hesabın var mı? giriş yap

  • izafiyet teorisi, her zaman gozlemlerimiz ve algilarimiza dayanarak yorumlamaya alistigimiz diger fizik yasalarindan farkli olarak, sadece sezgilerimizle anlayabildigimiz garip bir teoridir. bunye olarak isik hizina hic yaklasamadigimiz icin, yuksek hizda hareket eden parcaciklarin garip dunyasini da algilarimizi ikna edecek sekilde betimlememiz zordur.

    ornegin, bir arabada 100 km hizla giderken, arabanin yonunde 5 km hizla firlattigimiz bir tasin 105 km hizla gitmesini algilayabiliriz. yani tasin hizini olcunce 105 cikarsa, "e tabi onun hiz 5, benimki 100, normal 105 deriz". bu algiya uygun.
    veya suya koydugumuz bir cismin ust ve alt yuzeylerindeki basinc farki nedeniyle, cisme yukari dogru bir kuvvet uygulanmasini algilayabiliriz.
    fakat, 200 000 km/s hizla giden bir aractan tutulan isigin hem aractakine gore, hem de disardaki durgun gozlemciye gore 300 000 km/s hizla yayilacagini algilayamayiz. cunku, zamanin, deneysel olarak daha yavas gectigine algisal olarak hic tanik olmadik. (sobanin uzerinde vs. manitayla gecen 2 dk'nin goreliliginden bahsetmiyorum, dogru calisan 2 kronometrenin, bir sure sonra tekrar yanyana getirilince, birinin 5 saat, digerinin 3 saat ilerlemis olmasindan bahsediyorum.)

    isin asli, hareket edenle hareketsiz duran arasindaki fark, dusuk hizlarda "goreceli hiz" olurken, yuksek hizlarda "goreceli hiz + goreceli zaman", isik icin ise sadece goreceli zaman olmaktadir. cunku dusuk hizlarda zamanin genlesme faktoru ihmal edilebilecek olcude dusuktur. fakat yuksek hizlarda, mesele artik sadece hizlari vektorel olarak toplamak degil, zamanin genligini de hesaplara dahil etmektir. hareketsiz olan icin isik tarafindan 3 sn'de alinan yol, hareketli olan icin 1 sn'de alinacaktir. yani hareketli olanin 1 saniyesi hareketsiz olanin 3 saniyesine denk dusecektir. fakat her ikisi de isigin hizini 300 000 km/s olarak gorecektir.

    neden mi?

    bildigimiz gibi isigin 300 000 km yol alabilmesi icin biz "durgunlar"a gore 1 sn gereklidir. fakat isiga sorsaniz, zaman ona hep sabittir. cunku onun hizi artik zamanin yayilma hizidir. (evet zaman da evrende yayilmaktadir.) bunu izlediginiz 24fps bir filme benzetebilirsiniz. su anda evrende gecen zamana da milyon kat zoom yaparsak, onun da aslinda continum olmadigina, bizim 24fps filmlerden daha kaliteli fakat yine de kesikli olduguna tanik olacagiz. bizim ilk 3 boyuttaki hizimiz hemen hemen sabit oldugu icin 4. boyutta, yani zamanda hareket etmekteyiz. "frame"ler gozumuzun onunden gecip gitmekte. fakat isik huzmesi baya baya hizli hareket ettigi icin onda da 4. boyut olan zaman, yani frame sabit, sadece mekani (bant) degismekte.
    oyleyse evrende olagan bir madde icin uzay*zaman duzleminde illa ki delta kadar bir hareketi oldugunu soyleyebiliyoruz. uzay duzleminde ne kadar hizlanirsa, zaman duzleminde o kadar yavasliyor(orn : isik). uzay duzleminde ne kadar yavaslarsa zaman duzleminde o kadar hizlaniyor(orn : biz). biz hic hareket etmezken, bulundugumuz noktada, gelecege dusuyoruz. fakat cok hizli hareket ediyor olsaydik, gelecege daha yavas dusecek, uzayda muthis yuksek hizda yol katedecektik.

    velhasil kelam, kucuk hizlarda hizin goreliliginden bahsederken, yuksek hizlarda buna zamanin goreliligini de dahil ediyoruz, bu teorinin ismi en basit izahiyla burdan gelmektedir. ve bu "ozel gorelilik"tir.

    peki neden "ozel" ?

    ozel gorelilik newtonun hareket yasasini yikmisti. kutleye uygulanan kuvvetin dogru orantili olarak onun hizini arttiramayacagini, maksimun isik hizina yaklastirabilecegini gostermisti. bununla birlikte, cisme uygulanan kuvvetin sadece onun hizini degil, kutlesini de artiracagini (enerji ve kutlenin es ve donusumlu oldugunu) ifade etmisti. meshur e = m.c^2 de burdan geliyordu. fakat getirdigi yenilikler, newton kutlecekiminin denklemleriyle celisse de onu curutmeyi basaramiyordu veya alternatif bir cozum sunamiyordu. (ornegin birbirini ceken iki gezegenden biri hareketliyse, denklemin paydasindaki r^2 icin uzakligi hangisinin uzayina gore alacagiz ? hani uzunluk ve zaman goreceli ya...)

    iste einstein'i asil dahi yapan, beyninin % bilmem kaci geyiklerinin cikis noktasi iki teorisinden biri* olan, ve bu durumu cozume kavusturan izafiyetin yeni teorisi icin "genel" ismi daha uygun olacakti. cunku bu teori, newtonun ayri ayri olan kutlecekim ve kuvvet kanunlarini birlestirip, uzay zamani cok daha guclu bir sekilde modelleyecekti.

    genel gorelilige nasil ulasildi ?

    einstein'in belki de en onemli kesfi, esdegerlik ilkesine getirdigi yeni bakis acisidir. newtonun esdegerlik ilkesine gore, kutle, tum cisimleri ayni miktarda ivmelendiriyordu. einstein, bunu bir adim daha ileri goturerek, aslinda kutle ile ivmenin uzaydaki etkisinin birbirinden ayirdedilemez kavramlar oldugunu ileri surdu. yani ivmelenen herhangi bir ortamda isik ve manyetik dalgalarin gosterdigi tum ozellikler, kutlecekim altinda da kendisini gosterecektir. bu su demektir: yercekimi sadece bir kuvvet degildir ve kutlenin tek olayi diger bir kutleyi cekmesi degildir. kutle aslinda uzay*zaman'i bir oyun hamuru gibi bukmektedir, ve diger tum etkiler bu bukme sonucu ortaya cikmaktadir.

    newtona gore, eger uzayda bir noktadan, belirli bir yonde harekete basladiysaniz, hareketiniz herhangi bir dis etki olmadikca dogrusal devam eder. bunu einstein'a sorarsaniz hareketinizin dogrusal olacagi garanti degildir fakat, uzay dokusundaki en kisa yoldan gideceginiz kesindir. yani eger uzayiniz bir kutle tarafindan bukulmusse, sizin hareketiniz de bu egriler yonunde kayacaktir. kisacasi, bizim yercekimi dedigimiz, aslinda o kutlenin uzay*zaman dokusunda yarattigi bukulme. einsteinin baslardaki hatasi, kutlenin sadece uzayi buktugunu dusunmesiydi. fakat uzay ve zamanin ayrilmaz kavramlar oldugunu ongorup, her ikisinin birlikte bukuldugunu kesfedince, modellemede yasadigi sorunlar ortadan kalkiyordu. modelinin denklemlerini "tensor" denen matematiksel nesneleri kullanarak kurmus ve gezegen hareketlerini newton kutlecekiminin denklemlerinden cok daha duyarli bir sekilde hesaplamistir.

    einstein bu eseriyle butun fizik otoritesinin uzerine kurulu oldugu newton cagini kapatip yeni bir cag acmistir. en ilginci de actigi cagin, kendi caginin cok otesinde olmasidir. cunku tum bunlari ifade etmek icin ne bir deney yapabilmistir, ne de bir gozleme dayanarak ortaya atmistir bu teorilerini. dusunsel olarak ve matematikle vardigi sonuclari, teori seklinde ileri surmustur. bu nedenle teorileri, baslarda, fantastik metafizik urunleri gibi gorunmustur. ancak sonralari, teknolojinin gelismesiyle artan deney ve gozlem kabiliyetiyle, kuramlari test edilebilmistir. ve bu gozlemler her seferinde einstein'i hakli cikarmistir : karadelikler, atom saatleriyle yapilan deneyler, gps uydularinin gosterdigi konumdaki sapma, gezegen yorungelerindeki hassas olcumlerle ulasilan sapmalar... einsteinin yillar oncesinden ortaya koydugu denklemler, bu deneylerin hepsinde cok hassas sonuclar vermistir. aslinda denklemleri yazarken kendisinden onceki matematikcilerin modellerinden faydalanmistir. fakat mesele zaten, evreni dogru idrak edebilmesi ve bunu uygun matematik modeliyle bagdastirabilmesidir.

  • sürücünün yerinde olmak istemezdim.

    düşünsenize... arkadan motosiklet topluluğu geliyor ve tamamı 130-160 km/h süratle seyrediyor.

    size selektör yaptılar aynanızı kontrol ettiniz, şerit boş, tam şeridinizi değiştirirken çevredeki makas atıp sinyallerini yakan motosikletlilere baktınız çünkü biri gelip size çarpabilir. fakat o da ne! biri sağ şeritte varolmuş dörtlüleri yakmış sizi sağdan geçmeye çalışıyor oysa ki az önce orada değildi.

    bir kazaya sebep oldunuz çünkü ne hız sınırı tanıdılar, ne kural, ne de adap. hiçbir sağlıklı insan başka bir canlının gereksiz yere ölümüne sebep olmak istemez. hayatınız boyunca bu anı unutamayacaksınız.

    bazı yüksek hacimli spor motosiklet kullanıcıları maalesef karayollarını pist gibi kullanmaya çalışıyor. aşırı sürat ve ani hareketlerden hiç çekinmiyor ve çok acı sonuçlar doğurabileceğinin farkında değilmiş gibi davranıyorlar.

  • kanunun ne açık ceza evine geçişine izin verdiği, ne de izinli olarak dışarı salınmasına izin verdiği bir pisliğin ifadesidir.

    13 sene önce çocuk öldürmüş birinin açık ceza evinde ne işi var allahaşkına bilen bir hukukçu kardeşimiz şu hukukçu kardeşine açıklasın mevzuyu. cinayet lan bu cinayet. nasıl oluyor da daha senesi dolmadan adamı açık ceza evine koyuyorsun? anlamadığım esas nokta 2018 yılında yakaladığın adamı tutuklayıp yargılamaya başladın, hangi ara işlediği onca suçla ilgili açılan davalar kesinleşti de bu adamın tutukluluk durumu sona erip mahkum statüsünü kazandı, sonra da açık ceza evine geçiş hakkına sahip oldu?

    bu adamın dışarıda olması nedeniyle kimler hakkında soruşturma açıldı öğrenmek istiyorum.

    ordu valisi katilin yakalanması sebebiyle hafifleyen acısının yüzünde yarattığı tebessümü bir kenara koyabilirse bir zahmet şu işle de ilgilense...

  • araplar cezayir örneği gibi bir sömürgeye karşı mücadele verseler suriye'ye silah gönderilmesi ile bir tutabilecegim hadisedir efenim.
    ama araplar yıllardır bagımsız olan devletlerini sömürgeleştirmek ve kendi halklarını din ve mezhep ugruna katletmek ugruna silah alıyorlar. ve biz de buna bu başlıgın ilk entrysinde söylendigi gibi ortak oluyoruz.
    bunu suriye meselesi ile bir tutmak biraz da silah gönderilmesini kabul etmek olmuş oluyor.
    silahların kime gittigi ve kimleri katlettiği de belli zaten. türkmenlerin silahı olsaydı durumları böyle mi olurdu acep?

  • hiçbir işe yaramaz.

    hoca eğer kitap defter açık sınav yapıyorsa, boku yediğinizin göstergesidir. boşuna sevinmeyin..

  • ahahaha ezikçe bir olay.

    ezik derken tdk'da şöyle diyor: sıfat, mecaz olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan, üzüntülü.

    komple youtube'da, google'da yok. sildirmiş görüntüleri o meşhur programın. ufak parçalar kalmış.
    neden?
    çünkü yerin dibine sokup sokup çıkardı levent kırca o meşhur programda altaylı'yı.

    insanda biraz utanma olur.

    istediğin kadar youtube'dan sildir, ne oldu şimdi daha çok insanların aklına gelecek.

    haber olmuş: https://twitter.com/…dem/status/1316124320524046337

    teşekkürler.

  • kedileri neden seviyoruz sorusunun cevabı olan video.

    karşısındakinin de bir bebek olduğunun farkında olduğu için nahifçe, korkutmadan zarar vermeden alıyor yavrusunu.
    bu kibarlığın, nahifliğin yüzde birini bile yapmayan ve ders alması gereken o kadar çok insan evladı olduğunu düşündüğümüzde takdir ettiğim kedidir.