ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
olan biten
-
hz. muhammed gibi kutsal kabul edilen sahislara edilen hakaretlerin tck'daki "toplum barisini bozmaya elverislilik" kriteriyle suc olarak kabul edildigini ve bu konuda mahkemelik olup ceza almaniz icin kendisinin ya da bir varisinin dava acma gerekliligi olmadigini,
ataturk'un ise bonus olarak onu koruyan kendine ait yasasi oldugunu, kendisinden "bu adam" diye bahsetmenin hakkinda dahi verilmis ceza karari oldugunu,
o yuzden bu kategorilere giren hakaretlerin basinizi kolaylikla belaya sokabilecegini
biliyor muydunuz?
--eksi sozluk genel kultur bakanligi, "turkiye gercekleri" serisi cilt 1
bir şişe suya 14 lira istemek
-
bana bir anımı hatırlattı. zamanın birinde bir restoranta gittik. menüde fiyat yazmıyor. ben de o ne kadar bu ne kadar soruyorum. garson bir süre sonra;
"beyefendi burası tahtakale değil ama" dedi :)
ben de sen kimsin terbiyesiz herif ben senin maaşın kadar her ay hesap ödüyorum. sen buraya fiyatları yazmayınca ben sormaktan mı çekineceğim? ya buraya fiyatları yazacaksın ya da tek tek tek cevap vereceksin sorduklarıma dedim.
adam gitti sonra müdürü geldi. kusura bakmayın hatalı davranmışlar, ben yardımcı olayım dedi. ben de gerek yok menünün fotoğrafıyla birlikte yarın sizi şikayet ediyorum. ürünlerinin fiyatını görülebilir şekilde belirtmek yasal zorunluluktur dedim ve gittim. sonra üşenmedim gerçekten şikayet de ettim.
demem o ki gençler hangi mekana giderseniz gidin. sipariş vermeden önce menü isteyin. yoksa fiyatları tek tek saydırın. bu ayıp değildir. eziklik hiç değildir.
rahat olun.
edit: arkadaslar yukarıdaki hikayede geçen kelimeleri birebir aktardım. ne garip insan sürekli değişiyor, olgunlaşıyor ve kendine kızabiliyor. ibareyi değiştirmek istedim o yüzden editliyorum.
bana o lafı eden garson arkadaşa "senin maaşın kadar her ay hesap ödüyorum" demem tamamen görgüsüzlüktür ve ayıptır. şu an aynı olayı yaşasam bu kelimeleri kullanmazdım. bilmenizi isterim.
facebook'ta kendi iletisini beğenen insan
-
keyfi yerinde olduğunda omzunu öper.
5 haziran 2015 hdp diyarbakır mitingindeki patlama
-
şu an orada yaralı insanlar varken hâlâ "kaçak elektirik" espirisi yapabilecek kadar vicdan yoksunu kisiler var. hayatın boyunca hiç mi bi' başkası için ağlamadınız lan, nasıl bu kadar kötü olabiliyorsunuz?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"bir ilişkinin sonunda kazanan taraf; ya bir bayan kuaförüdür, yada tekel bayi."
japon tuvaletleri
-
japon tuvaletlerinde su israfı yapmamak oldukça önemlidir. misal alafranga * , tuvaletlerinde sifonun üzerinde bir musluk vardır, ellerinizi bu su ile yıkarsınız, akan su sifonun içine gider ve tuvalete akıtacağınız su için ekstra su harcanmaz.oturgaç ısıtmalı da olabilir kimi zaman.
http://tsuruoka.unspoken.org/…/toilet_annotated.jpg
bir başka su tasarrufu sistemi için; #13964060
ayrıca bizdeki alaturka tuvaletlere benzeyen japon stili tuvaletlerin nasıl kullanılacağını görmek için tıklayınız;
http://www.asahi-net.or.jp/~ad8y-hys/movie.htm
yaran diyaloglar
-
işyerinde, mutfak işlerinden sorumlu tonton ablamız soruyor:
- siz nereliydiniz?
- istanbul.
- yok yok. aslen yani. anne baba dedeniz hepsi istanbullu mu?
- zamanında anne tarafı saraybosna'dan, baba tarafı iran'dan gelmiş.
- olsun. insan olması önemli.
mordorluyum dedim sanki ablaya.
#devletiminyanındayım
-
biz zaten devletin yanında milletin yanında olduğumuz için ters düşüyoruz hükümet ile.
ikisini bir tutma cahil
roman holiday
-
roma ziyaretinde hayatinin tekduzeliginden bikip kacan bir prensesle amerikali bir gazetecinin bir gunlugune kesisen hayatlarini anlatan 1953 tarihli film. ikisi de birbirlerinden kimliklerini saklarlar, yani "iki yalanci"nin hikayesidir. prenses ann rolunde audrey hepburn, gazeteci joe bradley rolunde de gregory peck vardir. yani bana gore gelmis gecmis en guzel iki insani bir araya getirmistir bu film. zaten ikili arasinda omur boyu surecek bir dostlugun baslangici olur.
ilk ve tek oscar'ini kazandirmasi bir yana, audrey hepburn'un ilk ciddi filmidir. oncesinde en uzun rolu iki cumle olmus. ayrica audrey hepburn'u dunyaya tanitan, yildiz yapan da bu filmdir. bu yonden cok minnettarim ben bu filmi yapanlara.
konusunu gercek bir hikayeden; prenses margareth'in yasadigi kisa bir maceradan alir.
roma'ya gidip de "roman holiday" espirisi yapmamak ayiptir, yaziktir.
ekrem imamoğlu'nun eyüpsultan'da yasin okuması
-
ekrem imamoğlu'nun miting yapıp saldırı görüntülerini izletmek yerine gerekeni yapmasıdır.
ümmetin de böyle şehreminlere ihtiyacı var.
edit: hahahah şimdi de hatalı okudu diye çamur atıyorlar. sanki tekmili birden kıraatı aşere üstadı.
oğlum valla sizden bir cacık olmaz daha fazla kendinizi rezil etmeyin.