek yiyeyim, sonra da sinemaya gideriz desen 5 kez düşünürsün. ancak bitmedi öğretmenler ile derdiniz. sizin o (benimki de dahil) iflah olmaz veletlerinize günde 1 saat katlanmam için bana ayda 2.500 tl verseler, 1 ayın sonunda ya akıl hastanesine daimi misafir olurdum ya da arkama bakmadan kaçardım. az insaf, az saygı...
bildirendirme editi: ayrıca ücretli öğretmenler, çalışma saati başına para aldıkları için; zorunlu ya da resmi tatil olan her gün ve saat maaşlarından kesiliyor. öğretmenleri değil de, devletin emek hırsızlığını sorgulayalım bence. bakarsınız sonra her birimiz emeğinin karşılığını tam almasa bile emeğimize yakın bir para ile insanca yaşayabiliriz.
teşekkür editi: monami'ye düzeltme için teşekkürler.
128 milyar dolar ile yapılabilecekler
-
şimdi normal bir insan bu parayı bi şekilde ekonomide kullanır ve jilet gibi smokini çekip, george soros'tan bilderberg davetiyesi falan bekler. dünyayı yöneten 5 aile ile 4 çayı filan içer.
lakin bu parayı babama versen, sahibinden sitesine girer, istanbul anadolu olarak filtresini yapar ve anadolu yakasındaki daireilerin hepsini alır. üzerine kalırsa da beykoz'dan 1-2 arsa çeker. her ay 30 milyon milyon tl kira getirisi ile, paranın kendini 250 yılda amorti etmesini bekler.
20 ekim 2015 denize köpek sokulması rezaleti
-
o köpek de doğanın kuralları gereğince özgür yaşayabilmek için sensiz yaşam alanları istiyor.
rezalet değildir, güzelliktir. can harekettir.
bir köpeğin denize girip eğlenmesini rezalet diye nitelendiren dangalaklarsız plaj alanları istiyorum artık ! !!
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"öyle bir mahallede yaşıyorum ki, messi'yle top oynasa 'kaleye geç lan!' diyecek çocuklar tanıyorum."
larissa gacemer'in haklı serzenişi
-
bu serzeniş sonrasında şunu okuyacağız yorum olarak muhtemelen: "canım tedavi artık çok kolay. deneyebilirsiniz". buradaki "canım"ı anladınız siz. akıl verme canım'ı. yani "ben doğurdum çok güzel. senden daha üstün ve bilgiliyim. allah herkese versin"
iğrençsiniz. rezilsiniz. topunuzun canı cehenneme.
çay
-
dun aksam saatleriydi.
kapiyi hizla cekip ciktim. arkamdan birileri bagirdi, duymazdan geldim. yesil bi parkam var. onu giymisim sonra farkettim.
sokak lambalarinin yeni yeni yanmaya basladigi saatler. havaya bir serinlik cokmus ama usumem ondan degil.
sokagin basinda durup, hangi tarafa gitsem diye dusundum bir an.
yukari gitsem, nereye ? asagi gitsem, nereye ?
asagi gittim...
bildigim bir apartmanin bahcesine girdim. banklarina baktim. elimi cebime atip, cikarken aldigim paketten bir sigara cikarttim.
-iyi ki gaza gelip birakmamisim lan seni !
dedim. yaktim.
gecen arabalara, insanlara baktim.
herkesin gidecek yeri var demek diye de biraz kahir yaptim.
sigaramin kullerini bazen yere, bazen havaya biraktim.
usudum bir hafif ruzgarda, yerimden kalktim.
izmariti yeminle cope attim.
yeni yeni yanan isiklara baktim.
bana isaret ettikleri yerlere dogru adimlar attim.
arabalar hizla gecti yanimdan, ve insanlar...
bir yurumek aldi beni, adim ustune adim attim.
bilmedigim sokaklara saptim, bildigim sokaklarda gozlerimi actim...
yurudukce, uzerimden yukler attim.
bir ara hem usudum ama hem bunaldim, parkamin onunu actim.
yurudukce dagildim, usudukce toparlandim.
kendimi kalabalik bir carsida buldum.
oturacak yer aradim.
cok yoruldum, cok dolastim, cok ugrastim, cok konustum icimden, cok da sus dedim disimdan.
bir tahta sandalye buldum, bir yuvarlak mermer masa...
- bir çay !
dedim;
-usta !
icine bir seker attim.
bir yudum, bir yudum daha...
derken...
.
.
.
bunca ezaya iyi geldi cay...