hesabın var mı? giriş yap

  • sabah erkenden geldi. gece uyku tutmamış, o da yola çıkmaya karar vermiş.

    birlikte kahvaltı yaptık. konuştuk. düğünde takılan altınlardan kalanları falan pay ettik.

    pırlantaları bozdurmak için aldığımız kuyumcuya gittik.

    birlikte aldığımız evin kredisini kapatmış, ipoteğini kaldırmamıştık. bankaya gittik, ipotek fekki için başvurduk.

    adliyeye gittik sonra. 1. aile mahkemesinin önünde yan yana oturduk.

    avukatın kızı rahatsızlanmış, ortağı geldi. "karşı taraf burada mı?" diye sordu bana. "yanımda ya işte," dedim. şaşırdı.

    dava 15 dakika falan sürdü. her ne kadar sakin olmaya çalışsak da şaşkınlığımızdan temyizden feragat etmeyi unuttuk, o yüzden ilamı ancak 15 gün içinde alabileceğiz. avukat da şaşırmış olacak ki o da böyle bir talebimiz olup olmadığını sormayı akıl edemedi. adliyeden çıkarken hala, "sizi, nasıl ayrıldığınızı sağda solda anlatıcam haberiniz olsun," diyordu.

    emlakçıya gidip evin anahtarlarını verdik evi satsın diye.

    şimdi ben ona "karşı taraf" diyorum, o da bana "davacı"...

    hayırlısı olsun...

  • geleneksel hale gelmesi utançtır.

    "tacize uğramamak için taksim'e çıkma" demek, bir kadının hayat alanının kısıtlaması demektir. "tacize uğrayacağını biliyor, neden çıkıyor" demek, tacizciyi cezalandırmaktansa kadını cezalandırmayı uygun görmek; kadına "sen evinde kal ya da şu izin verilen bölgede dolaş"ı layık görmek demektir. taciz ediyorlar diye metrobüse bineme, yılbaşı kutlanan meydanlara gideme, bazı mahallere gireme; nerede benim sosyal hayattaki yerim? hırsızın hiç mi suçu yok?

    edit: gelen mesajlardan sonra şunu da belirteyim. kadınlara özel bir ayrıcalık istediğim yok. tek isteğim "metrobüse binme, taksim'e gitme, binersen de tacize uğrayınca ağlama" denmesin. üst taraflarda bir yerlerde bu minvalde bir entry vardı. şimdi bulamadım, silmiş veya silinmiş.

    edit2: silinmemiş, yukarıda imiş.

  • on numara dizi. bir dizi için "on numara" lafını kolay kolay kullanmam. karşımda kullanan olursa onu dayak manyağı yaparım. zira bana göre en güzel dizi, henüz yapılmamış olandır. zaten bir diziye "on numara" payesini biçmek kolay değil. güven özveri tecrübe ister böyle bir şey. fakaaaaat söz konusu dizi the it crowd olunca akan sular duruyor. beni bu kadar güldüren bir komedi dizisi zihnimin sarsak database'inden çıkmıyor. çocukluğumda uzaylı zekiye izlemişliğim, uzaylı zekiye'nin dandik tavırlarıyla insanları madara etmesine gülmüşlüğüm var ama, yo dostum yo, ben deli değilim. çocuktum o zamanlar.

    dizinin 4 sezonunu bir solukta seyrettiğim doğru. hatta en kısa sürede diziye baştan başlamak, katıla katıla güldüğüm sahnelerden kolaj yapmak var aklımda. ah bir de şu dizinin her bir sezonunu 6 bölümle kısıtlamasalar ne güzel olacaktı.

  • ege (5) ve ilay'ın (3) tuvalette biri klozete, diğeri oturağa tünemiş haldeyken gerçekleştirdikleri öldüren diyalog.

    ege: ilay bak ipe.
    ilay: ipi bana versene ege.
    ege: olmaz!
    ilay: lütfen!
    ege: bak ilay benim ipim var.
    ilay: senin pipin var ege evet.
    ege: hayır pipim var demedim, ipim var dedim.
    ilay: sen kız mısın ki pipin yok?
    ege: ya ben kız değilim, benim pipim var.
    ilay: hayır senin pipin yok, senin ipin var.
    ege: anneeeee, ilay bana pipin yok diyor.
    ilay: annneeeee ama ben ona ipin var dedim.
    romica: birbirinizi şikayet etmeyin!
    ilay: aptal ege!
    ege: ben aptal değilim.
    ilay: aptal ege, aptal ege!
    ege: terbiyesiz ilay!
    ilay: sen de aptalsın!
    ege: sen de terbiyesizsin!
    ilay: ben terbiyesizim, sen aptalsın tamam mı?
    ege: tamam, ne haber terbiyesiz ilay?
    ilay: iyiyim aptal ege.
    ege: ne yapıyorsun terbiyesiz ilay?
    ilay: bana terbiyesiz deme, ben terbiyesiz değilim.
    ege: o zaman ben terbiyesiz olayım sen aptal ol?
    ilay: haıy ben aptal değilim, terbiyesiz değilim.
    ege: anneeeee, ilay aptal olmayı da terbiyesiz olmayı da kabul etmiyor!
    romica: ?!?
    ege: ilay, o zaman ben hem aptal hem de terbiyesiz olayım?
    ilay: tamam, aptal terbiyesiz ege.
    ege: ama sen ne olacaksın?
    ilay: ipi bana ver, afferin.
    ege: eee, ne oldu şimdi?
    ilay: sen hem aptal hem de terbiyesizsin, benim de ipim var!
    ege: annneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!!!!!!!

  • kitabın akışında önemli etkileri olan, genellikle aforizma olarak kabul edilebilecek cümlelerdir. ya okurken altı çizilir ya da bir kenara not alınırlar. kimi zaman bir cümledir, kimi zaman ise komple bir paragraf.

    "tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver."

    marlo morgan - bir çift yürek

  • bu soruyu varsayımlar üzerinden cevaplamak adına en azından kıyas yapabileceğimiz, hakkında kaynaklar elde edebileceğimiz bir ülke olması gerekir. bu ülke üzerinden neler olabileceğine dair bir tahminde bulunulabilir. kıyas yapacağımız ülke, 2001 yılında drahmi kullanımından euro kullanımına geçen komşumuz yunanistan.

    2001 yılında yunanistan emu'ya (economic and monetary union/avrupa ekonomi ve parasal birliği) geçtikten sonra euro kullanmaya başlanmasıyla ülkede şu beklentiler oluşmuştur:

    - kur farkından oluşan maliyet azalacaktır.
    - kur belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte ticaret ve üretim artacaktır.
    - para politikası artık ortak bir kurum tarafından belirlenecektir. dolayısıyla yunan para politikası bir iç politika malzemesi olamayarak fiyat istikrarı sağlanacaktır.
    - fiyat istikrarı sağlandığında ülkeye yatırım eğilimi fazlalaşacaktır.
    - modern kurum ve politikalarla yunan ekonomisinde reformlar gerçekleşecektir.
    - yunanistan'da bir kriz olması artık beklenmeyecektir. çünkü emu'nun yapısal politikalar ve bütçe disiplini sayesinde yunanistan aşırı bir şekilde borçlanamayacaktı (güya). bir tek yunanistan değil, ab'ye göre hiçbir euro kullanan üye böyle bir sıkıntıya düşemezdi.

    ancak bu beklentilere karşın kimi riskleri de beraberinde getirmiştir:
    - para politikası hakkında yunan hükümeti tek başına söz sahibi olamayacağı için kur ayarlamasını da artık yapamayacaktır.
    - euro kullanılmaya başlanmasıyla, düşük drahmi kuru nedeniyle kazanılan üretim avantajı kaybolacaktır. uluslararası üretimde rekabetçi pozisyonu kaybolacaktır.
    - yine düşük kur nedeniyle ülkeye yapılacak yatırımlar, daha doğrusu kur avantajıyla ülkenin milli gelir kaynaklarına yapılacak yatırımlar durabilir. (bu durum, milli üretim ve gelir kaynaklarının yağmalanmasını önleyeceği için avantaj da sayılabilir. eksi mi artı mı olduğu, ülkenin bu kaynaklarını yabancılara tamamen mi sattığı ya da ortaklık şeklinde mi sunduğu belirleyici olacaktır.)

    sonuçlara baktığımızda yunanistan birtakım faydalar elde etmeyi başarabilmiştir:
    - avrupa birliği içerisindeki ticaretinden kur riskini çıkarmış ve para dönüşümünden kaynaklı maliyeti ortadan kaldırmıştır. böylelikle ticarette herhangi bir belirsizlik yaşamamıştır.
    - euro kullanan ve kullanmayan ülkelerle yaptığı ticaretleri de euro cinsi üzerinden yaptığı için likiditesini arttırmıştır.
    - euro, diğer para birimlerine karşı değer kazandıkça yunanistan da avantajlı konuma geçmiştir.

    ancak bunun yanında kimi olumsuz sonuçlara da katlanılmıştır:
    - ihracata karşılık aynı şekilde ithalat da kolaylaşmıştır.
    - sermayenin liberalleşmesi ile büyük bir sermaye akışı yaşandı.
    - yunanistan'a sermayenin girişi ise yüksek faiz ödemeleri nedeniyle kamu ve özel sektör bankalarına kaymıştır.
    - euro, diğer para birimlerine karşı değer kazandıkça euro kullanmayan birlik ülkelerine karşı rekabet avantajını yitirmiştir. çünkü uluslararası ticarette yunan mallarının fiyatı, euro'nun değerlenmesinden dolayı diğer ülkelerin mallarıyla aynı seviyeye yaklaşmıştır. imf, yunanistan'ın bu dönemdeki rekabet gücü kaybını %25 olarak hesaplamıştır.
    - işçi maaşlarının da euro ile ödenmesi nedeniyle bu ülkede bir şeyi imal etmek avantajdan dezavantaja döndü.
    - mali disiplin sağlanamadığından bütçe açıkları verilmeye başlandı. bu açıklar, tolere edilebilir sınırın da üstüne çıktı ve kamu borçları artmaya başladı.

    işte bütün bu olumsuz sonuçların ardından yunanistan 2008-2009'da bir borç krizine girdi. hükümet, borçlarını ödeyemeyeceğini ve iflas ettiğini duyururken aynı zamanda imf ve ab'den de yardım talep etti. ab ve imf, yunanistan'ı kurtarmak için epeyce para akıttılar ancak bunun karşılığı vardı elbette. hükümetten kemer sıkma politikaları başlatması istendi. hatırlayanlarınız olacaktır, ülkede atm'lerden günlük para çekme kotası vs. getirilmiş, halk protestolar uyguluyordu.

    kaynağından yararlandığım bu makale bu geçişteki zararların, (krizden de anlaşılacağı üzere) yarardan daha fazla olduğunu ileri sürüyor. tabii bu makalenin yazıldığı tarih 2011. yani büyük yunanistan borç krizinin etkilerinin hâlâ devam ettiği yıllar. ab, yunanistan'ı kurtarabilmek adına epey bir fonlama yoluna gitti ve bunun bedelini de hem hükümet hem yunan halkı ödedi. ve ülke, en nihayetinde bu fon borçlarının son taksitini 2018'de ödeyerek kurtarma programından resmen çıkmış oldu.

    detaylı bir bilgi için bu habere göz atabilirsiniz.

    yani aslında euro kullanmaya başlamalarıyla yunanistan ilk senelerde büyük bir ekonomik büyüme ve yükseliş dönemine giriyor. ancak ilerleyen senelerde bu durum tam tersine dönüyor. araştırdığıma göre bunun böyle olmasında yunanlılar kadar ab de sorumlu. çünkü ab, güçlü bir euro ile makalede de değinildiği üzere ülkelerin krize girebileceğini hesap etmemişti. herhangi bir önlem mekanizması geliştirmemişti henüz. yunan hükümetleri ise euro'ya güvenerek ülkedeki kimi verileri yanlış gösteriyorlardı ve yüksek harcama yaptılar. ucuz krediye ulaşım sayesinde halkın tüketimi artarken, devletin gelirleri sabit kalmaya devam etti.

    ayrıca euro kullanmaya başlamak için akademik çevrelerce yunanistan'ın tam hazır olmadığı kanaati de var. yani yunanistan, kendisini yapısal olarak tam hazırlamadan euro kullanmaya başlamıştı. ab, bu konuda bir hata yapmıştı. misal belki de bu sebeple diğer ülkelerin euro kullanmaya başlaması için bir aceleleri yok. başlangıçta 11 ülkenin euro kullanmasıyla başlayan bu birliğe yunanistan krizine dek 5 ülke daha katılmıştı. 2009'dan sonra günümüze kadar ise 3 ülkeyi euro kullanımına dahil ettiler. 2023'ten sonra hırvatistan için olumlu rapor verilerek euro kullanabileceği kararlaştırılmış.

    yunanistan'ın euro kullanmadan önceki 10 yılı ve euro kullanmaya başladıktan sonra günümüze kadar olan verilerine göz atalım:

    [https://soz.lk/i/lz47kha5 görsel (kaynak)
    baktığımızda euro kullanımından önce olan yüksek enflasyon, euro kullanımı sonrasında azaldığı gibi belli bir dengeye de oturmuş. ancak kriz sonrası yunanistan'da deflasyon oluşmaya başlamış.

    dış ticaret dengesine ve gdp oranına bakalım: oranlar dış ticaret dengesi euro kullanımı öncesinde ve sonrasında da hep açık vermiş. özellikle kriz döneminde bu açık epey büyümüş ve -44 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. krizden sonra ise toparlanmaya başlayarak euro kullanımından önceki açıklardan da daha iyi bir duruma geçmiş. bu grafik, gdp oranı için de aynı şekilde gerçekleşmiş.

    işsizlik grafiğine bakıldığında da yine benzer şeyler söyleyebiliriz. ortalama %7-8 olan işsizlik rakamları krizden sonra %27'lere çıkmış. ardından da günümüze değin %16'lara düşmüş.

    bu ülkenin verilerinden yararlanarak kişisel yorumumu da bırakayım:

    türkiye için euro kullanmak şu an için imkansıza yakındır. çünkü böylesi bir enflasyon ortamında, bütçe açıkları varken ve üstelik ticaret dengemiz de eksideyken euro kullanmamıza asla ama asla izin vermezler. öncelikle euro kullanabilecek kapasiteye erişmemiz lazım.

    hadi diyelim ki 2023'ten itibaren euro kullanmaya başladık. türkiye, maalesef ürettiğinden fazlasını tüketen bir ülke. dolayısıyla euro'ya kolay ulaşım sayesinde birçok şeye ulaşım imkanımız da kolaylaşacak. ilk bakışta ''ne güzel işte, halk refaha erer'' gibi gözüken bu durum ileride yunanistan gibi bizi sıkıntıya sokacaktır. bugün türkiye otomotiv ve tekstil fabrikalarına sahipken; işçilere euro ile maaş ödenmesinden ötürü yatırım yapılacak ülke avantajını kaybedebilir. misal honda türkiye'de araba üretmek yerine gider romanya'da araba üretmeye başlar.

    para basma konusunda merkezi bir kuruluşun kontrolü olacağı için hükümetlerimiz kafasına göre zam belirleyemez. misal bu yıl içerisinde asgari ücrete iki kere zam yapıldı.

    enflasyonun bellir bir ortalamanın altında kalması, try/eur kurunun sabit bir dengede seyretmesi, ödemeler dengesine ulaşılması, bütçe açıklarının azaltılması gibi ekonomimiz stabilite kazanması gerekir. ki ab'nin getirdiği belki başka birçok kritere uyulması gerekecektir.

    hıı yunanistan için ise yunanistan tam hazır olmadan euro kullanımına geçti. o zamanlar ab de henüz bu euro birliğini yeni yeni tamamlamıştı. yani ne olup ne biteceği teori üzerindeydi. bu sebeple euro kullanımına geçilmesiyle başta iyi giden süreç sonra tam tersine döndü ancak bana göre euro kullanımından kaynaklanan ve uzun vadeye yayılan sıkıntılı süreç yunanistan için yine euro kullanması sayesinde kurtarıldı. çünkü bu, yunanistan'ın olduğu kadar ab'nin de sorunuydu. iyi bir politika, güçlü bir ekonomi ve mantıklı reformlar, uygulamalar sayesinde euro kullanımının avantajları bana göre elbette çok iyi. ancak bunu hep iyi seviyede tutabilecek düzenlemelere, düzenlemelere uyacak hükümetlere ihtiyacımız var diye düşünüyorum.

    yanlış belirttiğim şeyler varsa şayet yazarlar/çaylaklar hatamı düzeltmek adına mesajla ulaşabilirler.

    edit: küçük düzenlemeler

  • malumun ilanı ama;

    12 yılda 7 milyar ağaç...
    yılda 583 milyon...
    günde 1,6 milyon...
    saatte 67 bin...
    dakikada 1.110...
    saniyede 18 ediyor.

    bir adam tutsanız, günde 8 saat çalışacak. en iyi ihtimalle ortalaması 10 dakikada bir fidan, günde 48 ağaç dikecektir. günde 1,6 milyon fidan dikilebilmesi için bu adamdan 34 bin tane lazım. bunun haftasonunu, yıllık iznini, levazım personelini, alımını, satımını, kaynak yaratılmasını, bulunmasını, naklini, kararını, idaresini geçiyorum.

    bu ülkede 34 bin kişi 12 yıldır tam zamanlı ağaç dikiyor olabilir mi?

  • bu yönteme gençleştirme denir. ve bu mevsimlerde yapılır. seneye tekrar yeşerir o ağaçlar. hatta, daha taze ve canlı sürgünler verir. ancak, ağaç hasta değilse yapılmaz.

    ağaçlar hasta ise, doğru bir tekniktir.

    edit : uyarılar geldi. bu teknik sadece hasta ağaca uygulanır gibi bir anlam çıkıyormuş.

    sonuç : gençleştirme tekniği; hasta ve/veya yaşlı ağaçlara uygulanır.

    edit 2 : açıklama geldi.

    debe editi : görsel dibinden kesilmiş bir ağacın yeniden canlanması.

  • -456 buyrun.
    -istanbulda oturan japon bir arkadaşımın telefon numarasını öğrenebilir miyim??
    -tabi buyrun-
    -yoshimitsu tabakasan
    -kodlar mısınız acaba
    -tabi. şimdi bi kare var içinde güneş gibi birşey var.......