hesabın var mı? giriş yap

  • "başbakan ensar'ı savundu, aile bakanı ensar'ı savundu, cumhurbaşkanı ensar'ı savundu, müsade edin de çocukları da ben savunayım"

    kemal kılıçdaroğlu

  • kadınların artık kocasının soyadı yerine babasının soyadını kullanabilmesini sağlayan gelişme.

    kudurmalar üzerine edit: isteyen elbette ki istediği soyadını kullansın, hatta çocuk annesinin veya babasının soyadı ve kütüğü arasında seçim de yapabilsin. bunlar olağan şeyler. benim asıl sinirimi bozan şey şu konuyu bile "toksik erkeklik, eril hakimiyet" gibi sikko terimlere sığdırma çabanız. böyle beyni üç gram etmeyen feminist zırvası terimler görünce kendimi tutamıyorum sadece.

    edit 2: halen özel mesaj atıp "daha çocuklar annelerinin soyadını alacak siz de kuduracaksınız" gibi şeyler yazıp tahrik etmeye çalışanlar var. tekrar ve tekrar kanaat getirdim ki feminizm bir nefret suçudur, akıl hastalığıdır, bağnazlıktır, yobazlıktır.

  • bulgaristan'ın başkentidir.

    istanbul'daki, ismi "kutsal bilgelik" (ing: holy wisdom) anlamına gelen, aya sofya'yı inşa ettiren imparator birinci jüstinyen altıncı yüzyılın ortalarında sredets (ing: serdica) şehrinde istanbul'da inşa ettirdiğiyle aynı isme sahip bir kilise inşa ettirmiştir.

    daha sonrasında bu kilise sredets şehrine adını vererek sofya yapmıştır. yani bugün sofya olarak bildiğimiz şehrin ismi, istanbul'daki aya sofya'yı inşa ettiren imparatorun bu şehirde inşa ettirdiği aynı isimli kiliseden gelmekte.

    popüler bir inanışa göre aya sofya'nın mucizevî güçleri yapıyı yüzyıllar boyunca doğal afetlerden ve istilalardan korumuştur. kilise de günümüze kadar gelmiştir. arada bir camiiye çevirilmiş, sonra tekrar kiliseye çevrilmiş.

  • bir gün istiklalde dört arkadaş elde biralar yürüyoruz. gitar çalıp para toplayan bir şarapçı gördük. biz de sarhoş ve genciz, yanına oturduk. o bizden içki istedi, biz de ondan şarkı. çalıp söylerken adam bize ”ne çalayım” diye sordu. o sıra haluk levent'in kağızman şarkısı her listede bir numaraydı. benim de nereden aklıma geldiyse geldi ve ”kağızman çal be” dedim. tam o sırada arkamdan bir ses ”ne çalsın, ne çalsın!” dedi. kafamı bir çevirdim haluk levent. dört kişi, alkolün bokunu çıkarttık diye düşünürken haluk gülümseyip karşımızda dikiliyordu.

    bizim grupta kahkahalar ve gülüşmeler

    abi dedik gel sen söyle bari.
    yok dedi işim var ama dönüşte uğrarım..
    iç sesimiz direkt ”yalaan” diye fısıldadı. uğramayacaktı.
    ama dönüşte uğradı! ve bizi de utandırdı.

    siz dedi çalın ben amcaya para toplayacağım...
    yoldan geçenleri çevirip gitar çalan şarapçı için tomarla para topladı.
    şarapçı belki iki üç ayda kazanacağı parayı bir gecede haluk levent sayesinde kazanmıştı.

    işi bitince teşekkür edip gitti haluk. sonra biz de dağıldık

    o zamanlar sosyal medya yoktu. adamın kariyeri desen zirvedeydi. peki o zaman bu adam bunu neden yaptı?

    sevin, sevmeyin ama ben iyi kalpli bir insan olduğuna bizzat şahit oldum. o yüzden bana samimiyetsiz de gelmiyor.

  • şu dünyada yavrusu yanında olan bir anne ayıdan daha tehlikeli tek şey kadıköyde 10 kişi kalmış bir bejekedir.
    not: gs

  • 1558-1594 yılları arasında yaşamış japon kanun kaçağı. zenginden çalıp fakire vermesi ile bilinir.

    goemon, orta rütbeli bir samuray ailesinin oğlu olarak dünyaya geliyor. 15 yaşındayken babası shogunluk tarafından suikaste kurban gittiğinde intikam yemini eden goemon, yaşlı bir ninja ustası olan momochi sandayu altında ninjutsu eğitimi almaya başlıyor. ancak ustasının karısıyla kırıştırdığı ortaya çıkınca şehri terk etmek zorunda kalıyor. kaçarken ustasının değerli kılıçlarından birini çalarak kayıplara karşıyor. bu goemon'un bilinen ilk vukuatı oluyor. daha sonra kansai bölgesinde bir hırsız örgütü kurarak başlarına geçiyor.

    babası shogunluk tarafından öldürüldüğü için her türlü despotizme ve otoriteye karşı olan goemon, yönettiği bu güruh ile birlikte varlıklı toprak beylerini, tüccarları ve din adamlarını soyup soğana çevirirken, yağmaladıkları para ve eşyaları da yoksul köylülerle paylaşıyor. bir süre sonra işlediği suçlar yüzünden kötü bir üne kavuşan goemon'un evi, kendisinin evde olmadığı bir vakit, hükümdar toyotomi hideyoshi'nin emriyle basılıyor ve karısı öldürülüp bebek oğlu esir alınıyor. bunu öğrenen goemon, toyotomi'yi öldürmek üzere kalesine sızıyor. suikast girişiminde başarısız olan goemon yakalanarak oğlu ile birlikte kaynar kazanda infaza mahkum ediliyor. oğluyla birlikte kazana atılan goemon ölürken, bebeğini başının üzerine kaldırarak yanmasını engellemeye çalışıyor. bu manzaradan etkilenen toyotomi, bebeği bağışlıyor.

    goemon'un mezarı, bugün kyoto'daki daiun'in tapınağında bulunmaktadır. ayrıca günümüzde kazan şeklindeki geleneksel japon küvetlerine "goemonburo" (goemon küveti) denmesinin sebebi de bu hadise ile doğrudan alakalıdır. video oyunları, diziler ve filmler gibi popüler kültür eserlerinde de bolca yer edinmektedir. (bkz: goemon)

  • belediye seçimleriyle alakası ne abi. ayıp değil mi şimdi bu? dini kullandığınızın en aleni kanıtı değil mi?

  • her gün yürüdüğüm yol 3 km
    yolda karşılaştığım suriyeli aile sayısı 6
    6 aileden en az 3ünün kucağında 1 yaşından küçük bebekler var.
    eğer sayı gerçekten 2 milyonsa bile biz bunları yazarken 3 milyon olmuş olabilir

  • bir başka cro magnon erkeği ve amip beyinli kız hikayesi.

    ne biçim hayatlar lan bunlar benim aklım almıyor. bu hödük herifler hangi kafeste yetişiyor, bu aptal kızlar beyni nerede bırakıyor, bunca insan eğrelti otu kadar zekayla bu yaşlara nasıl geliyor.

    cidden medeniyet bize çok erken geldi, şöyle 70-80 bin yıl daha kafası çalışmayanı aslanlar yiyecekti.
    .
    .
    .
    debe editi: eğrelti otları çok yalnız :/

  • isveç'te de çok popüler bir faaliyet. çünkü ürünlerin dış görünümü ve ambalaj durumları ile ilgili çok sıkı düzenlemeler var. bu yüzden kullanım tarihi geçmeyen bir çok ürün çöpe atılıyor. özellikle görece zengin muhitlerin marketlerinde bu ambalaj görünümü, dış görünüş, yıpranma gibi konular daha sıkı ele alındığından, çok çok kaliteli ürünleri çöpte bulabiliyorsunuz. baya organize bir faaliyet bu isveç'te ve facebook grupları her detayı tek tek anlatıyor. kriminal olarak da bir cezayı çarptılanı da duymadım. birkaç arkadaşım sadece ekmeği, sütü ve peyniri marketten para ile aldıklarını bile söylüyorlar..