hesabın var mı? giriş yap

  • moda dünyasında kişiye özel, elde yapılan ve bir tane olan anlamında kullanılır. kumaş, aksesuar hatta dikim aşamasında kullanılan iplik dahi son derece titiz ve özenli bir ön çalışma neticesinde kararlaştırılır ve tasarımın hayata geçmesini sağlayacak tüm bu enstrümanlar kuşkusuz en üst kalite parçalardan oluşur.
    tasarımın yapıldığı kişinin tüm vücut ölçülerine bire bir oturacak titizlikle hazırlanmış kalıplarla kesilen kumaşlar, dikiş konusunda gerçek birer usta olarak nitelendirilebilecek terzi veya terziler tarafından defalarca prova edilerek ve yalnız el dikişi kullanılarak bir araya getirilirler.
    haute couture bir elbise içerisinde kişinin iyi ve göz alıcı görünmemesi gibi bir ihtimal söz konusu olamaz. üretiminin her aşamasında defalarca uzman ellerden geçen bu elbiseler, kişinin vücut proporsiyonunu en iyi ve kusursuz gösterecek dikim teknikleri kullanılarak hazırlanırlar.
    ne yazık ki günümüzde iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıda moda evi tarafından sağlanan bu hizmete ulaşmak, yeterli maddi imkanlara sahip olmanın yanı sıra özel bir sosyal statü ve karizma gerektirmektedir.

  • aralarında olmaktan mutluluk duyduğum insanlar; vesikalık fotoğrafa bile tahammülüm yok, gerektiğinde yıllar önce mecburen çektirdiğim bir fotoğrafı yeniden tabettiriyorum.

  • hizmet olarak "maaşın bende dursun. gaspçısı var, uğursuzu var. sen istediğin zaman, istediğin köşe başından, istediğin kadar vereyim ben sana" olayını sunan banka. benden aldığı parayı da ben çekene kadar başkalarına kiralıyor. sonra da "sen çekene kadar parayı kasada güvende tuttum. bedelini keseyim dur" diyor.

    evet aynen mahalle berberi mahmut gibiymiş. o da hep değdiriyor zaten.

  • dünyamızı aydınlatan, hayat veren, karşısında saatlerce yatıp bronzlaştığımız güneş ışığının yaşı 10 bin ila 50 milyon arasındadır. yani şu anda çevrenizi aydınlatmakta olan güneş ışığı güneşin merkezinde 50 milyon yıl önce oluşmuştu.
    bizlere okulda güneş ışığının dünyaya 8 dakikada ulaştığı öğretilmişti. hatta güneş bir anda ortadan yok olsa biz bunu 8 dakika sonra fark edebilirdik falan diye duymuşsunuzdur. evet bu bilgiler doğrudur. 8 dakikalık süre, ışığın güneşin yüzeyinden dünyamıza ulaşma süresidir fakat güneş ışığının kaynağı güneşin çekirdeğindeki füzyon reaksiyonlarıdır.

    güneşin merkezinde madde o kadar sıkışmış haldedir ki, reaksiyon sonucunda ortaya çıkan ışığın, güneşin merkezinden yola çıkıp yüzeyine ulaşması 50 milyon yıla kadar uzamaktadır. milyonlarca yıl boyunca ışık, bu sıkışık haldeki madde içerisinde hapsolur ve dışarı çıkamaz. eğer ışık merkezden normal şekilde, saniyede 300 bin kilometre hızla doğrusal olarak hareket ederek çıkmayı başarabilseydi, güneşin 695,000 kilometre olan çapını düşündüğümüzde yüzeyine ulaşabilmesi sadece 2 saniye alırdı ama ışık güneşin çekirdeğindeki bu yoğun ve sıkışık madde denizi içerisinde atomlara çarpa çarpa yolunu şu şekilde sürekli değiştirerek ilerlediği için direkt olarak düz şekilde güneşten çıkması mümkün olmuyor.

    bilindiği gibi ışık hızı saniyede 300 bin kilometredir ama güneşin merkezindeki madde yoğunluğu sebebiyle bu hız saniyede 0.01 santimetreye kadar düşer ve bunun sonucunda dünyamıza ulaşması 50 milyon yıla kadar uzayabilir.
    gündüzleri çevrenize baktığınızda o ışığın güneşin merkezindeki nükleer reaksiyonlar sonucu milyonlarca yıl önce oluştuğunu bilmek bizim için pek bir değişiklik yaratmasa bile hayata ve evrene bakış açımıza bir şeyler katabilir.

    kaynak: https://curiosity.com/…million-years-old-curiosity/

  • jandarma komutanıyken üç saat içinde önce kara kuvvetleri komutanı sonra da genelkurmay başkan vekili oldu. böyle giderse sabaha kadar mareşal olur.

  • çok alkol alan bir babaydı. evde de huzursuzluk, tartışma sık yaşanıyordu. hiç detaylara girmeyeyim, bir çocuk ne hissederse onu hissediyordum.
    ama hiç unutmuyorum anne tarafımın bir tanıdığı olan kişinin düğününe gitmiştik. dayımla babam düğün sonunda yerlerde oynuyorlardı. ikisi de küfelik olana kadar içmişlerdi. 8 veya 9 yaşlarındaydım daha.
    o kadar utanmıştım ki! onun sarhoşluğundan çocuk halimle ben utanmıştım.
    zaten ilerleyen yıllarda ev içindeki sorunlar daha da artmış, annem daha fazla dayanamamış, yurtdışına iş vesilesi ile gitmiş ve bir daha da dönmemişti.
    beni aldırtmaya çalışmıştı ama velayetim babaya verilmişti. kendi kurtulmak istediği cehenneme beni bırakmıştı.
    yıllar sonra "eğer gitmeseydim, dayanamazdım" demişti ama benden dayanmamı beklemişti! ya ben de dayanamasaydım, ya öyle sorunlu bir insan yüzünden yanlışa sürüklenseydim, kendime bir şey yapsaydım?
    ama yapmadım, güçlenmeyi seçtim. ufacık yaşımda söz verdim kendime "pes etmek yok" dedim.

    anneannemin yanına kaçtım 17 yaşımda. sonrasında bir şekilde hayatımı toparladım derken eşimle tanıştım, uzun bir birlikteliğin ardından evlendik. hani hep denir ya "kız çocukları babasına benzeyen insanları bulur" diye. eşim babamın tam tersiydi.
    hayatımda verdiğim en doğru kararlardandı. güzel bir ailem olmadı ama kendim güzel bir aile kurdum. ileride ne olur bilmiyorum ama 2 yıllık birliktelik ve 20 yıllık evliliğin ardından ben de ondan razıyım ve eminim o da benden razıdır.
    beraber elele verdik, çok çalıştık, çabaladık ve şimdi birçok şeye sahibim hayatta, şükrediyorum.

    yıllar sonra baba kişisi telefonumu bulmuş, beni aradı görüşmek için. 22 yıl aramadı, ne haldeyim sormadı. evlenmişim, çocuğum olmuş, maddi olarak iyi durumdayım, arıyor!
    hayatıma sokmadım çünkü aradığında bile sarhoştu. ama onun tarafından olan akrabalarımdan duydum "hayırsız evladım" ben. ne kolay birini yaftalamak hayırsız diye. bir kendi evladıma bakıyorum, içimdeki sevgiye, gösterdiğim ilgiye, verdiğim çabaya bir de kendi babama.

    hayatta herkesin bir sınavı var. kiminin içine doğduğu aileyle, kiminin kurduğu aileyle, kiminin maddiyatla, kiminin çevresiyle, dış görünüşüyle, sağlığıyla vs.. ama herkesin öyle ya da böyle bir sınavı var. kiminin sınavı ağır, kiminin daha kolay. bazı şeyler kader ama bazılarını da biz seçiyoruz. başımıza gelen kader ama seçimlerimiz bize ait.
    o yüzden mümkün olduğunca isyankarlığa yönelmeden durumu kabul edip seçimlerimizi sağlıklı yapmalıyız. başka hayatımız yok çünkü.
    ayakta dimdik durmaktan başka bir yol bilmiyorum ben.

    sonradan gelen düzenleme:
    kimileri de içerliyor, mesaj atıyor "ne de olsa babadır" diye. keşke herkes sizin gibi çiçek çocukluk yaşasa keşke. ama maalesef her evin içi kendi eviniz gibi değil. en son görüşmemizde benim yüzüme karşı "seninle görüşsem de olur görüşmesem de. benim için önemli olduğunu mu sanıyorsun?" diyen bir babayla, yirmi iki yıldır arayıp sormayan bir babayla görüşmediğim için kusura bakmayın kendimi suçlu hissetmiyorum.

    bana babalık ettiyse rahmetli k.pederim etti. beni öz çocuklarından ayırmadı, bağrına bastı. gönlüm sadece onu baba biliyor. içimden gele gele de hep "babacım" dedim.
    herkes aynı değil. her gün haberlerde görüyorsunuz harcanmış çocukları. çocuk dünyaya getirmek ayrı, anne/baba olabilmek ayrı.

    kendi ebeveynlerimden nasıl ebeveyn olunmayacağını öğrendim en çok.