hesabın var mı? giriş yap

  • yıllarca aynı sıraları paylaştığımız lise arkadaşım, okul ziyaretinde karşılaştığımızda bütün erkeklerin elini sıkmış ama bana başıyla selam verip geçmişti. inancı dedik, hiç alınmadık. meltem cumbul da bir inancından, ideolojisinden ötürü, birinin elini sıkmamış ama faşist olmuş.saçmalamışsınız. bu tarz tepkiler demokratik sınırlar dahilindedir. herkes bu tarz duruşlar sergileyebilir.

    ancak kaplanoğlu'na sırf muhafazakar diye, hak ettiği ödüller verilmiyor olsaydı; görmezden geliniyor olsaydı orada bir hak gaspı oluşacağından bu faşizm olurdu. görüldüğü üzere adam ödülünü almış.

  • ya abicim tamam sen bi kitap yazıyorsun alan da alıyor bize ne de her boktan kurtuluş savaşı çıkarmayın ya. sosyal medyadan savunan yurtseverlermiş. üff

  • turabinin sms oylamasında 3. çıkması akpnin tek başına iktidar olamayacağına olan inancımı arttırdı. teşekkürler türkiye.

  • öyle ya da böyle, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama çocuklar duymasın dizisi gerek rating, gerekse uzun süreli olması bakımından türk televizyonculuk tarihinde önemli bir yere sahip. (bakınız burası önemli, burada dizinin kalitesini tartışmıyoruz.)

    peki zamanında tekrarları bile rating listelerinde üst sıralarda yer alan bu dizinin aslında bizlerin hatta anne babalarımızın bile çocukluğunda yer alan taşdevri (bkz: taşdevri) (bkz: flintstones) çizgi dizisinden epey esinlenildiğini iddia etsem…

    haluk = fred çakmaktaş

    meltem = wilma çakmaktaş

    selami = barney moloztaş

    gönül = betty moloztaş

    havuç = bambam

    duygu = çakıl çakmaktaş

    çizgi dizide de fred (haluk) kaba saba iken barney (selami) light erkek.

    fred (haluk) ve barney (selami) aynı iş yerinde çalışıyorlar.

    barney (selami) ve betty (gönül)'ün de çocukları olmuyor.

    wilma (meltem) tüm maçoluğuna rağmen fred'in tırstığı karısı.

    fred (haluk) ve barney (selami)'nin patronu bay slate (bkz: bay slate) de tıpkı fıs fıs ismail (bkz: fıs fıs ismail) gibi sürekli başlarının birlikte belaya girdiği ama bölüm sonunda sorunu tatlıya bağladıkları bir karakter.

    daha yazamadığım ve irdelenirse çıkacak pek çok benzerlik sebebiyle tekrar iddia ediyorum ki, çocuklar duymasın taşdevri'nden araklanmıştır.

  • mantıklı olan doktordur.

    elinde tek bir yatak varsa eğer, seçimini cahil cühela bir tipten yana kullanmıyor oluşu takdir edilesidir.

  • elimizde bir araba var, kullanmak istiyoruz. ne yaparız? arabanın çalışması için gerekli elemanları bir araya getiririz. araba zaten hazır, akü lazım, benzin lazım, anahtar lazım, biz lazımız vs vs.

    burada en önemlisi benzin. arabanın hareket etmesi için benzin olmak zorunda. tıpkı biz insanlar gibi.

    benzini koyduktan sonra araç onu enerjiye dönüştürür ve hareket edebilir hale gelir. enerjiye dönüştürdü evet, enerji açığa çıktı lakin atık da açığa çıktı, egzozdan zararlı gazlar salındı.

    aynı şeyi insan için de düşünün. besin aldık enerji elde ettik fakat atık da açığa çıkardık, idrar ve dışkı.

    şimdi bunu serbest radikaller üzerinde düşünün. nedir bu (bkz: serbest radikaller)

    vücudun çalışması için besin aldık dedik ya, bu besin ne yapıyor? vücutta enerjiye dönüşüyor. peki nasıl?

    kabataslak anlatacak olursak aldığımız besinlerdeki yağ ve glikoz, oksijenle tepkimeye girer. bir nevi oksijen tarafından yakılır. yakıldıktan sonra enerji açığa çıkar. ve yukarıda verdiğimiz örneklerdeki gibi atık da açığa çıkar. atıktan kastım dışkı değil. oksijenle yağ ve şekerin tepkimeye girmesiyle açığa çıkan atık.
    lakin sıkıntı şurada. bunlar atık fakat hiç bir yere gittikleri yok. ayrıca bu atıklar bozuk. atomları bozuk. proton nötron elektron hepsi var fakat bir adet elektron eksik. ee olsun sen atıksın zaten bozuk ol elektronun eksik olsun, bir işime yaramayacaksın ki. bana ne bozuk olmandan!

    hayır efendim bozuk olmasına bozuk ama vücuttan atılmıyor ve içimizde yaşamaya devam ediyor. yaşaması için bozukluğunu gidermeye çalışıyor. yani eksik olan elektronunu tamamlamak istiyor.

    eee?

    işte olay burada kopuyor.

    bu puşt eksik olan elektronunu tamamlamak için diğer hücrelere yani hücrelerin atomlarına saldırıp, onların elektronunu çalmak istiyor. işte bu hırsızın adı serbest radikal

    çalınca ne oluyor? normalde kendi bozuk ya, elektronu çalınca düzeldi, fakat elektronu çaldığı hücrenin atomu bozuldu. yani o hücre bozuldu.

    mesela o hücreye akciğer hücresi diyelim. hiç uzatmadan söyleyeyim akciğer kanseri olmak için büyük bir sebep.

    çözümünü de söyleyeceğim lakin kötülemeye devam edeyim.

    serbest radikaller sadece enerji üretimi esnasında artık olarak açığa çıkmıyor. sigara, alkol, stres, radyasyon, fazla güneş ışığı, bitki ilaçları yani zirai ilaçlar. yani şuan hayatımızda olan ne varsa hepsi de serbest radikal üremesine sebep oluyor.

    faydası yok mu? var. lakin faydasına çok girmeyeceğim çünkü az bir serbest radikal zaten faydalı olmaya yetiyor. peki sizce şu ortamda bizim vücudumuzdaki serbest radikaller az mı?

    bunu şöyle düşünün. normalde şeker vücut için enerji demektir (bazı şekerler hariç). fakat günlük enerji ihtiyacımızı bir elmadaki şeker karşılamaktadır. siz taze sıkılmış meyve suyu içiyorsunuz ya o aslında zararlı. bir bardak nar suyu için 5-7 arası nar sıkılır. bu vücudunuzun günlük şeker ihtiyacının 5-7 katı fazlası demektir. ki nar suyundan sonra hiç bir şekilde vücudunuza şeker girmemesi lazım 5-7 kat olması için. var mı bu ihtimal? yok tabii ki. şeker mevzusuna sonra genişçe yer vereceğim. şuan mevzuyu anlayın diye yazdım. yani serbest radikaller de vücuda faydalı ama emin olun gerekli olandan onlarca kat fazlasına sahibiz. onun için ne yapmalıyız?

    antioksidan, serbest radikalin düşmanı.

    kısaca bahsedeceğim, hani serbest radikaller başka hücrelerin elektronunu çalıyordu ya, işte antioksidanlar kendi elektronunu veriyor ve kendini feda ediyor. serbest radikal de kimseye dokunmadan mis gibi hayatına devam ediyor. hiç bir sıkıntı kalmıyor.

    peki antioksidanları nasıl alacağız? burada tek tek size besin yazmayacağım. genellikle mor renkli sebze ve meyvelerde oluyorlar. mesela yaban mersini, siyah üzüm, patlıcan gibi gibi. peki sizin yapmanız gereken ne? hiç bir sebzeyi ve meyveyi ayırt etmeden hepsinden yemek. klasik söylem olacak ama bugüne kadar yaptığım araştırmaların hepsi buraya dayanıyor, mevsiminde ne bulursan yiyeceksin.

    ne bulursan yiyeceksin konusuna bakterilerle ilgili yazımda değineceğim. şimdilik benim yorumlamam bu kadar.

    not: beyler bayanlar. yaban mersininin 125 gramı 15 lira. pahalı bir ürün yani. lakin en ucuz sigara galiba 10 lira. sen bu yaban mersinini istesen de hergün yiyemezsin. sıkılırsın, gerek de yok zaten. ayda 2-3 kere yesen yeter. üç günlük sigara paran.

    en pahalı çerez kaju desek kilosu 70 lira. kilosu lan, bir kilo kajuyu iki ayda zor yersin kusturur.

    kuruyemişçiye git en pahalılarından yüzer iki yüzer gram çerez al, elinde iki kilo çerez oluyor fakat fiyat 60-70 lira anca tutuyor. ki bu sana deli gibi yesen bile iki hafta gidiyor.

    pazara git meyveden sebzeye ne varsa doldur, ki ben pazara haftada bir aynı gün içinde fazla aldığım için iki kere giderim, 80 lirayı geçemedim. muzun kilosu beş lira lan.

    önceliklerinizi biraz düşünün. sigaranızı da için bana ne, ama pahalı da olsa hiç bir ürün yenemeyecek kadar pahalı değil. bugün herhangi bir kafede iki kahveye en az hesap ödeyeniniz kaç lira ödedi?

  • osmanlının duraklama döneminde olsa da askeri ve donanma gücünün nereye kadar erişebildiğinin en önemli kanıtlarından biridir bu sefer.

    1625 yılında bristol körfezi ağzında yer alan lundy adası ele geçirilmiş ve bu ada daha sonraki atlantik denizi seferinlerde üs olarak kullanılmıştır. lundy adasının sağladığı bu lojistik destekle türk amirali murad reis 15 gemiden oluşan bir filo ile cezayir'den atlantik denizi'ne açılır. izlanda kıyılarına varan donanma 26 gün boyunca izlanda'ya hakim olmuştur. yakınlardaki vestmannaeyjar adası da yağmalanır ve daha sonra anılarını yazacak olan oluf eigilsson (olaf egilson veya olafur egilson), eşi ve iki oğlu da esir düşer. murad reis'in komutasındaki donanma yaklaşık 400 esir ve büyük bir ganimetle cezayir'e geri dönmüştür.

    bu sefer sırasında ele geçirilen esirlerinin en ünlüsü ise esir ve cariye olarak cezayir'e getirilen (bkz: tyrkja gudda)'dır.

    olaf egilson ki kendisi rahiptir ve bir kaç esir ile birlikte fidye karşılığı serbest bırakılır ve bir yıl sonra egilson murad reis'in seferini anlatan bir kitap yazmıştır. eşi ancak 1637 yılında dönerken oğulları hiçbir zaman geri dönmemiştir.

    bu seferden sonra da donanma bir çok kez izlanda'ya sefer yapılmıştır. örneğin ali biçin reis'in seferinde yaklaşık 800 esir alınmıştır. başka bir seferde ise 1631 yılında 12 gemiden oluşan bir filo gene bol bol ganimet ve esirle cezayir'e geri dönmüştür.

  • "bu aralar isimlere taktım. geçen bir hanımla muhabbetim oldu. isminizi bağışlar mısınız dedim. su dedi. su istiyor sandım."

    türkiye'nin en büyük yeteneği seçildi bu adam.

  • internette gorup de baslik acilmayacak bir sey kalacak mi dedirten baska sacma sapan bir video. biz de ergenlik yasadik ama hic bir zaman bu kadar abazan olmadik. eksinin abazanlari yakinda saci acik kadin gorse gelip baslik acacaklar.

  • ulan gol olmuş? ben nasıl bir linkten izliyorsam artık, henüz vodafone arena inşaat görüntüleri var. az önce beton mikseri, geri geri yanaşırken adamı eziyordu.