hesabın var mı? giriş yap

  • "bir yerde duruyoruz. turistin elinde telefon, uber'den taksi çağırdığını görüyoruz. arkadaşın da gelip işimizi alması bizi sıkıntıya sokuyor. devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "zaten"

    böyle böyle taksiler ve taksiciler kendi elleriyle kendilerini bitirecekler.

  • benim bu.

    sadece güzel değilim işte amk. bir de erkeğim. düşündüm de para da önemli. tamam beyler ben değilmişim, dağılabilirim.

  • belki askerlik yerine sosyal hizmet seçeneğini getirebilecek karardır. tabi insanların sosyal hizmetten ne anladığı da önemli, çünkü "askerlik yapmayan şerefsizler iki katı süreyle lağım kazsınlar da görelim" mantığı ülkemize hiç birşey getirmeyecektir.

    şu soruyu sormak lazım:
    "bir doktorun, avukatın, mühendisin, sanatçının mesleğini yapması millete hizmet değildir de, ordu evinde subaylara garsonluk yapması mı millete hizmettir?"

  • 1950li yıllarda newyorktaki wor radyo kanalında sunucu;
    sözde entellektüellerden ve bilmiş tavırlardan aşırı sıkılmış. bunun üzerine, sabaha karşı yaptıgı programda, dinleyicileriyle birlikte bir plan yapmaya başlamış.

    -ne dersiniz, yarın sabah hepimiz bir kitapçıya gidip var olmayan bir kitabı istesek ?

    gerçekten de dinleyicileri ile meselenin üzerine düşünüp yazarı, 2.dünya savaşına katılmış + oxford mezunu frederick r.ewing olan
    i, libertine adındaki kitabı uydurmuşlar.
    bir süre sonra, yoğun istek üzerine kitapçılar, yayınevlerini,
    'bize bu kitabı basın gönderin' diye darlamışlar.
    hatta öyle ki en sonunda, new york times gazetesine dahi yeni çıkanlar'da yer bulmuş. tabi içeriği ile ilgili bir şey yazamamışlar, çünkü yok. şaka gibi.
    radyo sunucusunun gıcık olduğu, sözde entellektüel kesim sayesinde var olmayan kitap, bir yandan öyle bir var olmuş ki herkesin kitap hakkında olumlu ya da olumsuz bir fikri falan varmış.
    hatta birine kitap ile ilgili yorumu sorulduğunda verdiği cevap, biraz fazla iddialı kaçmış;
    ' ewing! halkın bu adamı keşfetmesinin vakti gelmişti.'
    bunun dışında beğenmeyen bir grup da oluşmaya başlamış tabi.
    bir de, bir köşe yazarının hindistan'a yaptığı gezi sırasında var olmayan kitabın var olmayan yazarı ve eşi ile geçen anılarını aktarmış. delice biraz.
    konu daha da büyümüş ve hiç var olmayan bu kitap, bir çok farklı ülkede bestseller listelerinde yer almış.
    bunca şeyin üstüne, tüm bu süreçte bir gazeteci;
    'bulacağım bu kitabı, okuyacagım ' diye istikrarlı bir şekilde kitabı bulmak için çaba sarfederken yolu, radyo sunucusunda son bulmuş.
    konu çözüldükten sonra, sunucunun bu kitabı yazmasını istemişler ve o da gerçekten bu kitabı yazmış.
    tabi çıktığı sene gerçekten bestseller listesinde ilk sırayı almış.
    tüm hikaye şaka gibi.
    ürkütücü, komik ve biraz serin…

  • ''oklondon bolo goçormo okrom'' sen kimsin lan gevşek mhp elemanı? triplere bak, 2 ergen övgü yazdı diye kendini polat alemdar sanmış mq japonyalısı.

  • cahil ve eğitimsizleri bugüne kadar insanlar anadolunun saf ve asude insanları olarak görürlerdi, ama şimdi işler değişti! cahilleri şımarttığında toplum için büyük bir tehdit yığını haline geldiğini herkes yavaştan anlamaya başladı ,dayıların ortamı terk etmesi çok cool bi hareketti bu arada link
    edit: twitterda denk geldiğim bir bomba video, başlık açmak istemedim ama dayının isyanını görmenizi isterim link

  • bakara makara sorun degil, beni temsel eden basbakanin elini kolunu yardirarak omzunu araya sokarak fotograf karesine girmesi sorun degil. turkiye ekonomisinin 19. siraya dusmesi sorun degil. adamin peceteye parayi teslim aldim yazip cezadan yirtmasi sorun degil. bunlara bakip ne gunlere kaldik demiyoruz ama birisi asker kiyafeti bornoza benziyor diye dusakabin diyince ne gunlere kaldik oluyor. dikkat ettiysen daha yolsuzluk kayitlarina dogudaki sorunlara girmedim. akpnin cogunluk oylari almasi garip bir durum degil her gun daha cok ispat cikiyor. koyunogullari

  • yatarsın yatakta ya
    sıcacık nefesin,
    gözlerin gökyüzündeki bulunmaz iki mücevher
    endamını bırak kenara, saçların bile yumuşacık
    ama nerede muhabbetin?
    nerede aşk, nerede minnet?
    senin sadakatin bana değilmiş ki
    gökyüzündeki yıldızlaraymış.

    aşağıdaki vadiye gitmeden
    ah bir fincan kahve daha...
    yolluk niyetine ah bir fincan kahve daha...

    haydut senin baban kızım.
    boş gezenin boş kalfası işte.
    ama sana nasıl bulup seçeçeğini
    ve bıçak kullanmayı öğretecek elbet
    o yabancı eller sana bulaşamayacak.
    haydut senin baban kızım.
    ama yine de bir tabak yemek daha isterken
    titrer sesi

    aşağıdaki vadiye gitmeden
    ah bir fincan kahve daha...
    yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...

    annen ve sen gibi
    geleceği görür kızkardeşin, kızım
    ama sen öğrenemedin okumayı, yazmayı.
    bir kitap bile yok raflarında
    yine de keyfin sınır tanımaz.
    sesin çayır kuşu kadar munis, tatlı
    ama kalbin var ya kalbin!
    okyanusların dibi kadar kara ve gizemli.

    aşağıdaki vadiye gitmeden
    ah bir fincan kahve daha...
    yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...

    diye çevirdim.