hesabın var mı? giriş yap

  • "ahmet beye sormak istiyorum ama öncesinde ayşe hanımım fikrini de öğrenmek gerek,buyrun kamil bey" türünde bir sunum anlayışı vardır.

  • muğlalıyım ve sülalem 7 göbek chplidir.

    muğla büyükşehir ve ilçe belediyeler tıpkı diğer tüm partilerin belediyeleri gibi rezalet durumdadır. liyakat sıfırdır ve şöförüne kadar torpille işe alım yapılır. beyaz yaka ve teknik bilgi gerektiren bölümlere ise alımlar tamamen seçim dönemi en çok bağışı yapan ailenin ağzından çıkan laflarla olur. örneğin marmaris’te bu aile malatyalı bir kürt aşiretidir. belediyedeki tüm kadrolar muğlalı veya marmarisli olmayan doğulu vatandaşlarımıza verilmektedir. neredeyse tüm ihaleler aynı kişilere verilir, usulünce yapılmaz. örneğin mühendislik bürosu işlettiğim dönemde açılan ihalelerden ya son gün ya da kapanmasına 1 saat kala haber alıyordum. ailem chp’li ve yerli olduğu halde fen işleri 1 saat önceden arayıp ihalemizin süresi bitiyor 1 saat içersinde teklifinizi verin diyordu (mühendislik projesi bu!). son dakikaya kadar hiç bir platformda açıklama yapmazlardı.

    özetle chp’nin ve belediyelerinin akpli olanlardan en ufak bir farkı yoktur. yöneticiler aynı liyakatsızlığı ve adam kayırmayı korkunç bir biçimde icra etmektedirler

    gördüğünüz gibi restorasyonu yaptıran koca şubede bir tane bile işini düzgün yapan, potansiyeli olan, liyakatli adam yokmuş ki çıkıp da “ağa bu nedir” diyememiş.

  • çalışma bakanlığı tarafından hazırlanıp işçi cinayetlerine ilişkin patronu ve devleti aklamaya yönelik yayınlanan kamu spotu

    eskiden gizli gizli yaparladı böyle algı yaratma işlemlerini fakat artık demek istedikleri şeyi kendi kesimleri anlamaması endişesinden spotunun sonunda "iş kazası diye bir şey yoktur" yazma ihtiyacı da hissetmişler.

    gözlerimiz "fıtratında var" cümlesini aradı...

  • son 1 yılda 100+ kişiye kilo verme üzerine profesyonel danışmanlık vermiş biri olarak söylüyorum: kilo vermenin yalnızca tek 1 yolu var: az yemek.

    bu 100+ kişiden sadece 4-5'i 90 günlük çalışma süremizin sonundaki hedeflerine ulaşıyor. çünkü kalan 95 kişi kesinlikle daha az yemek falan istemiyor. beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, alkolü azaltmak, o elindeki çikolatayı bırakmak istemiyor.

    sadece bana para ödeyerek "en azından denedim" diye vicdanlarını rahatlatmaya çalışacak derecede kendilerini kandırıyorlar. bu tayfa genelde ilk 5-10 günde yediklerini takip etmeyi bırakıyor zaten. çünkü takip ettiğinde fazla yediği gerçeğiyle, ve az yemek istemediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. fazla fazla yiyip bana bunu söylemeye de utanıyor ve eleniyor.

    kalanlarla sonuna kadar devam ederiz ve söylediklerimi uyguladıklarında her zaman, istisnasız başarıya ulaşırız.

    peki az yiyeceksiniz ama neyden az yiyeceksiniz? kilonuzu korumanıza yetecek denge kaloriden az yiyeceksiniz.

    denge kalori nasıl hesaplanır? benim incelediğim uyguladığım birkaç yöntemden en faydalı bulduğum hesap yöntemi aşağıdaki gibi:

    denge = ( kilo*10 + boy*6,25 - yaş*5 ) * 1,15
    örneğin 70 kilo 175 boyunda 30 yaşında biri için:
    denge = ( 70*10 + 175*6,25 - 30*5 ) * 1,15 = 1890 kcal

    peki ne kadar az yiyeceksiniz? %25 daha az yerseniz minimum kas kaybıyla bu iş olur.

    o zaman hedef kalori: 1890 * 75 / 100 = 1417 kcal

    kalorinizi myfitnesspal'dan takip edebilirsiniz. kilonuz 1 azaldıkça bu hesabı tekrar yapmayı unutmayın.

    mesela örnekteki kişi 65 kiloya düştüyse yeni denge = 1796 kcal oluyor. dolayısıyla hedef de

    1796 * 75 / 100 = 1347 kcal olur.

    kilo verirken bu kalorinin %40 protein, %40 karbonhidrat ve %20 yağ'dan gelmesi en optimal dağılım gibi duruyor, ona da dikkat edersiniz. zaten protein ağırlıklı beslenmeye dönünce bile müthiş farkedecek.

    bunun dışında bir yöntem arıyorsanız kendinizi kandırdığınızı bilin.

    edit: bazal metabolizma'ya çok takılan olmuş, "kilonuzu korumak için gereken denge kalori"* olarak değiştiriyorum. eski hesap doğru olsa da yeni ifadesi daha uygun oldu.

  • “sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmazsınız.”

    tam bir polyannacılık örneği, adı üzerinde iş işte, tamam işimizi sevelim(ben çok seviyorum) , ne kadar sevebiliriz ama? sahilde biranla pineklemekten daha keyifli hangi iş olabilir? söyleyiniz bana.

  • adanın mülkiyetini alıp üzerine istediği yapıyı kurabiliyor olmasi bir tek bana mı tuhaf geliyor? bizler tarım arazilerinin köşesine iki odalı bir barınak koymaktan imtina ediyorken (kaldı ki yasak), başlı başına bir doğa güzelliği olan az sayıdaki adalarimizdan birinin bir kişiye kayıtsız teslim edilmesi çok garip değil mi?

  • rezalet değilse de bal gibi de can sıkıcı olaydır. bir de aptal yerine koymuş kadına bak ya. aferin kardeşim, yedirme hakkını. ben de olsam aynı şeyi yapardım.