hesabın var mı? giriş yap

  • neyse ki başkasının canına kıymadan kendi kafasına sıkmış. 2021 yılında silah sıkan düğün magandalarına da kimse üzülmez.

  • harun banko arkadaşımın az önce beni ettiği tehdit.
    "saat farkı da var, sana yarım saat süre." diye de ekledi ayrıca.

    kanko çok da şey yapmamak lazım.

  • göğsümüzü kabartan üniversitedir. öğrencisiyle, hocalarıyla çok yaşasınlar. en son nuri bilge ceylan altın palmiye aldığında yaşadığım bir gururu yaşattılar. birkaç entry yukarıda da bahsettikleri gibi times listesi ve qs listesi üniversitelerin (en azından kuzey amerikadakilerin) kendilerine baz aldığı ve birkaç basamak olsun yükselmek için bir taraflarını yırttıkları ranking listeleridir.

    kıçıkırık bir kuzey amerika üniversitesine hasbelkader yolu düşen bir adam olarak yerinden bildireyim; daha liste açıklanır açıklanmaz, yememiş içmemişler koştur koştur gidip rektörden demeç almışlar, birkaç saat içinde de e-news olarak herkese mail atmışlar: " okulumuz sağlık ve klinik alanlarında iki basamak yükselmiş, genel sıralamada yerimizi koruyoruz.. oley.." şeklinde.

    yani öyle "benim kafam yatmadı yaaaa, odtü şimdi tufts'dan, purdue'den daha mı iyi.." şeklinde mabadından yorum sallamakla olmuyor o işler. listeye girip de üniversitenin hangi parametrelere göre değerlendirildiğine ve odtü'nün hangi parametreye göre nasıl bir performans gösterdiğine bakarsanız, bu güzide okulumuzun nasıl bir başarı ortaya koyduğunu görürsünüz.

    buradan times higher education'ın sıralama yaparken kullandığı metodolojiye bakabilirsiniz: http://www.timeshighereducation.co.uk/…/methodology

    buradan da odtü'nün performansına:
    http://www.timeshighereducation.co.uk/…l-university

    görüldüğü gibi üniversiteyi rakipleri karşısında aşağı çeken iki temel parametre var: international outlook ve research

    bunlardan ilki üniversitenin uluslararası bağlantılarına göre yapılan değerlendirme. yani üniversitedeki uluslararası öğrenci ve akademisyen sayılarının, yerli öğrenci ve akademisyen sayısına oranına göre hesaplanıyor. haliyle bir ortadoğu ülkesinde kurulmuş, ismi de ortadoğu olan bir üniversitenin listedeki rakip üniversiteleri de göz önünde bulundurursak yabancı öğrenciler ve akademisyenler için ilk tercih olmayacağı aşikar.

    research kısmındaki puanlama ise üç temel kıstasa göre yapılıyor. tanınırlılık (reputation), üniversitedeki öğretim üyelerine araştırmaları için sağlanan ödenek ve fonlar, son olarak da üniversitedeki öğretim üyelerinin ortalama yayın sayısı. değerlendirme puanının %30'u da bu kriterler üzerinden hesaplanıyor. evvela türkiyede kurulmuş bir üniversite tanınırlık açısından bir amerikan yahut avrupa üniversitesine göre zaten mücadeleye 1-0 geriden başlıyor. yine başta kuzey amerikan üniversitelerinde olmak üzere batı üniversitelerinde hem devletten hem de özel kaynaklardan sağlanan araştırma fonları bizin gariban odtü'müzün fersah fersah üzerinde. sanırım tayyip'in odtü'ye örtülü ödenekten para aktardığını düşünmüyor hiçbirimiz. son olarak yayın sayısı ise yine kuzey amerika üniversitelerinin olmazsa olmazlarından. yani üniversitedeki hocalardan yayın yapmaları bekleniyor, hatta zorunlu kılınıyor. üniversiteye kabul ettikleri akademisyen eğer yayın üretmede performans gösteremiyorsa aynen şutlanıyor. (bkz: publish or perish) gerçi bizde de 5 yılda 270 makale yazan akademisyenler var ama bu numunelerden odtü'de olmadığını varsayıyoruz. dolayısıyla yök benzer bir yayın yapma zorunluluğu da getirmediği için, yayın ortalamalarının düşük çıkması çok anormal değil.

    kısacası puanlamanın %37.5 luk kısmında çok da elde olmayan sebeplerle yarıştığı üniversiteler karşısında epey düşük performans gösteren odtü, citation yani akademik dünyada yarattığı etkiden 100 üzerinden 92 puan çekmiş, canlar. eldeki imkanlarla daha iyisini yapabilen varsa buyursun çıksın ortaya.

    demem o ki, şu güzel müessese tayyib'in yönettiği ülkeden, ışid çatışmalarının yaşandığı bölgenin sadece 800 km kuzeyinde melih gökçek'in 25 yıldır belediye başkanlığı yaptığı kentten kaldırılıp, aynı hocalar ve öğrencilerle amerika'nın doğu yakasında bir şehre taşınsa bugün o listede çok rahat ilk 20'ye hadi bilemedin 30'a girer.

    ben de bu vesileyle başta odtü olmak üzere o listeye giren boğaziçi, itü, sabancı, bilkent ve koç üniversitesilerinde öğrenci-akademisyen-idareci olarak kim varsa gözlerinden öperim. gururumuzsunuz.

    bir de islamcı bir dangalak vardı geçenlerde, odtü, boğaziçi, bilkent yıkılmalı diyordu. hah işte o dallamalar da biliyor ki bu kurumlar ayakta kaldığı sürece bu ülkeyi teslim alamayacaklar. o sebeple:

    diren odtü
    diren boğaziçi
    diren bilkent

  • tecavüz yaralamadan hırsızlıktan hatta cinayetten daha farklıdır. bak herkes yeri gelir nefs i müdaafadan katil olabilir; hayat bu, sen de ben de.

    ama herkes tecavüz etmez.

    tecavüz diğer tüm suçlardan farklı bir konudur.

    tecavüz dünyanın en alçakça suçudur.
    anana, bacına ya da eşine yapılmadıkça bilemezsin. bilmeyince de böyle yorumlarsın. allah o acıyı yaşatmasın da bilme insallah.

    sevgi neydi? sevgi haddini bilmekti

  • şemsiyeyi evde bırakarak yağmur yağdırabildiğim gibi şemsiyeyi yanıma alarak yağan yağmuru da durdurabiliyorum..

  • (bkz: çaycı)

    tam enerjim, motivasyonum tükendiği, bütün işi gücü bırakıp kaçmaya karar verdiğim anda gelir ve önüme bir bardak taze çay bırakır. bazen keyfi yerindeyse orta kahveyle kıyak geçer. yeniden doğmuş gibi olurum. bunun ötesinde bir beklentim olmaz her şey bitmişken gelen insandan.

  • 1874 yilinda san fransisko'da dogup, 1963 yilinda olmus olan unlu amerikali sair..
    siir kitaplariyla dort kez pulitzer odulu almistir..
    siirleri oldukca yalindir ve bu yuzden basit anlatiminin altindaki ustalik gozden kacirilirak uzun sure ikinci sinif bir sair olarak gorulmus, degeri sonradan anlasilmistir..

    " yagmur ruzgara dedi ki
    'sen it, ben bastirayim.'
    bahceye oyle yuklendiler ki
    ciceklerin egildigini gordum,
    tarhlara gomulduler, ama olu degil.
    cicekler ne hissetti ben bilirim. "

  • kykc mecidiyeköy'de bir alışveriş merkezinin en üst katındaki kahvecinin terasında kız arkadaşıyla birlikte oturmaktadır.

    k: kykc
    g: garson
    a: kaba adam.

    k: afedersiniz beyfendi, biz iki türk kahvesi alabilir miyiz?
    g: (hiç bir ses çıkarmaz. bakışlarıyla duyduğunu ifade eder.)

    yaklaşık 20 dk. sonra...

    k: beyfendi bizim iki türk kahvesi vardı.
    g: (gene ses yok, haa tamam hatırladım tarzı bi bakış.)

    2 dk .sonra kahveler gelir.

    k: beyfendi kusura bakmayın ama bu kahveler soğuk lütfen değiştirir misiniz?
    g: (her zaman ki gibi sessiz modda. kahveleri alır. bsg bakışı atar.)

    5 dk. sonra kahveler gelir. tabi ki tam sıcak değildir. ama en azından soğuk da değildir.
    yaklaşık yarım saat sonra içeriye kykc'den yaşça daha genç olduğu her halinden anlaşılan biri gelir ve yakın bir masaya oturur.

    a: garson bana bir kahve getir. orta olsun.
    g: tabi efendim hemen getiriyorum. başka bir şey ister misiniz efendim. (o yarım saattir gıkı çıkayan adam bülbül amk.)
    a: yok sadece kahve.

    3 dk. geçmeden kahve gelir. adam yudumlar kahveyi ve ta bizim masadan, tüten dumanı gözüken kahve için;

    a: garson bu ne be böyle, buz gibi kahve getirmişsin bana.
    g: çok özür dilerim efendim. hemen değiştiriyorum.

    2 dk. sürmez kahve gelir.

    g: kusurumuza bakmayın efendim. bu kahve bizim ikramımızdır.
    a: tamam olmasın bir daha.

    konuşmayı işiten kykc ile sevgilisi bir süre bakışır.
    sahne biter.

    not: allah benim belamı versin.

  • gören de sıkılıp bezmedi çalıştı çabaladı dişinden tırnağından artırıp başlattığı işini büyütüp sektörde lider hale gelip aldı zanneder.

    "dünya kadar malın olacağına fındık kadar .mın olsun" diye demeç verse daha şık ve samimi olurdu kendine göre bence.

    edit: fındır'ı fındık olarak düzelttim nickmiodanemis'e teşekkürler :)

  • sebze satışlarından sonra başkan recep tayyip erdoğan'ın kastamonu mitinginde dile getirdiği karar:

    "marketlerde neler varsa, onların da belli bir kısmını buralarda biz satmaya başlayacağız. çünkü bunlar terör estirdiler, terör. gıdada terör estirenlere gereken dersi verdik, veriyoruz. bakalım bundan sonra sırada ne var? hep birlikte yaşayıp göreceğiz"

    kaymak

    edit: milleti istanbul, izmir, ankara'ya istifle, üzerine 6-7 milyon suriyeli, pakistanlı, afgan, ıraklı yığ. bu büyük şehirlere giden otoyol ve köprü ücretlerini 5 katına çıkar, millete senelerce yerli tohumu yasakla, masa başı işlere ve yan gelip yatmaya özendir ve sonra da sebze fiyatlarına zam gelince şehir merkezlerinde icadı belki milattan önce 10.000 yılına dayanan "çadırda satış" yöntemiyle fiyat düşürmeye çalış.

    koskoca ülkeyi 3-5 tane holding ve balinanın insafına bırak, onlar da senelerdir lüks ve ithal tüketime alıştırdığı vatandaşı bir güzel sömürsün.

    sömürülmek sadece ingiltere, fransa, abd'ye sömürülmek değildir. sömürülmek üretmeyen holdinglere, üretmeyen para balinalarına, finans balinalarına ve spekülatörlere sömürülmektir. bizim ülkemiz maşallah büyük baş hayvan gibi bu dominant varlıklarca sağılıyor ve bizi yönetenler maalesef bunların bilincinde mi değil mi onu bile bilmiyoruz.

    geçen seneden beri beyaz eşya fiyatları en az %300 zamlandı, sebze fiyatları %300-700 arası zamlandı. açıklanan enflasyon oranı ise dalga geçer gibi %15-20 lerde.

    bari hakaret etmeyin bu millete, hepimiz enflasyon ve fiyat artış oranından haberdarız. çünkü kıt-kanaat geçindiğimizden her şeyin fiyatını artık çok sıkı takip ediyoruz.