hesabın var mı? giriş yap

  • olay çalıştığım kurumda vuku bulmuştur.

    çalıştığım yerde güler yüzlü efendi bir çocuk var, bir gün baya keyifli gördüm onu, baktım herkese baklava dağıtıyor. ulan dedim ben bu gülüşü nerede görsem tanırım kesin dedim bu pezevengin çocuğu oluyor, baba oluyor..

    baktım tıngır bıngır elinde baklavayla bana doğru geliyor. o sırıtıyor ben daha çok sırıtıyorum, geldi yanıma;

    - abi merhaba
    - merhaba güzel kardeşim ( omuzlarından vuruyorum )
    - buyur abi sevinç baklavası
    - kız mı oğlam mı lan ( baklava ağızımda, konuşmasına fırsat vermeden )
    - nasıl abi anlamadım ( şaşkın şaşkın bana bakıyor )

    * 5 saniye süren birbirimize karşı boş bakışlardan sonra

    - nerde görsem bu gülüşü tanırım, araba mı ev mi aldın lan fırlama ( bozuntuya vermeden, sırıta sırata )
    - yok abi ne arabası ne evi, nerede bu pahalılıkta
    - e niçin bu baklava
    - boşanıyorum abi onun mutluluğu

    * önce bir dumura uğradım, ne oluyoruz ya dedim

    - bir kaç saniye sessizlikten sonra ağzımda baklava, üzgün üzgün hayırlısı olsun kardeşim ve sessizlik..

    sonra anladım ki bu gülüşleri nerede görsem tanımıyormuşum.

  • “insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” paul auster

  • bundan ötesi olmaz dediğim karambolü, net gol pozisyonu adedinde olmasa da heyecan ve önem noktasında geride bırakmış karamboldür.

    dikkat çekici birkaç nokta var bu karambolde:

    - yaklaşık 8-9 saniye boyunca dinamo kiev kalecisinin, beşiktaş kalesine beşiktaş kalecisinden daha yakın durduğu ve futbol tarihinde eşi-benzeri pek görülmemiş bir karamboldür.

    - cenk'in düştükten sonra kalesine dönmek yerine kalkıp şutu çekenlerin üstüne üstüne gitmesini izah etmek için mantıklı bir sebep yok; ama o an için doğrusu buymuş.

    - hele shovkovskiy’nin yarım metrelik mesafeden yedi metrelik kaleye vurduğu kafanın önünde duran takım arkadaşının ensesine çarpmasının ise (bu hafta içinde adamın biri kendi yarı sahasından "kafa golü" attı rakip takıma) normal şartlarda herhangi bir rasyonel açıklaması da yok.

    - sabri ugan'ın resmen dili tutulmuş ilk karambolde ("yattı" falan gibi bir şeyler gevelemiş; ama olmamış).

    - ayrıca kim o bilmiyorum; ama beşiktaşlı bir futbolcu bütün bu olayların tamamını ceza sahası dışından seyretmiş.

    - ev sahibi takımın yaşadığı önemli gol tehlikelerinde tribünlerden gelen ve kadın taraftarların baskın olduğu çığlıklar bile duyulmamış karambol esnasında. hatta ıslıklar bile normalden daha cılız duyuluyor.

    - inşallah başta rıdvan dilmen olmak üzere kalbi olanlar pozisyonu izlememiştir; zira tekrarı dahi ürperti veriyor. yenilecek bir gol ülkedeki mutsuzluk katsayısını 90'lı yılların enflasyonu gibi yükseltirdi herhalde.

    manasını hiç bu kadar hissederek söylememiştim karambol kelimesinin.

    edit: q7'ymiş ceza sahasının dışında bir umut 93. dakikada top gelir de kontraatağa çıkarım diye bekleyen zat-ı muhterem. tahmin etmeliydim. alcoholic savage'a teşekkür ederim.

    edit 2: kendi yarı sahasından kafa golü atanın linki de burada.

  • (bkz: kan benim damar benim)

    debe edit: daha mantıklı bir entryle bu listeye girmeyi ben de isterdim tabii. siz yine de kadın bedenini kullanıp çağdaşlaşmayı yalnızca maddi boyut üzerinde gelir elde etmek olarak algılayan bir zihniyetin ürünü olan bu programları izlemeyin, izlettirmeyin efendim.

  • yorumların çoğunu okudum,azeriler türk değildir “tezini” savunanların profillerine baktım, hepsinin kürtçü olması enteresan mı, değil mi?