ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
taso
-
bir cipsin icinden iki tane birden mega taso cikmisti ki hayatimin en mutlu gunleri siralamasinda basa oynar.sonra universite kazandim filan ama o tadi veremedi.
huckleberry finn sendromu
-
genellikle bir sendrom hakkında konuştuğumuzda; bilinen, klinik bir bakış açısıyla tanımlanmış ve sağlık sorunları içeren bir dizi semptom ve belirtiden bahsederiz. huckleberry finn sendromu, disfonksiyon gösteren, ancak kesin olarak bir bozukluk olarak tanımlanmayan semptomlardan bir tanesidir.
huckleberry finn sendromu, mark twain'in romanlarında yarattığı bir karakteri ifade eder. amerikalı usta yazarın birçok eserinde görünse de, karakteri ve sorunları açıkça huckleberry finn'in maceraları kitabında gösterilmiştir.
bu sendromun ne olduğunu açıklamadan önce, huckleberry finn sendromunun daha çok popüler psikolojinin inşası olduğuna dikkat etmek önemlidir. gerçekten de sendrom, tıp literatüründe psikolojik veya psikiyatrik bir sorun olarak gösterilmemiştir. bununla birlikte, bazı kişiliklerin ilginç bir tanımını yapmamızı sağlar.
huckleberry finn kimdir?
not: bu kısımda bahsi geçen kitaplar ile ilgili spoilerlar bulunmaktadır. kitapları okumamış olup kitapların heyecanını azaltmak istemeyenler hem bu kısmı hem de entry'yi okumayabilir.
mark twain'in yarattığı en ünlü hikaye karakteri tom sawyer'dır. gerçekten de, sayısız sorunlu durumdan geçmiş olan cesur, yaramaz ve uyanık bir çocuktur. en iyi arkadaşlarından biri de huckleberry finn'dir.
huckleberry finn'i karakterize eden şey, sorumluluklarını anlamamasıdır. nitekim okulu kaçırır ve taahhütlerini önemsemez. ek olarak, tom sawyer'ın maceralarını desteklemek için görünmesine rağmen o kadar çok dikkat çeker ki twain, yalnızca huckleberry finn'e adanmış bir roman yapmaya karar verir.
işte o zaman bu çocuğun kişiliği tam olarak okuyucuya gösterilir. davranışları, tom sawyer'ınkiyle keskin bir tezat oluştururdu. gerçekten de huck, tom'un aksine terk edilmiş bir çocuktu ve teyzesiyle yaşardı.
sonrasında ise babası onu kaçırır ve esir eder. huck, kaçmayı başarır ve jim adında kaçak bir köle de ona yardım eder. her ikisi de cesur tom sawyer tarafından kurtarılıncaya kadar tehlikeli ve heyecan verici maceralar yaşar. takdir edileceği gibi, tüm bunlar huckleberry finn sendromu denen sendroma yol açan psikolojik bir imajı yapılandırır.
huckleberry finn sendromunun temel özellikleri
huckleberry finn sendromunda bulunan bu iki temel özellik:
1) varoluşsal boşluk: hayata anlam katan bir şeyin eksik olduğu hissidir. aslında sürekli bir tatminsizlik ve kalıcı bir boşluk hissi gibi yaşarlar. bu görüntü depresyon denen şeye çok yakındır.
2) sonsuz arayış: aynı isimdeki karakter gibi, huckleberry finn sendromunda da nihayetinde bu boşluk hissini dolduran bir şey için sonsuz bir arayış vardır. tamamlanmış hissetmek için bir gerçeklik bulmanın derin arzusu...
görüldüğü gibi huckleberry finn gibi davrananların görünüşte umursamaz tavrının arkasında huzur bulamayan bir huzursuzluk vardır. onları, orada burada huzuru aramaya, anlamlar bulmaya yönelten bir anlam eksikliğidir.
huckleberry finn sendromunun diğer özellikleri
temel özelliklere ek olarak, huckleberry finn sendromunu tanımlayan başka özellikler de vardır. bunlar:
-farklı durumlara uyum sağlamayı nispeten kolay bulurlar, ancak temelde hiç kimseyle rahat hissetmezler.
-sorumluluktan kaçarlar. bunun nedeni, güçlü köklere sahip olmadıkları için kök salma fikrini reddetmeleridir.
-mutsuz bir çocuklukları ve çok yıkıcı bir baba figürü vardı.
-etkilenen çocukların benlik saygısı çok düşüktür. kendilerine olumlu bakmazlar. bu yüzden depresyona meyillidirler.
-sürekli olarak arkadaşlarını, partnerlerini, işlerini değiştirirler… hayatlarına istikrar koymada sorun yaşarlar.
sonuç olarak huckleberry finn sendromu, klinik olarak tanımlanmamış fakat mark twain'in meşhur karakteri üzerinden oluşturulmuş psikolojik bir kişilik imajıdır.
kaynaklar: medical-dictionary.thefreedictionary.com ve en.psychologyinstructor.com websiteleri.
slaven bilic
-
hem sigara içiyor hem beşiktaş teknik direktörü.
sonuç: kesin kanser.
nomadland
-
yönetmenlik koltuğunda the rider filmiyle büyük bir başarı yakalayan chloé zhao'nun oturduğu, başrolünde frances mcdormand'ın yer aldığı 2020 yapımı film.
film dünya prömiyerini 77. venedik film festivali ve 45. uluslararası toronto film festivali'nde eş zamanlı olarak yapan filmin ülkemizdeki ilk gösterimi ise 39. istanbul film festivali kapsamında gerçekleşecek.
edit: film, 77. venedik film festivali'nde "altın aslan"ın sahibi olmuştur.
jessica bruder'ın kurmaca olmayan 2017 tarihli kitabı `nomadland surviving america in the twenty-first century`'den uyarlanan filmde frances mcdormand, ekonomik krizde her şeyini kaybettikten sonra karavanıyla birlikte amerika'nın batısına doğru yolculuğa çıkan 60'lı yaşlarındaki fern karakterini canlandırıyor.
fern'in modern bir göçebe olarak yaşamını sürdürdüğü filmin kadrosunda oyunculuk tecrübesi bulunmayan ve gerçek hayatta da amerika'da göçmen olarak yaşayan linda may ile charlene swankie yer alırken; bu isimlere good night and good luck, lincoln, the bourne ultimatum filmlerinden tanıdığımız david strathairn eşlik ediyor.
fakirlik belirten hareketler
-
1990'lı yıllar henüz 8 yıllık eğitim bile yok...
ablam ve ben aynı liseye gidiyoruz. ben ortaokula yeni başlamışım, ablam da lise sonda. ailemin durumuysa kötü... yemek ucuz olduğu halde bir günde en fazla bir yemek parası verebiliyorlar.
ben o parayla gidip yemeği alıp bir güzel yiyorum. sonra "doymadım" diyerek tekrar yemek istiyorum. getirip gizlice masada oturan ablama veriyorum. tabii bazen yemek artmıyor veya ana yemek bitiyor, makarna pilavla idare ediyor ablam.
bir gün hiç unutmuyorum, yemeği almış, ablama teslim etmiş, yemekhaneden çıkmak üzereyken yemekhaneciyle göz göze geldim...
insan çıktı adam, kafasını hemen çevirdi. ama yine de artık her gün yaşadığım ızdırap iki katına çıktı. önüne gelip "ben doymadım" dediğimde biliyor, hiç yüzüme bakmıyor. dolduruyor...
hatırlaması bile can sıkıcı...
muharrem ince'nin elini sıkan sandık görevlisi
-
muharrem ince yalova’da oy kullanmak için sandık başına gelirken etrafındaki herkesi o harika gülümsemesiyle selamlar. o esnada bir “canlı” da hemen önünde beklemektedir. muharrem ince bu mahlukun görüntüsüne aldırış etmeksizin elini uzatır. kadın, tam bu esnada, bu ülkede dindarlar tarafından 16 yıldır oluşturulan tiksintinin arayüzü olur.
insanların kuyruğu olsaydı olabilecekler
-
kesinlikle ne kadar giriyor acaba diye cevirip gotune sokmaya calisan ve bu sebeple hastanelik olan turkler cikardi.
iyi insanların ortak özellikleri
-
raf ömürlerinin kısa olması. şöyle ki,
günlük süt güzel olur, taze olur, lakin çabuk bozulur. içinde lanet olası koruyucu maddeler, ıvır zıvırlar yoktur. kendisi iyi ama çevresi kötüdür. bundan mütevellit çarçabuk bozulur doğaya geri kavuşur. karton sütler ise uzun ömürlü, dayanıklı ama katkı maddeli, maskeli, sahte... filhakika uzun ömürlü, ikna ve piyasa gücü yüksektir.
aynen böyle iyi insanların da koruma kalkanı yok, içi dışı bir, tehlikeye açık, kadri kıymeti bilinmez. herkes nerede çıkarcı, maskeli, sinsi, sahte gülücüklü insan var onların emrine amade. o iyi insanlar da işte napsın içine atıp atıp ülser olsun garibim...
kendimden bahsediyorsam disko topu olayım...
didier drogba
-
felix baumgartner uzaydan atladığında paraşütü açılmasın, bu adam göğüs istobuyla durdurur.
sokak röportajındaki yeşil tişörtlü kişinin amacı
-
bir insanın ne derece şerefsiz ve haysiyetsiz olduğunu göstermek olabilir. 20 liralık tuşlu telefonu ve hattı var diye bir insan fakir olamazmış. ne diyebilirsinki bu şeref yoksununa...