ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cezzar ahmet paşa
-
bu yaşlı kurt gündüzleri beylerbeyliği, geceleri de isyan eden bedevilerle vuruşmak için çete reisliği yapardı. napolyon akka kalesine dayandığında cezzar paşa'ya şöyle bir mektup yazar.
"işte kalenin surları önüne geldim. ihtiyar bir adamın kalan birkaç günlük ömrünü almak bana birşey kazandırmaz. seninle savaşmak istemiyorum. benimle dost ol ve kaleyi bana teslim et."
cezzar paşa'da mektubu şöyle cevaplar;
"allah’a hamd olsun gücümüz yetiyor ve elimiz silah tutuyor. geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de küffar ile cenklerde geçiririz."
napolyon bu cevabı aldıktan sonra yanındakilere "anlaşıldı, bu ihtiyar birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin ortasındayız." der ama 64 günlük kuşatmadan bir sonuç alamaz. kuşatma sırasında cezzar paşa'ya bir elçi daha gönderir ama şu cevabı alır. "devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. ben cezzar ahmed paşa şehidlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem."
bu cevaptan sonra iyice dellenen napolyon gece gündüz toplarla kaleyi dövdürür ama sonuç alamaz. sonra da geldiği gibi ülkesine döner.
ekşi sözlük
-
1995 yılında hitnet yazılarımdan ilkini (bkz: #2940055) yazarken kullandığım saçma bkz'lara bakıp "içinde en saçma sapan şeylerin bile en ince ayrıntısına kadar var olduğu bir bilgi kaynağı olabilir mi?" diye düşünüp "yok be imkansız ahahha" diye gülüp geçmiştim.
1997 yılında disq'in irc'den yolladığı douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy romanını bilgisayar ekranından okudum. "e ilk ben akıl etmemişim ki bunu" dedim.
1999 yılında ise internet'te içerik yayınlamanın zorluğu yüzünden ekşi sözlük'ü birkaç saate kodlayıp 16 şubat gecesi yayına geçirmiştim. o sırada ilk entry ne girsem diye düşünürken masamın üzerinde klavyenin yanında duran penaya gözüm takılmış ve #1'i yazmıştım.
bugün ekşi sözlük'ü her ay 19 milyon kişi ziyaret ediyor. her gün douglas adams'ın tüm romanlarının toplamı kadar içerik giriliyor. şimdi 1995 yılında düşündüğüm şeyin hayal edemeyeceğim kadar büyük boyutlarda gerçekleştiğini görüyorum. biz "2010'da sözlük" diye başlık açıp "mars'tan entry girilir hahah" gibi fantaziler kuruyorduk. 2010'u fırladık geçtik back to the future'daki geleceğe geldik bile.
20 yıl önce gülüp geçtiğim bir hayalin, hayal bile edemeyeceğim kadar büyük bir boyutta, hayal edemeyeceğim sonuçlara vesile olmuş olması beni her sene daha çok şaşırtıyor, hayran bırakıyor. her seferinde konunun benle pek de ilgili olmadığını daha iyi anlıyorum. ekşi sözlük'ün kültürü ve dinamizmi bir toplumun yıllardır açlık çektiklerinin, içine attıklarının dışavurumundan geliyor, benzersiz bir mizahla harmanlanıyor. pek çok şeyini tasvip etmediğim oluyor, kızdıklarım oluyor. ama bu dinamizmin bir benzerini başka mecralarda görmüyorum. tamamen bize ait, bizim kusurlarımızı eksiksiz taşıyan, bizi eksiksiz anlatan bir ortam.
umarım hikayemizin katipliğine uzun yıllar devam eder. 12 yıl önce dediğim gibi bir gün aniden ortadan kaybolsa bile sonrasında torunlara bahsedecek acayip bir masalımız olacağı kesin.
sınıf annesi uygulamasının yasaklanması
-
güne milli eğitim bakanlığı tarafından alınmış yerinde ve güzel bir kararla başladık. bu garabetin kaldırılması için ilk kurşunu atan koca yürekli (bkz: sınıf annesine tepki gösteren ilkokul öğrencisi)'ne minnetarız, artık ne idüğü belirsiz, pedagojik eğitimden bihaber, hasta ruhlu kadınlar çocuklarımıza yaklaşamayacak.
edit: haber linki
haber özeti: valiliklere, meb temel eğitim genel müdürü zarife seçer tarafından gönderilen 'mevzuatta yer olmayan uygulamalar hakkında (sınıf annesi)' konulu yazıda, bu kişilerin sınıflarda çeşitli faaliyetlerde bulunarak velilerden aidat topladıklarına, ders araç-gereci temini yönünde faaliyette bulunduklarına, zaman zaman derslere müdahil olduklarına ve öğrencilerin görüntülerini kaydettiklerine dikkat çekildi.
michelin yıldızı
-
bib gourmandlar yazılmış, 2024 yıldız alan restoranlar sıralı tam liste
vino locale - urla, 1 yıldız + yeşil yıldız
teruar urla - urla, 1 yıldız
od urla - urla, 1 yıldız + yeşil yıldız
hiç lokanta - urla, yeşil yıldız
maça kızı - bodrum, 1 yıldız
kitchen - bodrum, 1 yıldız
arkestra - istanbul, 1 yıldız
sankai by nagaya - istanbul, 1 yıldız
turk - istanbul, 2 yıldız
nicole - istanbul, 1 yıldız
mikla - istanbul, 1 yıldız
neolokal - istanbul, 1 yıldız + yeşil yıldız
circle by vertical - istanbul, yeşil yıldız
araka - istanbul, 1 yıldız
güzin abla cevapları
-
izmirden m.t. soruyor: ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir
genç bayanim.
üç ay kadar önce kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim.
gecen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dun
laboratuarda korkunç bir sey kesfettim.
nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya
attim, ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin
ozgul agirligi civaninkinden fazla, batmasi gerekirdi.
demek bana aldigi yüzük saf altin degil, öyleyse
sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi
nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi
düsünüyorum, ne dersiniz?
güzin abla: arsimet'in hayatina her
yönüyle vakif oldugunuz anlasiliyor. yalniz yüzey
gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey
gerilimi suyunkinden çok daha fazladir, böylece
kendinden agir cisimleri de kaldirabilir, çünkü o
cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel
enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf
olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar
vermeyin derim.
sabri sarıoğlu
-
tesislere alınmayacağı, yemek bile verilmeyeceği şeklinde haberler yapılan futbolcu. hatta prandelli karşısına geçip hunharca gülerek et yiyip testideki suyu yere dökmüş, sabri'ye bir yudum vermemiş diyorlar.
edit: hayır yemek verilmeyecek ne lan, kedi mi bu
sözlük yazarlarının whatsapp durum güncellemeleri
-
''sussam gönül razı değil, yazsam last seen''
sedat kapanoğlu
-
dünyada eşi benzeri görülmemiş mülteci istilasını bomboş komik argümanlarla savunan bir insandır. bir zamanlar yaşadığı ülkenin insanları çin' den düşük asgari ücrete talim edip, üniversite gençleri asgari ücretin yarısına iş bulamayıp sürünürken, toplumsal yıkımı iliklerine kadar hissederken eşi benzeri görülmemiş bir saçmalıkla karşı karşıyayken ve bundan dolayı senelerdir tek yapabildiği çaresizce şikayet etmek olan halka karşı yukardan yukardan şımarıkça konuşup hümanizm dersi veriyor. komedi argümanlar sunuyor.
kendisinin yaşadığı abd' nin yaptığı işgaller ortadayken türkiye' nin suriye politikası sonucu bu durumu yaşamak zorunda olduğunu söylüyor. ab' nin yunanistan' ın diğer ülkelerin yaptıklarını politikalarını eleştirmeyip yıllardır binbir dert içinde olan tükenmiş bir halkın 6-7 milyon mülteciyi sırtında taşımasını es geçip politik şov yapıyor. sınır güvenliği kalmamışken, şu an dünyanın en berbat ülkelerinde bile olmayan düzensizlikle akına uğrayan bir ülke varken hala bu insanların gelenleri canı istemediği için istemediğini düşünüyor.
ve acıdır ki insanlar bu bağnazlara laf anlatmaya çalışıyor. her şeyin farkındalar.
edit:özür dilemiş bu da bir şeydir en azından. zaten düşüncesindense bu hassas konudaki üslubu kötüydü. içip içip de çok yazmamak lazım demek ki.
13 şubat 2016 metrobüsteki mavi paltolu kız
-
çaylağım demeyeydin iyiydi. bari ssg ile olan anlasmazliklarim nedeniyle uçuruldum falan diyeydin.
bir engellinin sivas hilton garden inn şikayeti
-
"x tarihi x rezaleti" başlıklı ilanlar açan yazar ekibine katıldığıma inanamıyorum ama yaşadıklarım o kadar ağırıma gitti ki belki bu şekilde sesim duyulur dedim.
31 yaşında bir kadinim ve sivas'ta yaşıyorum yaklaşık üç yıldır yürüyemiyorum sadece yüzme havuzunda yaptığım hareketler beni rahatlatıyor ve gevşeyip hareket etmemi sağlıyor.ne yazık ki burada suyla fizik tedavi uygulayan bir merkez yok ama "sana ne oldu","amaaan çok gençmiş","kızım sen bir ziyarete git","vah vaaah" diyen lüzumsuz ve meraklı teyze çok.onlardan uzak olacağımı düşündüğüm ,eşimle birlikte gidebileceğimiz tek yüzme havuzu olan hilton garden inn oteline ait havuza gitmeye karar verdik ki havuzda engellilerin suya girip çıkmasını sağlayan "engelli havuz asansörü"nün olmadığını öğrendim.muhatabımın hilton olmasının verdiği rahatlıkla,asansör yapılmasını rica ettim.ilk tepki çok olumluydu,hemen fiyat alıp taktıracaklarını söylemişlerdi ki bu olumlu hava bir hafta sonra dağıldı.
tekrar aradığımda,konu hakkında görüştüklerini ve bana döneceklerini söylediler.döndüler de...
"x bey,3 ay gelecek tek kişi için bu ürünü alamayacağımızı söyledi"
ertesi gün x bey'e ulaştım,önce geleneksel cümleler sarf edildi;
"ilginiz için teşekkür ederiz özge hanım,benim babam da felçli biz aynı taraftayız özge hanım" sonra konuya girdi,adam havuzun işletmesini onun aldığını,zamanında yapılması gereken engelli asansörünün yapılmadığı için onun başına kaldığını,masrafından dolayı da programa alamadığını ama çıkmaz ayın son çarşambasında alınabileceğini belirti ekledi "şimdi siz o halde yüzebilecek misiniz?birde cankurtaran görevlendirip para mı vereceğim?"
bu işin havuz birimini işleten x bey ile olmayacağını anlayınca otelin müdürüne ulaştım,5378 sayılı kanunu hatırlattım,engelli hakları vs vs...müdür tam beş gündür bana dönecek..
yanii benim yüzmem gerek,düşmeden yapabildiğim tek hareket bu,şöyleyim,böyleyim,şöyle zor durumdayım demek istemiyorum,bir şekilde hayatımı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum ama benim yüzmem gerek ve ne yazık ki sivas'ta yaşıyorum.
asosyal ile yalnız arasındaki fark
-
asosyalin asosyalliğinin sebebi büyük oranda ve ihtimalle kendisidir.
yalnızın yalnızlığının sebebi büyük oranda ve ihtimalle insanlardır.
kürdistan'da bulunan anadolu parsı
türk robot takımıyla alman robot takımının maçı
-
gurbetçi robotlarımız için ayrı bir önem taşımaktadır..