hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi son derece başarılı bir hanım kızımız herhalde. tebrik ederim. umarım gider istediği yere.

    buraya kadar tanımdı, tırıydı, vırıydı.

    şimdi esasa gelelim. bu tip videoları izlerlerken yerin dibine geçen sessiz binlerden biri olarak söylüyorum. yapmayın böyle şeyler lütfen. ortalık gerekli gereksiz yüzlerce başarı hikayesi kaynıyor. çoğu pek çok kişi için herhangi bir anlam ifade etmiyor. dolayısıyla bir bağ kurmak zorlaşıyor. nihayetinde kimse böyle postmodern dilencilik zırvalarına maruz kalmak zorunda değil. kazanıp kazanmayacağı belli olmayan eleme için new york'a gidip oldukça külfetli masraflara katlanabilen biri burs bulmak için de daha asil yollar arayabilir. sıkıldım. bitti.

  • akşamın hüznü ve gecelerin yarattığı bunalma halini, sanıyorum lisenin ilk yıllarında, şu an dünyanın başka yerlerinde hava aydınlık, yani her yer karanlık değil! dünyanın başka yerlerinde insanlar çimlerde oturuyorlar ya da sahillerde güneşleniyorlar şeklinde bir düşünce ile aşmıştım. ya hüzünden geberecektim ya da gece yaşadığım kaygılar derinleşip kaygı bozukluğuna yol açacaktı. şu an komik gelen bu teselli, lise yıllarında hayatımı kurtarmıştı diyebilirim. ayrıca: doğru tespittir. bunu daha uzun vadeli olarak hayatımızda da düşünebiliriz. bugün her şey olan yarın hiçbir şey olacak. en boktanı da bu zaten. bana oradan birkaç anlam kırıntısı meyhaneci.

  • japon ordusunun 1931 mancurya i$galinden sonra burada kurdugu askeri ara$tirma birimi. secenek verilse alman toplama kamplarinda bulunmayi tercih edebileceginiz kadar kotu bir une sahip.

    birim, cali$malarina 1936 da harbin kenti yakinlarindaki pingfan da, "kwantung ordusu salgin hastalik onleme ve su temini birimi" adi altinda ba$ladi. bir askeri tip ve ara$tirma birimi olan 731 in gorevi, kimyasal ve biyolojik silahlar geli$tirmek, sava$ ko$ullarinin, ekstrem ko$ullarin ve silah etkilerinin insan vucudu uzerindeki etkileri gibi konularda ara$tirmalar yapmakti.

    yanina yakla$ilmasi 731 askerleri di$inda herkese yasaklanan pingfan tesisleri, iceride neler olup bittigi konusunda hic bir fikirleri olmasa da cevre halkinin cok korktugu bir yerdi, cunku kamyonlarla uzak yerlerden getirilenlerin bir daha di$ari ciktigi gorulmemi$ti.

    iceride olup bitenler ise tarihte e$ine az rastlanan cinstendi, cinli ve az sayida da olsa rus esirler bilimsel ara$tirmalar icin kobay olarak kullaniliyordu. gerek ordu doktorlari, gerek insan kobaylarla deney yapmak gibi bir firsati kacirmak istemeyen tokyo ve kyoto universitelerinden gelen secme doktorlar, "maruta" olarak adlandirdiklari (japonca odun kutugu) esirleri, tesisin ortasinda bulunan ro binasinda diri diri ha$liyor, basinc odalarinda olduruyor, ic organlarla ilgili bilgi edinmek icin canliyken kesip biciyorlardi. (bkz: vivisection)

    ba$ka bolumlerde askerlerin soguk iklim $artlarina yonelik korunma yontemleri icin ara$tirmalar, esirler dondurulup oldurulerek, silah yaralanma etkileri ara$tirmalari ise kur$unlanan, ce$itli mesafelerde yakinlarinda bomba patlatilan, sungulenen canli esirlerle surduruluyordu.

    ortacagi aratmayan derin zindanlarda ise ce$itli hastaliklar bula$tirilmi$ esirler gozetim altinda olmeyi bekliyorlardi. tesis, kimyasal silahlar ve salgin hastalik bula$tirilmi$ bitler uretip, bunlari balonlarla ya da ucaklarla hedef $ehirlere yollamak gibi egzantrik fikirler de uretiyordu. bit uretme kapasitesi gunde milyonlarla olculuyor, tesiste daha ba$ka salgin hastalik ta$iyabilen hayvan ve ha$ere uretimi de yapiliyordu.

    mezbaha, cali$malarini hiro$ima ya atilan ilk atom bombasina kadar surdurdu. ayni gun, sovyet ordusunun da mancurya ya girdigi, kisacasi i$lerin pek iyiye gitmedigini goren japon komutanligi birim 731 in, tesislerini imha edip kore ye kacmasi emrini verdi. 10 agustos 1945 de son marutalar zehirlenerek, tesis cevresinde cali$an 600 cinli i$ci de makinali tufeklerle olduruldu, cesetler ve tesisler yakilarak emir yerine getirildi.

    sava$ sonrasi, 11 ulkenin kurdugu uluslararasi mahkemede birim 731 in suclulari ile ilgili kaydadeger bir sonuc cikmamasi, her ne kadar korkunc da olsa yapilan olaganustu deneylerin sonuclarinin, mahkemenin ba$ini ceken abd, ingiltere ve rusya gibi ulkeler icin ciddi deger ta$imasi ve bu ulkelerin bu verileri ilk elden elde etmek icin sorumlularla bir tur anla$maya gitmi$ olmalariyla aciklaniyor.

    merak edenler icin, birimin akil fikir babasi, komutani, bakteriyoloji doktoru general shiro ishii, 1959 da yaptiklari konusunda pi$manlik gostermeden olmu$.

    not: japon ordusu geleneklerine gore bir ordu birimi, komutaninin adini ta$iyabildigi icin ve ba$ka bazi sebeplerden, en cok bilinen adiyla birim 731 in ce$itli tarihlerde ve ce$itli kayitlardaki adlari $oyle:
    kwantung ordusu salgin hastalik onleme ve su temini birimi, ishii birimi, togo birimi, kamo birimi, 731, mancurya 25202 birimi.

  • bu insana yüklü miktarda borç verebilir, ortak dükkan açabilir, tatile ve aynı eve çıkabilir, dolu cips paketiyle yalnız bırakabilirsiniz. öyle müstesna, öyle kadirşinas bir karakter.

    bu insandan kimseye zarar gelmez. etrafındaki insanlar için fedakarlığı enayilik raddesine kadar gelebilir. umarım iyi niyetini suistimal etmeyen kişilerle beraber olur. müsadenizle kendisinden makas alıyorum.

  • başlık altında bazı bilgiler yanlış.

    - bu zamana kadar en uzun sürmüş ve en çok bölüme sahip anime doreaemon değil 7466+ bölüm olan sazae-san'dır. doreamon 1787 bölümde dördüncü sıradadır. sazae-san 1969'da başlamış olup hala bitmemiştir.

    - doreamon'u herkes görebilir. sadece çocuklar görür bilgisi yanlış.

    asıl hikayesine gelirsek; 1974 yılında japonya'nın belki de en popüler kahramanı olan doraemon'un manga'ları, kendilerini fujiko fujio olarak adlandıran abiko motoo ve fujimoto hiroshi adlı iki mangaka tarafından çizilip yayınlanmaya başladı. hikayenin başkahramanı nobi nobita, 4. sınıfa giden ve tokyo'da yaşayan bir oğlandır. oldukça haylaz, sakar ve başarısız bir öğrenci olan nobita devamlı olarak başını belaya sokmaktadır. bunlar öyle büyük sorunlar doğurmaktadır ki nobita'nın 22. yüzyılda yaşayan torunları bile büyük büyük dedeleri nobita'nın yaptığı hatalar nedeniyle fakirlik içinde yaşamak zorunda kalmışlardır. bu nedenle 22. yüzyılda yaşayan akrabalarından biri bu durumu düzeltmek için doraemon adındaki kedi şeklindeki bir robotu geçmişe gönderir. bu robotun yardımı sayesinde nobita'nın hata yapmasını önlemek isterler. ama nobita sonuçta sınıfındaki en zayıf ve en aptal öğrencidir. ona gönderilen doraemon adlı robot da çok zeki değildir, çünkü 22. yüzyıldaki fakir ailesi ancak bu robotu gönderebilmiştir. ama doraemon'un çok önemli bir özelliği vardır. karnındaki cep sayesinde istediği faydalı ve çok gelişmiş eşyaları gelecekten getirebilmektedir. artık nobita ne zaman başını derde soksa doraemon getirdiği aletler sayesinde nobita'nın paçasını kurtarmaktadır. ama bu fazla uzun sürmez, çünkü doraemon'un getirdiği aletler nedeniyle nobita başını daha da büyük dertlere sokar. mesela doraemon'un getirdiği, duvarların arkasını gösteren dürbünü nobita banyo yapan kızları gözetlemek için kullanmaktadır....

    tabi bunlar fazla uzun sürmez, çünkü sonunda nobita hatasını anlar ve doğru kararlar vermeye başlar. hikayeler sadece doraemon'un getirdiği aletler üzerine kurulu değildir. önemli olan nobita'nın sonunda güzel kararlar verip doğru yolu bulmasıdır. bu komedi mangasında ayrıca dürüstlük, çevrecilik, cesaret gibi etik konular işlenip ne kadar önemli oldukları anlatılır ve hatta genetik, jeoloji, tarih, biyoloji gibi eğitici konular da işlenmektedir. doraemon 70'li, 80'li, hatta 90'lı yıllarda bile tutulup, inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşmıştır. tam anlamıyla ulusal bir simge haline gelmiştir. nasıl amerikalıların bugs bunny'si varsa, japonların da doraemon'u vardır. bu sevgi, doraemon posta pulları piyasaya sürüldüğünde cnn'de haber olacak kadar büyüktür.

  • "sözlük bir eğlence aracıdır"
    yanlıştır: sözlük eğlenceli birşeydir, ama kutsal bilgi kaynağıdır. eğlenceli olan bilginin üretilmesi, paylaşılması ve tüketilmesidir. özet geçicem kusura bakmayın, bir kitabı okuyup eğlenmekle o kitabı karşınızdakinin kafasına vurarak eğlenmek farklı şeylerdir. sizin ikinciden hoşlanıyor olmanız sözlüğü de o şekilde kullanmanıza gerekçe değildir.

  • çoğunlukla 50 gb olarak uygulanan adil kullanım kotası o kadar komik ve adaletsiz ki, bunu rakamlarla açıklamaya çalışalım:

    8 mbps'lik bağlantıyı tam kapasite kullanan biri saniyede 1 mb veri indirebilir. bu da ayda, (60*60*24*30=) 2.592.000 mb eder.

    yani ayın 1'inden 30'una kadar hiç durmadan 24 saat full download yapan birinin indirebileceği toplam miktar en fazla (2,592,000 / 1024=) 2531 gb'dır. yani yaklaşık 2,5 terabyte. interneti download olarak görüyorlar ya, işte 8 mbps'lik hattın download kapasitesi bu: 2,5 terabayt.

    aylık kapasitesi 2.5 terabayt olan bir hattın daha 50 gb'ını kullanan birine, "sen bu hattı sömürüyorsun" demek, en basit anlamıyla arsızlıktır.

    ben hattımın kapasitesinin daha % 2'sini kullanmışken, sen bana nasıl "adaletsiz kullanıyorsun" dersin?

    adil kullanım kotası gerekli olabilir ama bu şekliyle ve ttnet'in uyguladığı biçimle en adaletsiz uygulamalardan biri. rakamlar da ortada.

    üstüne üstlük, bu paketleri "limitsiz" adı altında satıyor. yani % 2'den sonra sınırlayacağı hattı satarken "limitsiz" ibaresini koyup tüketiciyi aldatıyor.

    benim kapasitemin % 2'sini bana sınır olarak koyan, paketin ismiyle tüketiciyi yanıltan şirketi hangi mahkeme haklı bulur acaba?

    avukat olsam veya bu işlere harcayacak param olsa bu sisteme dava üzerine dava açarım.