hesabın var mı? giriş yap

  • erkeğin dış görünüşe önem veren yüzeysel bir yaratık olmasındandır. kız ne kadar çirkin olursa olsun erkek bunu yaparak kızın gururunu kırarsa öküzdür, ayıdır, ataerkil düzenin tuğlasıdır. halbuki kızlar tamamen iç güzelliğe bakıp reddeder. erkek kesin bir hata yapmıştır ondan yani.

    bu feminizm iyiymiş lan kafası şimdi geldi bak.

  • bakın bunlar kendilerini "modern" gören ve çalışmak için dışarı çıkmak zorunda olan tayfaya çomar diyen kesim. en az yüzde 99'u. hep derim bu ülkenin muhalifi de çomar, çomarı da çomar. bir insanın siyasi görüşü evet size fikir verir fakat aptal aptaldır.

  • hz. muhammed'in "istanbul mutlak fethedilecektir. onu fetheden komutan ne güzel komutandır. onu fetheden asker ne güzel askerdir." sözünü yıllarca yanlış anlamışız. "kafası ne güzel" manasındaymış meğer. ayrıca ben hayatımda bu kadar büyük bir tevazu görmedim.

  • her icraatı için her yerde hesap sorabiliyorsunuz. şeffaf adam.

    dışarıdan bakınca olaylardan bihaber sanıyorsunuz ama öyle değil.

    "sabri üçlü cektirince iyi melo cektirince mi kötü" çatoooonk diye geçirmiş.

    "engin takım oyuncusu değil. neden kadro disi olduğunu demeçlerinden görebilirsiniz" çatırt.

    "hala futboldan anlamıyorum. sadece izliyorum teknik islere karışmıyorum." çok güzel.

    "teknik direktörlerin istemediği oyuncuları asla almadık." güzel.

    "sabri'yi seviyorum ama oynamasını sağlayamam" helal.

    şahsım adına konuşuyorum. medyanın gazıyla son zamanlarda ufaktan soru işaretleri oluşturmuştu kafamda ama şu an benim mütevazı destegimi tekrardan almıştır.

    umarım aday olur, güçlü bi kadroyla tekrar baskan olursun.

  • team to raikkonen: "please keep the tyres warm and..."
    raikkonen: "yes yes yes yes... you don't have to remind me"

    team to raikkonen: "alright alonso is... ..."
    kimi raikkonen: "just leave me alone"

    2012 abu dhabi gp'sinde takımla konuşması "susun lan bi" şeklinde olan yarışcı. kralsın kimi.

  • cin yerine (bkz: üç harfli) deriz. zira köklerimizde şamanlar var. şamanlar, bir nesnenin adı anıldığında, onun gücünün de çağrıldığına inanırlardı. o inanış şeklen müslüman olduğumuzda da devam etti, cin demedik de, üç harfli dedik.

    "okumak" sözcüğü bu yüzden hem "read, recite" karşılığı kullanılır, hem de "davet etmek" anlamındadır. anadolu'da sıkça kullanılan "davetiye" anlamında (bkz: okuntu) tabiri bu yüzden var. cin adını okuduğunda, cini davet edersin.

    tam olarak bu yüzden atalarımız börü yerine (bkz: kurt) demişler, kurt elma kurdudur, tırtıldır. fakat daha sonra kurt da yaygınlaşmış, onun da yerine "canavar" demişler. farsça "can-aver", canlı demek. hayvan yani. doğrudan adını anmamışlar da, üç harfli lafındaki gibi, canlı, hayvan demişler. fakat o da hep kurda dair kullanıldığı için, canavar türkçe'de olumsuz bir anlam kazanmış ki, ingilizce beast sözcüğünde de böyle bir durum söz konusudur.

    domuz da müslüman kültürün "olumsuz kutsal"larından. o yüzden domuz sözcüğü de anılmaz genellikle. (bkz: dağda gezen) tabiri iç anadolu'da domuz için kullanılır. dağdaki gavur, gavur, dört ayaklı da tespit ettiğim diğer kullanımlar. bu da sözcük tabusuyla ilişkili.

    tabii bazen buna tabu demiyoruz da, (bkz: euphemism) diyoruz. bazı kaba ifadeleri doğrudan söylemek bize ayıp geldiği için, imalı başka sözcükler kullanıyoruz. en meşhuru, don. don sözcüğü donanmak ile akraba. basitçe kıyafet demek. iç çamaşırı demek yerine, daha kibar olsun diye, iç çamaşırını ima ederek "don" demiş atalar, kıyafet anlamında. fakat bu euphemism o kadar yaygınlaşmış ki, aynı börü-kurt-canavar örneğinde olduğu gibi, yapışıp kalmış. bugün ortalama bir türk'e don dediğinizde bundan alta giyilen iç çamaşırını anlayacaktır. o yüzden söz gelimi dede korkut'taki "demir donlu mamak"ı kafasında demirden külot giyen bir adam olarak canlandıracaktır.

    bir diğer euphemism örneği de tuvalete dair. atalarımız da bizim gibi kızların pembe sıçtığına inanıyorlarmış. tuvalet demek istememişler o yüzden, ayak yolu demişler. 100 numara vs gibi başka kullanımlar da var, hepsi bu ayıp sayılan sözcüğü anmama kaygısından dolayı.

    aklıma gelen en ilginç örneklerden biri de, hayır kelimesi. türkçe "no" karşılığı aslında "yok"tur. azerbaycan'da hala yoh derler. değil sözcüğü de bir diğer olumsuzumuz. ancak "no" karşılığı hayır türkiye türkçesi'ne çok yerleşmiş.

    hayır sözcüğü, hayır hasenat terkibindeki, hayır işlemek deyimindeki "hayır". ama sanırım kibar istanbullular doğrudan ve rahatsız edici biçimde "yok" demek istememişler, reddetmeyi inceltmek istemişler, "hayır olsun", "belki böylesi hayırlıdır" anlamında hayır demişler. o kadar sık ve yaygın kullanılmış ki, yes=evet ve no=hayır iyice yerleşmiş.

    yine de anadolu'nun birçok köyünde "hayır" sözcüğünü duyamazsınız. yok, yoh, deel, değal vs derler ama hayır demezler. zira eğitimli, yüksek kültür dairesine mahsus bir sözcük, yaygınlaşması da ancak örgün eğitimle başlamıştır diyebiliriz.

    o yüzden yani ozanlarımızın "o dedi hayır" yerine "o dedi yok yok" demeleri.

  • ülkede uzun zamandır görülmeyen agresif seküler davranışı zannedip bir sevinçle/hevesle tıkladığım fakat kendi halinde eğlenen insanlar gördüğüm eğlence. iyicene pıstırdılar sizi, kimseye rahatsızlık vermeden normal eğlenmenizde bile lokmalarınızı sayıyor, ne yiyip içtiğinize karışıyorlar, siz de bunu normal karşılıyorsunuz.

    nasıl olsa her halükarda mağdurlar, bari gerçekten mağdur olsunlar istedim, olmamış. ı-ıh.

  • osmanlı ile karamanoğulları savaşa girer ve kazanan osmanlı devleti olunca karamanlılar torosların güney yamacına çekilirler. (günümüz mersin vilayeti)

    buraya, karamanlılar iç-il adını vermişlerdir.

    daha sonra osmanlı devleti, karamanoğulları beyliğini tamamen ortadan kaldırdıklarında bu yöreye, silifke merkez olmak üzere içel adını vermişlerdir. sınırını ise tarsus sancağına kadar belirlemişlerdir.

    yani mersin merkez, tarsus vilayetine bağlı bir ilçe konumunda iken; içel daha çok silifke merkezli ayrı bir vilayet olarak devam etmiştir.

    1888 yılında ise bu sefer mersin vilayet statüsüne kavuşup, tarsus mersin vilayetine bağlanmıştır.

    cumhuriyete kadar iki ayrı vilayet vadır: silifke merkezli içel, tarsus’u da içine alan mersin merkezli mersin vilayetleri.

    daha sonraları atatürk, cumhuriyetten sonra bu iki ili içel vilayeti adı altında birleştirmiştir. yani mersin merkez bir anda ilçe gibi olup, içel vilayeti adı altına girmiştir.

    yani adı içel olsa da, mersin merkezde yaşayanlar hala ile mersin demeye devam etmişlerdir. belki de silifke taraflarında yaşayan büyükler de hâlâ içel diyorlardır. orasını bilemem.

    2002 yılında da tbmm’nin çıkardığı yasa ile içel ismi kaldırılmış ve resmen de mersin adını almıştır.

    kaynak