hesabın var mı? giriş yap

  • bir gün dursun temel’ e sorar;

    -“temel senin iki tane atın olsa birini bana verir misin?”
    -” veririm.”
    -” peki iki tane araban olsa birini bana verir misin?”
    -” veririm.”
    -” iki tane evin olsa birini bana verir misin?”
    -” veririm.”
    -” canımsın… peki iki tavuğun olsa birini bana verir misin?”
    -” vermem.”
    -” haydaaa..! neden?”

    -” çünkü iki tavuğum var…

  • quality grader yani kalite ölçücüsü diyebileceğimiz bu kişiler 96 yılında kurulmuş kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan coffee quality institute ( kahve kalite enstitüsü) - kısaca cqi - tarafından belirlenmiş olan programlardan geçerler. kahvenin kokusu ve tadı üzerinden kahveleri ayırt edebilecek kabiliyete sahip olan bu kişiler kahvelerin puanına karar vererek, kahveleri sınıflandırırlar.

    q grader'liğin ve dolayısıyla kahveyi sınıflandırmanın ana amacı dünya üzerinde çok çeşitli kahve meyvesi olması ve bu kahve meyvelerinin toplandıktan sonra, yıkama/kurutma, kabuktan ayırma, ölçeklendirme, kavurma gibi bir çok farklı işlemden geçirildikten sonra ortaya çıkan son ürünün değerlendirmesinde ortak bir dil oluşturmaktır. bu ortak dil ve bu dilin yayılması sayesinde hem kaliteyi değiştiren ve kaliteyi düşüren etmenleri kolay çözmeyi hem de kaliteyi artırıcı faktörleri tespit edebilmeyi sağlar.

    dünya üzerinde 5500 üzerinde q grader vardır.

    basitçe de bu uzmanların yeteneklerine bakacak olursak, kahveyi niteleyebilecek 36 adet aromayı tanımlayabilir, veya çok az kavrulmuş bir kahve örneğinde kusur/ nitelik kaybı bulabilecek ölçüde yeteneklilerdir. bu seviyeye gelmek için karmaşık ve zorlu bir programdan geçip, tüm duyusal becerileri içeren, kahve örneklerinde ekşi ve tatlı tuz derecelerini belirlemeye kadar varan incelikte 22 testten oluşan sınavları geçerek bu dereceler alırlar. tahmin edileceği gibi bu sınavı başarıyla bitirme oranı çok çok düşüktür.

  • 24 haziran seçimlerine 4 gün kala katıldığı radyo programında alışık olmadığımız şekilde vatandaş şikayetleri dinletildi. umursamaz ve muhattap almaz bir şekilde not almaya bile tenezzül etmeden dinlemesi.
    verecek bir cevap bulamayınca teessüf etmesi.
    15 yıl önce yani 2003 de evlerimizde buzdolabı ve fırın var mıydı gibi saçma sapan bir retorik soru sorması,
    emeklilik için yaşı bekleme konusuna adeta fransız kalması ve her halinden böyle bir şeyden haberdar olmadığının görülmesi,
    bu kıraathane saçmalaması,
    dün tatar böreği de vereceğiz dediği mitingin kayıtlarından tüm türkiye tarafından izlenmesine rağmen demedim öyle bir şey demesi,
    bu garabet sistemde bir koalisyon seçeneği olmadığı halde koalisyon kurarız demesi,
    açıkçası erdoğan bugün yeni biri olarak çıksa bu performansla %1 bile alamaz.
    normalde de kıvrak zekalı cevaplar verebilen biri değildi ama sanki demans belirtileri veriyor. ortamdan kopuk, donuk ve ne olup bittiğinin farkında değil gibi.

  • mehmet demirkol'un bugünkü programında açıkladığı olay.

    https://youtu.be/hwiwuyfjt1y?t=220

    btk'ya göre abone sayıları 2 milyon civarında: görsel
    galiba demirkol spor paketini kastediyor. son derece normal bir durum. başlıca sebepleri şunlar olabilir:

    - türkiye liginin hem oyun hem de yönetimsel olarak rezil rüsva hali
    - bein sports'un aşırı kazık fiyatları
    - kaçak yayınların artması
    - iptv'nin uygun fiyatı ve yayın çeşitliliği
    - bein sports'un üst üste kaybettiği yayın hakları
    - ve en önemlisi ülkedeki ekonomik çöküş

  • vesikalığını koy da annenin ne kadar başarısız bir anne olduğunu da görelim demek istediğim yazar sıçmığı.

  • "boynuna ve bacağına kurşun isabet eden" adamın nişan alma ile ilgili zerre alakası olmadığını buradan da anlıyoruz. bildiğin bilgisayar oyununda mouse'a basılı tutup sağı solu tarayan çocuklar gibi ateş etmiş. baya sokaktan geçen hayatında silah eğitimi almamış kişilere silah veriliyor bu ülkede demek ki. o da sonra yol vermedin, yan baktın diye birini öldürüyor.

  • ele geçirilen her türlü atkı, bere, yelek, ceket, mont vb.. giysinin alınıp birleştirilmesi, bunların büyükçe bir montta toplanması, montun kollarına içi dolu eldiven, başına ise kafa şeklinde doldurulmuş bir bere takılması...

    ardından bunu arka köşeye, uyurmuş gibi monte etmek, sınıfa girildiğinde gerçekten de montunu giymiş bir öğrencinin alnını yarım çember oluşturmuş kollarının üzerine koyup uyurmuş izlenimi vermesi, sınıfa matematik öğretmeninin girmesi, herkesin ayağa kalkıp mont adam'ın haliyle olduğu yerde yatması, öğretmenin sinirlenip "kalksana evladım" diye birkaç kez tekrar etmesi, bizim anıra anıra gülmemiz, sonunda öğretmenin kaşları çatık vaziyette o köşeye ilerlemesi, durumu anlaması ve hala anıra anıra gülen sınıfta bir arkadaşa patlayıp "ne gülüyorsun gerizekalı" demesi...

    sonradan bunu geliştirmiştik; öğretmen masasına oturtmuş, içi doldurulmuş pantolon, bot giydirmiş, tebeşirle yüz çizmiş, tek eline kutu kola vermiştik. felsefe hocası buna daşşaktan kızarken resim filan çekmiştik... benden fazla insana benziyordu.