hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    spider-man’in modern dönem sinema macerası 2002 yılında sam raimi’nin yönetmenliğinde ve tobey maguire‘ın suretinde başladı. bu filmleri 2004 ve 2007 yıllarında iki devam filmi takip etti. raimi’nin filmleri sadece spider-man için değil tüm süper kahraman uyarlamaları için önem taşımakta. 2000’li yıllar sonrası süper kahramanların bu derece popülerleşmesinde son derece önemli yere sahipler.

    2012 yılında raimi’den sonra bayrağı devralan mark webb döneminde ise daha farklı bir misyonla hareket eden bir seri görüyoruz. andrew garfield’ın başrolünü oynadığı seri öncesine reset atıp, evren kurma isteği ile hareket etmişti. 3. ve 4. filmlerin vizyon tarihi verilmiş, sinister six ve venom filmleri duyurulmuştu. hatta her şey yolunda gitse spider-man 2099, spider-man: kraven gibi çeşitli spin-off’larda gelecekti. lakin the amazing spider-man 2 çok yüksek bütçesine karşın sony’nin istediği gişeyi yapamadı ve bütün evren iptal edildi.

    kısaca özet geçtiğimiz bu kısım işte bizi spider-man: homecoming’e getirdi. bu sefer tom holland tarafından canlandırılan kahramanımızın en büyük farklı elbette ki marvel cinematic universe’te geçiyor olması. holland’ın spider-man’ini az da olsa çok etkili şekilde geçtiğimiz sene vizyona giren captain america: civil war filminde görmüştük. özellikle tom holland’ın harika şekilde canlandırdığı ve uzun yıllardır herkesin görmek istediği doğru peter parker yorumu izleyicinin büyük bir kısmını etkilemişti.

    spider-man: homecoming filmi peter parker’ın çektiği video günlüğü ile açılıp civil war zamanını ve bu filmi son derece başarılı bir şekilde bağlıyor. filmin ana konusuna baktığımızda kendisini ispat etmeye çalışan bir spider-man görüyoruz. bu spider-man, her şeyden önce çok heyecanlı bir spider-man. diğer spider-man uyarlamalarına kıyasla spider-man olmak için daha fazla yanıp tutuşan bir karakter var karşımızda. 15 yaşında bu güçlere sahip, iyi bir şeyler yapmak isteyen bir çocuğun heyecanını film çok başarılı bir şekilde aktarmış. film boyunca peter’ın heyecanını paylaşmamak mümkün değil.

    karşısında ise kendisinin tamamen zıttı bir karakter var. kendisi ne kadar genç ve heyecanlıysa rakibi kendisinden çok daha yaşlı ve hayatın zorluklarıyla kendi doğrularıyla mücadele eden bir adam. bunu yaparken şiddete başvurmaktan asla çekinmeyen biri. yani adrian toomes/vulture. toomes'u flashback sahnesinde avengers'ın karıştığı büyük olayların arkasından olay yerlerinin temizlenmesiyle ilgilenen bir organizasyonun başında görüyoruz. tony tarafından finanse edilen damage control'ün bu işi devralmasıyla kendi işinden oluyor ve bütün yatırımları karşılıksız kalıyor. o zaman kadar topladıkları gelişmiş silahlarla kendi ekipmanını kurup, sokak seviyesinde bu gelişmiş silahların ticaretine atılıyor. vulture karakteri çok başarılı bir villain olmuş. özellikle motivasyonu son derece başarılı işlenmiş. vulture'ın bu derece etkili olmasında elbette michael keaton'ın payı çok büyük. keaton, harika bir oyunculuk sergilemiş.

    film marvel cinematic universe'ün ağır topları ile sokak seviyesi karakterleri arasındaki ilişkiyi bize çok iyi yansıtıyor. vulture tarzı villainların ıron man, thor, captain america gibi kendilerinden çok daha üstün karakterlerin radarlarına girmemelerini çok güzel bir temelle anlatıyor. tony stark'ın silah ticaretini fbı'a haber vermesi bu düzenin süper kahramanlarla birlikte nasıl işlediğine güzel bir örnek olarak verilebilir filmde. işte spider-man'de karakter olarak tam bu noktada arada kalan bir karakter. her ne kadar mahallesinin süper kahramanı konumunda olsa da üstün güçleri ile çok daha büyük işler yapmak istiyor. üst üste gelişen olaylar hem spider-man için hem de vulture için sokak seviyesinin üzerine çıkıyor.

    filmin öncesinde kimi seyirciyi korkutan acaba tony stark bütün filmi ele geçirir mi korkusu tony'nin filmdeki rolünün oranının harika ayarlanmasıyla karşılıksız çıkıyor. hatta happy'nin filmde tony'den daha fazla göründüğünü söylemek mümkün. hakeza, spider-man'in mcu'ya tony stark aracılıyla girdiğini düşünürsek kendisinin bu filmdeki varlığı çok anlam kazanıyor. peter'ın karakterizasyonunun gelişmesinde çok önemli bir yer tutuyor.

    yan karakterleri genel olarak beğendim. özellikle ned ön palan çıkıyor. peter ile arkadaşlığı filmin lokomotif güçlerinden. may hala'yı beğendim. öncekilerden çok farklı. çizgi romanlardan da çok farklı ama başarılı şekilde modernize edilmiş. flash, liz gibi karakterler ne iyi ne kötü. olması gerektiği kadar diye düşünüyorum. michelle ise bambaşka bir konu. filmin sonundaki mj sürprizi tahmin ettiğimiz bir şeydi. ama hem michelle hem de mj olması gerçeği artık ikinci filmde çözüme kavuşacaktır. ben ikinci filmde mj kimliğini tamamen giyeceğini düşünüyorum. shocker karakterleri de filme güzel yedirilmiş. çizgi romanlardaki miles morales'in amcası aaron davis, betty ve the tinkerer karakterleri de filmde gözden kaçmayan unsurlardan. ikinci filmin villain'ı olmaya göz kırpan mac gargan'da dikkatli seyircinin örümcek hislerini uyandırıyor.

    spider-man'in filmde kullandığı kostümü de çok beğendim. filmde yer yer kostümün bu derece teknolojik olması kafalarda soru işareti barındırsa da film bunu çok iyi işlemeyi başarmış. zırhın yapay zekası karen ise filme çok güzel bir hava katmış. peter geveze ve şaka yapmayı seven bir karakter. yapay zekalı zırhın varlığı çizgi romanlardaki kendi kendine konuşan peter fikrine doğru bir şekilde uyum sağlamış. filmin sonlarına doğru zırhtan olması ve kendi yaptığı kostümle kendisini ispatlaması filmin en önemli anlarını oluşturuyor. zamanında ıron man 3 ile sorulan zırh mı insanı kahraman yapar ? yoksa içindeki mi ? sorusu yine içinde ıron man'in olduğu başka bir filmde ıron man 3'ten çok daha başarılı cevaplanmış. filmin sonunda gözüken ıron spider kostümü ise çizgi romandaki orijinal kostüm ile bu filmdeki kostümün güzel bir birleşimi. muhtemelen avengers: ınfinity war'da o kostümü kahramanımızın üstünde göreceğiz.

    filmde yine gözden kaçmayan bir unsurda avengers binasının satılıyor olması. herhangi bir alıcıdan bahsedilmedi. ama bu alıcının norman osborn olduğunu düşünüyorum. new york'a avengers binasını alarak yerleşen ve oğlu harry'yi peter'ın okuluna gönderecek olan bir osborn karakteri mcu içerisinde başarılı bir şekilde yer bulacaktır. devam filmlerinde başta osborn'lar olmak üzere daily bugle, j. jonah jameson, daha mj gibi hareket eden bir mj gibi spider-man'e ait daha fazla unsurun kullanılmasını bekliyorum.

    spider-man: homecoming ile şunu gördük. peter parker kahraman olmak konusunda çok tecrübesiz ve sayısız hata yapan bir çocuk. film boyu bu kahramanlığı öğrendi. gelecek filmlerde de bu kahramanlığı öğrenmeye devam edecek. her filmde daha fazla olgunlaşacak. serinin gidişatı açısından bakıldığında her filmin dozajı arttıra arttıra gideceğini ve çizgi romanlardaki çok güçlü ve karanlık villainların belli bir süre gözükmeyeceğini düşünüyorum. venom, kraven, carnage gibi herkesin en çok görmek istediği villainlar bu kurulan atmosferin ve yaratılan spider-man karakterinin çok üzerinde karakterler. shocker ile dövüşürken bu derece zorlanan bir spider-man'in kraven ve venom gibi villainlara karşı dayanabilmesi imkansız. mcu içerisindeki spider-man birden fazla üçlemeye sahip olacaksa. lise üçlemesinde çıkabileceğimiz en üst nokta sinister six gibi duruyor. sinister six gelecekse doctor octopus'un da olacağını beklemeliyiz. üniversite zamanına geçersek belki kraven gibi villainları görebiliriz. bu filmden sonra sony'nin neden venom, kraven ve black cat gibi filmleri ayrı yapmak istediğini daha net bir şekilde görebiliyoruz.

    sözün özü spider-man: homecoming, son derece başarılı bir peter parker karakterine sahip, güzel yazılmış, güzel yönetilmiş ve harikulade bir şekilde oynanmış çok doğru bir spider-man filmi. umuyorum ki marvel ve sony'nin arasında herhangi bir problem olmaz ve bu spider-man'i çok uzun yıllar marvel cinematic universe'de görebiliriz. harry potter sistemine benzer şekilde bir büyüme öyküsünü spider-man'de senelerce izlemek çok keyifli olacaktır.

    --- spoiler ---

  • aslında urfa'nın amsterdam, bern, barselona olduğunu öğrenmemize neden olmuştur.

    hee amk heee çok güzel çok misafirperver çok sıcakkanlı yer.

    ulan siz bu ülke sınırları içinde akp'nin %60 alıp da insanlarının hoşgörülü, misafirperver, açık fikirli, sıcakkanlı olduğu yer mi gördünüz?

    önüne kebap koydu diye neredeyse sevinçten ölecekler amk.

    tüm motivasyonu öteki diye adlandırdıkları milyonlarca insana kan kusturmak, bastırmak hatta şartlar gereği öldürmek olan bir ideolojiye ölümüne bağlı bir il bu sıfatların hiçbirinı taşımaz.

    hani aralarında yaşamasam inanacağım.

    yazdıklarımın konu dışında olduğunu biliyorum lakin olay üzerinden bok çukuru yerleri göklere çıkarmayın amk.

  • sabah sol gözüm şiş ve hafif ağrıyla uyandığım için doğrulayabileceğim durum. muhtemelen sıcaklık değişimiyle ilgilidir.

    ayrıca bu açık bir darbe girişimidir. seçimle başa geleni ağrıyla göndermek istiyorlar. eski türkiye bunlardan çok çekti.

    başkanlık sistemi olsaydı yaşamazdık bunları. 400'ü verip kurtulalım derim.

    ha bir de unutmadan; paralleel yapı.

  • her on yılda bir biriken gerizekalı zengin muslumanları silkeleyip kendine getiren adam. bu milletin ne kadar aptal olduğunun ibretlik kanıtı.

    debe editi: somayı unutursanız, kalbiniz kurusun.

  • ulan, "reklam, pr" denilecek korkusundan insanlar iyilik de yapamaz oldular. monster'ı tebrik ediyorum. ne çocuğun kim olduğunu biliyoruz, ne yüzünü gördük, ne de bi video bişey çıktı ortaya. normalde bu gibi durumlarda nasıl olduğunu biliyoruz. firma laptopu verir vermeyi ama, çocuğun 7 ceddini ifşa ederler, milyon tane fotoğraf, acıklı müzikli video falan düşer ortaya.

    monster ise sadece olayın mutlulukla sonuçlandığını gösteren bir fotoğraf ve kısa bir tweet attı. fotoğrafta da çocuğun sadece elleri görünüyor. daha ne yapsın adamlar. eğer laptopu hediye edip, hiç kimseye haber vermeselerdi bu sefer de haksız yere "umarsamadılar, koskoca firmasınız nolurdu bi laptop verseniz" denilecekti.

    daha naapsınlar abi bi deyiverin hele ya.

  • 2. sayfa magazin programında yaptığı açıklamalardır.

    şu şekildedir:

    “terbiyesizlik yapmadım. dönüp bana ‘sus mu diyorsun’ dedi. ben de hayır ödülünüzü alın onunla konuşun dedim. çünkü zafer konuşmaları ödülle yapılır. ben bu kadar ciddiye almadım olanları. ben hiçbir şey söylemedim, linç yemeye başladım. sonra ona sahip çıkmaya başladılar. demek ki ona sahip çıkanlar başka insanlar. oyunculuğuma laf edenleri ciddiye almıyorum. orada konuşma uzadığı için sıkılmış olabilirim. kendi meslektaşlarını aşağılaması benim hoşuma gitmedi. organize bir şekilde linç girişimi var.”

    “ben nihal yalçın’ı sadece oyuncu kimliğiyle değerlendiriyorum. benim sevdiğim bir oyuncu. ‘kadınların konuşması bastırılıyor’ denildiğinde olayın içeriğine bakmaya başladım. yalçın’ın paylaşımlarına bakmaya başladım. ‘selahattin demirtaş’a özgürlük’ falan demiş. demirtaş ‘öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ dedi hanımefendi bunu mu savunuyor? pelvin buldan falan da ona sahip çıkıyor. türk ordusuna silah doğrultan, ateş eden, polisini, öğretmenini öldüren terörist örgütün tümüyle karşısındayım. ben pkk’nın terör örgütü olduğuna inanan bir insanım. şimdi gidip onlara sormak lazım. siz pkk’nın terör örgütü olduğuna inanıyor musunuz? abdullah öcalan’ın bebek katili, terörist başı olduğunu söyleyebiliyor musunuz? lanetliyor musunuz?’ diye.”

    https://www.sozcu.com.tr/…i-gittigime-pisman-oldum/

  • cem yılmaz'ı çokça seven, saygı duyan ve kendisinden öğrenilecek şeyler olduğuna inanan bir insanım. ancak her zaman kendisinin dillendirmeyi sevdiği bir söz vardır şu minvaldeki sorulara karşı:

    "neden güncel meselelere duyarlı anlamda eserler üretmiyorsun? neden mizahı zayıfın güçlüye karşı olan savaşında hep kullanıldığı gibi kullanmıyorsun? hem de bu silahı en iyi kullanabilecek en başarılı, en yenilikçi zeki sanatçılardan, silahtarlardan biriyken?"

    kendisinin cevabı ise şu kaçamak minvaldedir, bilenler bilir - ki ben buna hep saygı duymuşumdur:

    "bunu zaten yapan abilerimiz, arkadaşlarımız var. onlar bu işi iyi yapıyorlar. ben bunlara girmiyorum, ben yapabileceğim en iyi şeyi yapıyorum, sanatımı icra edip, insanları güldürüyorum. güldürürken düşündürmeyi başkaları yapıyor zaten."

    harika yapıyorsun, saygı duyuyorum, daha fazla para ve başarı kazan ve daha iyilerini yap; bunu tüm kalbimle umarım.

    buraya kadar her şey normal ama işte sayın cem yılmaz; sen bu insanların durumunu sallamaz, bu konuda kaçamak yaparsan, yarın gelip de yine bu insanlara karşı sosyal medyadan "korsan almayın, heeyy" diye bağırdığın zaman, 3-5 şak şakçı ya da fanboy haricinde hiç kimse seni ciddiye almaz, güler geçer; benim gibi bilerek ve isteyerek ya da bilmeden... zira bu milletin seninkinden önce açlık, fakirlik, sömürü, cehalet gibi onlarca sorunu var senin vaktiyle sallamadığın... ve şimdi onlardan senin onlar için yapmadığını, senin için yapmalarını, duyarlılık göstermelerini bekliyorsun. ancak biliyorsun ki sen insanlar için ne yaparsan, onlar da zamanı gelince senin için onu yaparlar. "eh ama ben onları o kadar, güldürdüm, hizmet ettim?" . eh onlar da güldüler işte, o kadar. neden şimdi düşünmelerini bekler oldun ki?

    hem hani sorunlarımıza girmiyorduk, düşünmüyorduk, gülüp eğleniyorduk seninle? ne oldu yani, senin paralara, emeğe dokunulunca mı sorun çıktı ilişkimizde? eh hani bizimkiler? hani asgari maaşa 14 saat çalışıp, ölen taşeron madencinin emeği? çok bir şey değil, çıkıp 2 kelime söyleyip duruş gösterebileceğin, bir şeyler değiştirebileceğin binlerce işçinin yetimin, çocuğun hakkı? bu böyle uzar gider, senin girmek istemediğin meseleler, biliyorum...

    heh işte, o yüzden susman daha iyi bu konularda, sen sanata devam et, gülelim eğlenelim yalnızca. böylece hayatım boyunca senin için yazmayı aklımdan dahi geçirmeyeceğim bu tarz bir ilyas salmansal bir entry yazmayayım bir daha, ta-mam?